Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

-Ercüment.

Güne başlarken ve gününü sonlandırırken Ercüment'in her zaman yaptığı bir alışkanlığı vardı. İşe giderken başını kaldırıp Aslı'nın odasının penceresine bakardı. İşten dönerken başını kaldırıp Aslı'nın odasının penceresine bakardı. Mahallede geçirdiği her vakitte yaptığı tek eylem buydu.

Aslı'dan uzak durmasını fark ettiği günden bu yana telefonundan numarasını silmişti, yolda görünce başını çevirmeye başlamıştı.

Ercüment, Aslı'nın yüz hatlarını ara sıra unuttuğunu düşünüyordu. Yüzüne bakmamak için sarf ettiği o üstün çaba ona derin bir kalp sızısı olarak dönüyordu. Aslı artık reşit olmuştu olmasına ama Ercüment içindeki iğrenç histen kurtulamamıştı.

2 sene geçmişti de Aslı'daki hoşlantı geçmemiş miydi? Ercüment'in tek problemi bu düşünceydi işte. Aslı artık Ercüment'e bakmıyordu. Eskisi gibi selam vermek için kırk takla atmıyordu. Ercüment, Aslı'yı kalbinde büyütürken Aslı Ercüment'i kalbinden silmişti.

Bir tarafın çocukluk hoşlantısı diğer tarafın can sızısı haline gelmişti.

"Yine Aslı'nın penceresine dalmışsın." dedi Azad, içindeki sıkıntıyı görmezden gelip Ercüment'in sorununa odaklanmak istercesine.

Ercüment ise cevap vermek yerine başını pencereden çekti ve arkadaşlarının arasındaki yerini tekrar aldı. Konuşarak çözebileceği bir sorun olmadığından konuşmamayı tercih ediyordu. Aslı ismi onun için bir tabu haline gelmişti.

Aslı derse oyundan elenirdi.

"Cinsiyeti belli oldu mu bebeğin?" Ercüment, sorusunu Metin'e soruyordu. Doğacak bebek için Azad ve Ercüment, bebeğin babasından daha heyecanlıydı fakat bunun farkına varamıyorlardı.

Metin, başını sağa sola salladı, "Diğer kontrolde belli olacakmış sanırım. Bilmiyorum, anlamam ben o işlerden." dedi.

"Rüya'dan haber var mı?" diye sordu Azad. Azad'ın sorusuyla Metin göz devirdi, Ercüment ise belli belirsiz bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına. "Aynı, seninle konuşmak istediğini söyleyip duruyor. Tek muhabbetimiz bu oldu artık."

Azad, sigarasından bir duman daha çekti ve gözlerini Ercüment'in gözlerinden kaçırarak gökyüzüne dikti. Ercüment ise bu cümleye de bir cevap alamayacağının bilincine vararak bakışlarını tekrar Aslı'nın penceresine çevirdi.

Perdesi aralansın, başını camdan birkaç saniye uzatsın diye bekliyordu. Yolda yürürken yüz yüze geldikleri zaman diliminde göremediği o ışıl ışıl suratı Aslı kendisine bakmıyorken görmek istiyordu.

Kendini kötü hissetmeden Aslı'ya bakmak istiyordu da bir türlü başaramıyordu. Onun da problemi buydu.

"Ercü yeter ya!" dedi Metin. "Şu kafanı çek şu camdan artık. Yeter. Kendini paraladın, mahvettin."

Ercüment Metin'e omuz silkip yerinden kalktı. "Ben eve gidiyorum." dedi. Sitemliydi. Arkadaşlarının onu anlamadığını düşünüyordu ve haksız da sayılmazdı.

Uzun süre Azad'ın kendisini anlayacağının hayalini kurmuştu ama onu Azad da anlamamıştı. Zaten anlasaydı Rüya'ya bu kadar keskin sınırlar çekmezdi diye düşünüyordu Ercüment. Azad ile Metin, Ercüment'i ne zaman anlamışlardı?

"Siktir git o zaman." Metin'in sert çıkışına şaşırmamıştı. Böyleydi Metin. Anlayışsız, kaba, düşüncesiz bir insandı. Son zamanlarda içinde bastıramadığı bir Metin nefreti vardı. Rüya ve Özge'nin konuşmasını istemediği günlerde Ercüment de Metin'e karşı bir mesafe koymuştu fakat askerden döndükten sonra pek uzak kalamamışlardı.

Anlayışsızdı evet. Her ne olursa olsun arkadaşıydı da bir yandan.

Ercüment, evine doğru yürümeye başlamadan önce başını son kez mahallenin girişine çevirdi. Oradaydı. Aslı, oradaydı. Mahalleye girmiş, evine doğru yürüyordu. Yanında biri vardı. Ercüment yanlış görmüş olabileceğini düşündüğünden gözlerini hızla kırpmıştı.

Yanlış görmüyordu.

Aslı, elini tutan bir erkekle birlikte apartmana doğru yürüyordu.

Aslı, birinin elini tutuyordu.

Ercüment başını hüzünle Azad'a çevirdi. Azad, bu noktada onu anlayabilirdi. Rüya'yı hala seviyordu, Rüya'yı biriyle el ele görse neler hissedecekse Ercüment onu hissediyordu.

Ercüment, anlaşılmak istiyordu. Birileri derdine derman bulsun istiyordu. Ercüment, Aslı'yı sevmek istemiyordu.

"Benim hatam." dedi, gülümseyerek. Bakışlarını tekrar Aslı'ya ve Aslı'nın elini tutan kişiye çevirdi. "Benim hatam."

"Senin hatan yok." dedi Metin ve oturduğu yerden kalkarak Ercüment'in yanına gitti. Elini omzuna atıp kendine çekti. "Senin ne hatan var oğlum? Saçmalama." dedi.

Başka verecek teselli aradı, bulamadı.

"Küçücük bir hissi devleştirdim içimde. Aklımda adını dahi tutmadığım kıza vuruldum. Benim hatam, benim salaklığım."

"Ercü yapma." dedi, Azad.

"Bana Ercü deme!" Ercüment'in siniri arkadaşlarına, canı bildiği dostlarına değildi. Senelerce onu anlamamışlardı. Onu anlayabilecek tek kişi de yerin yedi kat altında yatıyordu. Ercüment'i yalnız bırakıp gitmişti Ulaş. Azad ve Metin arkadaşlığının yanında yer edinmeye çalışan biri kalmıştı geride.

"Tamam, demeyeceğim." Azad sinirlenmek yerine Ercüment'e destek olmaya çabalıyordu. Nasıl ki Azad bir şeyleri konuşmak için önce Metin'e koşuyorsa Ercüment de yıllarca Ulaş'a koşmuştu. Sonuçta Ercüment Ulaş'ın Ercü'süydü. Onların ise sadece Ercüment'iydi...

"Gittim el kadar bebeye tutuldum. Ya ne olacaktı?"

Sorusuna cevap almak istemiyordu. İçinden geçenleri dışa yansıtmak istemişti sadece. Ne olacaktı gerçekten? Aslı, büyüyünce Ercüment'i mi umursayacaktı?

"Ercüment!" Azad'ın elinden bu geliyordu. İsmiyle seslenerek dikkatini dağıtmak. Başka bir çözüm yolu yoktu. O da çok uğraşmıştı, Rüya'yı unutamamıştı. Dağılmadan ayakta durmak gerekiyordu. Ercüment'in de bunu yapması yeterliydi.

Yapamayacak gibi gözüküyordu.

"Senin suçun yok kardeşim. Bu duygular hisler yaşa bakmıyor. Hem nereden bilebilirdin böyle olacağını?"

Ercüment başını hafifçe salladı. Gitmesi gerekiyordu buradan. Gidip asıl konuşması gereken kişiyle konuşmalıydı.

Ulaş ile dertleşmeliydi.

"Ben gidiyorum." dedi ve yanıt beklemeden mahalleden bir an önce çıkmak için hızla koşmaya başladı.

Aslı, başkasını seviyordu. Ulaş, başka bir dünyadaydı.

Ercüment her zamanki gibi yine boşa kürek çekmişti.

Bu kadardı. Aslı ve Ercüment ilişkisinin imkansızlığı ilk günden son güne belliydi.

Ercüment bu imkansızlığı aşabileceğini düşünüyordu.

Aşamamıştı, aşamazdı.

💫

Özge, en mutlu gününü yaşadığını zannederken aslında bir hastane odasında kalabalığın içinde yalnızlığını iliklerine kadar hissediyordu.

Ercüment, Azad, Metin, Metin'in annesi ve babası yanındaydı da asıl yanında olmasını istediği kişiler bir hayli uzaktaydı. Rüya'yı Metin'in isteğiyle hayatından çıkarttığı o günden sonra Ebru'nun mesafesinin farkındaydı.

Azad, kendi derdindeydi. Metin ise bir vardı bir yoktu. Hayalindeki evliliğin bu olmadığını bir çocuğa hamile olduğunu öğrendiğinde fark etmişti. Ama çocuğunu tek başına büyütemezdi...

Tüm bu süreç içerisinde Metin'in neler yaşattığını tahmin bile edemeyecek olan Ercüment vardı yanında. Metin eve geç gelecekse Özge'nin iyi olup olmadığını kontrole Ercüment gidiyordu. Metin o gece çok içmişse Ercüment onu eve bırakıyor, salonda oturup Özge ile dakikalarca Aslı'yı konuşuyordu.

Özge'ye nasıl olduğunu, evliliğinin nasıl gittiğini sormasına soruyordu da Metin hep karısının gözle görülmeyecek yerlerinde bırakıyordu mor lekeleri. Özge ise defalarca kez ailesinden destek isteyip yalnız kalışının korkusuyla Ercüment'e hiçbir şey anlatamıyordu.

Hastane odasında, Özge'nin kucağında tuttuğu küçücük bebeğe Metin'in hoşnutsuz baktığını fark eden tek kişi Ercüment olmuştu. Bir sorun olduğunu o saniyelerde sezmişti de telaşlı bir günün sonucundaki yorgunluk sanmıştı.

Metin'in annesi ve babası doğuma hazırlıksız gelen Özge'nin eşyalarını almaya eve gitmek için odadan çıktıkları anda Ercüment ağzı kulaklarına varacak şekilde gülümsedi.

"Amca oldum be!" dedi, sevinçle. Azad gülerek elini Ercüment'in omzuna attı. "Olduk." diye düzeltti. "Amca olduk biz."

Azad ve Ercüment'in sevincine Metin eşlik etmiyordu. Özge, mutlu olmaktan çok endişeliydi. Metin'in çocuğunu doğurmuştu. Ya oğlu da babasına benzerse? korkusunu aşamıyordu.

Ercüment'in gözüne bir kez daha Metin'in tavrı takıldı. Hangi insan baba olduğu gün bu kadar umursamaz davranırdı ki?

"Ee karar verdiniz mi artık ismine?" diye lafa girdi Azad. Bir an önce minicik olan bebeğe ismiyle hitap etmek istiyordu.

Ercüment defalarca kez isim fikirlerine tanık olmuştu fakat Metin ve Özge hiçbir isimde denkleşemiyordu.

"Karar veremedik." dedi Metin.

Özge'nin hayal kırıklığı dolu bakışlarını yine Azad değil Ercüment yakaladı. Özge, karar vermişti.

"Ne kaldı elinizde seçeneklerden?" diye sordu Ercüment. Amacı Özge'nin istediği isimleri överek Metin'in de o isimlerden birinde karar kılmasıydı.

"Seçenek de yok kardeşim elimizde." dedi, Metin.

Özge duruma karşı daha fazla dayanamayacağını anladı ve pes ederek kucağında tuttuğu bebeğiyle ilgilenmeye başladı.

Bebeğine bakınca her şey düzeliyordu sanki...

"Deniz ismi çok yakışır bence bu güzelliğe." dedi, Azad. Kendi çocuğuna koymak istediği ismi bir çocuğu olmayacağını düşünerek arkadaşlarının çocuğuna vermek istiyordu.

Ercüment gülümseyerek Özge'ye baktı. Belki Azad'ın tercih ettiği isim hoşuna giderdi ve biraz olsun mutlu olurdu diye düşünüyordu.

Aksine, Özge Deniz ismine karşılık olarak sadece yüzünü buruşturmuştu.

"Güzellik ne Azad? Erkek benim çocuğum." Metin'in verdiği tepkiye Azad bozulmuştu.

"Ee?" dedi, Ercüment. "Güzel çocuk, güzel bebek diye sadece kız çocuklarına mı söyleniyor?"

Metin omuz silkerek karşılık verdi.

"Gayet güzel isim. Deniz olsun o zaman." Metin'in verdiği cevaba karşılık Özge dakikalar sonra ağzını açabildi. "İlker olacak benim oğlumun adı." dedi.

"İlker Deniz olsun da senin de gönlün olsun. Ne yapıyorsan yap." dedi Metin ve hemen ardından söylene söylene hastane odasını terk etti.

"Bir sorun mu var Özge?" Azad, yıllardır ilk kez bir sorun olduğunu fark etmişti. Ercüment'i ara sıra yoklayan bu his Azad'a ilk kez uğruyordu.

"Neydi bu tavrı?" diye sordu Azad.

Özge cevap vermek yerine tekrar bebeğiyle ilgilenmeye başladığında Ercüment de odadan çıkarak Metin'in yanına ulaştı.

"N'apıyorsun oğlum sen? Karın daha yeni doğum yaptı. Ne bu hareketler, tavırlar?"

"Yok bir şey." dedi, Metin.

"Lan içeride çocuğun var senin. Bir kez kucağına almadın o çocuğu. Neyin varsa söyle çözelim."

Ercüment'in çabası boşunaydı. Metin onların yanında yıllardır tanıdıkları Metin idi ama Özge ile yalnız kaldığında bambaşka bir insana dönüşüyordu. Evliliğinin içinde bulunan gerçek Metin'i ilk kez az önce tanımışlardı.

"Lan konuşsana!"

"Yok bir şey. Kucağıma alırsam zarar veririm diye korkuyorum." dedi Metin, sakin bir ses tonuyla.

"Ne halt yiyorsan ye ya!"

Ercüment, gergin enerjisini kapının önünde bırakarak hastane odasına geri döndü.

Bir yeğeni olmuştu. Babası da kendini toparlardı.

"İlker Deniz." dedi. Özge'nin gözlerine baktı. "Allah analı babalı büyütsün yenge."

💫

Şimdi sizi, siz bu bölümü okurken paylaştığım 36. bölüme alayım ❤️

instagram: sonsuzlukicindea
twitter: sonszlukicinde

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro