Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ஜBölüm 49ஜ

Birkaç saniye... Sadece birkaç saniye süren sessizlik bir asır gibi gelirken en yakın arkadaşımın şaşkın sesinden "Hoseok." ismi duyulmuştu. Kimse olanlara anlam veremiyor, herkes Minji ile sarılmaya devam eden Hoseok'u izliyordu. Jimin hariç herkes.

Bir cevap arar gibi hepimize tek tek bakan ve çaresizlikle açıklama bekleyen Taehyung suskunluğumuza katlanamayıp "Neler oluyor burada?" diye sesini yükselttiğinde korkuyla yerimden sıçramıştım. Bilmiyordum ki. Bilsem her şeyi en yakın arkadaşıma ilk ben açıklardım ama bilmiyordum. Ben de diğerleri gibi sadece anlatılmasını bekliyordum bir şeylerin.

"Sana inanamıyorum Yoongi." Sonunda sessizliği bölen Jimin Hoseok'u ve afilli girişini umursamadan önündeki bedenin üzerine doğru yürümeye başladı çatık kaşlarıyla.

"Bunca zaman sevdiğim, değer verdiğim insanları üzmelerine ne kadar katlanamadığımı en iyi sen biliyorsun sanırdım." Bir karşılık bekler gibi suratına bakarken, Yoongi'nin yaptığı tek şey bakışlarını kaçırıp dudaklarını birbirine bastırmak olmuştu.

"Senin yanında oldum, seni korudum, kalbini kıracak şeylerden kaçındım... Tüm önceliğim sen ve Minji'ydiniz. Ama sen ne yaptın? Benimle onun üzerinden sahte bir evcilik oyunu kurdun. Onu kullanarak beni elde etmeye çalıştın. Seni sevmediğimi biliyordun, hem de başka biriyle yatmama izin verecek kadar. O halde ne hakla sevdiğim kişiyi, gerçekten aşık olduğum kişiyi üzebiliyorsun?" Jimin'in dudaklarından, tükürürcesine çıkan sözler Yoongi'nin suratına tokat gibi çarparken onun da ağlamaya başladığını görebiliyordum. Yanaklarından sessizce akan yaşları görüyordum. O yaşlarda, eski kendimi görüyordum...

"Sana bu kadar sert çıkışmayacaktım." diye devam etti sözlerine. "Ama o son yaptığın şeyden sonra bunu hak ettin. Artık oyun bitti. Beni elinde tutmak için kullanabileceğin aptalca bir güvencen yok artık. Benim de senden gizleyecek bir şeyim."

Jimin'in bakışları birden bana döndüğünde baştan ayağa titrediğimi hissetmiştim. Yavaşça bana doğru adımladı, karşı karşıya geldiğimizde ise oturduğum sandalyenin önünde diz çöküp stresle yumruk yaptığım ellerimi avuçları arasına aldı.

"Jungkook, seni seviyorum. Seni ve benden bir parça taşıyabilecek kadar kutsal olmanı seviyorum. Binbir zorlukla taşıdığın bebeğimizi seviyorum ve sonsuza dek sizinle olmak istiyorum." Gözlerimin içine parıldayan gözleriyle bakarken ellerimiz yavaşça birbirine kenetleniyordu. Etraftaki her şeyi unutmuş, nefesimi tutmuş gelecek bir sonraki cümleye odaklanmıştım.

Dudakları yavaşça kenara doğru kıvrılırken "Benimle evlenir misin?" diye sordu beklemeden. Zaten dolu olan gözlerim tek bir soruyla mutluluktan taştı bu defa.

Fakat bu özel an çok uzun sürmemiş, duyduğumuz takırtıyla ve "Durun!" bağırışıyla ikimizin de bakışları masadaki pasta kremasına bulanmış bıçağı parmaklarının arasında sıkıca kavrayarak karnına hizalamış Yoongi'ye dönmüştü.

"Durun dedim. Kendimi öldürürüm. Yemin ediyorum kendimi öldürürüm. Beni bırakma Jimin..." Hıçkırıkları konuşmasına engel olurken geçirdiği kriz ve aldığı derin nefesler arasında "Ben her şeyimi sana verdim. Her şeyimi sana adadım. Sadece sen mi bizim için çabaladın sanıyorsun?" dedi isyan eder gibi.

"Sana aşık oldum, kalbimi sana verdim, sırf sen beni sevmiyorsun diye seni kısıtlayamam dedim ve başkalarıyla birlikte olmana bile sesimi çıkarmadım. Bana dokunabileceğin halde dokunmadın, her geri çevirilişimde gururum kırıldı ama sesimi çıkarmadım. Sevdim, daha çok sevdim, yıllarca bitmeyen bir sevgiyle sevdim. ŞİMDİ HAK ETTİĞİM MUAMELE BU MU?" Bıçağın sapını tutan parmaklarının boğumları uyguladığı kuvvet yüzünden beyazlarken "Eğer şimdi onu seçersen kendimi öldürürüm." dedi son kez. Sinirden ve hırstan gözlerine kadar kızarmıştı.

Sesimi bile çıkartamadan olayları izliyordum. Jimin'in de benden farkı yoktu. Gözleri, Yoongi'nin tuttuğu bıçaktan bir saniye olsun ayrılmıyor, hızlı hızlı nefesler alıp veriyordu. Cevap vermeye bile korkuyor gibiydi.

O esnada artık dayanamayıp dikkat çekmeye çalışan Taehyung masanın üzerindeki tabaklardan birini aldı ve yanındaki duvara fırlatarak pastanenin içinde büyük bir gürültü kopmasına neden oldu. "YETER ARTIK! KES SİKTİĞİMİN İNTİHAR BLÖFÜNÜ DE BİRİ BANA BURADA NE OLDUĞUNU AÇIKLASIN!"

Sinirle, hâlâ olduğu yerde bekleyen ve kucağındaki küçük kızı boynunun girintisine saklamış, olanları görmesine engel olmaya çalışan Hoseok'a dönmüştü.

"Bu doğru mu?" diye sordu beklemeden. "Minji gerçekten senin kızın mı?"

Az öncekinin aksine ses tonu sakin çıkmıştı. Ama gözleri hâlâ içten gelen bir öfkeyle Hoseok'a bakıyordu. Bu bakışlar yüzünden pişmanlık duyan Hoseok ise yutkundu ve sessizce başını sallayarak onayladı. Buna rağmen inatla sevgilisinin gözlerine bakmaya devam etti.

Daha fazla dayanamayan Taehyung, kimsenin yetişemeyeceği kadar büyük bir hızla pastaneden dışarı attı kendini. Hoseok ise beklemeden peşine düştü ve kucağındaki kızı ile birlikte mekanı terk etti.

O sırada üzerindeki ilgiyi tamamen kaybetmiş, yaptığı şantaj bir işe yaramayan Yoongi elindeki bıçağı rastgele yere fırlatmış, "MİNJİ'Yİ BENDEN ALMANA ASLA İZİN VERMEYECEĞİM!" diye Jimin'e doğru bağırarak Hoseok'un ve kucağında giden küçük kızın peşine düşmüştü.

Donduğu için olaylara sadece seyirci olan bilincim yavaşça yerine gelirken "Taehyung!" diyerek oturduğum sandalyeden kalmak için hamlede bulundum fakat bu girişimim karşımdaki beden tarafından tekrar yerime sabitlenmemle boşa gitmişti.

"Jimin, arkadaşımın yanına gitmeliyim." dedim telaşla. "Bana ihtiyacı var, yanında olmam gerek."

Ellerimi, beni sakinleştirmek ister gibi yavaş yavaş okşarken "Sevdiği yanında olacaktır." dedi yumuşak bir sesle. "Hoseok'la konuşmaları ve Hoseok'un ona her şeyi anlatması gerek. Bu yüzden bırak yalnız kalsınlar."

"Ama Yoongi..." diye atıldım. Ellerimi dudaklarına götürüp yatıştırıcı birkaç öpücük bıraktı bu defa.

"Yoongi artık hiçbir şey yapamaz." Endişem yavaş yavaş azalınca Jimin'in ceketinin cebine uzandığını fark ettim. Ben merakla onu izlerken cebinden çıkardığı küçük, altın rengi, küreye benzer kutuyu boş kalan avuçlarıma bıraktı.

Merakla, hoş motiflere sahip kutuya bakmaya devam ediyordum ki "Kilidi açman gerek." diye uyarıcı sesini işitmiştim. Ona doğru dönüp "Ama benim anahtarım yok ki." diye itiraz ettim. O anda aklıma daha bu sabah hediye ettiği kolye geldi.

Elim, hemen boynumdaki kolyeyi buldu. Altın kolye parıldamaya devam ederken kutunun anahtar deliğine baktım ve bir süre aklımda tarttıktan sonra anahtarı kilide yerleştirip bir tur çevirdim.

Kutu küçük bir tık sesiyle aralanmış, içinden çıkan alyans bu defa diğer her şeyi gölgede bırakacak kadar gözlerimi kamaştırmıştı. Dudaklarımın titremeye başladığı sırada beni beklemeye devam eden Jimin'e baktım. "Benimle evlenir misin?" diye tekrarladı karışan olaylar yüzünden araya kaynayan teklifini. Hiç beklemedim bu defa. "Evet!" diye atıldım. "Evet, evlenirim..."

Ayaklarının üzerinde doğrulurken beni de ellerimde tutarak ayağa kaldırmış, ardından elimdeki yüzük kutusunun içindeki alyansı çıkarıp elimi ona doğru uzatmam için avucunu açmıştı. Heyecanla sol elimi avcunun arasına bıraktım ve alyansı yüzük parmağıma geçirmesine izin verdim.

Yüzük, ait olduğu yerde ışıl ışıl parlamaya başladı. Tüm dikkatimle onu izliyordum ki çenemde hissettiğim elle gözlerimi yüzükten ayırıp, başımı kaldırmak zorunda kalmıştım.

"Şimdi seni öpebilir miyim sevgilim?" Sorusuna gülümseyerek karşılık verdiğimde, dudakları çok geç olmadan gülüşümün üzerine kapanmıştı. Birkaç saniye ikimiz de hareketsiz şekilde bekledikten sonra dudaklarımı ilk ben oynatmış, artık birer sözlü olarak paylaştığımız ilk öpücüğü başlatmıştım.

Dakikalar sürdü o öpücük, savaş alanını andıran pastanenin içinde. İkimiz de nerede olduğumuzu bir kez daha umursamadan sadece öpüştük. Ama bu işin sonunu ön görebiliyordum. Daha saat gece yarısı olmamıştı ve benim, eve döndüğümüzde Jimin'den alacağım son bir hediye vardı...

ஜ•ஜ

Bölümü erken atamadım ve hepinizi çok beklettim. Üzgünüm, gerçekten üzgünüm ama cidden şu tatil boyunca boş vaktim olmadı. Uyandığım saatten her gece dörde kadar meşgul oluyordum...

Umarım beni affetmişsinizdir :(

Bu bölümde artık Minji'nin babasını da öğrenmiş olduk. Son bölümde tahmin eden bir çok kişi olduğunu biliyorum ama benim için bir tek tahmin gerçek, o da bir anlık aydınlanıp, yaklaşık on bölüm önce bunu yorumlarda söyleyen miyeonim

Ermiş boku mu yedin kızım? Xmlfgşörlfşgeöflfşdş

Uzatmak istemiyorum. Bu aşamadan sonra olaylar biraz hızlanacak ve Jungkook artık şu çocuğu çıkaracak. Ama Kook çocuğu fırlatmadan önce sormam gereken bir soru var. Aslında bu biraz da rica.

Bebek için isim önerisinde bulunabilir misiniz?

Sizin de sormak istediğiniz bir şey varsa sorabilirsiniz.

Diğer bölüme kadar kendinize iyi bakın~

-Bunny 🐰

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro