ஜBölüm 58ஜ
Elimdeki son parça olan tabağı da bulaşık makinesine yerleştirdikten sonra kapağını kapattım ve çalıştırma tuşuna bastım. Taehyung içeride Luna ve Minji ile ilgilenirken ev işlerine vakit ayırmak için fırsat bulabilmiştim.
Jimin şu aralar sürekli görüştüğü bir şirketle iş hakkında konuşmaya gitmişti. Hoseok ise yine çok meşgul olduğunu, akşam mesaiye kalacağını söylemişti Taehyung'a. Bu yüzden biz de tıpkı birlikte yaşadığımız günlerde olduğu gibi vakit geçirmeye karar vermiştik fakat atladığımız bir nokta vardı:
Artık ikimizin de sorumlulukları o günlerden daha fazlaydı. Çocuk bakmak ve evi düzene sokmak gibi...
Gelen kahkaha sesleriyle salona girerken "Taehyung, Luna'yı çok güldürme." diye bir uyarıda bulundum. "Çok güldüğü zaman kusuyor."
Beni umursamadan iki aylık yeğeniyle eğlenmeye devam eden en yakın arkadaşıma göz devirdim ve Minji'nin az önce oynayıp öylece bıraktığı oyuncakları toplamaya başladım. Şimdi oturmuş, en sevdiği çizgi filmi izliyordu.
"Jimin ne zaman gelecekmiş?" Eğilip, sarı saçlı oyuncak bebeği aldıktan ve oyuncak kutusuna attıktan sonra "Birazdan gelir herhalde." diye cevapladım Taehyung'un sorusunu.
Son zamanlarda bir aile geçindireceği düşüncesi onu fazla streslendirdiği için daha iyi maaş alabileceği bir iş arayışına girmişti. Sadece ikimiz olsak kazandığı para bize yeterdi fakat Luna'nın ihtiyaçları bizimkinden daha fazlaydı, bu yüzden endişesini de anlayabiliyordum...
"Taehyung, benim için de mi bir iş baksak? Jimin tek başına çabalayınca kendimi kötü hissediyorum." Taehyung kafasını kaldırıp bana tuhaf bir bakış atarken "Sen de çalışırsan Luna'ya kim bakacak Jungkook?" dedi ciddi ses tonuyla. "Bunda kendini kötü hissetmene neden olacak bir şey yok. Jimin sizin için çalışıyor zaten. Birinin evde Luna'ya bakması gerek."
"Evde yapabileceğim bir iş bulamaz mıyım?" diye mırıldandım karşısındaki koltuğa otururken.
"Üniversiteyi tamamlamadın bile Jungkook. Jimin gibi evde çalışıp kazanabileceğin bir iş nasıl bulacaksın? Ayrıca iş mi yapacaksın, bebek mi bakacaksın, ev mi çevireceksin?"
"Luna uyurken her şeyi yapabilecek vaktim oluyor."
"Bir süre sonra zor gelmeye başlayacak ama."
Verecek bir cevabım olmadığı için oflamıştım bıkkınlıkla. "Resmen umutsuz ev kadınlarına döndüm ya..."
Beni umursamadan tekrar Luna'yla oynamaya dönen Taehyung'a yakınacağım anda kapı çalmıştı. Kimsenin, benim açmamı bekler gibi kımıldamadığını fark ettiğimde bir kez daha, ardı ardına ofladım ve sabahtan beri yeni oturabildiğim koltuktan kalkmak zorunda kaldım.
Gelenin kim olduğuna dürbünden bakıp, aşık olduğum adamı gördüğümde yüzümdeki bıkkınlık anında silinmiş, yerini ağzı kulaklarında bir ifadeye bırakmıştı. Kapıyı heyecanla açtım ve açar açmaz Jimin'in boynuna atladım. Bunu beklemediği için afallasa da zaman kaybetmeden kollarını belime sarmış, üzerine verdiğim tüm ağırlığı taşımıştı.
Bana sarılmaya devam ederken içeri girip kapıyı arkasından kapattığı esnada "Jungkook, kim gelmiş?" diye içeriden seslenen Taehyung'u işitmiştim fakat duymazdan geldim.
"Çok mu özledin beni?" Boynuna yüzümü gömerek gülümsedim ve "Çok özledim seni." diye fısıldadım kulağına yakın olmamdan ötürü.
Beklemediğim bir anda kolunu bacaklarımın altından geçirip beni kucağına aldığında refleks olarak daha çok sarılmıştım boynuna. "Jimin ne yapıyorsun?" diyerek inmeye çalıştım fakat buna izin vermedi ve aşağı kaymış bedenimi zıplatarak daha sıkı sardı.
"Sen zayıfladın mı? Yemeğini doğru düzgün yemiyor musun yoksa?"
"Onu da nereden çıkardın?" Boynuma birkaç ardı ardına öpücük kondurdu. "Akşama kadar ev işi yaparsan sen de zayıflarsın."
Boynumdaki öpücükleri çeneme doğru taşırken "Hadi hazırlan." demişti birden bire. Merakla kaşlarımı kaldırdım. "Nereye gidiyoruz? Hava çok soğuk, Luna'yı bu soğukta dışarı çıkaramam Jimin."
"Luna'yla gitmeyeceğiz zaten. Sevgilimi akşam yemeğine götüreceğim." Beni kucağından indirirken söylediği şeye anında itiraz edecektim fakat aldığım "İtiraz yok." uyarısıyla buna fırsatım olmamıştı. "Madem Taehyung evde, Luna'ya o bakabilir. Doğduğundan beri yanında, ne yapılması gerektiğini biliyor."
Odama gidip hazırlanmam için kalçama vurduktan sonra yanımdan geçip salona girmişti. İlk birkaç saniye öylece orada dikili kalsam da çok oyalanmadan odama koşup hazırlanmaya başladım. Jimin'le baş başa vakit geçirmeyi bu kadar çok isterken reddedecek kadar aptal değildim.
Hemen duş aldıktan sonra giyisi dolabımızın önüne geçmiş, bir süre öylece bakınmıştım. Hızlı kilo kaybettiğim için çok olmadan, neredeyse hamile olduğumu öğrenmeden önceki kiloma düşmüştüm. Bu yüzden giyecek pek bir şeyim yoktu.
Jimin'in bana iki gün önce aldığı hediye dışında...
Vakit kaybetmeden daha kutusundan çıkarmaya kıyamadığım beyaz, saten ve sırt kısmı transparan olan desenli gömleği aldım. Altına da eski de olsa çok giymediğim siyah kot pantolonumu çıkararak giyinmeye başladım. Heyecanlıydım. Güzel görünmek istiyordum. Jimin bana baktığı anda yutkunmalıydı.
Gömlek onun hediyesi olmasına rağmen daha üzerimde hiç görmemişti ve bu ilk görüşü olacaktı. Ama kışın bu soğuğunda, incecik gömlekle dışarı çıkmaya çalışırsam soğuktan donacağımı da biliyordum.
Bu yüzden saçıma şekil verip, makyajımı yaptıktan sonra üzerime kalın, deri ceketimi giymiş ve heyecanla odadan çıkmıştım. Son kez kapıda üstümü başımı kontrol ettim ve salona doğru ilerlemeye başladım. Jimin'in en sevdiği parfümümü sıkmıştım. Genelde bu parfümü sıktığımda ilk işi boynuma sokulup derin derin koklamak oluyordu. Ben de tenimi soluyuşuyla kavruluyordum. Bu da demekti ki bu gece üşümeyecektim.
"Ben hazırım." diye heyecanla içeri girip kızıyla oynayan Jimin'in karşısına geçtim. Önce beni bir aşağıdan yukarıya doğru süzmüş, daha sonra kucağındaki Luna'yı, Taehyung'a vererek yanıma gelmişti.
Elinin birini yanağıma koyup, baş parmağıyla okşamaya başladığında gözlerimi kapattım. "Sen fazla güzel olmuşsun. Ben şimdi nasıl dışarı çıkaracağım seni böyle?"
Daha üzerimdeki gömleği görmeden söylediği şeyle alt dudağımı ısırdım. Sanırım gördüğünde ufak bir kıskançlık krizi geçirecekti.
"Laf ağızdan bir kere çıkar. Gideceğiz diye hazırlandım ben." Mızmızlanmalarına güldükten hemen sonra Taehyung'a döndü ve "Çocuklar sana emanet Taehyung. Hoseok'a da söyle, geç kalırsak iş çıkışı buraya gelsin. Ne yapman gerektiğini biliyorsun."
"Tamam, tamam... Size iyi eğlenceler, hadi gidin artık." Bizi resmen evden kovan Taehyung'un sözüne uyup evden çıkmak için kapıya geldiğimizde "Son kez öpse miydim? Çok özleyeceğim şimdi ben kızımı." diye ilk dakikadan sorun çıkarmıştım. Jimin ise "Sadece birkaç saat baş başa vakit geçireceğiz. Özlemeye fırsatın bile olmayacak." derken elini belime yerleştirmiş, beni çıkışa yönlendirmişti.
ஜ•ஜ
Benden habersiz rezervasyon yaptırmış olduğu restorana geldiğimizde ve bizim için ayırtılan masaya yerleştiğimizde içerisinin sıcak olmasından mütevellit üzerimdeki ceketi Jimin'in önünde çıkarmış, an be an gözlerinin büyüdüğüne şahit olmuştum. Dikkat çekmemek için her şey normalmiş gibi davranmaya çalışarak ceketi sandalyemin arkasına astım ve ona bakmadan etrafta göz gezdirdim. Kurtarıcım ise elinde menülerle yanımıza gelen garson olmuştu.
Menüyü elime aldığım gibi içine gömülerek "Ne yiyelim aşkım?" diye sordum. Cevap beklerken yüzüne değil, elimdekine odaklanmaya çalışıyordum ama sinirli bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
"Jungkook giy şu ceketini üzerine, herkes sana bakıyor." Geldiğimiz restoran şık ve lüks duruyordu. Çoğu kişi benim gibi giyinmişti ve Jimin'in abarttığının da farkındaydım.
"Ben suşi istiyorum. Sen ne yiyeceksin?" dedim söylediklerini duymazdan gelerek.
"Kafayı yiyeceğim Jungkook. Giy şu ceketi üzerine." Omuz silkerek önümdeki menüyü indirdim ve "Bunu bana sen aldın Jimin. Giymemi istemiyorsan neden aldın o zaman?" diye isyan ettim.
"Yavrum, ben onu etrafta bizden başka hiçbir canlı yokken, baş başayken, yatak odamızdayken giy diye aldım. Sen neden toplum içinde giyip geliyorsun? Ne var ne yok her şey ortada, sinirlendirme beni giy şu ceketi üzerine."
"Bana ne ya? Herkes giyiyor böyle şeyleri dışarıda. Hem ne var ki, sadece biraz sırtım görünüyor." Derince soluyup sakinleşmeye çalıştıktan sonra ayağa kalkarak sandalyesinin geriye kaymasına ve gürültü çıkarmasına neden oldu. Ardından yanıma gelerek kendi ceketini çıkardı ve omzuma örttü.
"Jimin ne yapıyorsun, istemiyorum. Giymeyeceğim işte." Ne kadar omzuma örtmeye çalıştığı ceketi atsam da inatla omzuma tekrar örtüyordu. Sonunda pes edip burnumdan soluyarak ona baktığımda, benim aksime memnun bir ifadeyle yerine oturmuştu.
O da üzerine giydiği ve bedenini tamamen saran siyah gömleği yüzünden fazlasıyla dikkat çekici duruyordu. Ama ben bir şey diyor muydum?
"Jimin hemen bunu alıp kendi üzerine giyiyorsun. Derhal." Elbette diyordum!
Pis pis gülmeye başladığında "Derhal." diye tekrarladım. "Aksi taktirde bu gömleği de üzerimden çıkarırım."
Yüzündeki gülümseme solarken ve tıpış tıpış gelip ceketi elimden alırken göz işaretiyle benim ceketimi göstermişti. Üfleye püfleye ceketi omzuma aldım ve arkama yaslandım.
Kendi ceketini üzerine giydiğinde yakasını kokladığını fark etmiştim. Birkaç saniye sonra sandalyemin arkasına geçti ve eğilerek burnunu boynuma gömdü. "Jimin, toplum içindeyiz. Ne yapıyorsun sen?" uyarılarıma rağmen durmamış, derin derin soluyup içimi titretecek bir öpücük kondurmuştu; tam da kulağımın arkasına.
Gözlerim benden bağımsız kapanırken ve titrek bir nefes alırken omzuma doladığı kollarına tutundum.
"Jimin..." diye fısıldadım. "Asıl şimdi herkes bize bakıyor."
"Bize istedikleri gibi bakabilirler. En azından birbirimize ait olduğumuzu bilirler."
"Seninle yemek yemeye geldim aptal! Başkasıyla çıkacak halim yok, emin ol birlikte olduğumuzu anlamışlardır!" dedim çirkefleşerek. Kollarını geri çekip çenemden tutarak yüzümü kendine çevirdi ve dudaklarımın üzerine masum bir buse bıraktı.
"Haşin ve güzel. Hmm, en sevdiğim." Yumruk yaptığım elimi çok sert olmayacak şekilde koluna geçirdiğimde sırıtarak yerine oturmuştu. Her ne kadar gülümsememeye çalışsam da ben de tuttuğum yüz kaslarıma engel olamayıp gülmüştüm bu duruma.
Çok geçmeden garson yanımıza gelmişti ve biz de sonunda bu atmosferden kurtulabilmiştik.
Garson siparişlerimizi sorduğunda Jimin hemen benim istediğim gibi suşi siparişi vermişti. Siparişler gelene kadar da cam kenarı olan masamızdan dışarıyı izlemiştim. Ve biliyordum ki, ben dışarıyı izlerden Jimin de bana bakıyordu.
Bunun bilinciyle daha fazla dayanamayıp kıkırdadım ve "Ne oldu? Neden bakıyorsun?" diye sordum. Cevap vermeden bakmaya devam etmişti.
"Pekala, o zaman ben de sana bakarım." diyerek dirseğimi masaya, çenemi de avucuma yasladım, tıpkı bana baktığı gibi gözlerinin içine baktım.
Bu bakışmamız ne kadar sürdü bilmiyorum ama elini, elimin üzerinde hissettiğimde kendime gelmiştim. Masanın üzerinde duran elimi avuçları arasına alıp okşamaya başladı. Kalbim resmen göğüs kafesimi dövüyordu.
İkimiz de bu atmosferi bozmamak için sessiz kalırken Jimin'le baş başa vakit geçirmenin ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum.
"Luna iki aylık oldu." Benim bozmak istemediğim sessizliği Jimin bozduğunda tek kaşımı kaldırarak "Yani?" dedim sorar gibi. "Luna ne alaka şu an?"
Elimi kendine doğru çekip, avucumu öperken "Yemekten sonra bir otelde oda ayırtmamı ister misin?" diye sorduğunda "Hmm, ister miyim ki?" diyerek sorusuna soruyla cevap verdim.
Burnunu avucum ve bileğim arasında sürttü. "İstersen hemen ayırtabilirim." Baştan çıkarıcı bir sesle beni etkileyecek hareketlerde bulunmaya çalışıyordu.
Ama ben yüzümdeki aptal ifadeyi silerken göz devirdim ve "İstemem Jimin." dedim. "Saçma saçma konuşma ya, evde kızımız bizi bekliyor." Beni öyle kolay etkileyebileceğini sanıyorsa, yanılıyordu.
Elimi geri çekip arkama yaslandığım.
"Sen neden bugün bu kadar aksisin Jungkook?" Kollarımı göğsümde bağlayarak biraz daha tavır koydum. "Bilmem, neden acaba?"
"Benim yüzümden mi?"
"Bilmem senin yüzünden mi?"
"Jungkook iyi misin?"
"Bilmem iyi miyim?"
"Jungkook."
"Bilmem, Jungkook kim?" Jimin ağzını açacağı anda yemeklerimiz geldiği için susmak zorunda kalmıştı.
Garson masaya servis yaparken bakışlarımı elime indirdim ve yüzüğümle oynamaya başladım. Ardından bıkkın bir nefes aldım. Jimin de birden durgunlaştığımı fark etmiş olsa gerek, sorunu anlamaya çalışır gibi kaşlarını çatmıştı.
Sormak için hazırda soru beklettiğini fark ettiğimden, garson gider gitmez yemeğe gömülmüştüm. Fakat bu sorulardan kaçmama yardımcı olmamıştı.
"Anlatır mısın Jungkook? Lütfen bilmem, anlatır mıyım deme." Ağzımdaki lokmayı çiğnedikten sonra çubuklarımı tabağın yanına koydum.
"Sabahtan akşama kadar evdeyim. Ya Luna'yla ilgileniyorum, ya ev işi yapıyorum. Zaten ev gelirine de destek çıkamıyorum. Ayrıca dediğin gibi, Luna iki aylık oldu ve biz hâlâ evlenmedik. Sen ise hâlâ sevişme derdindesin."
"Jungkook..." dedi kısık sesle "Biliyorum, ev işleri ve bebek bakmak çok zor ama inan ev geçindirmek de bunun kadar zor. Eş olmanın en büyük kuralı, görev paylaşımıdır ve ben çalışıyorum zaten. Senin de çalışarak kendine daha çok yüklenmene gerek yok. Eğer çok ağır geliyorsa ben bundan sonra akşamları sana ev işlerinde yardımcı olurum..." Lafını bölerek "Akşamları?" diye sordum. "Sen zaten sürekli evde değil misin Jimin? Neden akşamları?"
"Görüştüğüm oyun şirketinde işe başladım. Bundan sonra sabah işe gidip, akşam döneceğim."
"Jimin..." Sesim titrerken adını zikrettiğimde endişeyle bakmıştı gözlerime.
"Efendim bebeğim. Başka bir sorun mu var?"
"Jimin ben seni yanımızdan azıcık gitsen özlüyorum ama." Yüz hatları anında gevşerken gülümseyerek önündeki şarap kadehine uzanmıştı.
"Evdeyken sabaha kadar çalışmaktan sizinle ilgilenemiyordum ama artık her akşam sadece size ait olacağım. Ayrıca haftasonu tatilim de olacak. Hadi şimdi yeni işim için birlikte kadeh kaldıralım." Ben de kendi kadehimi alıp havaya kaldırırken "Ama eve iş getirmek yok, söz mü?" diye sordum.
"Söz." dedi gülümserken. Onun gibi gülümsedim ve "Yeni işine." diyerek bardakları havada tokuşturdum. O ise gözlerimin içine bakarken "Ailemize." demeyi tercih etmişti...
ஜ•ஜ
Şu aralar yazamıyorum, yazdıklarımı beğenmiyorum, havalar çok sıcak, sürekli bir işim çıkıyor ve sürekli uykum var. Bu yüzden bölümü düne yetiştiremediğim için çok üzgünüm. Gece 12'ye kadar dışarıdaydım ve eve gelir gelmez yatağıma atladım.
Son 2 bölüm!
Bu kitaptan sonra devam edeceğim kitabı (A CEO's Ideas) yayınladım. Haberi olmayanın olsun yani.
Diğer bölüme kadar kendinize iyi bakın~
-Bunny 🐰
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro