ஜBölüm 16ஜ
Minji, beraber uzandığımız hamakta bir süre sallandıktan sonra kucağımda uyuyakalınca geri dönmeye karar vermiştik. Yoongi ve Minji veda edip ayrılmış, biz de Jimin'le eve gelmiştik.
Eve döndüğümüzde televizyonun başına geçtim. Jimin ise halletmesi gereken işlerinin olduğunu söyleyerek odasına çekilmiş, bu nedenle ev uzun süre sessizliğe bürünmüştü.
Biraz televizyon izleyerek vakit geçirdikten sonra, sancılanmaya başlayan karnım yüzünden huzurum kaçtı birden. Başta geçeceğini düşündüğüm küçük sancı, dakikalar geçtikçe artıyordu. Bu gün o ağır sepeti taşımayacaktım işte. Sonra acısı böyle çıkıyordu...
Önümdeki programla gittikçe alakam azalırken uzandığım koltukta cenin pozisyonu almış, arada bir kıvranıyordum. Bir yandan da kendimi psikolojik olarak sancılanmadığıma inandırmaya çalışıyordum.
Artık yüzümü gömdüğüm koltuk kırlentini ısırmaya başladığımda birden duyduğum sesle irkilmiştim. "Bir yerin mi ağrıyor?" Yalan söyleyemeyeceğim. Bana bir şey olduğunda böyle endişelenmesi aşırı hoşuma gidiyordu.
"Öyle de denebilir," dedim yüzümü yastığa gömdüğüm için boğuk çıkan sesimle.
"Jungkook, hiç iyi görünmüyorsun?"
"Bunu anlamak için üstün bir çaba sarfetmen gerekti mi Park Jimin," diye sordum. Birden ne için trip attığımı bilmiyordum ama gittikçe dengem bozulmaya başlamıştı. Sanırım hormonlarım tavan yapıyordu.
"Ne, anlamadım." Başımı biraz yana çevirerek ona döndüm ve afalladığı belli olan surat ifadesine baktım. Ardından "Yardımcı olmak ister misin," diye sordum durgun bir şekilde.
"Yani, ne yapabilirim?"
"Buraya gel," dedim ve uzandığım yerde oturur pozisyona geçtim. O da söylediğimi yaparak yanıma gelmişti.
Elimle işaret ettiğim yere, yani hemen yanıma oturduktan sonra bir emir daha verdim. "Sarıl bana."
"Ne? Ne için?" Açıklama isteği duyarak "Karnım ağrıyor ve her karnım ağrıdığında Taehyung bana sarılıp karnımı ovardı," dedim. "Şimdi sarıl bana."
Daha önce böyle davrandığımı görmediği için ne diyeceğini şaşırmıştı. Bu nedenle sustu ve dediğim gibi bana sarıldı.
Ben başımı onun boynuna gömüp kollarımı da omzuna dolarken tek kolunu sırtıma sarmış, diğer elini de tıpkı söylediğim gibi karnıma yerleştirerek ovmaya başlamıştı.
Başta elini değdirdiği için kasılan karnımı serbest bırakarak dokunuşlarını hissetmeye çalıştım. Sanki sihirli elleriyle sancıyı alıp götürüyordu benden. Bu terapi normalde Taehyung'la saatlerimi ve gözyaşlarımı alıyordu. Fakat konu Jimin olunca, heyecandan sancıyı unutuyordum...
"Yapabiliyor muyum?" Kulağıma doğru fısıldadığı kelimelerle vücudum titrerken "hmm," diye mırıldandım zorlukla. Kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki, birbirine değen göğüslerimizde atışları hissedecek diye korkuyordum.
Çok sevdiğim o metollü koku, kaslarımın gevşemesinde büyük rol oynamıştı. Gittikçe sancıdan kurtulurken nefesimle birlikte rahatladığımı belli eden inlemeler bırakıyordum. Tamamen benden bağımsız bir eylemdi. Fakat birden elinin hareketini kesmesi ve gözlerimin önündeki boynunda yutkunduğu için adem elmasının oynamasıyla, bu yaptığımın çok yanlış olduğunu farketmiştim.
Tam geri çekilip özür dileyecekken aklıma Yoongi'nin gelmesiyle bundan vazgeçtim ve biraz daha gömüldüm göğsüne. Ardından boğuk sesimle mırıldandım. "Jimin karnım çok ağrıyor..."
"Doktora gitmek ister misin?" En az benim kadar boğuk çıkan sesine karşılık başımı olumsuz anlamda salladım ve biraz kaldırarak kulak hizasına getirdim. Ardından baştan çıkarıcı şekilde fısıldadım. "Sen bana iyi geliyorsun, doktora gerek yok."
Birden bu arsızlığın ve deli cesaretinin nereden geldiğini anlamamıştım. Fakat Jimin'in titreyen yüz mimiklerine bakılırsa, çoktan tav olmuştu.
"Sıcak su torbası ister misin? Ya da sıcak bir içecek falan..."
"Jimin," diye mırıldandım zorlukla.
"Hm?"
"Sana bir şey sorabilir miyim?" Sessiz kaldığında, bunu bir onay olarak kabul ettim ve aklımdaki soruyu sordum ona. "Diyelim ki bir gün barda, tanımadığın biriyle birlite oldun. Ve o da hamile kaldı. Ne yapardın?"
"Nedir bu hamile muhabbeti," dediğinde omuz silktim ve "Sadece cevap ver," diye konuyu değiştirmesine engel oldum.
"Ne konuda ne yapardım?"
"Bebek konusunda. Onu sahiplenir miydin? Yoksa aldırmasını mı isterdin?" Bir süre düşündü bu soruyu. Düşünürken farkında olmadan, usul usul da karnımı ovuyordu. Sanki hissetmişti elinin altında olan kendinden bir parçayı...
"Duruma göre değişir. Mesela çocuk doğmamışsa, aldırmasını istemem ve doğana kadar ikisine sahip çıkarım. Eğer doğmuşsa da çocuğu alırım ve bu konu kapanır." İkinci söylediği şey her ne kadar gözlerimin dehşetle açılmasına neden olsa da, ilkini düşünerek rahatlamaya çalışıyordum. Fakat bu ani bir refleksle elimin karnıma gitmesine engel olamamıştı. İçgüdüsel olarak onu korumayı amaçlamıştım fakat elim birden Jimin'in elinin üzerine geldiğinde ve o da hareket etmeyi kestiğinde yüzüne çevirdim bakışlarımı. Anlam veremediğim bir ifadeyle gözlerimin içine baktı. Ama buna rağmen elini çekmedi. Bu da benim zorlukla yutkunmama neden oldu. Yaşadığım yoğun duyguya engel olamıyordum. Zaten duygularımı hiçbir zaman yönetememiştim...
"Peki ama... O çocuğun düzenli bir aileye ihtiyacı olmayacak mı?" Bu etkiden çıkmak adına sorduğum soruyla zorlukla kendine geldi. Ardından boğazını temizledi. "Sevmediğim ve benimle ilgisi olmayan bir kadınla evlenecek değilim. Beni ilgilendiren tek şey, benim parçam. Her çocuk şanslı doğmuyor mâlesef..." Kadın... Doğru ya, sadece kadınlar hamile kalabilirdi değil mi(?)
Bebek doğduktan sonra beni göndermesi ihtimalini gözardı etmeye çalıştım ve başımı olumlu anlamda salladım.
"Tıpkı Minji gibi... Sahi, onun anne babasına ne olduğunu biliyor musun?" Yüzünü üzgün bir ifade bürüdü. Bir an anlatmayacağını düşündüm. Fakat düşüncem beni yanıltmıştı.
"Annesi, yani Yoongi'nin kız kardeşi, kendisini sevmeyen birine aşık olmuş. Tabi o zamanlar ikisi de yeni reşit oluyor ve kanlarının en deli kaynadığı zamanlar. Birgün, aynı doğum günü partisine gittiklerinde ikisi de içkiyi fazla kaçırmış ve sabaha aynı yatakta uyanmışlar. Sonrasını tahmin edersin zaten, kız hamile kalmış. İşin daha da kötüsü, o geceden sonra çocuğa bir daha ulşamamış.
"Kız hamile olduğunu öğrendiğinde bir çok kez aldırmayı istemiş fakat sonunda kıyamamış ve bebeği doğurmuş. Ama bebeği doğurduktan birkaç gün sonra bileklerini keserek intihar etmiş. Böylece bebeği Yoongi almış. Biz Yoongi'yle çıkmaya başladığımızdan beri de Minji elimizde büyüdü. Küçük olmasına bakma, fazlasıyla zekidir. Gerçek ailesinin biz olmadığımızın da farkında..." Bu hikayeyi dinlerken kalbimin burkulduğunu hissetmiştim. Ben anne babamı kaybederken, bunu anlayacak bir yaştaydım. Fakat o doğduğundan beri bu şefkatten uzak kalmıştı. Yoongi ve Jimin her ne kadar yanında olursa olsun, gerçek anne babanın yerini hiç kimse tutamazdı...
"Biz Yoongi'yle çıkmaya başladığımızdan beri..." Jimin'in kendi kendine sayıkladığını farkettiğimde kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Biz Yoongi'yle çıkıyoruz," dedi transa girmiş gibi karşıya bakarken. "Yoongi benim sevgilim..."
"Jimin," diye seslendim kendine gelmesi için. Fakat pek başarılı olduğum söylenemezdi.
Donuk bakışlarını gözlerime indirerek birkaç saniye baktı ve "Üzgünüm Jungkook," diyerek önce elimin altından elini, ardından sırtıma doladığı kolunu çekip benden uzaklaştı. Ben öylece ona bakakalırken oturduğu yerden kalktı ve "Bunu yapamam, üzgümün," deyip ne olduğu hakkında hiçbir fikri olmayan bir ben bırakarak salondan çıktı.
Her geçen gün yeni şeyler öğreniyordum ve hayatım, anahtar kelimeyi aradığım bir çengel bulmacaya dönmüştü...
ஜ•ஜ
Evet, an itibariyle yakınlaşmış bulunuyorlar. Acaba neler döndüğünü merak ediyor musunuz, yoksa sadece ben mi burada kendi kendimi avutuyorum?
Ne kadar oy veya yorum dilenmesem de, yorumlarınızı okumanın beni gerçekten mutlu ettiğini söylemeden geçemeyeceğim. Siz merak ettikçe ya da beğendikçe devamını getiresim geliyor : )
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere~
-Bunny 🐰
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro