● Aynı Gökyüzünü Seyrederken
“Bize sadece 5 dakika veremez misiniz? Lütfen kendisi gelecek yanınıza 5 dakika sonra.. Arabada bekleyebilirsiniz isterseniz..”
“Tamam ama sadece 5 dakika veriyorum.”
Ben de merak edip sormak istedim. “Merakımı mazur görün fakat neden beni karakola götürüyorsunuz?”
“Gelince öğrenirsiniz. Fakat büyük ihtimalle tutuklanacaksınız.” deyip sanki söyledikleri sıradan birşeymiş gibi yattan inip polis arabasına bindi. Son 2 dakika kalmıştı yeni yıla girmemize. Muzaffer zannediyordum ki bundan dolayı 5 dakika konuşmak istemişti benimle.
“Bilerek arabaya yollattım onları bu kadar salak olduklarını ve kabul edeceklerini düşünmemiştim ama az vaktimiz kaldı. Nefise sen birşey yaptın mı? Suç işledin mi sadece bunu söyle bana.”
“Hayır Muzaffer ne suçu işleyeyim ama dur bir dakika Emel bir işler peşindeydi.”
“Emel de kim diye sormayacağım çünkü vaktimiz kalmadı. Ben hemen yatı çalıştırıyorum.”
“Ne yani, kaçıyor muyuz?”
“Aynen öyle. Sen burda bekle.”
“Tamam.”
Sürekli saatı kontrol edip duruyordum. Son 58 saniye kalmışken yat hareket etmeye başlamıştı. Polisleri izliyordum. Arabadan inip bize doğru bağırışıyorlardı. Onlardan uzaklaşmaya başlayınca Muzaffer'in yanına gittim. Son 10 saniye kalmıştı.
Beni farkeder farketmez dümeni bırakıp yanıma geldi. Boğazın durgun sularındaydık Başbaşaydık.. Benim için yaptıklarına aklım ermiyordu.
“Nefise.. Seni çok seviyorum ve seni asla kaybetmek istemiyorum..”
İyice yanıma sokuldu ve dudağıma hiç sezilmeyecek ama bi o kadar da kavurucu bir öpücük kondurdu.. Bu sırada havai fişek sesleri duyuldu. Biz de istemeden de olsa bir nefes mesafesi kadar yakınken ayrılmak zorunda kaldık. İrkilmiştik bu sesle..
Saat 00:00 olmuştu. Bu havai fişekler de bunun göstergesiydi.. Uzaktan usul usul izledik havai fişekleri. İzlerken arada bir bana bakıp bakıp gülümsüyordu. İnanamıyordu o da bu gecenin güzelliğine tıpkı benim gibi.. Ona döndüm ve ellerinden tuttum.
“Bu yaşadıklarımız bir rüya değil değil mi? O kadar güzel ki her şey. Sanki rüyada gibiyim. Seninle birlikte kurmadığım ama hep böylesine mutlu olmayı dilediğim hayalimdi.”
“Hayır Nefise'm.. Rüya değil..”
Sahiplik bildiren, benimsin diyen o kelimeyi kullanmıştı.. Nefise'm.. Belki de kullanabileceği benim için en en güzel kelimeydi bu. Ben gözlerine dalmışken, o cümlesini devam ettirtmeye çalışıyordu..
“Ve bundan sonra hayallerimiz de ortak olsun. Birlikte ne hayal kurarsak gerçekleşsin.”
“Çok isterim. En çok da seninle aynı gökyüzünü izlemeyi.”
“Gel o zaman.. Birlikte seyredelim bu muzazzam gökyüzünü..”
Ellerimden tuttu ve beni çatıya çıkarttı. Orada minnacık yastıklar vardı. Birini bana birini de kendine aldı ve başımızı onun üzerine yasladık. Parmaklarına her parmaklarım değdiğinde hissettiklerim paha biçilemezdi. Bu yanma hissi hoşuma gitmeye başlamıştı. Artık tamamen sahibini bulmuştu tıpkı kalbim gibi ellerim de bu acıyı sevmeye başlıyordu.
“Gel buraya..” deyip sımsıkı sardı beni..
“Biliyor musun Nefise? Ben ailemi çok erken kaybettim. Annem ya da babam değil. Ailemi.. Parçalandık biz birbirimizden, koptuk. Babam annemi terketti yani aldattı desem daha doğru olur.. Annem uzun süre bizi terketti. Şimdi barıştık ama bizi terkedişini ne yapsam unutamıyorum işte.”
“Çoğul konuştun. Yoksa kardeşin mi var?”
“Var. Onur.. Bir ağabeyden çok baba oldum ben ona.”
“Aileyi aile yapan, bir arada tutan şey sevgidir. Bak ne güzel kardeşin var. O da senin ailen.”
“Bence ben asıl ailemi kurmadım henüz.”
“Oğlun var.. Annene dargın olsan da annen var, kardeşin var. Kurman için önündeki engel ne peki?”
“Engel değil. Eksik var. Kocaman bir eksik. O da sensin.”
“Ben mi?”
“Evet. Kalbimin sana ihtiyacı var. Ailemi kurmam için sana ihtiyacım var.”
“Muzaffer bak benim bir ailem var. Çocuklarım, annem, teyzem var. Onlara karşı sorumluluklarım var. Böyle bir adım için daha çok erken.”
“Sen 40 yıl bekle desen yine beklerim ben.”
Gözlerimden kalpler fışkırıyor olmalı şu an. O kadar güzel kalpli ki bu adam. Hayır diyemeyeceğim türden güzel olandan.
“Şu karakol işini bi halledelim de.”
“Ben sen ne dersen ona inanırım.”
“Teşekkür ederim..”
Saçlarımdan okşadı öptü beni uyutana kadar.. Gözkapaklarımı onun gözlerindeki kahverengiliğe bakarak kapattım.
Uyandığımda kendimi çok huzurlu hissediyordum. Sevdiğim, ilk defa aşk duygusunu hissettiğim adamla ilk güneşi doğuruşumuzdu. Ben gözlerimi huzurla açarken o daha uyanmamıştı. Ben de mutfakta bir şeyler hazırlamak istedim fırsat bu fırsat. Zor oldu mutfağın yerini bulmak ve yemekleri hazırlamak. Hangi malzemenin nerede olduğunu bilmediğimden uzun sürmüştü. Ben sofrayı kurmuş, son olarak da omletleri hazırlarken “Günaydın Nefise'm..” diyerek kapıdan içeriye girdi. Ben de “Günaydın..” diyerek kocaman gülümseyerek yanıtladım onu. Yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurdu.
“Enfes görünüyor herşey. Senin elinden yemek yiyeceğim için çok şanslıyım.”
“O şans bana ait efendim. Buyrun. Nefise Usta'nın özel spesyeli la omletto.”
Bana tatlı bir bakış atıp hemen bir çatal aldı omletten.
“Mmm. Tadı damağımda kaldı. Bayıldım.”
“Gerçekten mi?”
“Gerçekten. Ne o Nefise Usta daha önce kimse size güzel olduğunu söylemedi mi?”
“Yok hayır ondan değil. Sen öyle güzel söyledin ki. Gerçekten mi diyesim geldi. İnanamadığımdan değil yani.”
Tekrar öptü beni ama bu sefer sol yanağımdan. Anlık kalp krizleri yaşatıyordu bana.
“Unutmadan.. Bu kolyeyi sana vermek istiyorum.. Denizde dalış yapaerken bulmuştum yazın. Denizin derinliklerinde.. Sonra kaybettim kolyeyi.. Uzunca bir süre de bulamadım. Dün taburcu olduktan sonra yata gelince buldum. Aylarca bulamadığım kolyeyi dün buldum. Ve ne tuhaf değil mi? Gözlerinle aynı renkte..”
“Çok güzel bir kolye. Çok teşekkür ederim. Boynumdan hiç çıkarmayacağım. Madem bu kolye beni seçti, ben de onu boynumdan asla çıkarmam.”
“Nefise. Ellerini bana versene..”
“Noldu? Neden?”
“Dans edelim..”
Hep tam zamanında çalan telefon çaldı. Benimki olmayacağına göre Muzaffer'inki çalıyordu. Konuşması telaşlıydı. Telefonu kapatınca bana da anlattı ne konuştuklarını..
“Azime aradı. Mert uyanmış. Beni istiyormuş yanında.”
“Gidelim o zaman.”
“Seni tehlikeye atamam.”
“Yakalarlarsa yakalasınlar. Ben de seninle geliyorum.”
Birlikte Mert'in yanına, hastaneye gittik. Mert'in cildi solmuştu. Canım kuzum benim çok bitkin gözüküyordu..
“Baba, annemi Nefise abla mı öldürdü?”
“Ne diyorsun oğlum sen? Kaza yaptık ya biz.”
“Azime teyzeye söylerken duydum polis amcalar. Annemi Nefise abla öldürmüş. Onun için onu arıyolarmış..”
Duyuru: Bundan sonra ya 1 ya da 2-3 bölüm sonra sezon finali gibi bir şey yapıp diğer serisine geçmeyi planlıyorum kitabın. Umarım bölümü sevmişsinizdir😍 okuyan gözlerinize sağlık! Sağlıcakla kalın, iyi geceler dilerim!❤
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro