1.6
"Doğum günü kızı nasıl bakalım?"
Louis ön koltuktan bana dönerek konuştuğunda heyecanla gülümsedim. "Oldukça heyecanlı."
Yanımdakı Mia gülerek bana sarıldı. "Sana harika bir parti düzenledik, bir prenses gibi." Sevinçle gülümseyerek alt dudağımı ısırıp araba camından dışarı baktım.
Zayn, şu an orada mıydı?
Gelecekti değil mi? Geleceğini söylemişti, bana hediye getireceğini. Bana verdiği tavşanı hemen yatağıma, en sevdiğim yastığımın yanına bırakmıştım.
Sadece o öpücükten sonra tüm dengem şaşmıştı, ona karşı artık nasıl duvarlarımı koruyabileceğimi hiç bilmiyordum.
"İşte geldik, sarışınlar."
Louis arabadan inerek konuştuğunda Mia'nın yeni boyattığı saçlarına baktım, sırf abim bu aralar sarışınlar ile takılıyor diye saçlarını değiştirmişti.
Kapım açıldığında Louis'in elini tutarak elbisemin açılmaması için dikkat ederken arabadan indim ve kafamı kaldırıp iki katlı bir saray gibi olan binaya baktım.
Dışarı kadar müziğin sesi ve gürültü geliyordu. Kapıların önünde kocaman balonlarla ismim yazılmıştı. Yüzümde şimdiden oluşan büyük gülümseme ile birlikte içeri girdim. Duvarlardakı resimlerime bakarak koridoru bitirdiğimde içeri girmemle birlikte büyük bir alkış sesleri yükseldi.
Sevinçle insanlara baktığımda hepsi alkışlayarak doğum günüm için şarkı söylüyordu. Bu büyüleyici görüntü karşısında dönerek Louis'e sarıldım.
Kollarını bana sararak kulağıma "Doğum günün kutlu olsun, küçük meleğim." diye fısıldadı.
Partinin ilerleyen saatlerinde herkes ile sohbet etmeye çalışarak onlarla ilgilenmiş ve biraz dansetmiştim. Herşey tam olarak hayal ettiğim gibi güzeldi.
"Gelmene çok sevindim."
Tommy'nin elini tutarak gülümseyip konuştum. Her zamanki tatlı gülümsemesi ile yaklaşarak bana sarıldı. "Tabii ki geleceğim, Lottie. Sen benim en iyi arkadaşımsın."
Benimle yeniden arasının iyi olduğu için çok sevinmiştim, ona değer veriyordum. Kollarımı boynuna sararak ona sarıldım. Birkaç saniye sonra geri çekildiğimizde elimden tutarak beni kendi etrafımda döndürdü.
"Çok ateşli gözüküyorsun."
Söylediği şeyle kıkırdayarak hafifçe omzuna vurdum. "Teşekkür ederim."
Onunla sohbet etmeye devam ederken Mia aniden yanımıza gelerek kulağıma eğildi.
"Zayn geldi."
Gözlerim irice açılırken heyecan ile saçlarımı düzeltmeye çalıştım. "Ne? Nerede? Tanrım, iyi gözüküyor muyum?"
Panikle sorduğumda Tommy ne olduğunu anlayamaz bir şekilde bize bakıyordu. "Çok güzelsin, abinin yanında."
Kafamı sallayıp Tommy'e dönerek "Ah, ben diğer insanlarla da ilgilenmeliyim, yeniden geldiğin için çok teşekkürler, Tommy." dedim ve yanından ayrıldım, Mia'nın koluna girerek.
Kalbim istemsizce hızlı atmaya başlamıştı, bu onu her gördüğümde oluyordu. Ona olan kızgınlığım ve kırgınlığım bir yana ama kalbim hep bir şekilde onun için çırpınıyordu.
"İşte orada." Mia kulağıma eğilerek konuştuğunda Harry'nin yanında oturan bedenine baktım.
Üzerinde lacivert desenli bir gömlek vardı ve kollarındakı dövmeleri ihtişamlı bir şekilde gözüküyordu. İçkiden dolayı pembe dudakları parlıyordu, kesikçe bir nefes aldım. Ayaklarım yavaş adımlarla onlara doğru yürümeye başladı.
"Biz de ne zaman bizimle de ilgileneceksin diye düşünüyorduk, sarışın."
Niall, gülerek konuştuğun da hafif sarhoş olduğu belliydi. Zayn, kafasını kaldırıp bana baktığında yavaşça ayağa kalktı. Parlayan ela gözleri bedenimi süzerken yutkunarak "Buradayım." dedim dudaklarımı ıslatarak.
Birkaç adım atarak yanıma geldiğinde bakışlarımı yüzüne çıkardım. Kollarını çıplak olan sırtıma sararak beni kendine çektiği an dudaklarım arasından kesik bir soluk kaçmıştı.
Nazik bir şekilde sarılırken boynuma öpücük kondurması bir anlık kasılmıştım. Kollarımı boynuna sarıp sarılışına karşılık verdiğimde buna her zaman ihtiyacım olduğumu hissetmiştim.
Birkaç saniye ardından dudakları üzerindeki gülümseme ile geri çekildiğinde "Doğum günün kutlu olsun, küçük Barbie." diye fısıldadı.
Dudaklarımı ıslatarak kafamı salladım. "Teşekkür ederim, Zayn."
"Hadi pastayı kesme zamanı!"
Louis bağırarak konuştuğunda içeri giren pasta ile birlikte Liam kolunu boynuma atarak beni salonunun ortasına doğru götürmüştü. Kafamı çevirip arkaya baktığım da onun da geliyor olduğunu gördüm ve bakışlarımı rahatlıkla önüme çevirdim.
Büyük ve pembe pasta geldiğinde önün de durmamla insanlar yanımıza toplaşmıştı. Salonun ışıkları sönerken mumları yakmıştılar. Louis ellerini omuzlarıma yerleştirip konuştu. "Önce dilek tutuyorsun sonra On yedinci yaş günü pastanın mumlarını söndürüyorsun."
Kafamı olumlu anlamda sallayarak kalabalık içerisinde durmuş Zayn'e baktım. Bana sıcak bir gülümseme ile karşılık verdiğinde yavaşça gözlerimi kapadım.
Onu affetmeme değer olan gerçek aşkını görmek istiyorum.
Dileğimi tuttuğum da gözlerimi açarak mumları üfleyerek söndürdüm. Büyük bir uğultu ile alkışlandığımda gülerek bende ellerimi bir birine çırptım.
Louis çatalın ucundakı pastayı dudaklarıma yaklaştığında dudaklarımı aralayarak pastayı çatalın ucundan aldım. Burnumun ucuna krema sürttüğünde gözlerimi kısarak mavi gözlerine baktım ve pastadan aldığım kremayı yanağına sürttüm.
"Tamam, o pasta mahvolmadan bunu bitirin. Çünki onu yemek istiyorum."
Niall aramıza girerek konuştuğunda göz devirmeme engel olamadım. Abimin bana sarılması ardından herkes ile sarılarak hediyelerini almaya başlamıştım.
Yaklaşık yarım saat süren bu işlem sonrası yorgun bir şekil de koltuğa oturarak masadan aldığım içkiyi yudumlamaya başladım. Arkama yaslanacağım sırada elimi tutan dövmeli elle birlikte kafamı kaldırıp yakışıklı yüzüne baktım.
"Benimle gelir misin?"
Yumuşak bir şekil de bakan gözleri ile birlikte bardağı masaya bırakarak kafamı salladım. Etrafta birkaç saniye bakışlarımı gezdirip elini tutmaya devam ederken ayağa kalktım ve beni arkasından götürmesinine izin verdim.
Merdivenleri çıkmaya başladığımızda soru sormadan sadece beni götürmesine izin veriyordum. Yanlış mı yapıyordum? Bunu bilmiyordum, ama sadece bildiğim onun yanında olmak istememdi.
Bir odaya girdiğimizde kaşlarım çatılırken yerimde durdum. "Sen ne yapmaya çalışıyorsun?" yüzünü incelerken konuştum.
Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra yüzünü buruşturdu. "Tanrım, Lottie! Tabii ki hayır, burası seni getirmek istediğim yer değil daha."
Elini yeniden bana uzattığında nefesimi dışarı vererek uzattığı elini tuttum ve onunla birlikte yürümeye devam ettim. Büyük, beyaz kapı önüne geldiğimizde elimi bırakarak kapıların kulpunu kavradı ve kendine çekerek açılmalarını sağladı.
Büyük balkonda karşılaştığım beyaz mumlar ve güller ile dudaklarım aralanırken yutkundum. "Hadi, gel." Elini belime yerleştirip beni balkona çıkardığında gözlerimi etrafta hayranlıkla gezdirdim.
Tüm yer beyaz mumlar, beyaz güller ile süslenmişti ve etrafta güzel bir lavanta kokusu vardı. Siyah gökyüzünde ay tam olarak üzerimizde parlıyordu ve bu burası tek kelime ile masal gibiydi.
"Çok güzel."
Dudaklarımı aralayıp sonunda konuştuğumda bedeni önüme geçmişti. Kafamı kaldırıp yüzüne bakarken uzanarak yavaşça elimi tuttu ve kafasını eğerek derin bir nefes aldı.
Kalbim sanki koşuyormuşum gibi hızlıca atarken yutkunarak onun konuşmasını bekledim.
"Lottie, sanırım bunu söylemiştim ama yeniden söylemem gerekiyor. Sana tüm gerçekliğimle aşığım."
Kafasını kaldırarak yüzüme baktığında alt dudağımı ısırarak derin bir nefes aldım. Ona tüm kalbimle inanmayı gerçekten herşeyden çok istiyordum.
"Ah, sana önce ilk hediyemi vermeliyim." Eğilerek yerdeki beyaz kutuyu aldığında merakla ona baktım. Sanırım bu gece iki hediyesi vardı.
"Sen benim için tam olarak bir prenses gibisin. Tüm zarafetin, güzelliğin ve kalbinle. Bunun için seni en çok yansıtacak şeyi bulmaya çalıştım. Sonra bununla karşılaştığım da aklıma ilk gelen kişi sen oldun."
Kutunun kapağını açtığında karşılaştığım parlak ve iri taşlı taç ile dudaklarım şaşkınlıkla aralandı.
"Bu çok ihtişamlı ve güzel."
Nefesimi dışarı vererek konuştuğumda kafasını olumlu anlamda salladı gülümsemesi ile birlikte. Kutudan çıkarıp bana bir adım yaklaşarak başıma nazikçe taçı koyarken "Aynı senin gibi." diye mırıldandı.
Kıkırdayarak elimi kafama götürdüm ve taça dokunarak "Çok teşekkür ederim." dedim, gözlerine bakarak.
"İlk gece, sana sahip olduğum gece..."
Konuşmaya başladığında yüzümdeki gülümseme yavaşça azalırken nefesimi tutup onu dinlemeye başladım.
"Belki de anlamamıştım ve ya anlamak istememiştim. Hafif sarhoşluğumun etkisiyle sarılmak istediğim hissler yerine sana sarıldım. Senin için ifade ettiği anlam kalbimin tam ortasın da benim içinde aynıydı. Sadece bunu zamanla keşfedecek kadar aptaldım."
Dudaklarını bir birine bastırarak yüzüme baktığında boğazımdakı düğümlenme ile nefes almaya çalıştım. Tüm en derinliklerde hisslerimize iniyormuşuz gibi hissediyordum.
Elleri sanki hiç ayrılmak istemiyormuş gibi yeniden ellerimi kavradı. İnce parmaklarımla oynarken dudaklarını aralayıp konuşmaya devam etti.
"Dizlerinin önüne sermek istiyorum; Tüm yalnızlığımı, kırıklarımı, günah dolu ruhumu ve aşk dolu kalbimi. Çünki tüm nefret ettiğim hatalarımdan sonra sadece gerçekten istediğimi bildiğim şeyler var. Sen benim için gökyüzünün en eşsiz yıldızı, bir kuşun özgürlüğü kadar bir yandan gizli, bir yandan da göz kamaştırıcı olan güzelliğin de kaybolduğum parlaklıksın. Ruhum günahlar içinde batarken zarif elini bekliyorum."
Kafasını kaldırıp hüzün, üzgünlük ve sevgi dolu gözleriyle birlikte dalgalı gözlerime baktı. Kalbim adete bir kuş gibi çırpınırken titrek dudaklarını araladı.
"Elini uzatacak mısın bana? Ruhumun bu günahlardan arınması için hissettiğimiz saf aşkla birlikte yanımda olacak mısın?"
Beklenti ile dolu ela gözleri bana bakarken boğazımdakı düğümden kurtulmak için yutkunmaya çalıştım. Hisslerim bir kargaşa içerisinde bir birinde kaybolmuştu.
Kenetli olan ellerimize bakarak vücudumdakı kasılmayı hissettim ve onun kulaklarıma dolan kalp atışlarını.
Dudaklarım yavaşça aralanırken yeniden tüm umudu ile parlayan gözlerine baktım. Tüm gardım çoktan yere inmişti ve onun için tamamen savunmasızdım.
"Uzatacağım."
Ardından dudaklarım kapanırken dudaklarım üzerindeki dudaklarının baskısını hissetmiştim. Güçlü kolları bedenimi sıkıca sararken dudakları telaş ve sevinçle beni öpüyordu.
Öpücüğüne karşılık verirken dudaklarım arasından kaçan küçük kıkırtılara engel olamadım. Bunun üzerine onunda dudaklarında bir gülümseme oluşurken yavaşça dudaklarımız bir birinden ayrılmıştı.
"Lottie. Siktir! Çok teşekkür ederim, ama daha bitmedi."
Heyecanlı halimle gülümseyerek ona bakarken pantolonun cebinden küçük bir kutu çıkardı. Kaşlarım yukarı doğru kalkarken aynı an da hafifçe çatıldı, kutunun kapağını açarak içindeki yüzükleri bana gösterdi.
"Ah, hayır. Biliyorum. Reşit olmayan bir kıza daha evlenme teklifi etmiyorum, korkma. Sadece bu bizim bağlılığımız için."
Derin bir nefes alırken kafamı olumlu anlamda salladım. Bir an endişelenmiştim, çünki bu kadarı gerçekten çok fazla olabilirdi.
Parlak taşlarla süslenmiş yüzüğü kutusundan çıkararak parmağıma taktı ardından parmaklarım üzerine dudağını bastırarak öpücük bıraktı. Gülümseyerek alt dudağımı ısırıp parmağımdakı parlayan yüzüğe baktım.
Diğer altın yüzüğü kendi parmağına taktığında ellerimi tutarak beni kendine çekti.
"Bundan sonra sevgilim, bir birimize tüm aşkımız ve sadakatimizle bağlıyız."
~~~
Romantizmin doruklarını yaşadım yazarken. Ve sizden özenle yazmaya çalıştığım bölüm için yorumlar rica ediyorum. Umarım beni kırmazsınız.
Sizleri seviyorum💖
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro