Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ஜBölüm 11ஜ

Yerimi yadırgadığım için tutmayan uyku yüzünden bir sağa, bir sola dönerken bıkkınlıkla oflamıştım en sonunda. Az öncekinin aksine eser yoktu şu an. Sanki ayakta uyuklayarak eve giren ben değildim..

Hışımla doğrulup yataktan kalktım ve odanın ışığını açtım. Aniden içeriyi aydınlatan beyaz ışık, başta gözlerimin kamaşmasına neden olsa da çok kısa sürede alışmıştım ve öylece bir kenara bıraktığım bavulun yanına gitmiştim. Uyku tutmadığında genel olarak yaptığım şey, oyalanacak bir iş bulmak olurdu. Ve yabancısı olduğum bu evde şu anlık oyalanacak bir şey gelmiyordu aklıma.

Bavuldaki kıyafetleri teker teker çıkarıp özenle yeni dolabıma yerleştirirken bir yandan da Taehyung'u düşünüyordum. Neden gitmişti böyle birden bire? Ulaşmış mıydı peki şimdiye? İyi miydi, bir şeye ihtiyacı var mıydı? En önemlisi, mutlu muydu? Şimdi arasam müsait olur muydu?

Aklımda bu ve bunun gibi yüzlerce soru geçerken kıyafetleri katlamaya ara verip telefonumu elime almış ve yatağın ucuna oturmuştum. Arayıp aramamak konusunda kararsızdım. Onun aramasını da bekleyebilirdim. Belki de...

Belki de bir daha benimle iletişime geçmek istemeyebilirdi. Belki de benimle tüm bağlarını kopartmak isteyebilirdi.

"Hayır," dedim kendime sinirlenerek. "Taehyung beni bırakmaz. Bunu yapmaz. Geri gelecek o. Çünkü o da beni seviyor." Kendimi kandırmaya çalışırken titreyen sesim tüm atmosferi bozunca tekrar telefona indirdim bakışlarımı. Ardından ikinci defa düşünmeyi reddedip Taehyung'u aradım ve telefonu kulağıma yasladım. Biraz sessizlik olduktan sonra, ulaşılamadığına dair bir uyarı çınlamıştı kulağımda.

"Offff," diye sinirimi kustum yüksek sesle. "Beni istemiyor işte!"

"Ya da belki hâlâ uçakta olduğu için telefonu kapalıdır." Bana ait olmadığına emin olduğum ikinci bir ses odada yankılanınca yerimde korkuyla sıçrayarak kapıya dönmüştüm. Ne ara geldiğini anlamadığım Jimin kapının pervazına yaslanmış, öldürecek derecede harika bir şekilde gülümsüyordu.

"Korkuttum mu?" Somurtarak elimi kalbime bastırdım. Ardından "İnsan bi seslenir, kalp krizi geçiriyordum az kalsın," diye yakındım. Tepkim karşısında gözleri kısılacak kadar gülmüş ve kendini tutamayıp ufak bir kahkaha kaçırmıştı dudaklarının arasından. Bunun benzerini daha önce de yaşadığımızı hatırlıyordum ve sanırım bu gidişle son olmayacaktı...

"Ne var, komik mi," dedim ve kollarımı göğsümde bağladım.

"Hayır, sadece çok sevimlisin." Aniden gelen bu beklenmedik iltifatla ne tepki vereceğimi şaşırarak alt dudağımı ısırmış ve bakışlarımı kaçırıp yere dikmiştim. Kızarmış mıydım? Belki.

"T-teşekkür e-ederim."

"Tanrım... Jungkook, domatese döndün resmen." Tekrar odayı onun kahkahası esir alırken, bu defa gerçekten sinirlendiğimi hissedebiliyordum. Yatağımın üzerindeki küçük emojiye benzeyen yastığı aldım ve kapıdaki Jimin'e fırlattım. Fakat o, odamda ne işinin olduğunu bile bilmediğim yastığı havada yakalayıp gülmeye devam etmişti. Tepkilerimi izledikçe gülüyordu.

"Sen de kısasın, ben bir şey diyor muyum," diye çıkıştım burnumdan solurken. Aniden yüz ifadesi değişmişti ve az önceki melek gibi gülen adamın yüzünü soğuk bir nevale ele geçirmişti. Ciddi bir şekilde "Işığı kapatıyorum, rahatsız ediyor. Sen de uyu," dedi ve cevap beklemeden ışığı kapatıp kapıyı çekerek kayboldu. Ani ruh hali değiştirmesine katlanamıyordum. Birden böyle sinirlenmesine neden olacak bir şey mi söylemiştim ki?

"Her neyse," diye mırıldandım kendi kendime. Oturduğum yerden yavaşça ayaklanıp pencerenin karşısına geçtim. Ardından aklımın bir köşesine fosforlu not kadığıyla not aldım.

"Boyuyla dalga geçilmesinden hoşlanmıyor."

ஜ•ஜ

Tiz ve güçlü bir çığlık sesi evi sararken uykumun arasında öfkeyle çatmıştım kaşlarımı. Birkaç anlamsız kelime mırıldandıktan sonra yan tarafa dönüp iyice yorganın altına girdim ve yetmezmiş gibi, yastığın katladığım diğer köşesini de kulağıma bastırdım. Çığlık azalmak bilmezken içimden bu yaratığın daha nefes almadan ne kadar süre çığlık atacağını hesaplamaya çalışıyordum...

Hiç istemesem de uykumdan uyanıp hışımla yorganı üzerimden itmemle küçük bir kız çocuğuyla burun buruna gelmem bir olmuştu. Ne ara odama girdiğini ve yatağın üzerine tırmandığını anlamadığım küçük kız daha güçlü bağırında "Yha," diye çıkışmıştım. "Ne bağırıyorsun be!" Kız sesini kesti ve ellerini beline yerleştirerek "Kimsin sen," diye sordu.

"Odama giren ve itfaye sireni gibi öten sensin. Sence de bu soruyu benim sormam gerekmiyor mu?"

"Odan mı? Nereden senin odan oluyormuş?! Jimin burayı bana verdi bir kere, burası benim odam!"

"Hayır, Jimin bu odayı bana verdi. Eğer sana vermiş olsaydı bana veremezdi bir saniye ne diyorum ben ya... Off sabah sabah senin yüzünden yaptığım şeye bakar mısın?!" Çocukla çocuk olduğumu farkettiğimde ellerimi saçlarıma geçirerek bir süre sakinleşmeyi beklemiştim. Hemen ardından ise birden odanın kapısı açılmıştı.

"Minji, ne yapıyorsun burada? Bu oda artık senin değil, neden ağabeyini rahatsız ediyorsun?" Sabah sabah karşıma çıkmasını isteyeceğim en son yüz de karşıma çıktığında artık tam anlamıyla emin olmuştum. "Bu bir kabus olmalı."

Yoongi'nin donuk bir ifadeyle suratıma baktığını görünce sesli söylediğimi fark ederek hemen toparlamaya çalıştım durumu. "Yani, sabah sabah bu şekilde uyanmak. Ev yanıyor falan zannettim. Gerçekten kabus gibiydi." Dudaklarına buruk bir gülümseme yerleştirdi ve yanına gitmiş, bacağına tutunan ve onu çekiştirip duran küçük kızı kucağına aldı. "Evet, öyle olmalı. Minji adına tekrar özür dilerim. Biz de şimdi kahvaltıyı hazırlamıştık, istersen gelebilirsin."

"Oh, teşekkür ederim. Geliyorum şimdi." Aç olduğumu bildiğim için reddedememiştim. Tabi bunda biraz da soruş tarzı rol oynamıştı.

Yoongi küçük kızla birlikte odanın kapısını kapatıp çıkınca gerinerek esnedim ve bakışlarımı karnıma indirdim. "Sen sakın boğazına düdük kaçmış gibi öten bu veletlerden olma, tamam mı yavrum." Cevap beklemeden, sanki verebilecekmiş gibi, yataktan kalktım ve dolaba yerleştirdiğim birkaç parça kıyafeti alarak hızla üzerime geçirdim. Ardından odadan çıkarak, hemen odamın yanındaki banyoya geçip soğuk suyla elimi yüzümü yıkadım. Az önce üzerimde olan uyku sersemliği bile yeni yeni kayboluyordu.

Yumuş yumuş olan havluya kurulandıktan sonra ıslak olan saç uçlarımı takmadan banyodan ayrılmış, o ikiliyi daha fazla yalnız bırakmamak adına koşar adım mutfağa gitmiştim. Yoongi güzel saf ayağına yatan mükemmel bir oyuncuydu ve her an Jimin'in aklını çelip sabah sabah onunla mutfak fantazisi yapabilirdi.

Aklımda oluşan görüntülerin olmamasını dileyerek hızla mutfağa dalmış ve manzaraya gözlerimle tanık olarak rahatlamıştım.

Jimin, elindeki tavada krep çevirirken Yoongi, Minji diye seslendiği küçük kıza kahvaltı masasından bir şeyler yedirmeye çalışmakla meşguldü. Sanki, mutlu bir aile tablosu gibilerdi...

Alt dudağımın titrediğini hissederken Jimin'in "Günaydın," diye soğuk bir karşılama yaptığını görünce sinirlenmiş ve kaşlarımı çatarak masaya oturmuştum.

"Sana da," dedim aynı soğuklukta. Bu adamın yanında olduğu zaman mı hep böyle oluyordu, yoksa dünden kalma bir sinir miydi çözememiştim.

"Jimin, bu çocuk niye benim odamda kalıyor?" Küçük kızın sinirle Jimin'e çıkışmasıyla kaşlarımı çattım ve "Sensin çocuk be," diye farkında olmadan çocuklaştım yine. Yoongi ve Jimin aynı anda bu halimize gülünce ise birazcık utanmıştım.

"Minji ile tanışmışsın anlaşılan." Jimin'e göz devirerek "Ya ya ne demezsin. Artık onun sayesinde çığlık sesiyle itfaye sesini ayırt edebiliyorum," dedim alayla.

"Minji'ciğim. Ağabeye öyle söylenir mi, çok ayıp. Ayrıca Jungkook oppan bir süre burada kalacağı için ve başka oda olmadığından senin odanı ona vermek zorunda kaldık."

"Jimin'ciğim sen daha aşkınla bile aynı evde kalmadan nasıl başka erkekleri evine alıyorsun?" Kız, yine çok bilmiş bir tavırla konuşunca Jimin ve Yoongi aynı anda öksrük krizine girmişti ve Jimin konuyu kapatmak adına "Bak, krepler de hazır. Hadi kahvaltıya başlayalım," diyerek susturmuştu onu. Dikkat çekmemek için içimden göz devirdim ve başımı tabağıma gömdüm.

ஜ•ஜ

Kurgu elden gidiyeah nflgkrkgorjgkelc

Özlediniz mi beni? Bence özlemişsinizdir :d

Geçiş bölümleri de bitti oh oh jdogmdldl Niye bu kadar enerjiğim bilmiyorum ama umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. O karamsar havadan çıkartmaya çalışıyorum kitabı (Bu nedenle iki gün önce çektiğim ağır aşk acısı eşliğinde bölüm yazmadım, değerimi bilin) ama bu biraz da komediye kaçmasına neden oluyor. Olsundu.

Daha konuşacağım ama konuçacak bir şey bulamıyorum. Her neyse.

Hadi, Allah'a emanet olun dostlar...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro