5: İlk Durak, Roma!
Uçuşun geri kalanında Wooyoung tuhaf davranmıştı.
Uyumamıştı.
Yemek yememişti.
Konuşmamıştı.
Sinirli bir şekilde bilgisayarında bir şeyler yazarken ya da pencereden dışarı bakarken yüzü taş gibi ifadesizdi.
San gergin bir şekilde alt dudağını ısırırken ara sıra yüzüne bakıyor ama sorunun ne olduğunu sormaya çekiniyordu.
Her ne kadar Wooyoung elini tuttuğunda, onu savunduğunda ve onunla konuştuğunda aralarında bir bağ oluştuğunu düşünse de birbirlerini iyi tanıyor sayılmazlardı.
Ama San'ın meraklı bir parçası endişeliyken kendisini tutamayıp belli belirsiz Wooyoung'a iyi olup olmadığı sordu.
Sarışın adam ilk başta tepki vermedi, ardından San'a doğru dönüp kısık gözlerle baktı.
San bakışlarını görünce kaşlarını çattı ve göz korkutucu bakışlarına karşı şaşkınlığını gizleyemese de kendini tehdit altında hissetti. Neden aniden bu kadar... sinirlenmişti? Neden bu kadar farklı görünüyordu?
Wooyoung sessiz kaldı ve önündeki kağıtlara geri döndü. San'ın kaşları daha da çatılırken dudağını ısırdı.
Balina olayının üzerinden yaklaşık on dakika geçmişti ve San, Wooyoung'un aniden moralinin bozulduğunu fark etmişti. Çok gergin duruyor, paranoyak bir hal içinde görünüyordu ve San'ın sessiz, endişeli sorularına cevap vermiyordu.
Sarışın adamın bildiğini düşünmüyordu ama Wooyoung bedenini duvar olarak kullanarak gizlice telefonunu kumaş pantolonun cebinden çıkarılını San fark etmişti. Sakinmiş gibi görünmeye çalışırken başparmağı ekranın üzerinde telaş içinde hareket ediyordu, muhtemelen birisine mesaj yazıyordu.
Belki de sadece yorgun olduğu için biraz huysuz görünüyordu. Ama o zaman neden gizlice birine mesaj atmaya çalışsındı ki? Acaba çok ciddi bir sorun mu vardı?
San parmaklarıyla oynarken gürültülü düşünceler zihnini istila ediyordu.
☂︎☂︎☂︎
"Bekleyin. Ben hiç İtalyanca bilmiyorum," dedi Hongjoong uçaktan inmek için ilerlerken. Dışarıya adımlarını atar atmaz nem ve sıcak hava dalgası yüzlerine çarptı.
San bir kaşını kaldırdı. "Yani?"
"İtalya'dayız."
Genç adam gözlerini kırpıştırırken arkadaşının nereye varmak istediğini anlamamıştı. "...Yani?"
"Bu ülkede ya da toplantılarda kullanacakları dili bilmediğimiz herhangi bir ülkede işimizi nasıl yapaca-"
Aniden arkasına dönen Yunho hızla Hongjoong'un sözünü kesti. "Gittiğimiz her ülkede toplantılarımızı İngilizce yapıyoruz. En çok konuşulan dil olduğu için daha kolay oluyor."
Hongjoong merdivenleri inmeye devam ederken derin bir nefes verdi, San hemen yanında oldukça heyecanlı görünüyordu.
Mingi, jetin kapısı açılır açılmaz çok da uzak olmayan bir yere hızla koşturdu, palmiye ağaçlarına bakarken Jongho'nun çıplak elleriyle kırması için hindistan cevizi arıyordu.
"Ee, bakar mısınız? Yardım edin!"
San arkasına döndü ve sesin sahibinin hemen arkasında dikilen Yeosang'ın sırıttığını gördü.
"Uçuş boyunca meyveleri kırarak ne kadar güçlü olduğunla övünüyordun. Şimdi bir çift bavulu bile tutamıyor musun?"
"Bir çift değil yalnız! Seonghwa'nın, San'ın, Mingi'nin, senin bavulunu ve benimkini taşıyorum! " diyerek karşı çıktı Jongho ve her ne kadar boyuna kadar gelen bavulları San arkasında göremese de somurttuğunu anlayabiliyordu.
"Benimkini de taşır mısın?" diye sordu Yunho sırıtarak, arkadaşının beş el bagajını, sekiz bavulu ve bir ananası zar zor dengelemeye çalışmasını eğlenerek izliyordu.
Seonghwa, San'ın sarı meyveye bakışını fark etmiş olmalıydı ki yaklaşarak açıklamaya başladı.
"Yeosang ananası kırıp kıramayacağına dair iddiaya girdi, Jongho da kıramayınca sinirlendi ve kıracağına yemin etti. Görünüşe göre kıramamış ama denemekten vazgeçecekmiş gibi de görünmüyor."
San kıkırdadı ve ikisinin didişmesini izlerken bir anda gözüne bir başkası takıldı.
Wooyoung hala 'normal' davranmıyordu. Yavaş adımlarla basamakları inerken yüzü tamamen ifadesizdi.
San endişeyle onu izlerken bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama Wooyoung onun yanından es geçip direkt herkesi havaalanının girişinde bekleyen Seongwa ve Hongjoong'un yanına ilerledi.
San incinmiş bir yüz ifadesiyle arkasından gidişini izlerken sarışın adamın artık onu görmezden geldiğine ikna olmuştu.
Derin bir iç çektikten sonra arkasını döndü, Jongho'nun elinden iki çantasını da çekip aldı ve ayaklarını öfkeyle yere vurarak havaalanına doğru adımladı.
Üçlüye doğru ilerledi ve Seonghwa'ya baktı. "Otele gitmek için taksi mi tutacağız?"
"Pek sayılmaz." San'ın ve Hongjoong'un aklı karışmış halde bakışına karşı sırıtarak ekledi: "Göreceksiniz."
☂︎☂︎☂︎
"Yani sürekli limuzin ve özel jetle mi yolculuk yapacağız?" diye sordu Mingi, Sanla ikisi limuzinin içindeki küçük su makinesiyle oynuyorlardı.
"Aynen," diye cevapladı Yunho Mingi'nin San'a su sıçratmasını gülümseyerek izlerken.
"Peki dünyanın her yanında bizi arabayla götürüp uçakla uçuracak hizmetçiler mi var?" diye sordu San, eline bir sürü su almak için odaklandı, gerçi bir çoğu limuzinin zemine dökülmüştü ama geri kalanın hepsini Mingi'nin yüzüne boca etmeyi başarmıştı.
"Evet. Gideceğimiz her ülkede şoförlerimiz, kahyalarımız, hizmetçilerimiz ve daha fazlası var," diye cevapladı Seonghwa.
San başıyla onayladı ve hareketlerindeki değişikliği fark ettiğinden beri yaptığı gibi tekrar Wooyoung'a kısaca bir göz attı. Pürüzsüz siyah arabanın içinde olanlarla asla ilgilenmeden camdan dışarı izliyordu.
Dudağını ısırarak gözlerini çekti ve muhtemelen üzerine atmak için ellerini suyun altında tutan Mingi'ye geri döndü. Arkadaşına küçük bir gülümsemeyle baktı, etrafına da göz atmaya başlamıştı ki tesadüfen Yunho'nun bakışlarıyla karşılaştı.
Yunho bir kaşını kaldırarak ona baktı, bakışları Wooyoungla San arasında gidip geliyordu. San soru sorarcasına başını salladı ama Yunho Hongjoongla olan konuşmasına geri döndü. San birkaç saniye daha öylece baktıktan sonra umursamazca omuzlarını silkti.
Yaklaşık on dakika sonra sonunda otele varmışlardı. San ve Yeosang arabadan son çıkan olarak Mingi ve Hongjoong'a katılıp hayatlarında gördükleri en güzel villaya ağzı açık bir halde bakakaldılar.
Tipik, klasik İtalyan tarzı bir oteldi, krem renkli duvarları ve koyu yeşil panjurları vardı. Her balkonda canlı çiçekler vardı ve çatılarındaki koyu kahve döşemeleri özenle yerleştirilmişti. Ağaçlar beş katlı binaya barikat oluşturmuş, aynı zamanda kapı girişine doğru güzel, çakıllı bir yola eşlik ediyorlardı.
"Siktir."
San, Mingi'ye gülerken ona katılırcasına mırıldandı. Villanın büyük kapılı girişine biraz uzun bir süre boyunca baktıktan sonra limuzine dönüp çantalarını almaya gitti.
Ve elbette, limuzinin en arkasında kalıp onu karşılayan Wooyoung olmuştu. San yaklaşmak için tereddüt etti ama başka şansı yoktu o yüzden beceriksiz adımlarla ilerledi.
Derin bir nefes aldı ve özgüvenli bir şekilde normal davranmaya çalıştı. Wooyoung'un yanına vardığında eğildi ve yüzündeki ifadeyi sabit tutmaya çalışarak bavula uzandı. İkisi de bavullarını çıkarırlarken sessizlerdi.
Birbirlerine ne baktılar ne de yardım teklif ettiler, ikisi de sadece kendi işleriyle ilgilendi.
Ama San ağır bavulunu kaldırmaya çalışırken aniden küçük bir çığlıkla yere düşürdü.
Wooyoung şaşkınlıkla yanına, korkmuş yüz ifadesiyle yanakları kızarmış genç adama baktı.
Karşısındaki görüntüye gülümseyebilirdi, tabii ki sadece ...
Tek bir kelime etmeden sarışın adam eğildi ve Sanla aynı anda kaldırmaya çalışınca ikisinin de başı birbirine çarptı. San geriye doğru çekilirken tekrar küçük bir çığlık attı ve kafasını okşarken Wooyoung da inleyerek aynı şeyi yaptı.
"Ben... şey... çok ö-özür dilerim," diye kekeleyerek özür diledi San, kendisinden aşırı utamıştı.
Saatler sonra sarışın ilk defa gözlerine baktı ama bakışlarını kaçırarak boğazını temizledi.
Çantayı alıp San'a uzattı, ikisinin de yanakları kırmızıydı. Ardından arkasına dönüp villaya doğru diğerlerinin peşinden gitti.
San dilini yutmuş bir halde, gözleri kocaman, ağzı şaşkınlıktan ve kendine olan nefretten açık öylece kalakalmıştı.
Kendimi toplamak için sadece bir dakika lazım.. aman tanrım aptalın tekiyim neden olabilecek en kötü zamanda sakarlığım tutuyor ki?
İç çekti ve somurtarak çantasıyla birlikte Yeosang'ın onu beklediği yere, oteli girişine doğru ilerledi.
"Çok garip bir andı sanki."
San ona ters ters bakarak mırıldandı: "Kapa çeneni."
Yeosang küçük bir kahkaha atarak hafifçe sırtına vurdu. "Bir duş alıp sonrasında dondurma almaya gideceğiz. Geliyor musun?"
_________________________________________________
Wooyoung'un bu ani değişiminin nedeni ne olabilir sizce? 👀
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro