ஜBölüm 43ஜ
Goyang'a geleli sadece üç gün olmuştu ama ben bu huzura o kadar alışmıştım ki, ömrümün geri kalanını da aynı şekilde geçirmek isterdim.
Ailem, benim burada olduğum süre boyunca Goyang'daki evlerinde kalmaya karar vermişti ve bu durumdan en az benim kadar ağabeyim de hoşnuttu. Bunun yanında can sıkıcı olaylara yer yoktu. En azından akşama doğru zar zor yürüyüş yapmaya ikna edebildiğim Jimin'le romantik vakitlerimiz gizemli telefon konuşmalarının biri tarafından bölünene kadar öyle düşünüyordum...
"Yarın çekimlerin ilk günü. Sadece gözlemlemek amaçlı buradayım; Bu nedenle bir, bilemedin iki güne biter işim.
"Ben de daha fazla uzatmak istemiyorum. Artık bir an önce sonuçlansın şu olay.
"Bu konuda ne yapacağın sana kalmış. Onu incitmemeye bak.
"Döndüğümde herkesi bir araya toplarım.
"Tamam, sonra görüşürüz..."
Sonunda kapanan telefonun ardından tuttuğum elini sıkarak bana bakmasını sağladım. Buraya sadece baş başa yürüyüş yapmak için gelmiştik fakat sanki tüm gecemiz mahvolmuş gibi hissediyordum.
"Ne olduğunu bana da anlatır mısın? Yarım saattir burada sizin konuşmalarınızı dinliyorum ve konuya bu kadar yabancı olmak canımı sıkıyor." Yorgun bir iç çekişin ardından kolunu omzuma dolayarak bedenimi kendine yaklaştırdı. Ona her ne kadar kızarsam kızayım, bu daveti geri çevirecek değildim. İtiraz etmeden başımı omzuna koyup manzaranın keyfini çıkarmaya baktım o anlık.
"Şimdi bunu kafaya takma. Zaten birkaç güne öğreneceksin." Söylediklerine karşın "Umarım..." diye homurdandım ve sıcak göğsüne biraz daha sokularak adımlarına ayak uydurmaya çalıştım.
Tam o anda, bulunduğumuz atmosfere ters düşecek şekilde "Evlenmek de nereden çıktı Jimin?" sorusu dökülmüştü dudaklarımdan. Sonrasında sorumu destekler nitelikte başımı kaldırmış ve çattığım kaşlarımla aniden gerilen yüz hatlarında gezdirdiğim bakışlarımı gözlerine çıkarmıştım.
"Evlenmemiz bir şeyi değiştirmeyecek sonuç olarak. Ne gerek var ki?" Resmi saçmalıkları çok önemsemediğim doğruydu, evet. Bu tıpkı hâlâ kimlikte eski ailemin oğlu olarak görünmem gibiydi. Asıl konu ise buna dair bir teklif almakta ısrarcı olmamdı.
"Tanrının önünde yemin ederek birlikteliğimizi ölümsüzleştirmeliyiz Jungkook."
"Aksine dair şüphen mi var?" diye atıldım onu daha çok kenara sıkıştırmak adına. "Eğer yemin etmezsek birlikteliğimiz bitecek mi?"
Adım atmayı kesip karşıma geçerek yüz yüze gelmemizi sağladığında "Elbette hayır." kelimeleri dökülmüştü dudaklarından. "Evliliğe bu kadar karşı olduğunu bilmiyordum Jungkook. Eğer evlenmek istemiyorsan evlenmeyiz, sorun değil."
Sadece bir teklif almadığım için trip atmaya çalışırken yanlış anlaşıldığımı fark ettiğimde itiraz etmek için ağzımı araladım fakat sonra geri kapatıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Pekala, sanırım bunu daha sonra da konuşabilirdik. En azından şu işler yoluna koyulana kadar bekleyebilirdim...
"Hava gittikçe daha çok soğuyor. Şu kafede oturmaya ne dersin?" Havadan daha soğuk gelen ses tonu istemsiz olarak gözlerimi yaşartırken bakışlarımı kaçırdım ve "Gerek yok, zaten yeteri kadar kalın giyindim. Artık geri dönebilir miyiz?" dedim titrememesi için uğraştığım sesimle.
Yüz ifadesini göremesem de kısa bir süre sonra boynumdaki izleri gizlemek adına taktığım atkıyı bir tur daha sarıp kendine çekerek öne doğru sendelememe ve refleks olarak ona dönmeme neden olmuştu. Fark etmeden tutunduğum paltosunun yakalarını sıktım ve kaşlarımı çattım.
Tam bunu ne için yaptığını soracağım esnada burnumun üzerine temas eden sıcak dudaklarını hissetmek, irkilmeme ve dilimin ucuna gelen kelimeleri bütün bütün geri yutmama neden olmuştu. Ben daha şaşkınlığımı yenemeden az öncekinin aksine yumuşayan sesi kulaklarıma ulaştı. "Bedenin hiç öyle söylemiyor. Üşümüşsün Jungkook. Gel, inat etme de girelim şuraya."
Afallamış nemli gözlerim, gözlerinin içine bakarken yutkunmuştum zorlukla. Hâlâ yakasına tutunmuş ellerimi biraz gevşettim ve "Hiçte bile." diye itiraz ettim. "Üşüdüğümden ya da sen istediğinden değil. Sadece canım sıcak çikolata çektiği için geliyorum."
Yanından geçeceğim esnada tekrar omzuma attığı eliyle bedenimi kendi bedenine yaslamış, ona karşı tribimi görmezden gelerek sırnaşmaya devam etmişti. Bu sayede sarmaş dolaş girmek zorunda kalmıştık, sadece canım sıcak çikolata çektiği için geldiğim, kafeye.
İki kişilik masalar yerine beni renkli koltukların olduğu masalardan birine sürüklediğinde, kollarım göğsümde bağlı şekilde sesimi çıkartmadan takip ettim. Bir tarafım olay çıkartmadan vakit geçirmek istiyordu fakat nedensizce sorun yaratıp otele dönmemizi sağlamak isteyen ters tarafım daha ağır basıyordu. Yaptığım tek şey ise ona bakmadan ve duruşumu bozmadan öylece oturmak; Tuzluk, peçetelik gibi alakasız şeylerle ilgilenmekti.
"Hadi ama, cidden bana bakmayacak mısın?" Zorla yanına oturmamı sağlayan bedene dönmemekte ısrar ederken bacağımın üzerine koyduğu elini hissetmiştim. Derin bir nefes alıp sakin olmaya ve görmezden gelmeye çalıştım. Fakat her saniye bana yaklaşarak vücutlarımızın temasını artırırken bunu yapmak oldukça zordu.
Tanrıya şükür o anda garson sipariş almak için gelmiş, ben de onu iterek kendimden uzaklaştırmak için bahane bulabilmiştim.
"İki sıcak çikolata." Bir an önce garsonu göndermeye çabalayan Jimin, adamın soracağı soruyu tahmin edip "Başka bir şeye gerek yok." demiş ve kestirip atmıştı. Elindeki küçük deftere siparişi not aldıktan sonra uzaklaşan garsonla ise kaçış yolum tükenmişti.
Daha ne olduğunu anlamadan beni çektiğinde kendimi onun kucağında otururken buldum ve gözlerimi büyüttüm. Koltukların arkası yüksek olduğu için köşedeki masada çok dikkat çekmiyorduk. Yine de beklemediğim bu eylem beni afallatmıştı. Bundan yararlanıp kollarıma yön vererek boynuna doladığında ise karşı koyamamıştım.
"Böyle çok daha iyi." diye mırıldanınca "Bunu neden yaptın şimdi." dedim huysuzlanarak.
Kolunu daha çok bedenime dolayıp bir elini yanağıma çıkarttı. Usulca okşayarak göz kapaklarımı ağırlaştırdığında ise attığım tribi çoktan unutmuştum. Bu sayede sunduğu "Seni ısıtıyorum." savunması, daha çok göğsüne sokulmamı sağlamıştı.
"Bir daha bakarken kaybolduğum o gözlerin, mutluluktan değil de göz yaşları yüzünden parlamasını istemiyorum. Anlaştık mı?" Yanağımı eline yaslayarak gözlerimi kapattım ve "Anlaştık." diye mırıldandım. Hemen akabinde ise çenemin üzerine bastırdığı dudaklarını hissettim. Onunlayken hayatın bir anlamı yoktu, tıpkı onsuzken yaşamanın bir anlamı kalmayacağı gibi...
Kısa bir süre sonra gelen siparişlerimiz yüzünden ayrılmak zorunda kaldığımızda hemen yanından daha uzağa gitmedim. Hiçbir şey olmamış gibi göğsüne yaslanarak yudumlamaya koyuldum sıcak çikolatamı. Arkamdan belime sarılarak montumun altına geçmiş, usul usul karnımı okşayan eliyle huzur buldum. Ve bir daha hiç ayrılmamayı dileyip durdum.
"Jimin..." diye mırıldandım ardından. Aklımı kurcalayan sorulardan birini daha sormak istemiştim.
Saçlarımın üzerinde gezinen dudakları geri çekilirken "Söyle sevgilim." diyerek bana cesaret verdi. Başımı kaldırıp ciddiyet ve merakla yüzüne baktım. "Sen ailenle ne zaman tekrar konuşacaksın?"
Kendime engel olamayıp ortaya attığım tek bir cümle, ellerinin arasında boğarak öldürmüş gibi yok etmişti büyülü atmosferimizi. Kaşları derince çatılırken boğuk sesini işittim. "Bu da nereden çıktı şimdi?"
"Ne olursa olsun o senin ailen. Her ne kadar kararına saygı duymamış olsalar da seni bu yaşa getiren, bakan, büyüten kişiler. Eminim seni kaybedince hatalarını anlamış, pişman olmuşlardır. Onlarla konuşmalısın..." Ellerini tutarak tamamen ona döndüğümde ve gözlerinin içine baktığımda bakışlarını kaçırışına şahit olmuştum. Hemen ardından ise avuçlarımın arasındaki elleri kayıp gitmişti.
"Bu konuyu bir daha açma Jungkook." diyerek kestirip attıktan sonra önündeki fincana döndü. İster istemez içimde bir burukluk oluşmuştu.
Çenemi omzuna yasladım ve kollarımı bedenine sardım. Ardından sakin bir şekilde "Peki." diye mırıldandım. "Umarım sen de ailenin değerini kaybettikten sonra anlamazsın."
ஜ•ஜ
Yoğun bir yazılı haftası beni bekliyor. Buraya girmek için çok fırsat bulamayabilirim. Nasılsınız bakayım? Hayat nasıl gidiyor?
Ben hâlâ ilginç bir efsane uydurma çabasındayım. Bulabilirsem deniz erkekli bir VKook hikayesi paylaşacağım. Uzun bir zaman sonra olur ama zaten yayınlasam bile bölüm paylaşmak için bu kitabın bitmesini bekleyeceğim.
Bölümü kontrol edemedim çok. Beynim yanıyor bir süre sonra. Yanlışlar ve mantık hataları olması olası.
Am I Wrong ve Geride Kalanlar için de bölüm yazmak istiyorum ama tıkanmış durumdayım. Üzgünüm, cinlerim gelene kadar onlar da bekleyecekler.
Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın~
-Bunny 🐰
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro