● "Islık"
“Ne diyorsun kuzum sen? Ben n'apmışım, n'apmışım?”
“Annemin benden ayrılmasını sağlamışsın.”
“Bu mümkün değil. Ben öyle bir şey yapmam, yapamam. Hem ben bunu neden yapayım?”
“Polis amcalar ve Emel abla senin öldürdüğünü söylediler.”
Emel'in başının altından çıkıyordu her şey. Şimdi oturuyordu taşlar yerine. İftira atmıştı bana ama yapmadığım bi suç için kanıtsız nasıl beni alıkoymak istiyorlardı ki. Gözleri cevap bekleyen Muzaffer ve Mert'e baktım. Buna inanmış gözlerle bakıyordu Muzaffer bana. Canım yanıyordu o böyle bakınca.
“Ben öyle bir şey yapmadım, yapmam. Ve sen de inandın öyle mi Muzaffer?”
“Öyle bir şey mi söyledim Nefise ben sana? ”
“Bakışların değişti.. ”
“Gel dışarıda konuşalım.. ”
“Yok ya konuşmayalım. Polislere gitsem iyi olacak. Bana şimdiden inanmıyorsun ya hani, kanıtlayayım olsun bitsin suçsuzluğumu. ”
“Nefise inanıyorum sana ama hiçbir şey söylemeden hemen kızıyorsun bana. Ben sadece şaşkınım. ”
“Sana yapmadım diyorum niye şaşırıyorsun ki? Neyse ben gidiyorum. Çocuğun yanında konuştuklarımıza bak. ”
“Hayır efendim hiçbir yere gitmiyorsun!”
“Muzaffer..” diyebildim sadece, gözlerim dolmuş bir şekilde.. Yaklaşıp kollarıma koydu ellerini ve tuttu.
“Senin gitmene izin veremem. Seni bulmuşken bırakamam, kaybedemem.”
“Kaybetmeyeceksin zaten. Sadece içinde bir kuşku kalsın istemiyorum.”
“Kuşkum yok. Sen böyle bir sey yapmazsın biliyorum. Sadece konuşmak istedim seninle. Gel dışarıya çıkalım.”
“Tamam konuşalım.” dedim. Ne konuşacaksak artık? Muzaffer beni kafeteryaya götürdü ve iki çay söyledi.
“Şimdi heryerde beni arıyorlardır.”
“Büyük ihtimalle öyle. Bak benim gözümün önünde oldu olay. Daha önce hiç bahsedemedim kazadan ama.. Seher.. Kararından vazgeçmişti Nefise. Oğlumu bana bırakmak yerine Almanya'ya götürecekti. Ben de bırakmadım. Arabaya atladım oğlumla birlikte. Seher de atladı sonra. Eve gidiyoruz dedim. Çocuğumu bırakmam dedim. “Hiçbir yere gitmiyoruz” diye tutturdu. Kaza yapmamıza sebep oldu. Hem de çocuğunu hiçe sayarak. Nefise oğluma bir şey olsaydı onu asla affetmezdim, asla. Ölmüş olması yaptığı gaddarlığı değiştirmedi. Oğlumun tramvalarının sebebi olan kaza onun yüzünden oldu. Onun yüzünden oğlum hastaneye bağlı şimdi. Ölümünün sebebi kendisi. Buna kendi sebep oldu. Şimdi senin suçlamaları çok büyük saçmalık.”
“Muzaffer. Yaranı deştim. Anlatmak zorunda bıraktım. Çok çok üzgünüm.”
“Bu yaşadıklarımızın seninle bi alakası yok. Neden bunları anlattım bilmiyorum ama kendimi hafiflemiş hissettim.”
“Madem sen anlattın içini döktün ben de sana kim bu Emel neden böyle davranıyor onu anlatayım. Azime ablanın kızı. Küçüklükten beri benimle uğraşır. Daha doğrusu uğraşmak için bahane arar. Kıskancın tekidir. Hastaneden kovulmuş. Beni suçladı. İntikamımı alacağım dedi. Ben ondan başkasının bunu yapacağını zannetmiyorum.”
“Mert'in Emel abla dediği Emel bu Emel mi? ”
“Evet, aynen öyle. Azime abla bile kızını durduramıyor. Çok severim Azime ablayı. Benim çocuklarımın da üzerinde, benim de üzerimde hakkı büyük. Ama Emel çok değişik biri. Azime ablayı ne kadar seversem seveyim, kızını hiç sevemedim, sevmedim.”
“Eğer polislere kadar gittiyse, bu bir planlar tasarlamış olabilir Nefise.”
Polisler geldi kafeteryaya. Beni yakalayıp nezarathaneye götürdüler. Çok geçmeden parmak izimi alıp sorguya götürdüler. Muzaffer yoktu yanımda. Gelmiş miydi hiç bilmiyordum. En son acı bir bakışla ayrılmıştım yanından.
“Nefise Çiçek. Tutuklusunuz.”
“Bakın polis bey ben bir şey yapmadım.”
“Parmak iziniz bıçaktaki parmak iziyle aynı.”
“Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz benim yaptığımdan?”
“Parmak izi diyorum.”
“Bakın kadın ameliyata bile giremeden öldü. Benimle ne alakası olabilir?”
“Kaza sonucu değil mi?”
“Evet kaza geçirdiler.”
“Bu bilgiyi bilmiyorduk. Hastane görevlileriyle konuşana kadar sizi hapishaneye sevketmeden burada tutacağız. Nezarethanemizde..”
“Tamam memur bey.”
Üşüyordum parmaklıklar ardında. Çok soğuktu. Üzerime ceketimi almama bile izin vermemişlerdi. Muzaffer geldi ziyaret saati gelir gelmez. Çocuklarımı sormak istedim ona. Bensiz napacaklardı. Ne yiyeceklerdi, ne içeceklerdi?
“Muzaffer. Çocuklarım.. Onlara haber verdin mi?”
“Nefise.. Telefonda arayıp haber verdim. Sonra kapılarına kadar gittim ama..”
“Aması ne Muzaffer ne dediler?”
“Söyledim anneniz suçsuz kurtulacak diye ama bizim öyle bir annemiz yok dediler. Katil bi annemiz olamaz dediler gelmediler.”
“Peki ya annem?”
“Annen de öylece durup izledi bizi.”
“Muzaffer inanamıyorum. Bu kadar mıydı sevgileri, güvenleri?”
“Nefise..”
“Muzaffer ben onları bu kadar severken, düşünürken onların yaptıklarına bir bak. Daha beni dinlemeden yargısız infaz yapmışlar bile. Hükmümü vermişler.”
“Ağlama gözyaşlarına kurban olduğum ağlama.”
“Muzaffer seni daha yeni yeni tanımama rağmen sen bile güvendin bana. Hem de öylesine güvendin ki yanımdan hiç ayrılmadın.”
“Nefise ben sana tüm kalbimle inanıyorum. Gözlerimi açtığım o günden beridir de yeminliyim seni bırakmayacağıma. Sen benden vazgeçsen de vazgeçmemeye yeminliyim.”
“Teşekkür ederim.” dedim minnetle. Ama gözyaşlarım dinmiyordu. Oğlumu kaybetmiştim ben. Kızlarımı, annemi, teyzemi.. Bana inanmayan ailemi kaybetmiştim. Ailem benim her şeyimdi ama birden hiçbir şeyim oluvermişlerdi.
Muzaffer parmaklıklara rağmen parmaklarıyla şevkatle tuttu parmaklarımı.
“Sen buz gibisin. Titriyorsun da..”
“Ailem bana inanmadı Muzaffer. Hasta olsam nolur ki?”
“Öyle deme birtanem. Sana bir şey olursa ben yaşayamam. Bekle sen ben bir şal getireyim. Ona olsun izin verirler değil mi?”
“Muzaffer gerek yok inan.”
“Ben gidip seni ısıtacak bir şeyler alıp geliyorum hemen.”
Muzaffer çıktıktan hemen sonra polisler geldi..
“Nefise Hanım serbestsiniz. Kusura bakmayın sizi burada tuttuk ama ihbar gelince biz de işimizi yapmak durumundaydık.”
“Allah'ım sana şükürler olsun.. Peki nasıl buldunuz suçlu olmadığımı? ”
“Güvenlik kamerasından. Bu sayede size iftira atan kişiyi de tespit ettik. Hasta kendi eceliyle ölmesine rağmen size iftira atıp, komplo kurmasından ötürü 6 ay hapse çarptırıldı.”
“Emel mi?”
“Evet Emel Hanım.”
“Peki teşekkürler. Ben o zaman gideyim. Kolay gelsin size.”
Suçsuzluğum ispatlanmıştı. Emel de cezasını çekmişti. Ben bir daha bu havayı doya doya soluyamayacağımı zannederken kavuşmuştum yeniden. Ama ne gidecek bir evim, ne de gidecek bir ailem kalmıştı.. Dışarıya çıkıp Muzaffer'i aradı gözlerim.
Sonra bir ıslık sesi duyuldu. Beynime doğru bir ağrı saplandı. Yaşadıklarım gözümün önünden geçti anlık. Ardından iyi , kötü tüm anılarımı teker teker kaybetmeye başlıyordum.. Beynimden kocaman bir şeyler eksiliyordu. Kendimi hissedemiyordum. Yok oluyormuş gibi..
***
Ve şimdi de sezon finaline girmiş bulunuyoruz. Seveceğiniz bir kitap olmuştur umarım. Islık yeni sezonuyla yeni kitapla pek yakında sizlerle olacak. Takipte kalın. Destekleyen, okuyan herkese çok ama çok teşekkür ederim. Çok bekletmeyeceğim yeni sezon için. Çok yakında yeniden sizlerle görüşmek üzere. Hoşçakalın! 💕
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro