Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

9 : Gün Batımı Yüzmesi


San resmen heyecan içinde zıplayarak mayosunu giymek için hızla odasına koştu.

Kendisiyle birlikte diğerleri de villaya geldiklerinde villanın bahçesiyle ve avlusuyla birlikteki büyüklüğünün ihtişamından kendilerini kaybetmişlerdi ve ardından direkt dışardaki havuzlu bölüme geçmişlerdi. Atlama tahtasıyla birlikte havuzun etrafını saran şezlonglar ve yan tarafında jakuzi vardı.

Tabii ki neredeyse hepsi bir an önce oteli bulup sıcaktan kavrulan günde buz gibi suya atlamak için sabırsızlanmışlardı.

San üzerinde bir sürü küçük, gözlüklü Sünger Bob resmi olan mavi mayosunu giydikten sonra bir havlu kaptı ve ayaklarına bir çift sandal geçirdi. Güneş gözlüğünü burnunun kemerine yerleştirdikten sonra kapıdan çıkıp havuza doğru ilerledi.

"Açılın!" Havuza yaklaşırken duyduğu yüksek sesle bağıranın Mingi olduğunu anlamıştı.

Küçük bir kahkaha attı ve varış hedefine ulaşmadan önceki son köşeyi döndü. Hongjoong'u Mingi'nin omzunda, Yeosang'ı da Jongho'nun omzunda 'horoz dövüşü' yaptıklarını görünce gülümsemesi daha da büyüdü. Yeosang, Hongjoong'un tüm gücüyle ittirmesiyle Jongho'nun omzundan düşerken çığlık attı.

Dokuz gün boyunca otelin sadece onlara ait olması herkesin hayrınaydı, yoksa her dakika bir şikayet alıyor olurlardı. Diğerleri henüz gelmemişti, o yüzden San şezlonglara doğru ilerleyip havlusunu serdikten sonra tüm eşyalarını üzerine koydu.

"San! Buraya gel!" diye bağırdı Yeosang, yüzündeki kocaman gülümsemesiyle havuzun içinde halinden oldukça memnun bir şekilde onu taşıyan Jongho'ya yapışmıştı.

San ayaklarındaki sandalları fırlatıp Hongjoong'un üzerine atlamak için havuza doğru koşarken hücum edercesine son ses bağırdı.

Hongjoong her şeyin farkına vardığı an yüzerek kaçmaya çalıştı ama San suya girerken yeterince hızlı olamadığı için tek çaresi çığlık atmak olmuştu. Mingi de havada uçuşan küfürleri duymazdan gelerek kırmızı kafalının üzerine çullanırken ikisinden de kurtulmaya çalıştı. Havuzun sığ kısmındaydılar. Hongjoong ayaklarının üzerine basarak dikildiğinde su sadece göğsüne kadar geliyordu o yüzden ikili onun boğulacağından endişe etmemişlerdi bile.

"Asla çocuk yapmayacak olmamın tek sebebi sizsiniz," diye homurdandı Hongjoong ve olabildiğince hızla yürüyerek uzaklaşmaya çalıştı, ama yaklaşık yirmi santim uzun olan ikili iki tarafından yüzlerinde kocaman gülümsemeyle ona sarılırken kollarından kurtulmak için duvara yaklaşmaya çalışıyordu.

"Sebebinin gey olduğun için olduğunu düşünüyordum."

"Kapa çeneni Mingi," diye gürleyince San ve Mingi daha çok kahkaha attı. Hongjoong iç çekerken esmer çocuğa söylenmeye devam etti.

San kocaman içten gülümsemesiyle onları izledi, tepesindeki güneşin cildini yaktığını hissediyordu. Ve işte o anda hassas ve kolaylıkla yanan vücuduna krem sürmeyi unuttuğunu hatırladı. Hongjoong'u bırakıp eşyalarını koyduğu havuzun diğer tarafına doğru yüzdü.

Havuzdan çıkmaya çalışırken biraz zorlanmıştı. Zemin sıcaktı ve şezlonga doğru giderken küçük adımlar atarken tökezlemişti. Havlusunun üzerine zıpladı ve güneş kremini çıkarmak için çantasıyla uğraştı. Teninin kremi emmesi için kendisini olabildiğince kuruladı ve ardından şişeyi bacaklarına sıkmaya başladı.

Sarışın adamın bakışlarından bihaberdi.

Kısa bir süre önce Wooyoung tam köşeyi dönmüştü ki San'ın havuzdan çıkıp parmak uçlarında şezlonguna doğru gidişini görünce olduğu yerde kalakalmıştı. Uzun ve ince bacakları –şu anda üzerine krem sürerek masaj yapıyordu– o hayran olduğu vücudunda fark ettiği ilk güzelliklerdi. San tekrar kremi alırken elinden düşürünce yere iyice eğildiği sırada götüne uzunca bir süre sapık gibi baktığını fark edince zorla yutkundu. Ama engel olamıyordu, San çok güzeldi...

İnce ama çekici kolları. Keskin çizgilerle belli kaslı karnı. Ve Wooyoung'un vücudunda en sevdiği kısım olan yüzü; dar, keskin çenesi, siyah ve bir parça kusursuz sarı saçlarıyla çevrili yüzü. En çekici gamzeli gülümsemesine sebep olan küçük, sevimli, pembe dudakları... Parlak, çikolata kahvesi gözleri... O kadar güzeldi ki, özellikle de başını hafifçe yana eğip koca gözleriyle Wooyoung'a baktığında–

Siktir, onu kestiğimin ne zamandan beri farkında?

Wooyoung anında gözlerini kaçırdı, kendisinden utanarak titreyen bacaklarıyla hamakta yatarak dinlenen Seonghwa'nın yanına gitti. Ona bakarken yakalanmanın verdiği utançla dudaklarını sımsıkı birbirine bastırırken boynu ve kulakları ateş içindeydi.

Wooyoung ilerlerken tökezleyip Seonghwa'nın üzerine düşünce Seonghwa korkudan bağırıp vurmaya başlamıştı ve San tüm sahneyi eğlenerek izliyordu. Wooyoung'un yanakları pancar kırmızısına dönerken telaş içinde arkadaşını susturmaya çalıştı.

Wooyoung onu izliyordu. Ona hayranlıkla bakıyordu. Bu San'ı özel hissettirirken aynı zamanda hissettiklerinin tek taraflı olmadığını öğrendiği için mutlu da olmuştu.

San içindeki sıcaklık ve mutluluk hissiyle kremi vücuduna sürmeye devam etti.

Wooyoung'a baktığında hala Seonghwa'yla didiştiğini gördü.

Kremi sürmeyi bitirdiği sırada Yunho'nun geldiğini görünce gülümsedi. San'ın arkasında dikilip Yeosang'ın yardımıyla Hongjoong'a su sıçratıp gülen Mingi'ye baktı.

San sırıtırken aniden ayağa kalkıp uzun boylu adamın boyuna gelebilmek için tam önünde zıplayıp Yunho'yu korkuttu.

"Hoşuna giden bir şey mi gördün?"

Yunho şaşkınlıkla geriye sıçradı.

"Tanrım– San! Seni fark etmedim."

San'ın sırıtışı daha da büyüdü.

"Evet, fark etmedin," dedi imalı bakışlarla Mingi'ye bakıp ardından tekrar Yunho'ya bakarak.

"Ben– ha-hayır, neden bahsettiğini anlamadım," dedi homurdanarak ve ayaklarını yere vurarak San'ın şezlongunun yanındaki şezlonga gidip eşyalarını koydu.

San yan yatıp bir elini başının altına koyarken diğer elini gelişi güzel bir şekilde beline koydu.

"Kızarıyorsun."

"Hayır, kızarmıyorum."

"Evet, kızarıyorsun."

"Güneştendir."

"Güneş insanları ereksiyon haline getirmez ama."

Yunho'nun gözleri büyürken hızla mayosuna baktı.

Tamamen 'normal' olduğunu fark edince gözlerindeki ölümcül bir ifadeyle yavaşça San'a doğru baktı.

San incecik sesiyle yüksek bir kahkaha atarken Yunho'nun aniden ayağa kalkıp üzerine geldiğini görünce hızla şezlongundan kalktı.

Yunho San'ın yüzündeki korku ifadesini görünce sırıttı. "Pek de cesaretli değilsin."

"Kapa çeneni. İstediğinde aşırı korkutucu olabiliyorsun."

"Biliyorum."

San dudaklarını büzerek geri yerine otururken gözleri diğerlerini aradı.

Wooyoung'un koyu gözleriyle sertçe Yunho'ya baktığını görünce şaşkınlıkla dudakları aralandı. San yanlış bir şey mi yapıyor diye Yunho'ya baktığında sadece şezlongunda oturup dirseklerini dizlerine koyarak öne eğilmiş bir halde Mingi'nin selamlamasına karşılık verdiğini gördü.

San tekrar Wooyoung'a baktı ve bu sefer kendi üzerindeki sert bakışlara daha çok şaşırdı.

San kaşlarını çattı. Hızla karnının üzerine doğru dönüp arkasındaki çantaya uzandı ve telefonunu çıkardı. Endişeyle dudağını ısırırken Wooyoung'a baktı. Önceki akşam yemeğinde sarışın adamın eliyle yaptığı işaretin aynısını yaptı. Önce elini yumruk yaptı ve ardından serçe parmağıyla başparmağını ayırdı. Sarışın adamın tepkisini beklemeden San telefonunu açtı.

wooyoungie

sanie: iyi misin??
sanie: sinirli gibisin

wooyoungie: iyiyim.

sanie: pek inandırıcı gelmedi
sanie: sorun ne?

wooyoungie: iyiyim

sanie: sana inanmıyoruuuuum

wooyoungie: bir sorun yok, iyiyim
wooyoungie: gerçekten💕

Kalp emojisini gördüğü an San'ın kalp atışları hızlandı. Şok olmuş gözlerle telefonuna gelen son mesaja bakarken dizlerini göğsüne doğru çekerek engelleyemediği gülümsemesini dizlerinin arkasında gizledi. Tereddütle bacaklarının arkasından Wooyoung'un ifadesine gizlice baktı.

Sarışın adam Seonghwa'yla birlikte telefona gömülmüş, stres içinde bir elini saçlarından geçirirken telaş içinde konuşuyorlardı. Wooyoung başını ona doğru çevirmeden önce San kaşları çatık bir şekilde onları izliyordu.

Gözleri heyecanla büyürken hızla dizlerinin arkasına saklandı. Alt dudağını ısırırken nasıl cevap vereceğini düşünüyordu. Henüz bir haftadır tanıdığınız ama resmen hoşlandığınız ve bu kişinin teknik olarak sizin patronunuz ve özellikle adının Jung Wooyoung olduğu kişiden gelen kalp emojili bir mesaja nasıl cevap verirdiniz ki?!

"Neden garip davranıyorsun," diye fısıltı duydu kulağının dibinde.

Korkuyla sessiz bir çığlık atınca hızla bir eliyle ağzını kapattı.

"Yeosang! Ne zamandır oradasın?"

"Wooyoungie'ye attığın mesajları okuyacak kadar," dedi dalga geçercesine.

San öfkeyle birlikte utanarak kızardı.

"Yesaong! Off, çok gıcıksın. Kişisel alan ya da özel hayat diye bir şey var, haberin var mı acaba?" diyerek çıkıştı.

Arkadaşının gururlu sırıtışını görünce morali daha da bozuldu.

"Pekala, yardım etmemi istiyor musun istemiyor musun Sanie Bear?"

San telefonuna baktı, ardından kendisi kadar stresli görünen Wooyoung'a gizlice baktıktan sonra tekrar arkadaşına döndü. "Evet, lütfen," dedi sessizce.

Başıyla onayladıktan sonra San'a yaklaşarak telefonuna bakınca genzinden gelen bir kahkaha attı.

"Korkağın tekisin. Buna neden cevap veremiyorsun ki?"

"Çünkü... be-ben... off yardım etmeyeceksen defol git. Son mesajın üzerinden saatler geçti zaten!" dedi panik içinde dudaklarını bükerek.

"Sakin ol dostum. 'Pekala, sevindim,' tarzından bir şey yazıp gülen yüz ekle."

San başıyla onaylayarak mesajı yazdı.

"Gülen yüzü kelimelerle yazmayacaksın aptal. Emojisini koy."

"Of!"

wooyoungie

sanie: ah pekala, sevindim :)

"Of hayır! Yeosang! Bu çok saçma! Galiba öleceğim. Büyükanneme onu sevdiğimi söylersin."

"Abartıyorsun. Bak, cevap yazıyor. Bekle. Yazmıyor. Yazıyor mu? Yazmıyor." San, Yeosang'ın değişen ses tonuyla kaşlarını çatarken neler olduğuna bakmak için kafasını kaldırdı.

Wooyoung'un onlara doğru geldiğini görünce midesi takla attı. Panik içinde arkadaşına bakınca hızla oturur pozisyona geçti.

"Sangie! Ne yapacağım!"

"Yakınına gelince çığlık atmamayı deneyebilirsin belki?" diye fısıldadı.

San iyice gerilirken arkadaşına ters ters baktı.

"Selam Wooyoung. İkinize de bay bay," dedi Yeosang ve gözleriyle sessizce onu öldüreceğini söyleyen San'a göz kırparak uzaklaştı.

San ardından yüzünde kocaman bir gülümsemeyle San'ın fark etmediği sırada Wooyoung'a başparmağıyla cesaret vermesi için işaret yapan Seonghwa'ya bakan sarışın adama döndü.

San göğsüne çektiği bacaklarına kollarını doladı ve yanındaki boş yere eliyle vurdu. "Oturmaz mısın?"

"Teşekkürler," dedi Wooyoung yanına otururken.

San tüm o süreyi Wooyoung'a hayran olmakla geçirdi. Sarı saçları alnına düşerken yüzü her zamanki gibi çekiciydi. Bacaklarını mükemmel şekilde gösteren düz renk siyah bir mayo giymişti. Üzerindeki beyaz kolsuz tişört ise damarlı kollarını ve belirgin kaslarını ortaya seriyordu.

"Şey... saat geç olmadan ve hava soğumadan önce yüzmek ister misin?"

San gülümsedi ve başıyla onayladı ama küçük bir dehşet ifadesi yüzünde belirirken gülümsemesi anında kayboldu. Wooyoung tişörtünü kaldırıp çıkarırken San'a mükemmel üst vücudunu yakın görüşle sergilemişti.

Göğsü kaslarla belirgindi. Yontulmuş gibi gözüken sert altılı karın kasları yumuşak tenine tezat oluştururken güneşin turuncu ışığını yansıtıyordu. Köprücükkemikleri keskin hatlı, gövdesi bal rengi ve belirgin V çizgisi aşağıya doğru–

"San? Geliyor musun?"

San afallayarak kendine gelince içten bir şekilde gülerek kendisine bakan Wooyoung'a baktı. San hızla başını sallayıp ayağa kalktı.

Wooyoung'un kıkırdadığını duydu. Wooyoung nazikçe bileğini kavrayıp onu havuza doğru yönlendirirken kalbi resmen amuda kalkmış gibiydi.

Güneş dağların ve Roma binalarının ardından batmaya başlamıştı. Gözlerini günbatımın güzel renklerinden ayırıp sıcaklığını test etmek için ayak parmaklarını suya sokan Wooyoung'a döndü.

Aklına bir fikir gelince San'ın yüzü aydınlandı.

"Yüzebiliyorsun, değil mi?"

Wooyoung kaşlarını çatıp dönüp San'a baktı.

"Tabii ki, neden sordun?"

San Wooyoung'u suya ittirdi.

Sarışın adamın bağırmaya bile şansı olmamıştı, bir saniye önce yere ayak basarken bir saniye sonra suyun içindeydi. Havuzun dibine doğru çökerken ne olduğunu anlayınca sırıtırken yüzeye ulaşmak için bacaklarını ve kollarını tüm gücüyle kullandı. Bir eliyle yüzünü silip saçlarını geri attırırken gözlerini açtığı an karşısında kahkahayla çığlık atarak üzerine uçan San'ı gördü.

Wooyoung da kahkaha attı ve San suya çarptığında kendisine doğru gelen dalgalarla birlikte yüzünü kapattığı kollarına su damlacıkları sıçramıştı. Gözlerini açtı ve geniş gülümsemesiyle etrafına bakarak San'ı aradı. San birkaç saniye sonra yüzeye çıktı, sırtı Wooyoung'a dönük olduğu için Wooyoung haince gülümseyerek arkasından yüzerek ilerledi. Gizlice ve hızla elleriyle bacaklarını kavrayınca San şaşkınlıkla suyun içinde zıpladı ve arkasını döndü.

Wooyoung'un göğsüne sertçe vurdu. "Korkuttun beni!"

"Sen de beni ittirdin."

Duraksadı. "Berabere miyiz?"

"Berabereyiz," dedi Wooyoung ve San'ın elini sıkarken ciddi olmaya çalıştı.

Wooyoung'un kaşlarını çattığını görünce gözlerindeki gülümsemeyle San kıkırdadı. Sarışın adam San'ın gözlerinde parlak yıldızları gördüğüne yemin edebilirdi.

Sakince yüzmeye karar verirlerken diğerleri de etrafında oynuyorlardı: Yeosang aralarında geçen sonsuz konuşmadan sonra Jongho'nun omzunda uyuyakalmıştı, Jongho da havuzun içinde boydan boya yavaşça yürüyordu.

Yunho ve Mingi, Hongjoong ve Seonghwa'nın huzur içinde oturduğu hamağa doğru gittikten sonra onları Uno oynamaya zorlamışlardı.

Gökyüzü solgun turuncunun ardından lacivert rengine bürünürken yıldızlar teker teker belirmeye başlamıştı.

"Yunho'nun ayaklarına bak. Havuzdan çıkalı yarım saat oldu ama hala kuru üzüm gibi buruş buruş," diye fısıldadı Wooyoung San'ın kulağına.

San gülüşünü bastırmak için eliyle ağzını kapattı ama pek de işe yaramamıştı. Wooyoung sırıttı ve San'ın yüz ifadesini daha güzel görebilmek için duvar tarafına doğru yüzdü. Duvardan duvara defalarca yüzmüşlerdi ve en sonunda hamağa yakın olan duvardaki çıkıntının altına gizlenip hamaktakilerle dalga geçiyorlardı.

"Konuşana bak. Parmaklarını görmüyor musun! Büyükbaba gibi pörsümüş."

Wooyoung San'ın seçtiği kelimeler yüzünden gülerken fısıldarlarken daha net duyabilmek için San'a iyice yaklaştı.

"Benim–"

"Sizi duyabildiğimizi biliyorsunuz, değil mi?"

İkili sıçrayıp duvarın kenarına tutunurlarken kocaman olmuş gözlerle birbirlerine baktılar.

San, Wooyoung'un ellerini vücudunun iki tarafından uzanarak duvardan tutunup kollarıyla onu kafese aldığını fark edince zorlukla yutkundu.

Yüzü kızarırken üzerindeki dört çift göz yüzünden daha çok pancara dönmüştü.

"Ee, ne kadarını duydunuz?" dedi sarışın adam umursamazca ve Yunho'nun kısık gözlerinden kaçmak için San'ın arkasına saklanmıştı.

"Her şeyi. İkiniz fısıldaşmakta bok gibisiniz."

☂︎☂︎☂︎

San titreyen bedenine kollarını sardı, saat dokuz olmak üzereydi ve dört saat önce havuzda ilk buluştukları andan çok daha soğuktu hava. Diğerleriyle birlikte su savaşı yaparak geçen saatlerden sonra Wooyoung'la birlikte havuzdan yeni çıkmışlardı.

Jongho, sırtından uyuyan Yeosang uyanmasın diye diğerlerini susturmakta başarılı olamayınca çabalarından vazgeçmiş ve Yeosang'ı havuzdan çıkarıp hamağa yatırmıştı. Saçlarını kuruttuktan sonra kulaklarına Hongjoong'a yanında olup olmadığını sorduktan sonra şansına getirdiği kulaklıkları takıp ardından birkaç yavaş şarkı açarak bağrışmaları bastırarak uykusuna devam etmesini sağlamıştı.

San, Jongho'nun bir eliyle Yeosang'ın saçlarıyla nazikçe oynayarak gökyüzünü izlediğini görünce gülümsedi.

Fakat Wooyoung vücudunu saran kollarını çekip parmaklarını birbirine geçirerek çekiştirince yavaşça arkasına baktı.

San'ın şezlonguna doğru ilerledi ve havluyu etrafına sardı, hafifçe bastırarak San'ın göğsünü ve kollarını kurulamaya başladı. Wooyoung da kendi havlusunu boynuna asarken eğilip San'ın sandallarını giydirdikten sonra kendi spor ayakkabılarını giydi.

San sadece sessizce onu izliyordu; her yeri ateş içindeydi ve bu denli ilgiyle bakıldığı için sanki havada uçuyormuş gibi hissediyordu.

"Hadi güzelim," diye fısıldadı Wooyoung San'ın kulağına yüzündeki içten gülümsemeyle, parmaklarını birbirlerine sıkıca geçirdikten sonra bahçenin karanlığına doğru ilerlediler.

San'ın nefesi adeta kesilmişti. Deli gibi atan kalbiyle ve hayranlıkla bakan gözleriyle Wooyoung'u öylece takip etti.

____________________________________________________

San'ın iç sesi: güzelin miyim gerçekten 😍

Bu bölümü çok zor çevirdim nedense ama bitirir bitirmez de paylaşmak istedim. Son bölümün üzerinden baya geçti malum 😅 yazım yanlışı vs varsa görmezden gelirsiniz artık hdkdgh

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro