ஜBölüm 4ஜ
"Maalesef ki onu alamayız." Doktorun sözleri, kaşlarımı çatmama neden oldu. Fakat olaylara seyirci kalmayı tercih ederek tek kelime söylemiyordum. Daha doğrusu konuşabilecek gücü bulamıyordum kendimde.
"Ne demek alamazsınız?" Doktor benim de aklımdan geçen ve Taehyung'un dile döktüğü soruyla biraz gerilmişti. Bunu kasılan çenesinden anlayabiliyordum.
"Bebek üç ayı doldurmuş. Bu nedenle alamayız ki öyle olmasa bile aldırmak Bay Jeon'un hayatını riske atabilir." Duyduklarım karşısında, karnımda zararlı bir virüs taşıyormuş gibi hissetmekten alı koyamamıştım kendimi. Aynı zamanda gözlerimin dolmasına da engel olamıyordum. Deli gibi çığlık atarak kaçmak istiyordum kendimden...
"Anlıyorum..." Taehyung'un çaresiz bakışları bana döndüğünde ağladığımı fark etmemesi için gülümsemeye çalıştım. Bu taktiği yeni keşfetmiştim. Gözlerim dolduğunda gülümsersem, her şey güzel ve hiçbir sorun yok yalanına otomatik olarak inanıyordu beynim. Ama çok korkuyordum. Anlatamayacağım kadar çok korkuyordum. Aklım ermiyordu bu duruma, aynı zamanda o geceden izler taşıdığımı hatırladıkça kalbim parçalanıyor gibi hissediyordum...
Kısa sessizliği doktorun tok konuşması bölerken, tüm dikkatimi ona verip düşünmemeye çalıştım bu konuyu. Çünkü biliyordum ki, düşündükçe çıkamayacaktım işin içinden...
"Üç ayın içinde fazla ilaç kullanmışsınız Bay Jeon. Bu bebeğin sağlığı için hiç iyi değil. Çok tehlikeli bir hamilelik geçireceksiniz. Bu yüzden sık sık kontrole gelmeniz ve bu kontrolleri aksatmamanız gerek. Aslına bakarsanız bu konuşmayı dinlemek size ne kadar garip geliyorsa, yapmak da bana garip geliyor. Daha önce böyle bir durumla ilgilenmemiştim." Doktor bir süre duraklayıp boğazını temizledikten sonra devam etti konuşmaya.
"Önümüzdeki altı ayda stresten uzak durmalısınız ve kendinizi psikolojik olarak yormamalısınız. Aynı zamanda ilaçlardan da uzak durun. Sadece sizin için yazdığım vitamin haplarını kullanın. Şimdilik bu kadar. İyi günler Bay Jeon." Doktor selamını verip odadan çıkmak için harekete geçtiği esnada, bir başkası tarafından açılmıştı kapı. İçeri doğru adımlayan beden görüş açıma girdiği anda kalbimin ritimleri bozuldu, tüm vücudum bir kez daha sarsıldı. Bana, psikolojik olarak kendimi yormamamı söylemişti doktor. Fakat benim böyle bir hayatın içinde, bu öneriye uymam mümkün müydü? Hem de karşımda duran, elinde bir buket çiçekle bana bakan adama rağmen...
"Geçmiş olsun demem gerektiğini düşündüm. Daha iyi görünüyorsun. O gün gerçekten çok fenalaşmıştın." Yüz ifademde mimik dahi oynatmadan Taehyung'a çevirdim bakışlarımı. O da aynı donuk bakışlarla beni izliyordu.
"O gün seni hastaneye Jimin'le birlikte getirdik," dedi kısık sesle. Onun yanında söyleyemese de altındaki anlamları anlamıştım. Umursamaz davranmaya çalıştım ve başımı başka tarafa çevirip hastane odasının zeminini izlemeye başladım boş boş.
Görmesem de sessiz odada net bir şekilde işittiğim, yanıma yaklaşan adım sesleri her tekrarlandığında artırıyordu sanki kalbimin atış hızını. O an elim refleks olarak kendimi savunmaya geçer gibi karnıma gitti. Karnımın üzerindeki ince yatak örtüsünü avuçladım gerginlikle. Ona doğru dönmemek adına içimde büyük bir savaş veriyordum.
Sonunda adımları durdu ve yanımdaki masanın üzerine bıraktı çiçek buketini. Aniden gelen istekle, ilk defa sesimi duyurdum ona.
"Çiçeklerin koparılmasından nefret ederim." Sesimin hırçın çıktığının farkındaydım ama beynim düzgün bir iletişime izin vermiyordu. Onu bir düşman olarak görüyor, bu şekilde ona karşı hissettiğim duyguları kamufle etmeye çalışıyordu. Fakat kalbim biliyordu kime atacağını. Bu yüzdendi tek bir ince düşüncesine bu kadar hızlanması...
"Oh, bilmiyordum. Üzgünüm." İçimde topladığım cesaretle gözlerimi ona çevirdim. O esnada bakışlarımız kesişmiş ve aklımdaki kelimeleri ağzıma tıkmıştı. Zorlukla yutkunarak birbirine bastırdım dudaklarımı.
Yanımdaki Taehyung'un da konuşmak istediğini ama yanlış bir şey söyleyerek pot kırmaktan korktuğunu biliyordum. Bu nedenle sessiz kalıyordu olaylara. Yoksa o da farkındaydı, şu an bu durumda olmamın nedeni karşımda duran adamdan başkası değildi. Beyaz teni ve siyah saçları muhteşem bir uyumla bağdaşan adam...
"Peki neyin varmış? Ciddi bir şey mi? Gerçi iki gündür uyanmanı beklediklerine göre ciddi olsa gerek." Benimle direk iletişim kurmaya çalışmasını es geçerek sorar gözlerimi yanındaki bedene çevirdim. O nereden biliyordu benim iki gündür baygın olduğumu?
"Jimin sürekli durumunu soruyordu. Bu gün uyandığını söyledim. Ziyarete geleceğinden haberim yoktu." Onun yanında söyleyemediklerini kulağıma söylemek istiyordu sanki. Fakat ayıp olmaması için tarafsız bir şekilde konuşuyordu. Kısaca baş sallayıp "Gördüğün gibi, iyiyim," dedim büyük bir mesafeyle. Afallasa da bunu yüz ifadesine yansıtmamaya çalışarak o da başıyla onayladı.
"O zaman ben gideyim. Hem, hasta ziyareti kısa olur değil mi?" Delici bakışlarımla kaşlarımı çattım ve "Hasta değilim ben," diye uyardım onu. Büyük bir ihtimalle deliye çattık diyordu içinden.
"Peki, anladım. İyi günler." Yüzüme bakmadan odadan çıktı ve beni sonunda Taehyung'la yalnız bıraktı. Deli gibi merak ediyordum tam olarak ne olduğunu. Bir an önce öğrenmeliydim.
"Bu nasıl oluyor Taehyung. Şaka gibi geliyor," dedim ellerimi saçlarıma geçirerek. Bir kabusun içinde tıkılıp kaldığımı düşünüyordum...
"Jungkook, aslında senin ebeveynlerinin de pek normal olduğu söylenemez." Kaşlarımı çattım anlam veremeyerek.
"Ne demeye çalışıyorsun Tae? Benim annem de babam da gayet normaldi."
"Sandığın gibi değil Jungkook. Senin hiçbir zaman biyolojik bir annen olmamış. Sen aslında iki babadan dünyaya gelmişsin. Doktor bey araştırmaları esnasında seneler önceki kayıtlara ulaştı ve babalarının yıllar önce bu hastaneye, tıbbın yardımıyla bir çocuk edinmek için geldiklerini öğrendi." Duyduklarım midemin bulanmasına neden oldu. Çok inandırıcı gelen bu konuşması, bana bir mutantmışım gibi hissettiriyordu. Fakat kabullenememe gibi bir huyum vardı. Asla kabullenmiyordum.
"Annen sandığın kişi, aslında senin taşıyıcı annenmiş anlayacağın. Ama iki erkekten oluşan bir çocuk olduğun için hormonlarında bir terslik olmuş ve bu terslik seni ilk ilişkinde hamile bırakmış." Yüzümü ellerime gömerek sakinleşmeye çalıştım. Bu kadar şeyi kaldırabileceğimi düşünmüyordum. Çok ağır geliyordu. Bu yüzden, bu konu üzerinde daha fazla kafa yormamak için çareyi, konuyu değiştirmekte buldum.
"Peki, o. Neden beni hastaneye getiriyor? Neden sürekli beni soruyor? Neden ziyaretime geliyor?" Sorularımın hemen ardından cevap arayan bakışlarımla baktım gözlerinin içine. Derin bir nefes alıp, bu defa da bu konuyu anlatmaya girişti.
"O gün bayıldığını fark eder etmez, daha arabasına binmeden Jimin'i çağırdım. Senin için gerçekten çok endişelenmiştim ve hastaneye nasıl daha hızlı geliriz bilemedim. Jimin seni kucağına aldığı gibi arabaya taşıyıp buraya getirdi. Sonra nezaketten midir bilinmez, her gün arayıp sordu durumunu. Doktor da bu gün içinde uyanacağını söylediği için, durumunun iyi olduğunu söyledim ama merak etme, bebekten haberi yok. Zaten senin kim olduğunu bile bilmiyor." Niye bunu duymak, yüreğimin parçalanmasına neden olmuştu? Hâlâ kabullenmesem de inkar edemediğim bir gerçeği taşıyordum ben karnımda ve bu gerçek ondan da bir parça barındırıyordu.
Ama doğru, tıpkı lisede de dedikleri gibi ben bir ucubeydim. Her zaman dışlanmış ve bu duruma alışmıştım. Şimdi neden onun gibi mükemmel biri bana bakacaktı ki? Belki de bir an aklımda kurduğum mutlu aile tablosunun üzerini bir daha açmamak üzere büyük bir çarşaf örtmeliydim. Çünkü ben hayat tarafından asla mutlu olamayacaklar listesine yazılmıştım...
ஜ•ஜ
Vay be, bu kadar kısa sürede bu kadar artacağımızı tahmin etmemiştim. Okuyan ve oylayan tüm global ademoğullarından Allah razı olsun. Seviyorum sizi. 🖤
Vee tabiki 100 okunmayı bölümsüz bırakamazdım dkgmslcpdmpd
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro