Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ஜBölüm 3ஜ

Tesadüf.

Tesadüf diye bir şey var mıydı gerçekten?

Bence acı gerçeklerden birinin de, tesadüf kelimesinin yalan olmasıydı. Tanrı her şeyi önceden biliyordu. Tüm yaşanacakları, geleceği, geçmişi, şimdiyi... O düzeni kurmuştu, biz de birer piyon misali hayat tiyatromuzdaki rolümüzü canlandırıyorduk.

"Hey, Taehyung diyorum, evde mi?" Aldığım titrek nefeslerimle bakışlarımı tekrar kapıdaki adamın yüzüne çıkardım. Bacaklarım titriyor, yer çekimine karşı dayanıklılığım azalıyordu sanki.

"Bana far görmüş tavşan gibi bakmayı kes ve soruma cevap ver!" Zorlukla yutkunarak açmaya çalıştım boğazımda oluşan yumruyu ama nafileydi. Nefes bile almayı unutmak üzereydim. Ne işi vardı onun burada? Neden Taehyung'u soruyordu? Yoksa...

"Jungkook, ne oluyor orada?" Taehyung telaş dolu sesiyle yanımıza doğru gelirken, bir saniye olsun bakışlarımı çekemediğim gözlerine öylece bakmaya devam ettim.

"Oh, Jimin-ah. Hoşgeldin. İçeri geçsene." Bana sert ve yan bir bakış atarak içeri geçmek için hareketlendiği an, ne kadar istemesem de kenara çekilip yol vermek zorunda kalmıştım. Fakat bir kere bozulan göz temasını tekrar kurmaya çekinerek, boş bakışlarla kapıda dikiliyordum öylece. Olayları algılayamıyordum. Her şey üst üste gelmiş de beni altında eziyormuş gibi hissediyordum. Gerçek anlamda şoka girdiğimi ise, Taehyung beni omuzlarımdan tutup sallayarak kendime getirmeseydi fark edemeyecektim büyük bir ihtimalle.

"...kendine gel Jungkook!" Başımı yavaşça ona çevirdim ve titreyen sesime engel olmaya çalışarak "Onu tanıyor musun," diye sordum. Tanıdığı, hatta samimi olduğu ortadaydı. Sormam bile saçmaydı fakat aksini duymaya ihtiyacım vardı.

"Evet, Jimin yakın bir arkadaşım. Ama senin ne... Siktir! Jungkook, yoksa..." Gözlerim bunu bekliyormuş dolarken zar zor aldığım nefeslerimin arasında tutmaya çalıştığım hıçkırıklarımla ağlamaya başladım. O an ciğerim sökülüyormuş gibi hissediyordum. Taehyung beni anında girişteki pufa oturtarak mutfağa koşmuş, kısa sürenin ardından elinde bir bardak suyla geri dönmüştü...

Her şeye bu kadar tepki vermekten nefret ediyordum fakat en büyük travmam buydu benim. Kapanmayan bir yara gibiydi. Titreyen ellerimle aldığım bardaktaki sudan birkaç yudum, zar zor mideme gönderdikten sonra bardağı tekrar Taehyung'a uzatıp sakinleşmeye çalışmıştım küçük nefes egzersizleriyle.

"Bak, sakin ol. Tamam mı? Jungkook, beni dinle. En kısa zamanda buradan gitmesini sağlayacağım. Nefesini tutma salak çocuk! Odana git ve ben onu gönderene kadar çıkma!" Tuttuğumu bile yeni fark ettiğim nefesimi, Taehyung'un dediği gibi sakin olmaya çalışarak bıraktım ve ayaklanarak, hızla odama gittim. Kapıyı arkamdan kapatır kapatmaz olduğum gibi yere çökmüştüm. Başımı arkamdaki kapıya yaslayıp derin bir nefes çektim ciğerlerime. Sanki duvarlar üzerime üzerime geliyormuş gibi hissediyordum. Başım dönüyor, iç dünyam büyük bir zelzeleyle çöküyordu. Bedenimin her şeye bu kadar tepki vermesi, özellikle de son zamanlarda hiç normal değildi.

Elimle etrafta tutacak bir şey aradım ve bulduğum ilk çıkıntı olan kapının koluna tutunarak doğruldum parke zeminden. Dönen başımla, zar zor duvarlardan destek alarak yatağımın yanına ilerledim ve komidinin üzerindeki ağrı kesici tabletinden bir tane hap çıkartıp ağzıma attım. Suya ihtiyaç bile duymadan olduğu gibi yutmuştum hapı. Onu en son markette görmemin üzerine başlayan baş ağrılarımın tek çözümü olmuştu ilaçlar. Bu yüzden daima baş ucumda bulunduruyordum. Tabi baş ağrılarımın yanındaki karın ağrılarımı da unutmamak gerek. Nedensiz bir şekilde karnıma giren şiddetli kramplarla, Taehyung'un zorla hava almam için beni çıkardığı ve gezdirdiği sokaklarda bile iki büklüm oluyordum bazen. Taehyung ise bunun, sağlıksız beslenmem ve iyice formdan düşmemden kaynaklandığını söylüyordu...

Midemdeki çalkalanma artarken rahatsız bir şekilde yüzümü ekşittim. Artık rahatsızlıklarıma yetişemiyordum. Ölüp kurtulmak istiyordum...

Yatağımdan kalkarak odamdaki lavaboya doğru yöneldim. Ama daha birkaç adım atar atmaz kendimi önce dizlerimin üzerinde, ardından boylu boyunca yerde uzanır pozisyonda bulmuştum...

ஜ•ஜ

Dua ediyordum. Şu an orada bir yerde hissettiğim benliğimle dua ediyordum tanrıya. O geceden sonra ölüme bu kadar yaklaştığımı ikinci hissedişimdi. Bu defa gerçekten ölmeyi diliyordum aksi taktirde canıma kendim kıyacaktım sanki. Daha fazla içinde boğulduğum pişmanlıkla, yürüyen bir ceset gibi davranamayacaktım.

"Uyanıyor..." Zihnimi yavaştan dolduran, gerçeklikten kopma ses ağlama isteğimi tetiklese de hareket ettiremediğim bedenim, fiziksel isteğime karşılık veremiyordu ne yazık ki...

Gözlerim yavaştan aralanırken, görüş açıma beyaz ve yüksek bir tavan, ardından Taehyung girmişti. Fazlasıyla bulanık olan görüntüden bile ayırt ettiğim yüzü yavaşça netleşirken nefes almaya devam ettiğimi hissetmek daha çok canımı yakıyordu.

"Oh, Tanrım... Jungkook, iyi misin? Bir şeyin yok ya?" Telaşlı ses tınısı kulaklarıma ulaştığı anda bakışlarımı tamamen ona çevirdim ve ne anlam veremediğim olaylar silsilesini sorgular gibi baktım gözlerine. En son hatırladığım şey odama girdiğim ve ağrı kesicimi içtiğim andı. Sonrası ise adeta dünya üzerinden silinir gibi silinmişti zihnimden...

"Bana... Ne oldu," diye sordum kırık sesime rağmen. Taehyung'un yüzü sorumla açık bir şekilde düşerken tedirgin bir biçimde başka tarafa döndü...

Onun bakışlarını takip ederek diğer tarafımda bekleyen doktoru fark ettim ve merak içinde, gergin surat ifadesiyle bir bana, bir Taehyung'a bakan doktora dikkat kesildim. Bir şeyler olduğu belliydi. Söylemeye çalışırken kıvranıyordu resmen.

"Bay Jeon, öncelikle geçmiş olsun demek isterdim ama sizin durumunuza da ne demeliyim emin değilim. Yani demek istediğim..." Bir lafı yarım saatte anlatamayan doktora kaşlarımı çatarak ve sabırsızca "Ne," diye sesimi yükselttim.

"Neyim var, söylesene!"

"Siz hamilesiniz." Tek bir cümle. İki kelimeden oluşan tek bir cümleyle feleğim şaşmış, benliğimi sorgulamıştım. Dilim tutulurken içimden bunun bir şaka olduğuna inandırmaya çalışıyordum kendimi. Şaka olmalıydı. Böyle bir şey mümkün değildi. Ben bir erkektim, hamile falan kalamazdım...

"Moralim bozuk diye şaka yapıyorsanız baştan uyarayım, komik değil. Canımı sıkmaktan ve sinirimi bozmaktan başka bir işe de yaramıyor," dedim öfkeli bir sesle. Bir yandan da onay bekler gibi, çatık kaşlarımın altından bir doktora, bir Taehyung'a bakıyordum. İkisinin ise yüzünde mimik dahi oynamıyordu...

"Tehşisi koymadan önce ben de çok sorguladım Bay Jeon ama bu doğru. Sizin iki gün baygın olduğunuz zaman diliminde tüm meslektaşlarımla birlikte bu konuyu araştırdık. Ve sizin geçmişinizle alakalı birkaç bilgi edindik..." Birden sessizliğe bürünen doktorun devam etmesi için baskıcı bir tavırla gözlerinin içine odaklandım ama o lanet çenesini kapattıktan sonra Taehyung'a dönerek başka bir kelime söylememişti.

"Jungkook, ben tüm olayı dinledim ve emin ol bu doğru. Biraz daha kendine geldiğin zaman ayrıntılı bir şekilde konuşuruz bu olayı. Ama şimdi sağlığın için dinlenmen gerek. En azından onu aldırana kadar."

Ben zaten her defasında delirmenin eşiğinden dönerken, hayat neden tekrar tekrar geliyordu üzerime?

ஜ•ஜ

Kendimi bile şaşırtarak bölüm attım...

Daha fazla uzatmak istemediğim için hemen girmeye çalıştım konuya.

Ama bu bölümün ardından şekillenmeye başladı aklımda bir şeyler. 🖤

Olayları yine doğaçlama gitmeye devam edeceğim sanırım ama tamamen kurgusuz da sayılmam. Bir dahaki bölüm ise ne zaman gelir bilmiyorum. Kendimi kötü hissettiğim zaman yazabiliyorum bu kitabı.

Umarım severek okuyor ve devamını merak ediyorsunuzdur...

Kontrol de etmedim, yanlışlarım varsa affola.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro