Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 11: Uzlaşma

Size gerçek hayattan haberler vermeliyim ay yazarken ellerim titriyor :D 8 Şubat'ta George sabahın köründe (bize göre de)  yayın yapıyordu ve bazı paralellikler gerçekleşti lol. Ve yayın aşırı komikti ben 05.30'ta uyanmıştım bu yüzden hepsini yakaladım şansa bala.

Öncelikle birkaç hafta önce Dream, George'un kendi hoodiesini giydiğini ve hoodie'nin büyük beden olduğunu ve kamerayı açıp ona gösterdiğini söylemişti tabi fanlar çıldırmıştı. Bugün de birbirlerini güldürmeyle karışık gıcık ediyorlardı ve Dream 5 saniyeliğine fotoğrafları paylaşıp sildi Twitter'a, işte o kutsal fotoğraflar;

Daha sonra George gelen bir bağışı okudu. Bağışta 'Has your valentine been taken by Dream?' yazıyordu. Dream'in online ismi Dreamwastaken diye geçiyor, onunla sevgililer gününü birleştirip sormuş yani.

Daha sonra George bunu Dream'e okudu seslice. Dream, "Bilmiyorum." dedi.

Sonra George "Ben de bilmiyorum." dedi.

Sonra Dream,"Eğer istersen benim sevgilim olabilirsin, George." dedi.

Sonra George gülerek (hep gülüyorlardı), "Hayır, sanmıyorum." dedi. Onu dediği anda Dream masasındaki cam su şişelerine çarptı ve yere düşürüp kırdı cjfldkhckcjcjxkxl (medya da var hepsi kesinlikle izleyin)

Sonra Dream annesini aramış gibi yaptı ve George'un ondan ayrıldığını söyleyen bir konuşma yaptı aşırı komikti jfkfkdldmv (medyada var)

Başka bir moment, Dream George'un ona Snapchat'ten attığı bir şeyi kaydediyor ve George çıldırıyor neyi kaydetti diye. Bu anda Dream'den uzun zamandır duymadığımız demlik sesli gülüşünü duyuyoruz. Daha sonra kendi aralarında yıllardır birbirlerine attıkları bir horoz meme'i olduğunu söyledi Dream. Her defasında bir şey atıcam diyip atıyorlarmış ve birbirlerini kekliyorlarmış anlayacağınız ckclcmxldm

Bir de Dream baya eski bir olayı tekrar gündeme getirdi. George'a ayağının fotoğrafını atmıştı eskiden (biz öyle zannediyorduk) George fotoğrafa bakmak için zoomlamıştı ve şoka girmişti, ifadesi kameradan gözüküyordu. 'DREAM YA İNSANLAR BUNU GÖRÜRSE?' diye bir sitemi vardı. O fotoğrafın aslında pp olduğunu öğrendik loool

İyi okumalar :)

Dream ve George, önceki konuşmaların anlamını ve gelecekte neler olabileceğini tartışırlar.

Bölüm 11: Uzlaşma

"Bu bir hayır değil, Dream," diye devam etti George, "Bu bir henüz değil."

Dream'in kalbi göğsünün dışında, huzursuz midesinde, titreyen ellerinde ve bükülen dizlerinde atıyordu. Sessiz odasının halısına oturmuş, üstündeki ışıkta süzülen, dağılmış masasında dönen ve karyolasının altına yerleşen tozu görebiliyordu.

Henüz değil. Dream, onu bu kadar acı tatlı bir umutla ısıtan iki kelimeyi daha önce duymamıştı.

"Senin için bu ne?" diye sordu George'a. "Yanlış anlamak istemiyorum."

"Dürüst olmak gerekirse," dedi George, "Gerçekten emin değilim."

Acı, diye düşündü Dream.

"Sadece bunun bitmesini istemediğimi biliyorum," diye ekledi George sessizce.

-tatlı. Elbette böyle bir geri dönüş yüzünden mutlu bir şekilde takla atmıştı.

"Ve denemek istemediğinden... Emin misin?" diye Dream zorladı yavaşça, özenle yerleştirilmiş hasretin son çaresi olarak.

"Yapamam," dedi George, "Şimdi olmaz."

Dream, değişken dostlukları ve endişe verici bağımlılığıyla, denemenin ne anlama geldiğini hayal bile edemiyordu.  George'a sahip olabileceğini bilmek ve hala yapamamak neredeyse daha çok acıtıyordu. Önceki haftalardaki kafa karışıklığından veya his kaybından daha fazla acı veriyordu.

Arkadaşlıklarını uzun mesafeli şefkat ve bitmek bilmeyen bir tutuşla sararlarsa, arkadaşlıklarını ağırlaştıracak olan gerginlik, Dream'i cehennemin dokuzuncu çemberine vuracaktı.

Notlarının unutulmuş parçaları, zihninin toprağından kendilerini ortaya çıkardı ve karışık hatıralarla kafasında yükseldi. Mutfağın zemininde oturmuş, uykusuz bir sersemlik içinde gözlerini kırpıştırıyordu. Başparmakları George'un kilidinin üzerinde yükseldi. Sabit hat tezgahın üzerinde yatıyordu, sessizce kancadan itti.

Sapnap bana yardım etmeye çalışıyor, yazdı, göğsünü ağrıtan bir ağırlıkla, ama sen beni biliyorsun, beni biliyorsun, lütfen bana da yardım et.

Sözleri soğuk ve uykulu hareketlerle karton kutu süte doğru bulanıklaştı. Kendimi tanımak istiyorum. Kendimi tanıdığımı sanmıyorum.

Telefon elinden kaydı, son harfler yere çarparak çınladı, karanlığa ve kumsallara düşüyordu.

Beni nasıl tanıyorsun?

Şimdi, günler sonra yeniden dirildiğini hissederken aramalarının sessizliği onu yabancı bir zemine taşıyordu, kulaklıklarını nazikçe ayarladı.

"Söylemek üzere olduğum şeyi sonsuza dek düşüneceğim," Dream yavaşça konuştu, gözleri duvarındaki köpük panelleri amaçsızca tarıyordu, "Ama... Ben de deneyebileceğimi sanmıyorum."

Daha başlangıçtayım, diye düşündü, kendimi tanımamın.

"Bu," George nazik bir şaşkınlıkla seslendi, "Hiç beklediğim gibi değildi."

"Evet, benimde... Açıkça uğraşmam gereken bazı şeylerim var," diye devam etti Dream.

Çocukken babasıyla birlikte kuma beyaz piramitler yaptığını düşündü.

Sözleri bir mırıltıya dönüşerek devam etti, "Unutulacak bazı şeyler."

Yüzündeki ifade düşünceleriyle birleşti, kaşlar yavaşça hareket etti. Kendi sesinin sesinden, içindeki George'a kadar her şeyi ne kadar kolay temizlediğinden bıkmıştı. Açığa çıkmak- okunmak, görülmek, bilinmek ürkütücüydü.

"Ben de," dedi George, "Sanki... Bunu açıklayacak doğru kelimelere sahip değilmişim gibi hissediyorum ama büyükbabalarımı görmek bana düşünecek çok şey verdi."

Dream önündeki açıklığa nasıl yaklaşacağını düşünürken, süpürülmemiş halıda otururken duruşunu değiştirdi.

Mor çiftlik sabahları ve öğlen sonrası yağmuru sırasında, George korku hissetmiş miydi?

Seni özlerken kendimi güvende hissettim.

Dream usulca sordu, "Onlar nasıl?"

"Mutlular, gerçekten mutlu ve hazır görünüyorlar. Her zaman birbirlerine sahiplerdi, bu yüzden artık başka şeyleri pek umursamıyorlar." dedi George sesi ortalıkta dolaşırken, "Bunu hayal edebiliyor musun, Dream? Bu tür bir aşkı?"

Tahta bir çıkıntının altında oturmuş, koyu meşe sandalyelerde sallanan dalları izlediklerini hayal etti, partnerinin parmaklarıyla iç içe geçmiş elleri, hoşnutluk, bu zamana kadar süren sevgileri... Soğuk havada birbirlerini ısıtmaları, ellerine uzanacak kadar sevgiyle dolup taştığını, olmak istediği tek yerin onun yanında olması gerektiğini hissettiğini...

Dream'in gözleri titredi, dudaklarını aralayıp cevap veremedi.

George nefes verdi.

"Sadece... Hayale tutunmanın iyi bir şey olup olmadığını merak ediyorum," dedi Dream. Kendisini bırakan şeye tutunmanın acısını biliyordu.

"Evet," diye mırıldandı George, "Bunu ben de merak ediyorum."

Dream uzun bacaklarını uzatıp ayağını yatağının kenarına itti. "Yine de bunun üzerinden konuşabiliriz. Bir yolunu buluruz."

"Pekala," dedi George cızırtılı bir sesle. Boğazını temizledi. "Daha önce hiç böyle bir konuşma yaptığımı sanmıyorum."

"Ben de."

Daha iyisi hakkında konuştular; daha kötüsü hakkında konuşmadılar.

"Yani, bir... Bir konu üzerinde uzlaşabiliriz, eğer böyle anlatmam gerekirse," diye konuştu George hızlı bir tedirginlikle.

Dream ellerine yaslanarak başını salladı. Henüz değil. "Bunun anlamı...?"

"Daha önceki hale geri dönmek," diye önerdi George, kendini yavaşlattı, "Yeniden denemenin doğru olduğunu hissedene ve bir yolunu bulana kadar, gidelim."

Keskin bir nefes Dream'in ciğerlerini ağrıttı, kabullenmek istemiyordu, "Ne, sanki bunlar hiç olmamış gibi mi davranacağız?"

"Şart değil. Bunlar oldu, bunlardan saklanmaya çalışmıyorum."

"Tamam," dedi Dream. Acı bir nefes verdi. "Bir uzlaşma."

"Evet. Şu ana kadar sahip olduğum tek mantıklı fikir bu," diye mırıldandı George.

Dream kaşlarını çattı. "Ne... Diğeri ne?" Dik bir sessizlikle karşılandı. "George?"

"Durmamız," dedi George sessizce, "Gerçekten, gerçekten durmamız."

Dream'in parmakları tüylü halıya kıvrıldı, tırnakları zemini kazıyordu.

"Neredeyse işe yaramaz," diye ekledi George, "Her gün konuşmaya devam edersek seni atlatamayacağımı biliyorum. Bu çok fazla olur."

"Hayır," dedi, "O değil." İçindeki korku sarsılırken göğsü ağrıyordu, Lütfen.  "Lütfen, o değil."

Beni atlatmanı istemiyorum, demek istiyordu.

"Şu an her ne ise onu kaybedebilirim, ama seni kaybedemem." demek istiyordu.

Kelimeler dudaklarından çıkarken gözleri genişledi.

İki acılı yol arasındaki ortak nokta Dream'in omuzlarına yerleşti, George'u şu anda daha mutlu edemezdi. Her şeyden çok kendisi için doğru kişi olmayı, ikisinin de ihtiyaç duyduğu rahatlığı ve güven yeri olmayı istiyordu ama henüz orada değildi.

"Hiçbir yere gitmek istemiyorum." dedi George'un sesi fısıldayarak, "Söz veriyorum."

"O zaman yapma," diye yalvardı Dream.

George'un boğazındaki tıkanıklığı temizlediğini duydu. "Olabilir. Belki düzelecek, düzelmesini istiyorum. Ama ben sadece- biz sadece..."

Dream'in gözleri kapandı. Yumuşak bir sesle konuştu, "Zaman vermeliyiz."

"Sen... Bu..." George'un sözlerindeki korku onu bitmemiş sessizliğe itti.

Dream ne sormaya çalıştığını biliyordu.

Göğsünde genişleyen derin bir nefes aldı, yükselen kaburgalarının altındaki her santimetrelik boş alanı doldurmak için hava hücum etti. Oksijen berrak ve saftı, kanını zenginleştiriyordu, yanmış beyninde kalan külü nazikçe süpürüyordu.

Kendisine verilen altın umudu soluyordu. George'un, geçilmez okyanusun karşısında, pek hak edilmeyen bir sabırla beklediğini bilmenin mutluluğu içinde nefes alıyordu. George her zaman bekliyor olabilirdi ve Dream ne olursa olsun onun da bekleyeceğini biliyordu.

"Sanırım," dedi sonunda, "Benim için sorun yok."

"...Yok?" George nefessiz bir rahatlama ile sordu.

Şimdi duyabildiği şey Dream'in göğsünü ısıtıyordu; neden orada olduğunu anlıyordu.

"Sorun yok." diye cevapladı sesinde sahip olduğunu hiç bilmediği bir nezaketle, "Bu kolay olmayacak. Ben o kadarını biliyorum." Yavaşça nefes verir. "Sana çok hızlı davrandım- bunu da biliyorum."

"Senden başka bir şey beklemezdim," dedi George sıcak bir şekilde.

Dream güldü. "Neredeyse bana asılıyormuşsun gibi geliyor."

"Asılmamı ister misin?" dedi George neşeyle, dalga geçerek.

"Oh, Tanrım." Dream güldü. "Kesinlikle, kesinlikle isterim."

George'un dudaklarını terk eden kıkırdama kaygısızdı, güneşliydi ve giderek büyüyen memnuniyetinde Dream'i hedef alıyordu. Ondan bu ışığı almanın ne kadar kolay hissettirdiği şaşırtıcıydı.

"Acınacak haldeyiz," dedi George.

Dream ona havalı bir nefes verdi. "Sadece birazcık." Bir an sonra dizlerini göğsüne doğru çekti ve yavaşça, zarafetle yerden yükseldi. "Biliyor musun, ben... Senin için burada olacağımı söylediğimde ciddiydim, George. Burada kalacağımı.  Bu... Zorunda olduğum  bir şey anlamına gelse bile..." Omurgasını düzelttikçe sırtı ağrıyordu, gözleri penceresindeki sarı ışınlarla buluştu. "Gitmek zorunda kalsam bile."

Patches'ı ilk kez eve getirdiğini hatırlıyordu. Saatlerini, ailesine onunla ilgilenmek istediği titiz programı açıklamak için harcamıştı. Evlat edinilmeden önceki aylar boyunca tarayıcı geçmişini karıştıran doğru gıda markaları, yemek saatleri, eğitim teknikleri ve kedi yavrularının sınırları hakkında endişeliydi.

Küçük, kıvrımlı vücudunu ilk kez göğsüne dayadığında sıcak elleri hafifçe titriyordu.

"Clay," demişti annesi nazikçe, "Bunu nasıl yapacağını bildiğini biliyorum. İyi olacaksın."

"Nasıl olduğunu biliyorum, ama ya sadece..." Patches'ın kısık gözlerine bakmıştı. "Mutlu değilse ya da doğru yapamıyorum ya da burayı sevmez diye kaçarsa..."

"Bu kadar gergin olma," dedi elindeki kürk yığınına merakla bakan ablası ağır adımlarla yanına gelerek, "Kaçmayacak. Ve kaçarsa, onun geri gelmesini bekleyebilirsin." Patches'ın başını hafifçe kaşıdı. "Çünkü onu yeterince sevdiysen, o her zaman evin nerede olduğunu bilir."

O zaman gözlerini devirmiş ve alay etmişti, genç hali böylesine değerli bir bağı beslemek için gereken güven ve sabır eksikliğinden dolayı yükünü altına almıştı.

Dream, "Bırakabilirim," derken, kulaklığındaki mikrofonun bütünlüğünün her bir zerresini almasını umuyordu.

"Emin misin?" George tereddütle itti, "Bunu sadece benim hatırım için söylemeni istemiyorum."

Bilgisayar koltuğunu yavaşça masaya geri itmek için hareket etti. "Sana yalan söylemeyi bitirdim." Geçmişten aynı anda salıverilen ince acının geleceğini bilmek garip geliyordu. "Eminim."

"Tamam," diye nefes aldı George ve sesindeki minnettarlık Dream'in doğru yolu seçtiğinden emin olması için yeterliydi. Ateş ve alevler arasında doğru kişiyi, doğru merkezi bulmuştu.

Yakında tekrar yağmur yağmasını umuyordu.

"Pekala, bu ne anlama geliyor, ilerlemek mi?" diye sordu Dream, dalgınlıkla yatak odası kapısına doğru ilerlerken.

"Hala bunun üzerinde çalışıyorum."

Dream tutamağa uzandı ve soğuk metalin üzerindeki avuç içi ile tereddüt etti. "Kendi başına çözmek zorunda değilsin," dedi çekerek. "Son zamanlarda en fedakar insan değildim ve bunu telafi edemeyeceğimi biliyorum... Ama seni duyacağımı ve göreceğimi bilmeni istiyorum." Eşikten geçip salona doğru ilerledi. "Ne istersen onu yaparım. Tamam mı?"

"Teşekkür ederim, Dream," dedi George sessizce. "Biliyor musun... Bu biraz korkutucu, kalbinin ne kadar büyük olduğu."

Dream'in gözleri, koridorun karşısındaki yedek yatak odasının girişinin üzerinden geçti. Mırıldandı, "Önemli olan bu değil mi?"

George'un sessizliğinde Dream, metal mandal yerine oturana kadar sessizce kapısını çekti.

"Bunlar benim için hala çok taze," dedi George yavaş yavaş, "Şu anda tek bildiğim, biraz boşluğa ihtiyacım olacağı.  Bunu çözmek için."

Dream, arkasından bir eliyle kapısına yaslandı. "Boşluk senin için tam olarak ne ifade ediyor?"

George tekrar sessizliğe büründü.

Dream'in kalbi ağrıyordu. Herhangi bir gerginliği gizlemek için sesini alçak tuttu, "Seninle konuşmayı kesmemi ister misin?"

George, Dream'in dizlerini neredeyse yere indiren gergin bir duraksamanın ardından, "Hayır," dedi.

"Tanrıya şükür," dedi Dream nefes alarak.

"Ama," diye araya girdi George hızlıca, Dream'in meraklı duygularını gidermek için, "Olduğumuz gibi konuşmaya devam etmemeliyiz. Bu bizi hiçbir yere götürmez."

"Ne gibi?" Dream duraksadı.

"Aramalar gibi. Ve Snapchat."  Bir an sonra George ekledi, "Ve senin aptal ağzın."

"Diyene bak," diye mırıldandı Dream.

"Dur."

Dream, başının arkasını kapıya doğru eğdi ve kararlarının ağırlığını hesaplarken gülümseme dürtüsüne engel olamadı. "Tamam, öyleyse biz- biz- ben bunun hakkında biraz konuşabilir miyim?"

"Elbette," dedi George her zamanki sabrıyla, şu an hariç, düşkünlüğü Dream'in daha önce bildiğinden daha belirgindi.

Yanaklarının kızarmış olduğunu hissetti. "Doğru. Yani aramalar ve diğer şeyler sona ermeli ama yine de grup sohbetlerinde olabilir miyiz?" George onaylayarak mırıldandı. "Böylece seninle yine de her gün konuşabilirim, ama belki öyle değil- öyle değil-" Doğru kelimeyi arıyordu. "İleri giderek."

"Söyleyeceğin şeyler üzerinde çalışmalısın," diyerek kabul etti George.

"Senin söylediklerin ne olacak?" dedi Dream. "Ve ekran görüntülerin?"

"Tamam, tamam, iyi," dedi George titreyen bir utançla hızlıca, "Bu iyi bir noktaydı. Ben de dikkatli olacağım." Sesi hafifçe agresifleşti, "Belki de normal davranabileceğini anlayana kadar benim yayınlarımdan uzak durmalısın."

Dream gözlerini devirdi. "Anladım." Utancı yavaş yavaş kontrolsüz endişeye dönüştü. "Yine de genel yayına ne dersin? Farklı davranmaya başlarsak izleyiciler bir şeyin değiştiğini anlayacaklar. Youtube yüklemelerimiz, SMP etkinliklerimiz ve Twitter içeriklerimiz için de-"

"Hey," George nazikçe araya girdi, "Bu sadece bir ara, tamam mı? Eğer çok gelirlerse, biz... Biz koyduğumuz köprüyü geçeriz."

Yoğun bir sakinlik onu yakaladı. "Oraya vardığımızda geçeceğiz," diye tekrarladı kapıdan eğilerek. Çorapları onu koridorunda sessizce yönlendiriyordu.

"Geçeceğiz."

"Tamam." Dream yavaşça inen merdivenlere doğru ilerledi, altından geçerken tavan penceresine baktı. "Yine de her şeyi fark ediyorlar. Gittiğinden beri Twitter'ın nasıl olduğunu bilmek bile istemezsin."

Hashtagler'e pek yetişememişti ve kendisini geri tutarak, bunun onu yalnızca kaçınmaya çalıştığı yere getireceğini biliyordu.

"Daha önce baktım," dedi George, "Yokluğumun bu kadar önemli olacağını düşünmemiştim. Bir kısmın benimle kaçtığına ikna olduğunu biliyor muydun?"

Dream merdivenlerin tepesinden aşağı inmeye başlar, her adımında vücudu sarsılıyordu, "Bu-" güzel olurdu. "Sadece aptalca."

Bir tür ana karakter olsaydı, o uçak biletini satın alırdı ve George'a ulaşmak için bütün gece yolun yanlış tarafına giderdi. Nemli araziye sahip çiftlikte zıplardı, koşarak ona aşağı inmesi için bağırırdı ve onu verandada kendisine bağlardı, burnunu kapatan sıcak yalvarışlarıyla karşılardı, koş benimle, koş benimle, koş benimle.

Yine de boş evinde tek başına Haziran ayını yas içinde geçirmişti, kulakları yıllardır her gün konuştuğu en iyi arkadaşının reddedişiyle dolmuştu. Bir gün kalabalık bir bagaj tesisinde veya araba paylaşım hattında buluşacaklardı ve Dream onun kahraman olmayacağını biliyordu. O sadece insandı.

Aniden bir şeyi farkına varmasıyla içi korkuyla doldu, alt merdivende durdu. "George."

"Evet?"

Gergin eliyle boynunu tuttu. "...Ziyaretin ne olacak?"

Telefon hattındaki sessiz duraklamayı, düşünmeye ve hüsrana yordu. Avucunu dayadığı sürgülü kapının hayalini kurmuştu, George tropikal bir fırtına görmek istediğini söylediğinde duyduğu heyecanın yasını tutmuştu.

Dream, George'un kararında kalması, o uçağa ayak basması için umut etmek ve yalvarmak istiyordu, eve gelmesi için.

"Seni gerçekten görmek istiyorum ve çok uzun zamandır istiyorum," dedi Dream, "Ama çok erken olursa... Gelmek zorunda değilsin." Midesinin kendi ihanetine karşı kasıldığını, ters döndüğünü, kaşlarının derin acıyla birbirine yapıştığını hissediyordu. "Hazır olduğunda Florida her zaman burada olacak."

"Düşünmek... Düşünmek gerçekten dehşet verici," diye itiraf etti George. "Bilmediğimi, zamana ihtiyacım olduğunu söylemenin boktan olduğunu biliyorum- ama elimde olan tek şey bu, Clay."

Dream'in gözleri kapandı, yavaşça.

"Tanrım, ben sadece-" George keskin bir nefes aldı. "Kendimi bok gibi hissediyorum ve istemiyorum- bunları senin için daha da kötüleştirmek istemiyorum, şimdiden çok zor olduğunu ve daha önce hiç böyle bir şey yaşamadığını görebiliyorum." Konuşmaya devam ederken sesi hızlanıyordu, "Senin için asla böyle biri olmayı istemedim. Bilirsin? Seni inciten kişi, o tür bir hayalet- olmak hiç istemedim."

"George."

"Gitmek istiyorum, gerçekten istiyorum," dedi gergin bir şekilde, "Gitmezsem kendimi tekmeleyeceğimi biliyorum ve Sapnap de normal bir şekilde orada olacak. Ama kafam çok karışık, kafam çok karıştı ve ben-"

"Sorun değil," dedi Dream çaresizce, merdivenlerden inerek. "Benim de kafam karıştı. Nerede olduğumuzu görmek için ziyareti gündeme getirdim- ama bunun hakkında konuşmak için çok erken olabileceğini düşünüyorum. O yüzden yavaşla, nefesini tut. Sorun değil."

George ritmik şekilde nefes almaya başlarken bekledi. Titrek bir nefes verdikten sonra George sordu, "Henüz büyük kararlar vermezsek sorun olur mu?"

"Ben... Bunda iyi olmayı öğrenebilirim." Dream oturma odasına doğru ilerledi, vücudu anlamsız hareketlerle geziniyordu. "Tanrım, zavallı Sapnap. Onun hakkında ne yapacağız?"

"Bu işin ortasında daha fazla olmak isteyip istemediğini bilmiyorum," diye mırıldandı George.

"Dün gece onunla bir süre konuştum," dedi Dream ve kaşlarını çattı. "Siktir, gerçekten burayı süpürmem gerekiyor- üzgünüm, sadece yüksek sesle düşünüyorum."

"Sorun değil." George dikkat dağınıklığı karşısında neredeyse rahatlamış görünüyordu. "Nereyi?"

"Oturma odamı." Deri kanepeye küçümseyerek adım attı, halının üzerindeki kedi kılı katmanına baktı. "Patches çok küçük. Nasıl bu kadar tüy döktüğünü bilmiyorum."

"Onu fırçalıyor musun?" diye mırıldandı George.

"Elbette onu fırçalıyorum," dedi Dream savunmacı bir şekilde, "Beni ne tür boktan sahip zannediyorsun?"

"Kedi fırçasını tutarken seni hayal edemiyorum. Ya da saç tarağı, bu konuda."

Dream kahverengi minderlere oturmak için ilerledi. "Bu inanılmaz derecede aşağılayıcıydı."

"Benim hatam," dedi George, yine de sesi hiç de özür dilemiyor gibiydi. "Bazen gerçek olduğuna inanmak zor oluyor."

Dream, telefonunu aramak için ceplerini karıştırdı. "Ne, kanıt olarak fotoğraf mı göndermem gerekiyor?"

"Um."

Dream aceleyle ayağa kalktı. "Bekle. Bunu kastetmemiştim- bunu değil-"

"Oh. Bu-" George kekeledi, "Sorun değil, ben de kastetmedim. Unut gitsin."

"Pekala."

Kısa bir sessizlik oluştu.

"Öyleyse," dedi George, "Sapnap. Belki biraz sonra onunla konuşmalıyız. Şu anda neler hissettiğini hayal bile edemiyorum."

Sapnap'in nasıl hissettiğini düşünemiyordu. Bunca zaman boyunca içeride korkuyla beklediği, George'un ve kendi isimlerinin olduğu kilitli ses kanalına baktı. "Bu iyi bir fikir olabilir.  Muhtemelen yolculuk hakkında da endişelidir."

Üçünün artık deneyimleyemeyebileceği gürültülü, dinamik eğlence günlerini düşünürken göğsü sıkışıyordu. George ve Sapnap'ten birbirlerini görme fırsatını kaçırdığı için neredeyse bencil hissediyordu, tıpkı kendisi gibi yıllardır dört gözle beklediklerini biliyordu.

"Seninle gerçekten buluşmak istiyorum," dedi George beklenmedik bir şekilde, yumuşak ses tonuyla.

Dream'in kalbi tekledi. "Ben de seninle buluşmak istiyorum."

Sessiz bir sakinlikle kanepeye geri döndü.

"Her zaman bana yağmuru tarif ettiğin zamanı düşünüyorum," dedi George ve sonra sustu. Dream, eklemeden önce duraklamasına izin verdi, "Ve gece geç saatte seninle konuşmayı gerçekten çok sevdim."

"Sanırım ben de biraz fazla sevdim," dedi Dream nefes nefese.

George nazikçe güldü. "Olabilir."

Dream kafasını eğerek küçük bir gülümsemeyle aşağıya baktı. Zaman geçtikçe, tişörtünü inceliyor ve gri iplikten topladığı tüyleri topluyordu.

"George," diye başladı yavaşça, "Sen... Hiç hâlâ olman gereken kişi olmadığını hissettin mi?" Tüy yumağını başparmağı ve işaret parmağı arasında dalgın bir şekilde yuvarladı. "Sanki neredeyse oradaymışsın gibi," dedi, "Görebiliyorsun ama olamıyorsun."

"Bu sinir bozucu," diye fısıldayarak kabul etti George, "Çünkü yeterince istiyorsan, şimdiye kadar burada olmalıymış gibi hissediyorsun."

Dream yavaşça kafasını kaldırdı. "Evet."

"Evet."

Önündeki duvara monte edilmiş büyük televizyon boş ve griydi, ancak tozlu ekranın altında renkli bir dünya taşıyordu. Doğru uzaktan kumandayla, en gerçek niyetle, görüntüler, müzik ve yaşam, her şey olmasını istediği şey haline gelebilirdi.

"Sanırım," dedi Dream, "Henüz bunun için doğru değiliz."

"Doğru değiliz," diye tekrarladı George kelimeleri yumuşak bir şekilde test ederek.

"Henüz değil."

Kısa belgesel ekrandan kaybolduktan sonra burada oturup, kalbinin gidişatını temelli değiştiren ilk gerçeği kabul etmeye zorlandığını hatırlıyordu. O zamandan bu yana geçen kısa sürede, çok yaşlandığını ve hiç yaşlanmadığını hissediyordu.

"Hayatımda sahip olduğum en iyi insansın," diye itiraf etti George, "Ama beni değiştirdin."

George tereddüt ederek düşünceli bir şekilde sordu, "Bu iyi mi yoksa kötü mü?"

"Hiçbiri. Her ikisi de." Dream'in sesi kısık bir gürültüyle düştü, "Değişime ihtiyacım vardı, tüm bildiğim bu."

"Bence cevapların olmaması sorun değil," diye fısıldadı George.

Gözleri sıkıştı. Bunu özleyeceğim, çok, çok fazla.

"Bu acıtacak," diye itiraf etti Dream.

George usulca, "Çoktan acıttı." dedi.

Dream'in her şeyi ağrıyordu- kalbi, başı, ruhu. Tekrar tekrar ağlamak istiyordu, ancak özel gözyaşlarının aralarında uçuşan George ile anı bozmasına izin veremiyordu.

George, Dream'in solgunluğunu hissediyormuş gibi, "Bunu sana yaptığım için üzgünüm " diye mırıldandı.

Dream nefeslendi. "Biliyorum. Ben de üzgünüm."

Hırslı benliği, onun eksikliğini derinden küçümsedi, ancak o, sarkık dişli şeytanla boğuşuyordu. Ona sabır, nazik sözler, annesinin telefon görüşmesini ve George'un rahatlatıcı varlığıyla ilgili hatıralar veriyordu. Onu rahat bırakması için.

Sohbetleri daha açık tonlara büründü, George'un kırsal bölgeye yaptığı doğal gezintiyi ve sessiz kulübede geçirdiği günleri tartıştılar. Dream'e, mutfak masasında saatlerce yapboz parçalarını inceleyerek geçirdiği zamanı, ebeveynlerini renk körü mücadelesiyle eğlendirdiği hayal kırıklığına uğramış bir geceyi anlatıyordu.

Dream kıkırdadı ve bitmemiş, parçalanmış görüntünün ne anlama geldiğini sordu.

George nazik bir ses tonuyla, "Kuştu. Bir kuş resmiydi." dedi.

Sözleri önceki günleri konuşmanın sonuna yaklaştıkça güçleşiyordu. Sessizlik olduğunda kelimeler Dream'in zihninde endişeyle dans ediyordu. Şarkıyı gündeme getirmek istiyordu ama yapmıyordu. George'un sözleri, uykudan ve rüyalardan bahsettiğinde tökezliyordu, bir itirafı varmış gibiydi, ama geri adım atıyordu.

Sonunda Dream odasına geri döndü, kapısı aralıktı ve penceresi dışarıdaki ılık meltemde sallanıyordu. George'a klimasının tamir edildiğini ve Florida'nın havası laneti üzerine dalgın bir şekilde daldığını söyledi.

"Kesinlikle sonsuza kadar burada yaşamayacağım," dedi Dream, George'un yanıtını duyana kadar kısa bir süre kulaklığındaki şarjı değiştirerek.

"—Nereye gitmek isterdin?"

Eski pil takımını komodinin üzerine koydu. "Kuzeyde bir yer, belki. Ama soğukla ​​nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum."

George güldü. "Sapnap iğrenç kışlar geçirmiyor mu?"

"Muhtemelen," dedi Dream, "O kadar çok şikayet ediyor ki, her şey kafamda karışıyor."

Paylaştıkları ortak zemin üzerinde eğlenceyle düşünürler ve bu neredeyse normal gibi hissettirdi. Neredeyse, George'un ses tonu birdenbire tekrar çekingenliğe dönüşene kadar.

"Belki," dedi aniden, "Belki de Sapnap'i şimdi buraya getirmeliyiz. Sadece görmek için."

Dream yatağından kalktı, şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Ziyareti konuşmak için?"

"Kısmen." dedi George boğazını temizleyerek. "Onunla birkaç konu hakkında konuşmalıyım."

Dream arsız bir cevap vermekten son anda kendisini durdurdu. "Peki." Oyun koltuğuna çöktü ve Discord'ta hala görüşmedeyken uyku ekranı tekrar aydınlanana kadar fareyi kıpırdattı. "Artık kimsenin yayın yapıp yapmadığından emin değilim, ancak hâlâ arama yapıyor gibi görünüyorlar."

"Hm." George'un klavye sesi kulaklarına doldu.

Saniyeler sonra Dream'in doğrudan mesajlarında küçük kırmızı bir bildirim belirdi. Açtı.

Sapnap göndermişti: George odaya katılmamı söyledi ama bunu yapmamın imkanı yok.

"Kanalın kilidinin çok uzun süre açık kalmasını istemiyorum," diye mırıldandı George.

Dream gözlerini devirdi ve geri yazdı: Bu önemli. Ödlek olma. "Geliyor."

"Harika," dedi George, sesi beklenmedik bir şekilde düzdü.

Bir dakika sonra, Dream mesaj tekrar mesaj attı, hadi.

Sohbet odası boyunca küçük bir zil sesi geri döndü. Sapnap, aşırı çekingen bir tavırla "Selam millet," diye selamladı.

"Nick," dedi George geldiği anda.

"Aman tanrım," Sapnap nefes aldı.

"Dream, bir anlığına kendini sağırlaştırır mısın?"

George'un sözlerinin keskinliğinde Dream'in kaşları kalktı. "Tabi." Aramanın sesini kendi tarafında devre dışı bırakmak için imlecini sürükledi.

Tıkladığında, George'un sesinin patladığını duydu, "Sana özellikle söylememeni söylemiştim-"

Sesi kesildi ve Dream istemsizce gülümsedi. Sandalyesine yaslanmak ve kafasındaki uzun, uzun sohbetlerinin olaylarını tersine çevirmek için sessizce zaman ayırıyordu. Yaşadığı, ileri geri sallanan duyguların sallanan sarkacı, onu parçaladığı kadar rahatlatıyordu da.

Hatalar yaptığını biliyordu. Özür dilediğini biliyordu. Onun yapması gereken tek şey beklemek, öğrenmek ve umut etmekti. Hüzün harabesinden ayrılırken nasıl daha iyi bir insan olabileceğini merak ediyordu. Daha yumuşak konuşabilirdi, daha fazla dinleyebilirdi- geçmişe, sahile, sevgi algılarına olan bağlılığını açıklayabilecek birinden tavsiye isteyebilirdi.

Bir post-it ve kalem için masasını taradı, sonra kendine hızlıca bir hatırlatma yazdı. Lauren'i ara.

Gözleri duyamadığı aramanın üzerinden geçerken, içinde katıksız bir merak yükseldi. Masumiyetle baktı ve dinlemek için körü körüne tıkladı.

"-ne demek istedin? Mesela önceden konuştuğumuz o şey hakkında-"

"Oh evet," dedi Sapnap, "Şimdi mantıklı geliyor- bekle. O se-"

Aynı anda hem Sapnap hem de George bağırdı, "Şimdi olmaz, Dream!"

Gülümseyerek tekrar sağır olma butonuna bastı.

Birkaç dakika sonra George'dan yeni bir mesaj bilgisayarında belirdi. Üzerine tıkladı.

Tamam, ŞİMDİ gelebilirsin.

Derin bir nefes aldı, yeniden bağlanırken ve sessizliğini açarken eğlencesini ve sinirlerini bastırıyordu.

Sapnap hemen bağırdı, "Sana söylediğimi ona sen mi söyledin?"

"Kapa çeneni," dedi George bıkkınlıkla.

"Bu bilgiyle başka ne yapmamı bekliyordun?" dedi Dream hızlı savunmasıyla.

Sapnap sinir bozucu bir ses çıkardı. "Bilmiyorum, kendine saklasaydın? Kafayı mı yedin?"

"Dostum, o mesajda ne olduğunu sanıyorsun?" Bir gülümsemeyle karışan öfkeyle sordu.

"Pekala, birincisi, senin sikik ispiyonculuk yapma-"

"Sapnap. Az önce ne hakkında konuştuk," diye yorgun bir şekilde seslendi George.

Dream, bir gece önce ağladığı ve paniğe kapıldığı böylesine özel, hassas bir konuya saçma yaklaşımlarına karşı gülme dürtüsüyle savaştı. Sevgiyle, deneyimsizliklerini, gençliklerini hatırlatmıştı bunlar.

"Tamam," diye homurdandı Sapnap, "Her neyse. Arka arkaya beni gerçekten garip bir yere soktunuz. Ve gerçekten çok tuhaf bir yer demek istiyorum." Keskin bir şekilde durakladı. "Beni susturmanızı ya da benimle konuşmamanızı istemediğimden değil, çünkü bu da berbat, ama, tanrım. Lütfen bunu bir daha yapmayın."

Dream, içine akan suçluluk duygusuyla irkildi. "Bu... Aslında konuşmamız gereken bir şey," dedi, "Yolculuk ve hepsi."

"Bok. Evet."

"Büyük değişikliklere atlamaya çalışmıyoruz," diye açıkladı Dream yavaşça, "Sadece şu anda hepimizin bunu nasıl yaptığını hissetmek gibi."

Sapnap düşünceli bir şekilde homurdandı.

"Bunu tartışmaya uygun musun?"

"Evet, Georgie," dedi Sapnap aşırı kibar bir şekilde, "Sorduğun için teşekkürler."

Arkadaşının keskin tavrının gergin ve endişeli bir yerden geldiği bilgisiyle irkilen Dream, dilini ısırdı.

"Hala gidiyor musun?" diye sordu Sapnap, daha yumuşak bir tonla.

"Bilmiyorum," diye cevapladı George, aynı zamanda Dream mırıldandı, "Bilmiyor."

Aramalarına tuhaf bir sessizlik çöktü.

"Oh," dedi Sapnap, sonra da ekledi, "Oh. Anladım. Ciddi misiniz?" Boğazını temizledi. "Yani, ben hala gidiyorum." Gergin sessizlik derin derin düşünene kadar devam etti, "Ve seni bilmiyorum, Dream, ama George ile şahsen tanışmak istiyorum ve-"

Dream inledi. "Bunu ciddiye al."

"Ben, ciddiye alıyorum," dedi içtenlikle Sapnap. "Biliyorum... Bunun sizin için çok önemli olduğunu biliyorum. Benim için de çok şey ifade ediyor. Kişisel konular da önemli, bunu da anlıyorum." Durakladı. "Ama yarın buluşacak değiliz. Hâlâ zamanımız var."

"Bu doğru," dedi George sessizce.

Dream'in nabzı kaburgalarının altında hızlanmaya başladı. Gözleri aceleyle saf bir şekilde tavanı geziyordu.

Sapnap iç geçirdi. "Üçümüzle takılmak istiyorum. Eğer bu mümkün olmayacaksa, o zaman tamam- ama üzülürüm."

Dream cevap vermek için dudaklarını araladı, ama George ondan önce davranarak açık bir şaşkınlık bıraktı.

"Yine de ziyaret etmek ister misin?" diye sordu.

Sapnap'in yanıtı hızlıydı, "Elbette. Bu noktada bundan kaçınmak için hiçbir neden yok."

George dikkatlice devam etti, "...Dream?"

Evcilleşmemiş kalbinin gergin yarışını düzeltti. Onu yatıştırmaya yardımcı olmak için göğsünü ovuşturdu ve yumuşak bir sesle, "Elbette," dedi.

Gözleri Sapnap'tan gelen başka bir mesaja doğru yol aldı.

George'un bağırması her zaman çok korkutucu oluyor, senden nefret ediyorum.

Dream güldü. Sapnap'in varlığı tek başına omuzlarının etrafına bir sıcaklık sarıyordu, son haftalarda herkesin eksikliğini tamamlamıştı. Normalde kendisi barışı koruma görevlisiydi, her şeyin orta noktasıydı. Yine de Sapnap'in nazik kalbi ve sabrı, sonsuza kadar sadakatle temellerinin çatlaklarına bal akıtıyordu.

Antik Yunanlıların aşık olduğu tüm farklı yollar hakkında, diye düşündü, söylenecek bir şey olmalı.

"Sanırım her şey iyi olacak, George," diye mırıldandı Dream, cevap yazmaya başladığı anda, "Dediğim gibi, iyi olmayı öğrenebilirim."

Sapnap'a yolladı, bir de bana sor.

Bundan sonra artık kendini saklamak zorunda kalmayacağı için beklenmedik bir rahatlama hissediyordu ve bu enerjiyi olması gereken kişi haline getirebilirdi, George'a ihtiyacı olan arkadaşı. Üçünü gece geç saatlerde film maratonları için oturma odasında uzanırken ya da saçma alışveriş torbalarıyla uçsuz bucaksız Orlando alışveriş merkezlerinde gezinirken hayal edebiliyordu. Everglades'te pencereler kapalı olarak araba sürmek, daha boktan restoranlardan boktan yiyecekler sipariş etmek, müzik ve sıcağa rağmen gülmek.

Yıllardır tek istedikleri, gerçekten aile gibi davranabilecekleri bir yerde vakit geçirmekti.

Dream, George'un şu anda bunun olasılığını görmese bile eninde sonunda Florida'yı ziyaret edeceğini biliyordu; değişen yıldızlar ve üçünün yakın hayatlarını birbirine bağlayan dönüm ayları sonunda yerine oturduğunda.

"Tamam," dedi George sonunda, "Bunu düşüneceğim."

r a i n

Geç geldiği için üzgünüm, baya üşendim eheheh.

Bu sabah Dream tekrar yayın açtı, gelen soruları cevaplıyordu sadece. Sürekli George'un onu reddetmesi hakkında ne hissettiğini sordular artık bıktı adam glfşdjfkdldmdlvl

Son bir bölüm kaldı :')

Yayınlanma tarihi: 10 Şubat 2021

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro