Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Kuru🌑

Fotoğraf;Anne ve babası
Aynı zamanda Gerçekte de aynı şekilde..
İyi okumalar..

Cumartesi günü istediğim kadar yatıp günümü evde geçirmeme izin vermişti ailem.
İlk defa ders yok..Sınav telaşası yok.
Funda geldi ve onunla vakit geçirdim.

Yani vakit geçirdim diyebiliriz.
İkimizinde ellerinden telefon düşmemişti.Kızla doğru düzgün bir konuşmamız olmamıştı.
O yatağımın başka bir dünyasına ben ise başka bir tarafına hayvanca yayılmaktan başka bana bir yararı olmamıştı.
Ama iyiydi böyle.Koca bir günü yalnız geçirmeme müsaade etmemişti en azından.

Ve bu gün Pazar.
Sabah kalktığımda,dışarıda muhteşem bir fırtına vardı.
Ağaçlar kudurmuş bir şekilde birbirleriyle kavga ediyorlar gibi gözüküyorlardı.
Şuralardan bir yerlerden hortum çıkıp hepimizi alıp götürse ne iyi olurdu.

Arkamdan yaklaşan ayak seslerini işittiğimde camın yansımasından annemin elinde bir hırkayla bana yaklaştığını gördüm.
Elindeki siyah hırkayı omuzlarıma atıp bana sarıldı sıkıca ve "Günaydın meleğim" dedi.

Ona dönüp aynı şekilde "Günaydın" dedim."Babam yok mu?"

"Erkenden çıktı.Artık Pazar günü kahvaltımızı anne kız yapacağız?"

Güldüm.Babamın geç geldiği saatler bile ona hep destek olup işlerimizi beraber yaparak onu yalnız bırakmamıştım.
O beni defalarca bırakıp yanımda olmasa bile.
Birlikte kahvaltımızı hazırlayıp yedik.
Karnımı güzelce doyurduktan sonra odama gittim.Bu gün Doktorla dışarıya çıkacağımdan dolabımı açıp giyeceğim kıyafetime karar verdim.
En sonunda Kırmızı, bilekleri bol olan bir kazak ve açık mavi yüksel bel bir kot seçtim (medya)

Aynada kendime öylece bakarken makyaj yüzü görmemiş yüzüm,soluk ve bulanıktı.
Ellerimi yanaklarıma koyup iyice gerdirdim.
Botoks yakışırdı belki de ha?

Aman,makyajsız Bülent ersoy kadar çirkin,Kylie jenner kadar şişkin oluyorum.
Eh be Arzu.Bülent olmak kim,Kylie olmak kim.

Saati evde kitap okumakla ve annemle sohbet etmekle geçirirken altıya yakın hala daha çıkarmadığım pijamalarımı üzerimden çıkardım.
Evet neredeyse akşam oldu ben hala pijamalarla.
Kusura bakmayın..

Saçlarımı dağınık topuzumdan kurtararak taradım ve dalgalı haline bırakarak suratım için hafif bir makyaj yaptım.
Kararlaştırdığım kıyafetleri giyerken yanıma telefonumu ve gerekli eşyalarımı koyabileceğim küçük yandan bir çanta hazırladım.

Ve hazırdım.
Evet,giderim var gibi...
Gerçi ne önemi varki..
Yarın okul var okul!
Bu son saatlerimi iyi değerlendirmem lazımdı.

Kapım açıldı birden.
Annem içeriye girdiğinde etrafı süzüp "Bu ne hal Arzu?" Dedi şaşkınlıkla.
Bende onun gibi etrafa baktığımda ortalığı fazla dağıtmış olduğumu gördüm."neden giyinirken de etrafı dağıtmamaya özen göster miyorsun?"

Bu kadar ciddileşip olayı abartmasını anlayamamıştım.
Saçlarımı hemen kulaklarımın arkasına itip yerdeki kıyafetleri göstererek "Ya tamam abartma.Alt tarafı pijama kıyafet"diye geçiştirmeye çalıştım.Ama ne yaptı annem?
Uzatmaya devam etti.

"Sana herşeyi öğrettim ama dağıttığın eşyaları bir türlü yerli yerine dürüp toparlamanı öğretemedim.Her gün işten geldikten sonra ilk girdiğim senin odan oluyor!"

"Ya sen niye bağırıyorsun ki bu kadar anlamadım! Abartma o kadar değil.Randevu var o kadar giyindim doktorla buluşacağım bunu sende biliyorsun.Üstümü giyip çıkartırken elbet oluyor bi dağınıklık.Bırak toparlayayım o zaman" eline aldığı kıyafetimi almak için hamle yaparken kendini geriye çekip "Bırak!" Dedi yine."Nasıl olsa annen toparlar.Bu hayatta her zaman yanında ben olmayacağım Arzu! Bunu her zaman bilerek yaşa!"

Bu hayatta her zaman yanında ben olmayacağım Arzu..
Az önce sıkı fıkı sarılıp öpüldüğüm,birlikte sohbet ettiğim yemek yediğim annem söylemişti bütün bunları.
En nefret ettiği şeyin bu olduğunu bilmiyordum.
Sinirden ona karşı bir şey yapamadığımdan kısa bir an göz yaşlarıma engel olamadım.
Yüzüme bile bakmadan sert hareketlerle yerden aldı kıyafetlerimi.Tek bir şey dahi söylemeden çantamı ve anahtarlarımı aldığım gibi evden çıktım.
Beyaz spor ayakkabılarımı giyerken kapıyı sertçe kapatıp hızlıca merdivenleri indim.

O merdivenleri inmek bile bir yıl gibi geldi bana.
Ağlamamak için zor tuttuğum kendim,göz yaşlarım gözlerimin içine dolduğunda görüş alanımı bulanıklaştırdı ve yavaşladım.

Daha sonra telefonum çaldı.
Arayan doktor olunca yeşil tuşa basıp kulağama dayadım"Efendim?"

"Ben evin önündeyim ama?"

"Tamam merdivenlerdeyim geliyorum"

"Peki,bekliyorum" sesimdeki huzursuzluğu anlamış gibi ses tonunu değiştirirken telefonu kapattım.

Kendimi toparlayıp burnumu çektim ve merdiven basamaklarını inmeye devam ettim.
İyi olmak zorundasın kızım.
Annenin yaptığı ilk şey bu değil..

Derin bir nefes almamla apartman kapısını açarak dışarıya adımımı attım.
Güçlü rüzgar,anında yüzümle çarpışırken saçlarımı aniden savurdu ve sağ çaprazımda arabaya dayanmış doktoru görmemle ona doğru koşturmaya başladım.
Derinden bir gülüş yaydı bana doğru.
Kendisini arabasından iterek çekti ve ona doğru koşmamı izledi.

"Geldim" dedim soluk soluğa.

"Evet,güzel geldin" dedi o da.

Anında aramızdaki ortam başkalaşırken kısa bir bakışla üzerime bakıp "Güzel görünüyorsun" dedi.
Ne yazıkki bunları duymaya hazır değildim.
"Ya,teşekkür etmeyi çok isterdim ama.."

"Bir sorun mu var?" Diye sözümü kestiğinde "Arabaya geçmek istiyorum" dedim.

Hızlı davranarak benim kapımı açtığında ona bakmadan koltuğa yerleştim.
O da şoför koltuğuna çok geçmeden oturdu ve bana döndü,aynı zamanda klimaları da açtı.

"Evet,seni dinliyorum"

"Yok bir şey ya annemle tartıştım"

"Nasıl yani? E dün ne güzel anlaşıyordunuz"

"Sen onu bilmezsin,Pikaçu gibi böyle kasar kendini,bütün sinirlerini elektirik olarak boşaltır.Ay sinirlerim alt üst oldu yine."

"İlaçlarını alıyor musun?"

"Alıyorum ama bir yararı olmuyor.Sökmüyor bana sökmüyor."

"Sinirlendiğin zaman,bir yastık al ve onu tüm gücünle sık.Veya ağzınla kapat ve istediğin kadar bağır! Veya..Kendine bir kum torbası al"
Verdiği taktikleri ciddi bir şekilde dinlerken,en son söylediği kelimeye hak vererek "Kum torbasına gerçekten çok ihtiyacım var." Diye onayladım."Peki" dedi başını sallayarak."Bu işi halledeceğim."

Son kez bana bakarak güldü ve arabayı çalıştırdı.
Park yerinden çıkarak arabayı sürmeye başladığında ona her zamanki gibi bakarak dalmıştım.
Niye böyle oluyorum?
Bana bakarak gülüp gözlerini üzerimden çektiği anda gözlerim onda takılı kalıyordu.

Utangaç bir tavırla bacaklarımın üzerindeki parmaklarımla oyalanmaya başladım.
"Gözlerimiz ayna gibidir Arzu.Göremediklerimizi bile anlatamadıklarımızı bile aynı şekilde yansıtır.
Anlatır.İnsanların gözleri rengarenktir.Kimisi mavi,kimisi yeşil,kimisi kahverengi,Sen hiç pembe ve mor gözlü insan gördün mü?"

"Görmedim"
Lensler dışında hayır.

"Göz Renklerimiz bile insanların kişilik özelliklerini yansıtabilir.Aslında gözler konuşmaktan çok daha fazlasını anlatır" dedi.

Bunu hissetmişti.Veya anlamıştı.
Ona baktığımı veya neden uzun süreli bakakaldığımı çözüyordu ya da.

"Lütfen,hayatta yaptıklarına dair hiç bir şekilde şüphe duymadan kararında ilerlemeye bak.Başka türlü başaramazsın.Çalış,karar ver,kesinleştir,emin ol ve başar.Yaptıklarından asla pişmanlık duyma.Bırak zamanında ne yaşadın..Sana bir şey olmadı..Yaşadıkların sana daha kötü sonuçlar doğurabilirdi."

İçim burkuldu.
Karşımdaki cama ince ince yağmur taneleri damladı.
Tıpkı kalbime düşen acı keskin cam parçaları gibi.
Zor.
Gerçekten zor.
Bu durumda olmak,insanın unutmayacağı bir geçmişi olduğunda şimdiki zaman çok daha zor oluyordu.
Ağlayamıyordum bile.Göz yaşlarım bile bıkmış akmıyor artık benim için ağlamaya.

Uzun bir süre yanımızdan geçen arabalara ve insanlara bakıyorum.
Herkes kaçıyor hazırlıksız yağan yağmurdan.Kimisi önlemini almış gayet rahat bir şekilde şemsiyesiyle ilerliyor kaldırımlardan.
Kaygı,telaşa.. Onun yanında sıfır sıkıntı ve rahatlık.

"Bu insanlardan bile alacak çok dersin var aslında.Hepimizin,benim bile" dedi.
Yol boyunca dediklerini düşünmek,bana çok iyi gelmişti. Verdiği ve söylediği sözler düşündükçe kazanılan şeylerdi.

Ona nereye gideceğimizi sormamama rağmen şehirin uzak bir tarafında kalan 3 katlı bir binada durmuştu.
"Burası senin evin mi?"

"Kafamı dinlemeye buraya geliyorum."

"Nasıl yani?"

"Yani evim olduğu söylenebilir evet."

Oldukça dikkatimi çekerken indim arabadan.
Başımı kaldırarak baktım bir daha.
Mükemmeldi.

Arka taraftan gelen güçlü su sesleri gözlerimi sonuna kadar aralamama sebep olurken kalp atışlarım düzensizleşti.
"İnan bana yağmur yağınca deniz daha bi güzel oluyor.."dedi ardından Arkası denize bakan bir ev olduğunu kanıtlarcasına.
Koşmak hatta fırlamak değimiyle içim dolup taşarken "Beni takip et" dedi.
Arkasından gittim.
Cebinden anahtarı çıkarttı ve kapıyı açtı.
İçeriye girdim.
Işıkları açtığında artık herşey çok daha netti.

Böyle uzakta,rüya gibi olan bir ev..O kadar keşfetmediğim ve fark etmediğim yerler varmış ki..

Yeni yılın yaklaşımı geniş salonun en köşede beliren büyük bir çam ağacı ve üzerinde renkli ışkları..
Salona giren bir basamak uzun bir merdiven,sağ tarafımda geniş bir yemek masası..
Karşımda büyük ekran bir televizyon.

"Arzu?"

Keyifle ona döndüm hemen.

"Deniz karşısında Islanmaya var mısın?"

**

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro