*Spinning Fast You'Ve Got To Ride It Well
(Çarşamba, 14.37)
''Cehenneme dönmelisin kardeşim.'' Rabastan zamanın yavaşlamasından kimin geldiğini tahmin edebilmişti. Tanrı sıkılmadan, melek kardeşini, Rodolphus'u gönderiyordu. Rabastan yüzündeki gülümsemesiyle kardeşine döndü. ''Babamız onun sözünü dinlemeyeceğimi hatırlamaktan zevk alıyor ha?'' dedi küçük bir kahkaha atarak. ''Rabastan, Cehennemin Efendisi olmaktan sıkıldığını söyleseydin elbette babamız senin için bir şeyler yapardı.'' Rabastan sinirle konuştu, ''Evet! Daha fazla insanı affedip bana günahkar bırakmazdı. Değil mi?'' Rodolphus kafasını iki yana salladı. ''Babamız sana bir rakip gönderdi. Çok hoşlanacaksın. Meydan okumalara bayılırsın.'' dedi alayla. Rabastan'ın gözleri açıldı. ''Neden bahsediyorsun sen?'' Rodolphus keyiflendi. ''Senin oyunların için bir melek yeryüzüne inecek. Senin zevklerin için karıştırdığın düzeni yerine oturtacak. Babamıza okuduğun meydan okumada seni haksız çıkaracak.'' Rabastan'ın dudakları alayla kıvrılırken 'tıh' sesi çıktı. ''Babamıza de ki, elinden geleni yapsın. İnsanlar diliyor ki 'Belki bu yeryüzü başka bir dünya'nın cehennemidir.' Sen kadar olamasam da ben de iyilik meleği oluyorum onlar için.'' Son cümlesinde yüzünde sevimli bir gülümseme vardı. ''Rakibini hafife alma kardeşim.'' diyip gitti Rodolphus.
(Cuma, 17.08)
''Ne o Nicolas? Yoksa ona iki el ateş etmek için yeterince cesur değil misin?'' Rabastan yine İngiltere'nin ara sokaklarında dolaşıyordu. ''Emin değilim. Ona dayak atmak istiyor muyum?'' Nicolas konuşunca Rabastan şaşırmış gibi yaptı. ''Ama o bunu hak ediyor Nicolas. O kadına nasıl vurduğunu sen de gördün. Sence de adalet terazisine bir el atman gerekmiyor mu?'' Nicolas kafasını iki yana salladı. '''Bu işi olabildiğince hızlı yap. Yoksa rakibim gelip kafanı karıştıracak Nicolas..'' Nicolas elindeki tabancaya baktı. ''Hadi ama! Biz sadece adaleti istiyoruz. İyi insanlar bunu yapar. İyi insanlar adalet dağıtır.'' Nicolas hala emin değildi. ''Eh bir babam kadar olamasak da biz de adaleti sağlamalıyız Nicolas. Burada kimse seni görmeyecek. Rahatla.'' Ve Nicolas'nın kanına girmeyi başardı. Nicolas 2 el ateş etti. Rabastan sonunda omzuna vurdu ve gururlu bir gülümsemeyle eserine baktı. ''Artık her şey daha iyi. Hoşçakal Nicolas..'' dedi ve kayboldu.
(Cuma, 17.12)
Nicolas bir eline bir de yerde yatan adama baktı. O an Dorcas geldi. ''Nicolas, ambulansı ara. Sakin ol ve suçunu itiraf et.'' Nicolas'nın gözünden yaşlar akarken Dorcas yanına gitti. ''Hadi Nicolas ambulansı ara. Ona bu iyiliği yap.'' dediğinde Nicolas 999'u aradı ve bir ambulans yola çıktı.
(Cuma, 18.47)
Rabastan aldığı haberden hiç memnun değildi. Zaten Rodolphus'un söylediklerinden sonra fazlasıyla sinirlenmişti. Babası kendine bir rakip göndermişti. Ah, ne tatlı. Üstüne üstlük o rakip gelmiş bir de rol çalıyordu. Rabastan kime ne günah işletse hemen gidip o günahtan pişman olmalarını sağlıyor, VE BİR DE TÖVBE ETTİRİYORDU! Ama Rabastan durmayacaktı. Meydan okumasını kazanmak için elinden ne geliyorsa yapacaktı. Eline geçen her fırsatı değerlendirecekti. Karşısındaki bir melekti. İlahi varlıklar. Rabastan ateşten, o ise ışıktan oluşuyordu. Ama bir detay vardı ki, her ateş ışıktı.
Dorcas keyifliydi. Her işi bozuyordu ve Rodolphus'un dediği kadarıyla Şeytan kuduruyordu. Elmasını elinde döndürürken kahkaha attı. Bu oyuna bayılmıştı. Şeytan gidip insanlara günah işletiyordu ve Dorcas da hemen arkasından gidip onları pişman edip, tövbe ettiriyordu. Üstüne bir de iyilik yaptırıyordu. Dorcas bu gece kendine zaman ayıracaktı. Yeryüzüne indiğinden beri afişlerde gördüğü bir şarkıcının konserine bilet almıştı. Pazar günü kiliseye gidecekti. Orada işler nasıl gidiyordu acaba?
(Cuma, 20.56)
Rabastan, Remus'la oturuyor ve strateji geliştiriyordu. Remus ve O birbirlerinin en iyi yandaşlarıydı. ''Onu etkisiz hale getirmedikçe senin gibi olacak. Çok tehlikeli olacak.'' Rabastan kafa salladı. ''Önce, O'nu bulmalıyız. Üç senedir yaptığım işleri bir anda gelip bozamaz.'' Remus elindeki viski dolu bardağı sallarken ''Rodolphus konuşmaz..'' diye mırıldandı. ''Ama Maeve konuşur." dedi sırıtırken. Rabastan ona baktı. Bu çocuğu kendi elleriyle kendine benzetmişti. Sonuçtan memnun muydu? Kesinlikle çok memnundu. Onu kendisi kadar olmasa da onun baş takipçisi yapmak için çabalamıştı. Ve Remus bundan zevk almıştı. "Hazırlan, eğlence yuvasını günah yuvası yapmaya gidiyoruz.." dedi Rabastan koltuktan kalkarken. Konserden tabii ki haberi vardı. Ve en büyük vurgunu bu gece o konserde yapacaktı.
(Cuma, 21.27)
Dorcas bunu sevmişti. İnsanların arasına karışmayı. Bu gece melek değildi. Alice elinde pamuk şekerlerle geldiğinde pembe olanı aldı.
Rabastan'ın Remus'u varsa O'nun da Alice'i vardı.
Birden bir şeyler hissetti. Sanki içinde ki uyarıcı bir his titremişti. Ve yeryüzüne geldiğinden beri böyle hissetmemişti. Derin bir nefes alıp kafasını salladı. Kuruntu olmalıydı. O kadar kendini kaptırmıştı ki, kuruntu olmalıydı. Pamuk şekerini bitirdikten sonra etrafına baktı. O kadar insanın içinden O'nu buldu. Ve o içindeki his tekrar titredi.
(Cuma, 21.29)
Rabastan ve Remus konser alanına gelmişlerdi. Ama Rabastan birden bir şey hissetmişti. Sanki içinde ki uyarıcı bir his titremişti. Ve yeryüzüne geldiğinden beri böyle hissetmemişti. Derin bir nefes alıp kafasını salladı. Kuruntu olmalıydı. O kadar kendini kaptırmıştı ki, kuruntu olmalıydı. Bu gece şeytandı. Bira dolu bardağını bitirdikten sonra etrafına bakındı. . O kadar insanın içinden O'nu buldu. Ve o içindeki his tekrar titredi.
(Cuma, 21.31)
İkisinin gözleri de o koca konser alanında, önlerinde olan insanlar yokmuş gibi, sözleşmiş gibi buluşmuştu. İkisinin de içinde titreyen bir his olmuştu. Ve bunu önemsememiş "kuruntu" diyip geçmişlerdi. İkisi de bilmiyordu ki birbirlerinin ezeli düşmanı olduklarını. İkisi de bilmiyordu birisinin zevk uğrunda burda olduğunu diğerinin de o zevki söndürmek için görevlendirildiğini. İkisi de birbirlerine gitmek istiyorlardı. Çekiliyorlardı. Görünmez bir el aralarına girmiş de buna izin vermiyor gibiydi. Karşısındaki o kadar çekici ve güzeldi ki. Rabastan ona ulaşmak için bir gün boyunca melek olur, Dorcas'sa ona ulaşmak için bir gün şeytan olurdu. Bir daha görürler miydi? Bilmiyorlardı.
(Salı, 11.49)
3 gündür Dorcas'ı arıyordu. Gerçi O'na dair bildiği iki şey pembe pamuk şeker yediği ve şeytanı bile yolundan döndürecek kadar çekici olmasıydı. Nasıl bilsindi ki, babasının onun için gönderdiği rakibe aşık olacağını. 56 milyon nüfuslu İngiltere'de nereye gitmiş olabilirdi? Bu yaşadığı çok...saçmaydı. Yani.. hadi ama o şeytandı gidip de bir insana aşık olmuştu. En azından bir meleğe aşık olmamıştı. Bir de babasının ona rakip olarak gönderdiği meleğe aşık olduğunu düşününce kendini kahkaha atmaktan alıkoyamadı. Babasından her an her tür ters köşeyi beklerdi aslında. Ama bu fazla saçma ve fazla komik olurdu. Dışarı çıkıp cehennemine davetiye dağıtmaya başlasa kafası dağılırdı. Belki O'nu görürdü. HATTA BELKİ BERABER GÜNAH İŞLERLERDİ! Bunu düşününce keyiflendi ve hızla evden çıktı.
(Salı, 11.50)
3 gündür Rabastan'ı arıyordu. Gerçi O'na dair bildiği iki şey bira içtiği ve meleği bile yolundan döndürecek kadar çekici olmasıydı. Nasıl bilsindi ki, Tanrı'nın onu görevlendirdiği ve görevin ta kendisi olan rakibe aşık olacağını. 56 milyon nüfuslu İngiltere'de nereye gitmiş olabilirdi? Bu yaşadığı çok.. saçmaydı. Yani... hadi ama o bir melekti gidip de bir insana aşık olmuştu. En azından bir şeytana aşık olmamıştı. Bir de Tanrı'nın onu rakip olarak gönderdiği görevde şeytana aşık olduğunu düşününce kendini kahkaha atmaktan alıkoyamadı. Tanrı'dan her an her tür ters köşeyi beklerdi aslında. Ama bu fazla saçma ve komik olurdu. Dışarı çıkıp cehennem davetiyelerini yırtmaya başlasa kafası dağılırdı. Belki O'nu görürdü. HATTA BELKİ BERABER İYİLİK YAPARLARDI! Bunu düşününce keyiflendi ve hızla evden çıktı.
(Perşembe, 14.38)
''Nasılsın kardeşim?'' Ve yine babası Rodolphus'u göndermişti. Ama Rodolphus bu sefer neşeliydi. Rabastan'ın karşısına oturdu ve konuşmaya başladı. ''Babamızın, senin zevklerini baltalaması için gönderdiği melek işe yarıyor ha?'' Rabastan alayla sırıttı. ''Sadece birkaç gün dalgındım. Babamız da fırsatı hiç kaçırmıyor.'' dedi. Rodolphus ciddileşti. ''Babamız sana bazı şeyleri artık söylemem gerektiğinden bahsetti.'' dediğinde Rabastan'ın tüm dikkatini üzerinde toplamıştı Rodolphus. ''Adı Dorcas.'' Rabastan'ın bakışları 'devam et' bakışlarıydı. Rodolphus keyifle arkasına yaslandı. Rabastan kaşlarını çatıp ''Devam et!'' diye tısladı ama Rodolphus oralı değildi. ''Belki yakın zamanda karşılaşmanıza izin verebilirmiş.'' dedi. Rabastan biraz şaşkındı. ''Şimdiye kadar beraber olmamıza hiç izin vermedi mi?'' diye sordu sakinlikle. Rodolphus kesin bir cevap verdi. ''Dorcas'ın yanından geliyorum. Bunları onunla da konuştum.'' Rabastan sahte bir şaşkınlıkla ''Aman Tanrım! Nasıl oldu bu?'' diye alay etti. Rodolphus yerinden kalktı ''Babamız melekleri çok eşsiz ve çekici yaratıyor.'' dediğinde Rabastan kibirle konuştu ''Beni gördükten sonra babamıza olan inancının kat kat arttığını sanıyordum Rodolphus.'' dediğinde Rodolphus alayla kahkaha attı. ''Dorcas'a karşı dikkatli ol.'' dedi. Bu sefer alayla kahkaha atan Rabastan'dı. ''Yok artık! Babamın bana rakip gönderdiği meleğe mi aşık olacağım? Rodolphus hayal gücün bu aptal insanlara bir film yazdırabilir kardeşim.'' Kahkaha atarken ''Hatta adını da 'Heaven and Hell' koyarsın ha?'' Rodolphus omzuna elini koydu. ''Yeryüzünde olduğun süre zarfında daha çok kendinleşmişsin, kardeşim.'' dedikten sonra kayboldu.
(Perşembe, 23.23)
Rabastan ve Dorcas ikinci kez birbirlerini gördüklerinde bilin bakalım ne oldu? Babası Mikail'e işaret verip ikisinin ortasına bir yıldırım düşürdü. Babasına anlam vermek eskisinden daha zordu artık. HADİ AMA OĞLUN AŞIK OLDU GURUR DUYAN BİR BABA OLUP EVRENİ OĞLUNUN LEHİNE ÇEVİRMELİSİN! Rabastan çok öfkeliydi. Bu öfkesini insanlardan çıkarıyordu. Aptal insanlar da bunu bekliyormuş gibi her boku yiyordu. Dorcas'la karşılaşana kadar Cehennem'e falan dönmeyecekti. O'nu merak ediyordu ve umuyordu ki babası yine bütün işleri onun aleyhine çevirmezdi. Ve O'nunla tekrar karşılaşmak istiyordu. Üçüncüsünde artık babası Rodolphus'u gönderip onun 'güvenli kanatları' altına aldırmazdı herhalde. Yapmazdı değil mi? Galiba bu insanlar gibi aptallaşıyordu. Remus'u çağırdı. Biraz daha şeytanlık yapmalılardı.
(Cuma, 02.17)
Dorcas artık Rabastan'la karşılaşmak istiyordu. 'Tanrım, görevim boyunca ilk kez senden bir şey istiyorum. Sen cömertsin. Lütfen beni O'nunla karşılaştır.' Sonra aşık olduğu adamı hatırladı. İçindeki o uyarıcı his tekrar titremişti...
(Salı, 23.16)
"Eee Andrew, yapıyor musun yapmıyor musun?" Rabastan yine işinin başındaydı. "Ben...nasıl yapacağımı bilmiyorum." dedi Andrew. Yalan. Onlarca kez beraber yapmışlardı oysaki. Torbacıydı. Ve bugün küçük çocuklara satacaktı. Rabastan cebinden önceden sardığı esrarı çıkardı. "Bunun zararsız ve eğlenceli bir şey olduğunu biliyorsun.." dedi Rabastan. "Öyleyse neden bu eğlenceyi paylaşmıyorsun?" O an Andrew'in sağ tarafına geçen biri olduğunu fark etti. Eh, pek takılmamıştı. Andrew'in sol tarafındaydı ve ağzında esrarıyla uzaklara bakıyordu. Sonra o sesi duydu. "Çocuklara bunu yapacak mısın Andrew?" Dorcas da kafasını sola çevirmemişti. Tanrı yine onların birleşmesine engel oluyordu. Dorcas, kısmen Rabastan'a arkasını dönmüştü sadece saçları ve yan profilinin çok ufak bir yeri belli oluyordu. "Hadi ama... Çocuklar oyuncak için markete gidiyor. Andrew onları markete gitmekten kurtaracak." dedi. Sonra da alayla sordu "Sen de babamın bana rakip olarak gönderdiği melek misin?" Dorcas cevap vermedi. Arkasını da dönmedi. Günlerdir bunun için dua etmiyor muydu? Neden dönmüyordu arkasını? Sonunda Andrew yapmak için gitti. O an Rabastan'ın uzun parmakları Dorcas'ın omzuna tutunmuştu. Onu kendisine çevirecekken Rodolphus geldi. "Demek karşılaştınız ha?" Rabastan sinirle soludu. "Babam hepsini ayarlıyor değil mi? Mikail'i, seni... EVRENİ BİR KERE OLSUN BENİM LEHİME DÖNDÜR!" diye bağırdıktan sonra evren dönmedi belki ama Dorcas döndü.O an birbirlerinin kim olduğunu görünce her şey kesildi. Bu, o pembe pamuk şeker yiyen ve Şeytan'ı bile yoldan döndürecek kadar çekici olan kızdı. Bu, o bira içen ve meleği bile yoldan döndürecek kadar çekici olan adamdı. Rabastan ona bir adım attı. "Senin için bir gün melek olurum." dedikten sonra ondan bir şey bekledi. Dorcas ne adım atmıştı ne de bir şey söylemişti. Ama sonra o da şunu söyledi "Senin için bir gün şeytan olurum." Ve sonrasında Dorcas onun elini tuttu. İçindeki uyarıcı his titremişti. İkisinin de. "Adem ve Havva mı olmak istiyorsun?" dedi Dorcas. Rabastan kafasını iki yana salladı. "Rabastan ve Dorcas olmak istiyorum." dedi.
Biri cennetten kovulmuştu işin sonunda belki ama diğeri ona kendi cennetini kurmaya hazırdı.
Bitti. Ve çok heyecanlıyım. UMARIM GÜZEL OLMUŞTUR.
ne yaşarlarsa yaşasınlar yıkılmayanlara🥂🦋💙
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro