Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

14: Kova Şapkalar


"Artık bana bir borcun var."

Kardeşinin sesindeki sırıtışı hissederken Wooyoung neredeyse homurdanacaktı. Tek bir kelime etmeden telefonu kapatırken Jimin'in birkaç siyah maske takmış adamının görünmemek için dışarıdaki her bir kamerayı ve ışığı etkisiz hale getirdikten sonra bedeni pencereden dışarı çıkarışlarını izliyordu.

Öfkeyle şakaklarını ovalarken kardeşinin herhangi bir zor anda bir 'iyilik' isteyeceğinden adı gibi emindi. İnsanlara borçlu olmaktan nefret ediyordu.

Neyse ki Wooyoung artık yasa dışı işlerle çok uğraşmıyordu ama kardeşi tam tersiydi. O yüzden tek bir yolla çözülebilecek durumlar olduğunda onu aramak zorundaydı.

Genelde Jimin direkt para isterdi, sarışın adam bu sefer de aynı şeyi yapacağını düşünmüştü.

"Lanet olsun." Sessizce küfür ederken içindeki büyüyen öfkeyi ve bir şeyleri yumruklama isteğini dizginlemek için elinden geleni yapıyordu.

Ceketinin cebinden haplarını çıkardı ve iki tanesini bir damla bile su içemeden yuttu.

Derin nefesler alıp verirken zihninde San belirdi. Sevimli, tapılası San. Sigara ihtiyacının önüne geçen, kana olan susamışlığını gülümsemesiyle gideren San. Dışarda onu bekleyen San.

Yavaşça nefes verirken sigara içmek yerine gidip onu görmeye karar verdi.

Kapıdan çıkmadan önce odaya küçük bir bakış attı, yalnız olduğundan emin olmak için koridorla odaya fark ettirmeden göz gezdirdi. Duyabildiği tek şey uzaklardan gelen parti sesi, malikanenin dışında akan hayatın sesi ve etrafındaki durağanlığın sesiyken San'ın ve o kadının olduğu yere doğru ilerlemeye başladı.

Yolu kolaylıkla buldu ve cam kapıyı yavaşça açarken San'ın tiz kahkahasıyla karşılaştı. Öfkesi anında kaybolurken vücudunun rahatladığı hissetti.

Adım sesleri dikkatlerini çemiş olmalıydı ki ikisi de aynı anda döndü. Gördüğü kişiyle San'ın gülümsemesi daha da büyürken el salladı.

Irene yüzündeki küçük sırıtışla hızla ikisine birden bakarken Wooyoung da gülümseyerek önlerinde dikildi. Ne yapacağını bilemeyerek ensesini ovaladı.

"Sen, ee, artık onun için endişe etmene gerek yok," dedi yavaşça, eğer olur da sararlarsa diye iyice planlanmış bahanesi çoktan hazırdı.

Irene'in yüzündeki gülümsemesi düşerken başıyla onayladı. "Öyle mi? Teşekkür ederim."

Wooyoung hızla yan gözle San'a baktı. Bağdaş yapıp otururken kocaman gözleriyle ve üzerinde hem seksi hem de sevimli görünen gömleğiyle ufacık gözüküyordu. Neden bu kadar sevimliydi?!

"Oturabilirsin," dedi San gergince kıkırdarken, sanki küçücük değilmiş de yer kaplıyormuş gibi yer açmak için geriye doğru gitti.

Wooyoung, Irene'e bakarken elinden gelince arkadaşça gülümsemeye çalıştı.

"Eğer daha rahat olacaksanız gidebilirim, sorun değil."

"Hayır, gayet iyiyiz. San senden çok bahsetti  ve ben de-" San hızla Irene'e panik içinde bakarken kocaman olmuş gözleriyle Irene'e susmasını söyledi. Öfkelenmiş gibi görünmesine rağmen Irene gülerek karşılık verdi. "Yani, San senden hiç bahsetmedi aslında. Bir kez bile. O yüzden seni tanımak isterim."

San sinirlenerek kollarını göğsünde bağladı ve kıkırdayan Wooyoung'a bir kez bile bakmadı. Banka oturdu, elleriyle bankanın kenarını kavrarken hafifçe öne eğilerek San'a ve Irene'e sırıttı.

Üzerindeki ilgiyle 'normal' davranamadığı için üzerindeki bakışlardan ve yüzlerindeki sırıtıştan kurtulmak için San söyleyecek bir şeyler bulmaya çalışıyordu.

Pekala, Irene ile ne konuşuyorduk? İlk başta iğrenç erkeklerden konuşmuşlardı sonra toksik erkeklikten, çifte toplum standardından ve son olarak Wooyoung gelmeden hemen önce moda zevklerinden konuşuyorlardı. Moda... alışveriş!

San, sen bir dahisin.

"Alışveriş. Alışveriş yapmalıyız."

Irene kaşlarını çatarken San'ın ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyordu. "İyi de partinin ortasındayız. Ve saat gecenin biri."

"Roma'dayız, şu anda açık olan binlerce mağaza vardır."

"Alışverişe gitmek için patronundan izin alman gerekmiyor mu?"

San karşı çıkmak için ağzını açtı ama geri kapattı. Irene'e baktı ve ardından mahcup bir şekilde patronuna döndü. Wooyoung, Irene'in oturduğu banka yaslanırken San'ın alışverişe gitmek için yalvarırcasına bakan gözlerine baktı.

"Alışverişe gidebilir miyiz efendim?" diye sordu San yalvararak, yüzünde alaycı bir gülüş vardı ve gamzeleri öyle bir ortaya çıkmıştı ki gözleri bile neredeyse kaybolmuştu.

San'ın ağzından çıkan son kelimeyle Wooyoung'un kalp atışları hızlandı. Zorla yutkundu ve sapıkça düşüncelere daldığı için kendisini azarladı. "Tabii ki. Zaten parti bitmek üzere, nereye gitmek istiyorsunuz?"

San pembe dudaklarını düşünce içinde bükerken Wooyoung, Irene'in kıkırtısını duyana kadar San'ın dudaklarına odaklandığını fark etmemişti. Utanarak gülerken başını hızla çevirdi.

"Bilmem... Irene? Gitmek istediğin bir yer var mı?" diye sordu San.

"Colosseum'un gece çok güzel göründüğü duymuştum, ayrıca yakınlarında bir sürü açık mağaza var."

San başıyla onayladı. "Gidelim o zaman."


Sürtükler 🌸🌟

daddyjoong: mingi neredesin
gigi: ?? barda
daddyjoong: yeosang neredesin
yeo: sürtük tam yanındayım ya
daddyjoong: san neredesin
daddyjoong: ...
daddyjoong: san
daddyjoong: san
daddyjoong: mingi ne yaptın
gigi: siktir ya HiçbİR şey
daddyjoong: yeosang sen yaptın
yeo: hongjoong yemin ederim...
yeo: asıl sen ne yaptın
daddyjoong: görünüşe göre bir çocuğumu kaybettim
yeo: eminim bir şeyi yoktur
gigi: aynen en kötü ne olabilir ki
daddyjoong: cinayet, tecavüz, kaçırılma, işkence, cinsel taciz, bir yerde sızıp kalmış ya da bir odada kilitli kalmış olabilir kaybolmuş, korkmuş veya ağlıyor olabilir
gigi: ...
yeo: sen iyi misin?
daddyjoong: san benim her şeyim ve onu bULMAM LAZIM

sanie: selam

daddyjoong: selamı geç san'ın nerede olduğunu biliyor musun?
daddyjoong: dur
yeo: san'ı buldum
gigi: selam san

sanie: selam mingi

yeo: iyi misin?
sanie: harikayım

yeo: gördün mü joong? merak edilecek bir şey yok

sanie:  şu anda birlikte olduğum yeni arkadaşım irene'e tecavüz edeceği için hayatımda ilk kez metal bir kutuyla bir insana vurmuş olsam da şu anda wooyoung'la birlikte colosseum'a doğru gidiyoruz çünkü alışveriş yapmak istedik ve woo da onun kredi kartını kullanmama izin verdi 🤠

yeo: ..
yeo: biraz erken oldu
daddyjoong: açıkla

sanie: açıkladım ya
sanie: bir kadını, irene'i çığlık atarken duydum. neden çığlık atıldığını merak ettiğim için sesi takip ettim. tecavüz etmek üzere olan bir adam vardı. ben de bulduğum metal bir kutuyla ona vurdum. adam bayıldı. woo'ya anlattım ve o işi halletti. şimdiyse dondurma almaya gidiyoruz :)

daddyjoong: vay canına
daddyjoong: kadın iyi mi

sanie: galiba ama hala şoku atlatamadı

yeo: peki sen iyi misin

sanie: neden olmayayım ki? iyiyim

gigi: neden olduğunu biliyorsun... iyi olduğuna emin misin?

sanie: evet. iyiyim

daddyjoong: pekala... ayrıca ne demek wooyoung halletti? polisi aramadınız mı?
yeo: evet ben hiç polis görmedim

sanie: ee
sanie: aslında onu ben de bilmiyorum soracağım
sanie: doğru ya polislerin yozlaşmış olduğu söylemişti. yardım için birkaç özel adam çağırdı. özel derken sanırım gizli bir bilgi ağı timinden adamlardı çünkü irene'e neredeyse tecavüz edecek olan adamın çok önemli bir siyasetçi olduğunu ve adamın polise gitse bile hapse girmeyeceğini söylemişti.

daddyjoong: her şeyin altından siyasetçiler çıkıyor
yeo: şu andan itibaren sadece obamaya güvenirim
gigi: aynen michelle tam bir tanrıça

sanie: evet obamaları ben de özledim
sanie: her ne geyse ben iyiyim. woo ve irene ile birlikte roma'da bir yerdeyiz ve artık gitmem lazım çünkü çok komikler ve woo çok tatlı

daddyjoong: fena yanmışsın sen

sanie: hayIR
sanie: wooyoung sadece iyi bir arkadaş

yeo: aRKadaŞ dedi

sanie: güle güle geyler.

daddyjoong: dikkat et
yeo: kaybolma
gigi: ve korun 🤠


San kıkırdadı ve telefonunu pantolonunun cebine geri soktuktan sonra önden giden ikiliyi yakalamak için adımlarını hızlandırdı. İkisinin arasında yaklaşık bir metre olduğu için hiç zorlanmadan ortalarına girdi, kendisi de zaten küçüktü. Ardından kollarına girdi.

Arnavut kaldırımı yolda yürürlerken önünden geçtikleri her barın önüne toplanmış kahkaha atan ve dans eden canlı gruplar vardı. San hayranlıkla etrafına bakarken son birkaç saat yaşadıklarından dolayı yorgun bile hissetmiyordu.

San, Irene ve Wooyoung fısıldaşıp kıkırdarlarken, hızlı ve bağırarak konuşan İtalyanların muhabbetlerini dinleyerek arada sırada etraflarında gördükleri bir şeyleri işaret ediyorlardı.

San'ın yakınlığıyla ve rahatlığıyla Wooyoung içten içe panikliyordu. San'ın yüzündeki kocaman gülümseme ve gözlerindeki parıltıyla ona bakmadığı anlarda onu izlerken San bir anda başını çevirip izlediği yakalayınca ikisi de utanarak başlarını çevirmişlerdi.

Kısa süre sonra retro ve indie tarzındaki ürünlerle dolu sevimli bir İtalyan kıyafet mağazasına girdiler. Genel olarak boştu, toplamda dört müşteri vardı.

San kollarını çözdü ve ikisinin de ellerini tutarak takı ve aksesuarların olduğu tarafa doğru çekiştirdi. Diliyle yanağının içiyle oynarken gözleri takmak için gülünç bir gözlük arıyordu.

Kıkırdadı ve büyük kırmızı renkli, kalp şeklindeki gözlüğe uzandı ve hızla takıp Irene'e döndü. Yüzünün aldığı ifadeyle San kahkaha attı.

Mağazada etraflarına bakınırlarken rastgele şeylerden konuşmaya devam ettiler. Mağazanın arka tarafındaki şapkalara ayrılmış bölüme doğru ilerlediler.

San, Wooyoung'u kova şapkası takmış halde hayal edince hızla şapkalara yanaştı. Tezgahtaki beyaz şapkayı eline alıp arkasına döndü ve uzanıp başının üzerine geçirdi. Sarışın adam şaşkınlıkla tepki verirken ani refleksle elleri şapkaya doğru gitti. Ama anında geri indirip San'a doğru kocaman gülümsedi.

Wooyoung'un şapkayı çıkarmasından korkar gibi hala şapkayı tutan San hızla Irene'e döndü.

"Irene! Kava şapkalı Woo'ya bak!"

Wooyoung yanaklarının ısındığını hissederken San'ın parlayan gözleri ve Irene'in sinsi gülüşüyle üzerine dönen dikkatle utanmıştı.

"Çok sevimli, değil mi?" dedi Irene kıkırdayarak, San'ın tuzağına düşmesini beklerken dudağını ısırıyordu.

"Öyle," dedi San hayallere dalmış gibi, yüzündeki gülümsemeyle Wooyoung'a  bakıyordu.

Wooyoung yarım ağızla sırıttı ama yanakları hala yanıyordu. San'ın gözleri anında büyüyüp sanki şapka alev almış gibi ellerini hızla kendine çekerken Wooyoung'un yamuk sırıtışı kocaman bir gülümsemeye dönüşmüştü.

"Bir dakika, ne? Hayır, Wooyoung sevimli falan değil. Kim dedi onu?" San kızarıp alt dudağı panikten titreyerek hızla yanlarından uzaklaştı.

Wooyoung kahkaha atarken San'ın gördüğü ilk bölüme doğru gidişini izliyordu. Fakat o bölüm de kadın iç giyimi bölümüydü.

San'ın fark etmesi gerekenden daha fazla sürmüştü ve fark ettiği ansa küçük bir çığlık atıp o bölümden koşarak uzaklaşmıştı.

Wooyoung kıkırdarken şimdi kırtasiye bölümünde olan San'ın iyi olduğundan emin olduktan sonra şapkayı çıkardı ve hafifçe bozulan saçını elleriyle düzeltti. Irene onu durdurmadan önce tam şapkayı yerine koymak üzereydi.

"Şapkayı almalısın bence."

"Pek benim tarzım değil," dedi Wooyoung çekinerek.

"Öyle mi? Ama San çok beğenmişti."

Wooyoung'un kulakları kızarırken hızla boğazını temizledi ve gözlerini not defterlerine bakıp kendi kendine konuşan San'a çevirdi.

"San'ın zevkine göre giyinmiyorum."

Irene sadece gülümseyip sarışın adamın omzuna vurduktan sonra San'a doğru ilerledi.

Wooyoung bir dudağını ısırıp elindeki şapkaya bakarken onların tersine doğru ilerledi. Sadece dört Euro'ydu ve kendisi de bir milyonerdi, yani giymek istemese bile belki... anı uğruna alabilirdi?

İç çekip kendisine gözlerini devirdi.

☂︎☂︎☂︎

Cumartesi, gece 3:47

San, oteline doğru yürüyen Irene'e gülümseyerek el salladı. İletişimde olup belki Kore'ye döndükten sonra buluşabilirler diye birbirlerine numaraları vermişlerdi. Irene kapıyı kapattığında San anında esneyip yumruk yaptığı elleriyle gözlerini ovuşturdu.

"Yoruldun mu?" diye sordu Wooyoung. Nazik bir ifadeyle San'a bakarken alını öpüp omuzlarını sarmalama isteği tüm vücudunu kaplamıştı.

Ama o isteğe karşı çıktı.

"Aynen," dedi San aynı zamanda esnerken, gözleri yavaşça kapanırken kedi gibi burnunu kırıştırdı.

Wooyoung gülümserken gözleri kayboldu.

"Hadi gel, villaya geri dönelim."

San başıyla onaylayıp paytak adımlarla Wooyoung'u takip ederken başını omzuna koymamak için kendisini tutuyordu. Uzaklardan belli belirsiz muhabbet ve müzik sesleri geliyordu ama boş sokaklardan ilerlerlerken ortam oldukça sessiz ve huzur vericiydi.

San, Wooyoung'un Roma sokaklarını nereden bildiğini bilmiyordu ama sorgulamamıştı da, sadece uykulu gözlerini yavaşça açıp kaparken güçlükle peşinden gidiyordu.

Genelde Wooyoung'la yalnızken garip gelen sessizliğin aksine San'ın rahatlatıcı bulduğu on dakikalık sessizlikten sonra tanıdık köşeye gelmişlerdi ve villa karşılarına çıkmıştı. San'ın ayakları ağrıyordu ama villaya giden yolu geçip bir an önce Shiber'ine, biraz meyve suyuna ve  etrafını saracak yumuşak battaniyesine kavuşmak için hızla ilerledi.

Wooyoung mutlulukla zıplayıp hızla otele doğru koşturan San'ı izlerken kahkaha attı. Kendisi hala yürümeye devam ederken geniş omuzları rahattı. Anahtarlarını hazırlarken San'ın anahtarları unuttuğu fark edip somurttuğu yüzüyle kapının önünde beklediğini biliyordu.

Ve beklediği gibi göğsünde kollarını bağlanmış bir halde ve öfkeyle buruşturduğu yüzüyle San orada dikiliyordu.

Astığı suratına karşı gülüp anahtarı deliğe soktuktan sonra kapıyı açtı ve San'ın teşekkür ettikten sonra içeri koşturmasına izin verdi.

Oturma odasından geçerken Seonghwa ve Hongjoong'a belli belirsiz el salladıktan sonra direkt mutfağa ilerdi. Wooyoung da sırıtarak içeri girerek arkadaşının yanına oturdu.

"Merhaba," diyerek selamladı, kolunu oturdukları koltuğun arkasına, yanakları kızarmış Hongjoong'un  omuzlarına oldukça yakın yerde dinlendiren Soenghwa'yı görünce sırıttı. Televizyondan film izli- Arı Filmi miydi o?! Ayrıca aynı battaniyeyi paylaşırlarken omuzlarının arasında sadece santimler vardı.

"Selam," dedi Hongjoong gergince, gözleriyle Wooyoung'un odadan çıkması için işaret etmeye çalışıyordu.

Wooyoung fark etmemiş gibi davrandı. "Diğerleri nerde?"

"Yunho ve Mingi partiden yeni geldiler, Yeosang yatakta ve Jongho da ağırlık çalışıyor," diye listeledi Hongjoong, kızaran yanaklarındaki dikkati başka tarafa çekmeye çalışıyordu.

Wooyoung kaşlarını çattı. "Gecenin dördünde Jongho neden ağırlık çalışıyor?" Seonghwa omuzlarını silkti. "Git ona sor," dedi, sesinde belli belirsiz tehdit ifadesi vardı.

Wooyoung kıkırdayıp ayağa kalktı, fakat terli arkadaşını görmek için değil San'ı görmek için kalkmıştı. Seonghwa'ya göz kırptıktan sonra mutfağa girdi.

Birkaç saniye etrafa bakındıktan sonra San'ı başı tezgahta, elinde tembelce bir bardak portakal suyu tutarken görünce gülümsedi. Nefes alış verişi düzgün ve yavaştı, başını boştaki kolunun üzerine koymuştu.

Bekle. O... uyuyor mu?

Wooyoung ne yapacağını bilememişti. Onu kendi mi uyandırmalı yoksa Hongjoong'u mu çağırmalıydı?

San'ı damadın gelini kaldırır gibi nazikçe kaldırdığı hayali zihnini doldurdu. San, kollarına gömülüp olduğundan daha savunmasız ve küçük görünürdü. Yoğun bir haftanın ardından daha rahat dinlenme şansı olurdu, ayrıca Wooyoung'a da sürekli gizlediği zayıf noktalarını inceleme fırsatı verirdi.

Hayır, seni salak. Git ve uyandırması için Hongjoong'u çağır.

Wooyoung kendi düşüncelerini başıyla onayladı, sınırını aşmak istemiyordu.

Başını oturma odasına uzattı. "Hongjoong?"

Hongjoong irkilerek sıçrarken Seonghwa'nın da irkilmesine sebep oldu. Wooyoung gözlerini devirdi.

"Evet?"

"San mutfak tezgahının üzerinde uyuyakaldı. Uyandırıp odasına götürebilir misin?"

Hongjoong inledi. "Bu çocuk her yerde uyuya kalabiliyor. Resmen özel yetenekli," diye mırıldandı ve örtülerin altından çıkarak ayağa kalktı.

Hongjoong yanında geçerken Wooyoung başını salladı. "Teşekkürler."

Hongjoong onu eliyle geçiştirirken uyuya San'a doğru ilerledi.

Onu izlemenin sapıkça olacağına karar vererek Seonghwa'nın yanına çöktü.

Seonghwa ona ters ters baktı. "Çok hainsin."

"Onunla sadece sarılıyordunuz, düzüşmüyordunuz sonuçta."

"Sen araya girmeseydin onu da yapıyor olabilirdik," dedi Seonghwa homurdanarak, şimdiden gıcık arkadaşının yerinde oturan kırmızı kafayı özlemişti.

"Doğru," dedi Wooyoung gülerek. "Yatıyorum ben. Unutma, sabah erkenden uçuşumuz var."

"Unutmaması gereken kişi sensin, dışarda uyudun resmen!"

"Ben– kapa çeneni, bu bir emirdir."

____________________________________________________

Wooyoung iyice abayı yaktı hayal kurmalar falan gkdndk

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro