Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ஜBölüm 26ஜ

"Neden o gece beni öylece bırakıp gittin," diye sordum, çok şiddetli ağladığım için dudaklarımın arasından kaçan hıçkırıklar eşliğinde.

Kızardığına emin olduğum gözlerime şokla bakmaya devam ederken bir şeyler söylemek için ağzını araladı fakat tek kelime edememişti. İçimden anlamamış olması için dua ediyordum. Şu an olmazdı. Daha hiçbir şey yerine oturmadan olmazdı. Daha beni sevdiğini onun ağzından duymadan ve beni bırakmayacağından emin olmadan öğrenmesini istemiyordum. Bu yüzden korkuyordum ve yüreğime büyük bir ağırlık çökmüştü.

"Jungkook..." Bir şeyler söyleyecek gibi oldu fakat tamamen odağını dağıtmak için "Ben o geceden sonra her gün kendimi suçladım," dedim. "Sürekli, sürekli kendimi suçladım. Ölmeyi diledim."

"Jungk-"

"Eğer sen o gece beni öylece bırakıp gitmeseydin..." diyerek sözünü kestim ve iç çektim. "... ben bu kadar pişman olmayacaktım Jimin. Ben kendimden ölesiye nefret etmeyecektim. Bu kadar kötü, bu kadar ezik hissetmeyecektim. Tamam, kabul. Önceden de çok güçlü biri değildim. Hep ezik olmuştum. Ama en azından çekip gitmeden kulağıma gitmen gerektiğini fısıldasaydın, ben o gece üzerime doğru gelen arabanın altında kalmak için öylece yolun ortasında oturmazdım." Ağlamamam için yüzümü boynuna bastırdığında ve tekrar bana sıkı sıkı sarıldığında titrek bir nefes daha çektim ciğerlerime. Mentollü kokusu ilk defa beni sakinleştirmek yerine boğazımı yakıyordu sanki.

Fakat bu kadar sahipli sarılışına rağmen ellerimi göğsüne çıkartıp onu kendinden iterek uzaklaştırdım. "Dokunma bana."

Ardından yataktan kalktım ve son kez afallamış şekilde öylece bana bakmaya devam eden bedene döndüm. "Sen dokunduğun zaman artık daha kötü hissediyorum."

Bir açıklama bile yapamayıp, sadece sarılarak kendini affettirmeye çalışıyordu. Benim istediğim bu değildi. Bu kadar aşağılık bir insan değildim.

"Jungkook, bekle." Benim çıkmamam için anında ayağa kalkıp kapının önüne geçerken sadece gözlerimle takip ettim onu. Bakışlarım soğuk ve duygusuz bir ifadeye bürünmüştü. Sanki az önce onun göğsünde ağlayan ben değildim.

"Neyi bekleyeyim Jimin? Hadi ben o gece sarhoştum, kafam yerinde değildi, ne dediğimi ve ne yaptığımı bilmiyordum... Ama sen? Bir sevgilin olduğunu bile bile bana karşı çıkmadın. Gitmek için işler o noktaya gelene kadar bekledin. Ve bunu sürekli yapmaya devam ediyorsun. Geçen gece de ben durdurmasam yine aynı şey olacaktı. Bugün bir sevgilin olduğunu bile bile yine dudaklarını yüzümün her noktasında gezdirdin. Hem de bunu, kim olduğumu bilerek yaptın. Cinsel yönelimimi bilerek. Benimle ne yaşadığını hatırlayarak. Sence Yoongi tüm bu olanları bilse iyi karşılar mı? Sevgilisi gay bir erkekle, aynı yatakta, sarmaş dolaş, öpüyor ve sayılıyor... Niyetin ne olursa olsun. İster yardım etmek, ister beni sakinleştirmek, ister iyiliğimi düşünmek. Eğer sevdiğim adam, sevgilim, böyle bir şey yapsaydı ben kendimi çok kötü hissederdim. Anlayamıyorum, o geceden sonra nasıl hâlâ Yoongi'nin yüzüne hiçbir şey olmamış gibi baktığını, anlamıyorum... Hiç mi yüreğin sızlamıyor? Hiç mi aklına gelmiyor? Hiç mi kaçırmıyorsun bakışlarını...? Ama haberi yok değil mi? Aldatılmak kolay değil Jimin. Ve inan, bu aldatma oyununa farkında olmadan dahil olmak da çok acı. Şimdi daha fazla uzatma ve gitmeme izin ver. Bazı yükler artık taşıyabileceğimden daha ağır olmaya başladı."

Tüm içimdekileri dökmüştüm işte. Tüm biriktirdiklerimi, söylemek isteyip de sustuklarımı; canını yakmayı umursamadan, canımın yanmasını umursamadan söylemiştim bir bir. Herkesin patlama noktası vardı. Ben o noktayı çoktan aşıp içimdekileri göz yaşı olarak döküyordum. Söyleyemediklerim için ağlıyordum hep. Ama artık yüreğimden öyle bir yük kalkmıştı ki, sanki yapayalnız kaldığı için üşüyerek birden buz kesmişti. Bu yüzdendi karşımdaki kişinin kim olduğunu bile bile acımasızca sarfettiğim sözler. Bu yüzdendi o kollarını kendi bedenine dolamış, sessizce göz yaşı dökmeye başlamışken umursamazca yanından çıkıp hızla kendimi odama atmam.

Ağlama sırası ondaydı. O da belki benim gibi içinde biriktirdiklerine ağlayacaktı, belki de yaptıklarının pişmanlığına. Bense artık bu noktadan sonra kendi başımın çaresine bakacaktım. Çünkü o odada söylediklerimin hepsinde haklıydım. Ne olursa olsun, Yoongi de bunları haketmiyordu. Evet, Jimin beni sevsin istemiştim. Gözü benden başkasını görmesin.

Ama kendimi kısa bir süreliğine Yoongi'nin yerine koyduğumda, sevgilisini ayartan bir sürtükten başka bir şeye benzemiyordum. Bu nedenle artık aralarından çekilmem gerekiyordu. Tek başıma yapabileceğim konusunda özgüvenim artmıştı. Artık o gücü benliğimde hissedebiliyordum. Çünkü kaçtığım gerçeklerimle yüzleşmiştim. Korkularımla, söyleyemediklerimle yüzleşmiştim. Artık içimde tuttuğum ve boynumu eğmeme neden olacak hiçbir ağırlık yoktu. Tek üzüldüğüm şey, Taehyung'tan hiçbir şey öğrenememiş olmamdı. Ben onun gibi kendimden önce asla başkalarını düşünmezdim. Bencildim. Yoongi ile Jimin'in arasından çekilmemin tek nedeni bile Yoongi'yi düşünmem değildi. Kendimi o sürtük konumuna layık görmüyordum...

Buraya gelirken getirmiş olduğum tüm eşyalarımı, kıyafetlerimi toplayıp rastgele bavuluma tekrar tıkarken yüzümde mimik dahi oynamıyordu. Bir dolap, bir yatağın üzerindeki bavul arasında cirit atarken bile "Olmuyor," dedim soğuk sesimle. "Sana verdiğim sözü tutamıyorum. Özür dilerim. Ama mutlu olabilmen için elimden geleni yapacağım."

Ben mutlu olmamamıştım belki. Ama ikinci kez kül olup tekrar doğduğumda özgürlüğüme ve kanatlarıma bu kez kavuştuğumu hissetmiştim. Kendi acılarımı, kendi sorunlarımı, kendi geçmişimi unutarak onun için güzel bir hayat kurabilirdim. Ya da o doğduktan sonra benim gibi hayata zor tutunan bir kadın bulur ve evlenirdim. Böylece bir annem yok da diyemezdi. Huzurlu bir hayatımız olurdu. Annem ve babam beni nasıl bir tiyatronun içinde büyüttüyse, aynı oyunu bu defa ben de kendi çocuğum için sergilerdim...

Dolan bavulun fermuarı sıkıştığından çekilmemekte ısrar ederken öfkemi fermuardan çıkarmak ister gibi sert bir şekilde çekiştirdim fakat uyguladığım güç bir işe yaramıyordu ve bu beni daha çok öfkelendiriyordu.

"Lanet olsun," dedim ve bavula güçlü bir yumruk attım. Ardından ellerimi saçlarıma geçirip kendimi yavaşça yatağa bıraktım.

Bu kadar sinirle hareket etmem bana zarar verecekti. Bu yüzden biraz sakinleşmem ve kafamı dağıtmam gerekiyordu.

"Sadece üç buçuk ay daha dayanmam gerek. Kendi kendime bunu başarabilirim. Üç buçuk ay sonra her şey daha kolay olacak..." Kendimi sakinleştirmek için kurduğum cümlelerin arasından bir şeylerin kırılma sesi ulaşmıştı kulaklarıma. Fakat merak dahi etmeden öylece bekledim. Önce beni yıkmış, harabeye çevirmişti. Şimdi de evi yıkıyordu. Fakat bir kez olsun dönüp kendine bakamıyordu. Çevresine verdiği zararın farkında değildi.

"Aç gözlerini Jimin," dedim sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla.

"Aç gözlerini ve ne yaptığını gör artık. Ne kadar körsün. Hiçbir şeyin farkına varamıyorsun. Bunca yıkık harabe içinde senin sayende bir çiçek açıyor. Ya git ve onu rahat bırak. Oluşturduğun yıkımlarla canını yakma. Zarar verme rengarenk taç yapraklarına. Ya da sadece gel ve o çiçeği koru. Koparmadan, canını yakmadan, ait olduğu topraktan ayırmadan... İşte bu yüzden nefret ederim çiçeklerin koparılmasından. Her çiçek, bir insan. Kimse hak etmiyor ailesinden ve toprağından koparılıp uzaklaştırılmayı. Çiçekler bile..."

ஜ•ஜ

Uzun süre öylece bekledim. Sesler kesilene kadar, ruh halim dinginleşene kadar bekledim. Artık gitmem gerektiğine karar verdiğimde ise kalktım ve toparladığım bavulumu aldım.

Tekerlerinden sürüyerek arkamdan çektiğim bavul, bana bu eve ilk gelişimi hatırlatmıştı. Ne kadar da küçükmüşüm, diye geçirdim aklımdan. Oysa sadece birkaç hafta olmuştu. Ama dönüp baktığımda, bu eve girenin bir çocuk olduğunu görüyordum. Çocuksu hevesleri vardı, çocuksu düşünceleri, çocuksu planları. Hiç büyütmediği bir çocuk vardı ruhunda. Ama o büyütmese de başkaları büyütmüştü. Olgunlaşmıştı hayata ayak uydurmaya çalışırken, acılarıyla. Bazen düşünüyordum da, zaman ne çabuk geçiyordu. Biraz gözlerini kapatıp düşünsen, sadece birkaç ay önceki davranışlarını, hâl ve hareketlerini saçma bulabiliyordun. Ya da büyüdüğünü farkedebiliyordun. Vay be, ben ne ara bu yaşa gelmişim; diyebiliyordun...

Odanın kapısını bu düşüncelerimin arasında kaybolurken araladığımda, görüş açıma yerde oturmuş, sırtını hemen kapının yanındaki duvara yaslanmış beden girmişti. Beklerken uyuyakaldığı için başı yana düşmüştü. Ve yine günahsız bir melek gibi masum görünüyordu. Elimdeki bavulu bırakıp, hemen yanında diz çöktüm ve uyuyan yüzüne baktım. Tıpkı benim gibi çok ağladığından nefeslerinin arasında sessiz sessiz hıçkırmaya devam ediyordu. Yaklaşınca, arada kesilen soluğundan anlayabilmiştim bunu. Dokunmadan, öylece uzaktan izledim yüzünü. Her bir santimini...

Onu en son, böyle masum hatırlamak istiyordum. Sadece birkaç blok uzaktaki apartmana gideceğim için değildi bunlar. Artık gerçek anlamda uzaklaşmanın vakti gelmişti. Belki farklı bir ilçe, belki farklı bir şehir. Ama daha fazla burada kalamazdım.

İçimdeki son masumlukla, dokunmadan onu izlediğim saniyelerin ardından tekrar kalktım diz çöktüğüm yerden. Ardından bıraktığım bavulu kavrayarak sessizce yanından geçtim. Ya da çalıştım.

Birden bileğimi tutan el, adımlarımı kesmeme neden olmuştu. Bakışlarımı yavaşça ona doğru çevirdim ve yalvarır gibi bana bakan gözlerini süzdüm. Ağlamaktan şişen gözleri daha da küçülmüştü.

"Gitme," dedi zar zor çıkan sesiyle. "Lütfen..."

Bileğimi tutan elini yavaşça kavradım ve beni bırakmasını sağladım. Ardından son sözlerimi sarfettim onun için; "Elveda Jimin. Minji'ye ve Yoongi'ye iyi bak." Kelimeler bir bir ağzına tıkılırken dudaklarını birbirine bastırmak zorunda kalmıştı. Konuşacak hiçbir şey yoktu artık. Bitmişti işte her şey. Ben yanından geçip, o evin kapısından çıktığım an bitmişti...

ஜ•ஜ

Ben tam bölümü yazarken Kook canlı yayın açtı ve dikkatim dağıldı, iyi mi?

Allah'ım, bu evrenin bana dolaylı yoldan gönderdiği "O elindeki telefonu yavaşça yere bırak evlat," mesajı mı?

Neyse, 3 gün bölüm atmayıp sizi meraktan kudurtacaktım ama kıyamadım. Ben ve lanet ponçik kalbim işte.

İstediğinizin olmadığını biliyorum. Benim istediğim oldu xjgljdlvmdlcld

Aklımda Jimin'in öğrenmesi için daha güzel yerler var, bana kızmayın. Hem çok uzak da değil. Ya sonraki bölüm, ya ondan sonraki. Daha fazla sizi çatlatmayacağım, biliyorum bekle bekle sabır taşına döndünüz ama daha çözülmemiş bir sürü gizemimiz var. Kook bir yandan da yavaş yavaş bunları çözmeli. Ki hâlâ düğüm kısmındayız. Kaos yaklaşıyor...

Sizce bir sonraki bölümde neler olacak? Teorileri alalım...

Benim şimdi biraz işim var, ama biter bitmez sizler için burada olacağımdan emin olabilirsiniz. Kurudruğunuzu kaçırmak istemiyorum ☻

Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın~

-Bunny🐰

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro