Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ஜBölüm 20ஜ

Ani bir hisle gözlerimi açtığımda ve yatağımda yattığımdan emin olduğumda istemsiz olarak tuttuğum nefesimi bıraktım ve uzandığım yerden doğrulup etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Fakat izlendiğimi düşünerek uyandığımdan neredeyse emindim.

Ya da değil miydim?

Şu an ne olduğunu bile hatırlamadığım rüyanın etkisinden dolayı uyandığımı fark ettiğimde gözlerimi ovuşturdum ve tekrar uyumak için gözlerimi kapattım. Uykum tamamen açılmadan uyumak istiyordum. Fakat ağzım birden sulanmaya başladığında ve tanıdık bir tadın eksikliği hissedildiğinde gözlerim olduğu gibi geri açılmıştı.

Hızla yatağımdan kalkıp odadan çıktım ve gecenin yarısı olduğunun bilinciyle sessiz adımlar eşliğinde mutfağa gittim. Ardından bir bardak su içip kendimi kandırmaya çalıştım.

Evet, bu mevsimde mandalinayi nereden bulabilirdim ki?

İçtiğim suyun işe yaramayacağını fark ettiğimde bir umut dolabı açtım ve bir süre bakındım. Fakat meyve sepeti, yaz meyveleriyle doluydu. Karpuz bile vardı.

Neden karpuz aşermediysem...

Hayal kırıklığıyla tekrar yatağıma döndüm ve uyuyup unutmaya çalıştım. Eninde sonunda bu damak kaşındıran his gidecekti. Ama şöyle ekşi ekşi mandalina olsa da fena olmazdı...

Yatakta dönerek her bir santimini turlamıştım fakat bir türlü uyku tutmuyordu. Ki tutsa bile rüyamda mandalina görmekten korkuyordum. Bu nedenle daha fazla çabalamayıp kalktım ve dolabımdan, pijamadan daha uygun kıyafetler çıkartıp hızla giyindim. Ardından telefonumla cüzdanımı cebime atıp odamdan çıktım.

Gece yarısı olduğu gerçeği tekrar aklıma dolarken bu saatte açık manav bulup bulamayacağımı düşünüyordum. En iyisi Jimin'e sormaktı. Umarım bana bunun yüzünden onu uyandırdığım için çok kızmazdı...

Odasının önüne geldiğimde zaten açık olan kapıdan içeri girdim ve yatakta yattığı tarafın yanına çöktüm. Ardından masum masum uyuyan suratına baktım. Ben bu muhteşemliği nasıl uyandırabilirdim ki?

Aslında düşündüm de, şu an içinde bulunduğum durum daha acildi.

"Jimin, hey Jimin..." Seslenmem ve kolundan dürtmem işe yaramıyordu. Bu gün çok yorulmuş olsa gerek, ağır bir uykuya dalmıştı...

Birden onu dürten elimi kavradığında ve iki avucunun arasına hapsettiğinde afallamıştım. Elimi tutarken devam ettiği huzurlu uykusunu bölmek, artık az öncekine göre daha zor olacaktı.

"Şey, Jimin," diye şansımı denedim bir kez daha. Ve başarılı oldum da sayılır. Uykusunun arasında "hm," gibi bir şeyler geveleyip söylememi istemişti kendince.

"Bu saatte mandalina alabileceğim açık bir yer nerede bulurum?" Gözlerini hafifçe araladı. Ardından boğuk bir sesle "Bu caddenin üstünde yedi yirmi dört açık bir market var," diye kısaca beni yanıtladı ve derince esneyip uykusuna geri döndü. Bu haline gülümsedim ve "Teşekkürler," dedim. Ardından diğer elimle onun ellerinin arasında mahsur kalan elimi kurtarıp ayaklandım.

Tam odadan çıkacağım esnada Jimin yattığı yerden doğruldu ve şaşkınlıkla bana baktı. "Dur bir dakika. Ne mandalinası?"

Verecek bir cevap bulmak için uğraşırken aklıma gelen fikirle elimi gözüme götürdüm. "Şey, sanırım bir yerde mandalina gördüm ve canım çekti. Gözüme bir şeyler batıyor gibi hissediyorum. Annem küçükken bir tane yemezsen gözün umar diyordu. Bu yüzden bir tane yemem gerek..." Saçmalamaya başladığımı farkettiğim an konuşmayı kestim ve geri geri yürüyüp daha fazla sorgulanmadan odadan çıkmaya çalıştım. Fakat kapının pervazına çarpınca bu çabam da boşa gitmişti.

"Hemen mi yemek zorundasın? Sabahı beklesen?"

"Olmaz," diye karşı çıktım hemen. "Gözüm yüzünden uyuyamıyorum. Ama sen uyumaya devam edebilirsin. İyi geceler," dedim ve çıkmaya çalışırken bir kez daha aynı pervaza çarptım.

"Aish! Bu kapıyı buraya kim koydu?" Kendi kendime sızlanmalarımı duyan Jimin yatağından kalkarken "Binanın mimarı orada olması gerektiğine karar vermiş," diye öylesine sorduğum soruya cevap verdi. "Daha yürüyemiyorsun bile. Şimdi bu saatte, tek gözle markete gidene kadar araba falan çarpar. Ben alır, gelirim. Sen otur."

Söylediği şey öylece kalakalmama neden olurken "Sen ciddi misin," diye atıldım. "Sırf bana mandalina almak için uykundan mı kalkacaksın."

"Senin için değil. Başına bir şey gelirse bana kalır diye." İşaret parmağını kaldırıp yaptığı uyarıyı sanki yemiş gibi davranarak başımı salladım ve "Peki o zaman," diye cevap verdim. "Ben salona gideyim de başına bir iş açmayayım."

"İyi olur."

ஜ•ஜ

Jimin gideli birkaç saat olduktan sonra ne kadar endişelensem ve gözlerimi açık tutmak için dirensem de bedenim bana ihanet etmiş, kendisini uykunun kollarına bırakmıştı. Ve güneş çoktan gökyüzünde yer edinmişken kolumdan dürtüldüğümü hissetmiştim.

Yavaş yavaş uyanarak görüş açıma giren yüze baktım birkaç saniye. Bulanık görüntü saniyeler içinde netleşirken, karşımdaki kişinin Jimin olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Ne ara uzandığımı farketmediğim kanepeden doğruldum.

"Mandalinanı aldım," dedi ve elindeki poşeti önümde sallayarak gözüme soktu.

"Neden bu kadar geciktin? Çok endişelendim." Uyku sersemliğimle söylediğim şeyi yeni idrak edince gözlerimi büyüttüm ve "Yani mandalinalar için," diye atıldım hızla. Ardından elindeki poşeti kaptım.

Kaşları çatılırken "Tüm gece senin şu aptal mandalinalarını aradım. En azından bir teşekkür edebilirdin," diyerek çıkıştı öfkeyle. Toparlamaya çalışırken daha çok batırdığım açıktı.

"Teşekkür ederim, gerçekten..." Bu kadar basit bir teşekkürle memnun olmadığı bakışlarından anlaşılıyordu. Fakat ne demem gerektiğini bilmiyordum. Sonuç olarak gitmek isteyen de oydu. Gitmesi için onu ben zorlamamıştım...

"Bu mevsimde mandalina bulabilmek için açık tüm market ve manavları gezdim. Sabah oldu ve ancak geliyorum." Fakat ne olursa olsun ona karşı mahçup hissediyordum işte...

Daha fazla ne yapabileceğimi düşünürken oturduğum yerden kalktım ve sıkıca boynuna sarıldım. "Teşekkür ederim Jimin. Benim için o kadar zahmete girdin..." Bebeğimiz için, diyemedim. Belki diyebilseydim her şey daha farklı olurdu. Ya kötü anlamda, ya da iyi.

Birkaç saniye öyle durduktan sonra onun da kollarını belime sardığını farkettiğimde tüm bedenimi bir heyecan duygusu sarmalamıştı yine. Ne olursa olsun, en küçük temasta duvarlarım yıkılıyordu. Her yönden güçsüzdüm. Fakat o bana sarıldığında hissettiğim eşsiz duyguyu da hiçbir şeye değişmezdim...

Anlamsızca uzayan sarılışımız esnasında karnımda hissettiğim küçük bir hareketlenmeyle korkarak geri çekilip, omuzlarından iterek kendimden uzaklaştırdım onu. Gözlerim kocaman olmuştu. Korkudan ellerimin titrediğine emindim. Şoka girmiş gibi hızla nefes alıp verirken Jimin "Ne oluyor Jungkook," diye atıldı. "Bir sorun mu var?"

Yüzümdeki ifade birden gülümsemeye dönüşürken "Hissettim," diye sayıkladım kendi kendime. Ardından hâlâ anlam veremeyen bakışlarıyla beni izleyen Jimin'in omuzlarından tutup sarstım. "Hissettim Jimin, hissettim!"

Gerçek anlamda şoka girmiştim. Yoksa bu kadar saçmalamamın başka bir açıklaması olamazdı.

"Neyi hissediyorsun Jungkook, anlamıyorum!" Gerçek dışı bir duyguydu. Belki de varlığının en büyük kanıtlarından biri. Küçük bir olay nasıl hem güven hem huzur verebilirdi ki?

"Boş ver," diye atıldım. Ardından kanepedeki mandalina dolu poşeti de alıp hızla odama koştum.

Geç bile kalmıştım belki ama ilk defa bu kadar net hissediyordum hareket ettiğini. Bu nedenle heyecandan yerimde duramıyordum.

Kapıyı kapatıp yatağıma oturduktan sonra bakışlarımı karnıma indirdim ve "Hadi," dedim heyecanla. "Hadi bir kez daha hareket et."

Parmak uçlarımla karnımdaki şişkinliğe ufak masajlar yaparken daha net hissedebilmek adına nefesimi tutmuştum resmen. Ve beni kırmayıp bir kez daha hareket ettiğinde sevinçten ağlamak istemiştim. Bu tıpkı karnında balık geziniyormuş gibi bir duyguydu. Rahatlatıcı bir histi.

Ama hareketinden bile narinliği anlaşılan bir bebeğin canını yakma korkusu da beraberinde geliyordu...

ஜ•ஜ

Normalde bölüm yarın gelecekti ama helalim benden bölüm istedi ve ben de ona söz verdim.

FULL_CLing she is my wife...

Yan gözle bakanı kör ederim.

Neyse... Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Diğer bölüm yavaş yavaş işleri hararetlendireyim mi (Ki bu Kook'un üzülmesi demek) Yoksa birkaç tane daha böyle soft bölüm gelsin mi?

Bu arada,

20. Bölüm *-*

Duygulandım bir saniye...

Bu kitap bu kadar hızlı büyümemeli.

Ve geçen bölüm oy vermeyin dedim diye oy verenler de gözümden kaçmadı...

Neyse, yine de seviyorum sizi. Diğer bölüme kadar kendinize iyi bakım~

-Bunny🐰

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro