Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2: Votka Shotları ve Jung Wooyoung

"İyi iş çıkardım ama değil mi?" diye sordu San, Hongjoong hepsinin arkasından neler yapıp neler söylediğini anlattıktan sonra.

San kıkırdadı ve oldukça ayık ve sinirli Hongjoong'a doğru eğildi.

"Bir daha iş bulabilecek miyiz? Tekrar ailemin bodrum katındaki hayatıma dönmek istemiyorum," dedi Mingi ve votka bardağını kafasına dikti.

"Belki de sonunda hayallerim gerçekleştir ve bir Sugar Daddy bulurum!" dedi Yeosang biraz yüksek sesle ve yakınlarındaki masada oturanların bakışlarını üzerine çekti.

Mingi bir bardak daha almaya gidecekken Yeosang onun şişesini devirip üzerine dökülmesine neden olurken Hongjoong her bir saniyeyi dehşet içinde izliyordu. Aynı zamanda yanındaki masanın nasıl yavaşça onlardan uzaklaşmaya çalıştığını da fark etmişti.

"Joongie?" diye seslendi San omzunun üzerinden bakarak.

Hongjoong diyeceklerini dinlemek için mırıldanarak devam etmesini söylerken Mingi'nin önce Yeosang'a vurup ardından da Yeosang'ın ona vurmasını izliyordu. İkisi en sonunda birbirlerine ardı ardına vurup ardından birbirlerine doğru eğilerek kahkahalara boğulmuşlardı.

"Shiber'i istiyorum."

"Shiber olmaz. Bardasın Sannie."

"Shiber'i istiyorum!"

"Shiber ne?" dedi yayından duyulan kadifemsi ses.

San hızla arkasına döndü ve sarhoşluğun verdiği baş dönmesiyle neredeyse sandalyesinden düşüyordu.

Gerçekten net bir şekilde göremiyordu ve sesin nereden geldiğini görebilmek için gözlerini kısarken yeni doğmuş baykuş gibi gözlerini art arda kırpıştırıyordu.

"Shiber benim bebeğim."

"Çocuğun mu var?"

"Evet. Dört çocuğum var," dedi San kıkırdayarak ve başını masaya koydu.

"Ne?! Senin çocuğun– Oh..." Hongjoong daha önceki dört adamı görünce cümlesini tamamlayamadı.

"Kusacağım," dedi Yeosang sandalyesinde hafiften sallanırken, gözlerini bir noktaya dikmiş ve eliyle midesini tutuyordu.

Mingi yüzünü buruşturup iğrenircesine sesler çıkardı. "Benim üstüne kusma. Git Hongjoong'un üstüne kus."

"Durun, cidden–" Yeosang'ın gözleri kocaman olurken daha cümlesini bitiremeden eliyle ağzını kapattı ve hızla barın kapısına doğru koşturdu.

"Neden tuvalete gitmedi?" diye sordu San sorgulayıcı bakışlarıyla arkadaşının arkasından bakarken.

"Çünkü kendisi bir aptal, tatlım," dedi Hongjoong nazikçe San'ın başına vurarak ve ardından ayağa kalkıp diğer dört adama sert gözleriyle baktı.

"Ben o aptalın peşinden gideceğim ama bu iki aptaldan istifade etmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Barmenden dördünüzü yakından izlemesini isteyeceğim ve eğer onlara dokunacak kadar ileri giderseniz sizi öldürürüm. Anladınız mı?"

Cevap beklemeden hızla bar kısmına gitti ve tezgahın arkasındaki adamdan arkadaşlarının güvende olduğundan emin olmasını istedi. Ardından arkasına bile bakmadan Yeosang'ın gittiği yöne doğru yöneldi.

"Bahsettiği aptallar biz miyiz?" diye sordu San Mingi'ye diğer dört isimsiz adam yerlerine otururken.

Mingi anında içlerinden birine doğru eğildi, adamın gözleri fal taşı gibi açıldı ama geri çekilmek ya da onu ittirmek için hiçbir harekette bulunmadı.

"Hayır. Ben San'ım sen de Mingi'sin."

"Tabii ya, doğru," diye cevap verdi San sanki çok doğru bir noktaya parmak basmış gibi. Ardından başını koluna gömdü ve gözlerini kapattı.

"Benim kim olduğumu biliyor musun? Yoksa çok mu sarhoşsun?" Yine o aynı derin ses sormuştu.

"Çok sarhoşum," diye cevap verdi San ama sesi çok boğuk çıkmıştı, başını kaldırıp düzgünce bakmak için bile uğraşmamıştı.

"Ama ben senin kim olduğunu biliyorum Choi San."

San yanındaki sarışına bakmak için hızla başını kaldırdı.

"Kulağa çok korkunç geliyorsun," dedi San dudaklarını büzerek, başını tekrar tamamen açtığı koluna koyarken gözleri yorgunca sarışının üzerinde geziniyordu.

Sarışın dikkatlice San'ı izlerken hafifçe kıkırdadı.

"Bu Choi Jongho," dedi yanındaki adamı işaret ederek, adamın bakışları Yeosang'ın gittiği yöne doğru bakıyordu ama San'ın iç çekmesiyle bakışları ona döndü.

"Adı benimkiyle aynı!" diye bağırdı San.

"Çok tuhafsın," diye mırıldandı Mingi, gözlerini kapatıp Hongjoong'un dediklerini hatırlayarak gözlerini gergin bir şekilde kapıda tutan en uzun adama sarılınca adam kollarını başının üzerine doğru kaldırdı.

Wooyoung boğazını temizledi. "Ee, evet, seninle adı aynı. Şuradaki Park Seonghwa ve arkadaşının üzerine yapıştığı kişi de Jeong Yunho."

Mingi kıkırdadı ve kafasını Yunho'ya doğru kaldırdı. "Adın çok güzelmiş."

Yunho gülümsedi. "Seninki de öyle Prenses."

Mingi bir süre ona baktıktan sonra başını sertçe göğsüne vurunca Yunho'nun hafiften öksürmesine neden oldu ve ardından San'a bakıp sessizce çığlık atıyormuş gibi yaptı.

San kıkırdadı ve hala ismini bilmediği adama baktı.

"Peki sen?"

Sarışın yakınına doğru eğildi.

San'ın dudakları şaşkınlıkla aralandı, adamın o kadar yakın oluşundan midesinde hissettiği kelebeklerle birlikte gözlerini gerginlikle kırpıştırdı. Adam yüzüne daha çok yaklaşınca yüzünün ayrıntıları San'ın zihnine resmen kazındı.

Aman tanrım, çok güzel.

Saçına, kakülleri hafifçe alnının ortasına kadar düşecek şekilde stil verilmişti- daha kısa olan saçlarının alt kısmı ve sarı renk onu daha iyi gösteriyordu. Koyu bal renginde pürüzsüz cildi ve kalın kaşları vardı. Gözleri çikolata rengiydi ve yıldız gibi parlıyorlardı, sol gözünün altında sevimli bir ben vardı.

Dudakları pembe ve öpülesiydi.

"Ben Jung Wooyoung."

San nefesinin kesildiğini hissetti.

Wooyoung. Kesinlikle ona uyan bir isimdi.

Birbirlerine bakmaya devam ettiler, Wooyoung'un kısık, dikkatli bakışları San'ın kocaman ve meraklı gözlerine odaklıydı. Wooyoung gülümsedi, göz kamaştırıcı gülümsemesi gamzelerini ve dümdüz sıraları dişlerini ortaya çıkarmıştı.

Çok yakınlardı ve gürültülü müziği, bardaki konuşmaları ve Mingi'nin onlara gözleriyle birbirlerini becermemelerini söylediği sözleri kolaylıkla duymazdan geliyorlardı. Ta ki-

"SİZE ARKADAŞLARIMDAN UZAK DURMANIZI SÖYLEMİŞTİM AZGIN TEKELER!"

Hongjoong aniden ortaya çıktı ve Wooyoung'un başına parmağıyla bir fiske atarken Yunho'yu da Mingi'den çekip koparınca Mingi'nin yere düşmesine neden oldu.

Yeosang şaşkın bakışlarla sandalyesine otururken gözleri Jongho'daydı. Jongho bir kaşını kaldırıp başını gülümseyerek hafifçe yana yatırdığında gözlerini anında başka yere çevirdi ve elleri ve dizleri üzerinde yerde duran Mingi'ye baktı.

Ve kahkahayı patlattı.

"Off! O üzerime düştü! Sonra da bana sarıldı! Ve Beni bırakmadı! Yani, şikayet ettiğimden değil ama benim suçum değil sonuçta!" dedi Yunho kocaman açılmış gözleriyle önündeki sinirli tıfıl kişiye bakarak.

"Hadi ama bebeğim. Amacımız kötü bir şey yapmak değil, sadece konuşmak istiyoruz," dedi San'ın adının Seongba olduğunu düşündüğü kişi.

"Sen– bana– ö-öyle diyemezsin!" diye bağırdı Hongjoong, hızla sandalyesine doğru gidip sinirle otururken pembemsi yanaklarını gizlemeye çalışıyordu.

Seongba sırıttı. "Biz kendimizi tanıttık. Sizce de sıra sizde değil mi?"

"Ben hiçbir şey duymadım," dedi kısa boylu adam açık açık.

"Peki. Ben Seonghwa, o Jongho, onlar da Wooyoung ve Yunho."

Ah, Seonghwa'ymış. San benzer bir şey olduğunu biliyordu.

Hongjoong gözlerini çevirmeden önce bir süre Seonghwa'ya baktı ve ardından yutkunup sesinin olabildiğince cesur çıkmasını sağlamaya çalıştı.

"Ben Hongjoong..."

San, Wooyoung'un üzerinden asla ayrılmayan gözleriyle kendini ve diğer arkadaşlarını zaten tanıtmış olduğunu unutarak tekrar tüm tanışma faslını üzerine aldı.

"...ve yerdeki de – sen hala neden yerdesin dostum? – Mingi, şuradaki kısa kızıl da-"

"Ben kızıl değilim."

"...adı Hongjoong, şuradaki çalılıklara kusan da Yeosang ve ben de San."

San yüzündeki büyük gamzeli gülüşüyle çok gururlu görünüyordu.

"Bizi mi takip ettiniz? Neden buradasınız? Ne istiyorsunuz?" diye sordu Hongjoong kıstığı şüpheci gözleriyle.

"Siz mi takip ettik? Hayır, biraz araştırdık ve sizin bu bara girdiğinizin görüntülerini bulunduran kamera kayıtlarını bulduk," diye açıkladı Seonghwa, öne doğru eğilip parmaklarını birbirine geçirirken gözleri Hongjoong'un üzerindeydi.

Hongjoong cevap vermeden önce gözlerini kırpıştırdı; "Aslında bizi gerçekten takip etseydiniz daha az korkutucu olabilirdi."

Seonghwa kahkaha attı. "Olabilirdi ama hepiniz bir hışımla ofisten çıkmıştınız. Neden burada olduğumuz ve ne istediğimiz konusuna gelirsek de ikisinin cevabı da aynı aslında."

Wooyoung'a sanki onun açıklaması gerekiyormuş gibi baktı.

"Belki de sarhoş değillerken," dedi Wooyoung San'ın başını masaya vuruşunu izlerken.

"İyi fikir." Hongjoong ilk defa konuştuğunu duyunca şaşkınlıkla Jongho'ya baktı. Dikkatli bakışlarla utangaçça bakışlarına karşılık veren Yeosang'a bakıyordu.

"Yaşadığınız yere hepsini güvenli bir şekilde götürebilecek misin?" diye sordu Yunho, o sırada kollarını beline sarıp sersem gözlerle ona bakan Mingi'yi izliyordu.

"Yirmi yıldır ben bakıyorum onlara. Şimdi çek ellerini onun üzerinden."

Uzun uğraşlardan sonra, –yürüyemeyen ve ölü taklidi yapan Mingi'yi taşıyan Yunho, düşmesin diye korumak için ellerini kızaran Yeosang'ın beline saran Jongho, ellerini ve omzunu sürekli şikayet eden Hongjoong'a sürten Seonghwa ve artık barda yaşamak istediğini söyleyen San'ı resmen sürükleyerek çıkaran Wooyoung ile birlikte– dört arkadaş sonunda taksiye binebilmişti.

Sürücü yola çıkmadan önce Wooyoung Hongjoong'un oturduğu ön koltuğun camına vurdu. Kısa boylu adam isteksizce camı indirdi.

"Numaralarımızın yazılı olduğu kartımız. Ben hepinizin numarasını aldım-"

"Ne ara ald-"

"...ve yarın saat 3'te buluşmak istediğimiz yerin adresini sana mesaj atacağım," dedi Wooyoung ve San'ın iki arkadaşının kucağına doğru düştüğünü görünce duraksadı, Yeosang onu kaldırmaya çalışırken Mingi de onun saçını örmeye başlamıştı. "Hepinizi istiyoruz," diye tamamladı sözlerini tek aklı başındaki kişiye bakarak.

"Neden?"

"Göreceksin."

Wooyoung geriledi ve arkadaşlarına doğru yürüdü, hem ilgi çekici ve sevimli hem de sarhoş ve aynı zamanda ayık bulduğu bir adamın içinde olduğu arabanın gözden kayboluşunu izledi.

__________________________________________________

Mingi ve San'ın bölümlerini çevirirken çok eğleniyorum hdkkdsj

Bu bölümden sonra yavaş yavaş diğer dörtlüyü tanımaya başlıyoruz 🤭

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro