Bölüm 1: Ay Denizanası
Medya: Heat Waves - Glass Animals
Dream her zaman George'a bir hayranlık beslemişti. Fakat bir gün George ile olan ilişkisi uykulu zihnine ulaştı, ertesi gün karışık duygularla ve yoğun bir özlemle yeni bir dünyaya uyandı. Sıcak dalgaların ortasında kaybolmuş, sürekli yüreğinin ağrımasına sebep olan şarkıyı dinliyordu. Florida geceleri, gönderilmemiş mesajlar, sarmal hale gelmiş sevgisi ve berbat, berbat bir hava.
"Olmuyorum." dedi George, rahatsız olduğu belli olan ses tonuyla.
"Oluyorsun. Sorun değil." dedi Dream. Göğsünden küçük bir sıcaklık yükseldi. Kelimeler yakalayamayacağı kadar hızlı ancak bal kadar yumuşak bir şekilde ağzından çıktı. "Çok tatlısın."
Aramaya sessizlik çökmüştü.
Herkes duymuştu. Sesinin tonundaki şefkat, her zamankinden farklıydı, mizah izi yoktu. Gizlilik ve utançla parıldayan kalbinin altındaki fırından çıkma şekli, yalnızca George, sadece George için. Bunu duyması gerekiyordu. Hareket etmedi.
Bölüm 1: Ay Denizanası
Bilgisayar ekranından gelen nazik ışık koyu masanın üzerini kaplıyor, renkler titreyerek hızla hareket ediyordu. Ekran artan sıcaklıktan dolayı kendisini savunmak için vızıltılı bir ses çıkarıyordu. Tavan pervanesi boğucu havada sessizlik içinde uzanıyordu.
Sandalyesinde arkaya yaslanan Dream, başını en ufak bir titremeyi görmek için havaya kaldırmıştı. Pervanenin tahta çıtalarını izliyordu. İhanet. Saç çizgisinin başlangıcında boncuk boncuk terler birikmişti. Kulaklıklarının yapışkan plastiğini dalgınlıkla çekiştiriyor, boynundaki varlıklarını hafifletmeye çalışıyordu. Dış tarafındaki küçük yeşil ışık yanıp sönüyordu.
"Dream?" George hafifçe ismini söyledi.
"Bekle, konuşmadan ayrıldı mı?" diye sordu Sapnap.
"Hala konuşmada olduğu gözüküyor." George'un sesi yavaşça mikrofona yaklaştı. Dream gözlerini vantilatörden ayırdı. "Dream?"
Sesindeki endişeyi duyan Dream hızla oturuşunu düzeltti. Boynuna yapışmış kulakları başının üstüne getirip eliyle yüzünü sildi. "Evet, buradayım, özür dilerim. Bir anlığına daldım sadece." Gözlerini kırpıştırarak ekrana baktı. Sapnap'in karakteri yeşil çim bloklarının üstünde eğilmiş ona bakıyordu. "Oh hayır, yayını bitirdin mi?" George'un gülüşünü görmek için aceleyle siteye girdi.
"Hayır ama bitirmek üzereyim. Sen veda etmeden bitiremezdim." dedi George. Bu ince düşünceli hareket Dream'in göğsünde küçük bir sıcaklık yeşermesi için yeterliydi.
Gülümsedi. "Oh, pekala. Görüşürüz!"
"Görüşürüz!" diye bağırdı Sapnap peşinden.
George kameraya doğru el salladı. "Görüşürüz gençler! İzlediğiniz için çok teşekkürler. Ayrıca Dream'in kliması için dua etmeyi unutmayın!"
"Ve bozuk vantilatörüm için." diye ekledi Dream.
"Görüşürüz!" diye tekrarladı George, ardından Dream'in ekranındaki görüntüsü kayboldu.
Yayın sona erdi.
Tanıdık his her yayın sonunda bu mesajı gördüğünde Drem'in göğsüne sızardı; bulutlarla gölgelenmiş bir hayal kırıklığı. Bugün bu hisse pişmanlık kırıntıları da eşlik ediyordu.
Kaşlarını çattı. Sunucuya geri dönerek, "Yayınının çoğunu hava durumundan şikayet ederek geçirdiğim için üzgünüm," dedi. Sapnap'in önüne koyduğu meşe tabelasını baktı ve okudu.
Wee waa Dream sıcaklığa dayanamıyoor
Dream gözlerini devirip tabelayı kırdı.
"Sorun değil. Gerçekten. Sadece senin için üzüldüm." dedi George. Karakteri zıplayarak yere kapılar koymaya başladı. "Ne zaman tamir olacağı hakkında bir fikrin var mı?"
"Yakında, umarım." dedi Dream havaya doğru üfleyip, George'un yere koyduğu kapıları ardından açıp kapatarak. "Bundan daha fazlasına dayanabileceğimi sanmıyorum."
Son üç saattir oyun oynuyorlardı, o sırada Dream boxerının sandalyesine herhangi bir erkeğin olması gerekenden çok daha uzun süre yapışacak kadar ter biriktiriyordu. Fiziksel rahatlık oyun oynarken rahat olmasının tek anahtarıydı. Ancak bu kaşıntılı etki ve yapışkan sıcaklık tüm rahatını bozmuştu. Dikkatini toplayamamıştı. "Seni görmek güzeldi George. Yüzüne baktıkça bu ızdırabımdan uzaklaştım." dedi bir anda. Sözleri o kadar hızlı ağzından çıkmıştı ki şaşkınlıkla elini ağzına götürdü. Bu da neydi?
"Aman tanrım, kes sesini. " dedi George. Sesi utanmış geliyordu.
Sapnap mırıldandı. "Bence bende kameram açıkken yayın yapmalıyım."
Dream aniden yükselen gerginliğini hafifletmek güldü. "Bu tamamen dikkatimi çekerdi."
"Ah, benim yayınlarım senin için ilginç değil mi Dream?" dedi George ardından atlayarak.
"Ne?" dedi Dream suçluluk duygusuyla. "Ne seni böyle düşündürdü ki? Yayınlarını seviyorum."
George alınmış bir şekilde davranmaya devam etti. "Seviyor olsaydın sürekli dalmazdın."
"Öyle yapmak istememiştim," Dream diğer ikisini güldürecek biçimde sızlandı. "Sıcaklıktan dolayı dikkatim dağıldı, havayı bükmeyi deneyip esinti yapmaya çalıştım."
"Evet, haklısın." dedi Sapnap. " On dakikadır bunu yapıyor olamazdın."
"On dakika mı?" dedi şaşkınlıkla. O kadar uzun sürdüğünü düşünmemişti. En son dünyayı keşfediyordu. Daha sonra George'un nerede olduğunu görmek için yayınına tıklamıştı ve tabii ki George gülüp bağırıyordu. Bir şekilde o kadar enerji ve ruhla doluydu ki, dikkati dağıldığı için sıcak hava Dream'in ruhuna sızmaya başlamıştı...
"Bir süredir AFK'ydin," dedi George. "Biz hala seninle konuşuyorduk ve kendini susturduğunu falan düşündük. Chat gülünç olduğunu düşündü."
"Oh," dedi Dream.
"Bekle, kendini susturmayı mı istedin?" diye sordu Sapnap, kendi cümlesine gülerken. "George'u izlerken heyecanlandın mı?"
Dream ve George aynı anda saçma sapan sesler çıkararak bağırdı. Yüce Tanrım, Sapnap.
"Sapnap!" diye bağırdı George, karakterine hızla ve isabetli bir şekilde vurmaya başladı. "Yayın haricinde çok terbiyesizsin."
"İğrençsin," dedi Dream gülerek, ama zayıf ve gönülsüz bir şekilde. Nabzı hızla kafatasının içinde çarpıyordu. Neden George'un yüzünün olmadığı aptal tavanına, bu kadar uzun süre dikkati dağıldığı için bakmaya başlamasını anlamıyordu. George'un bununla bir ilgisi mi vardı? Belki de arkadaşının yaz ortasında kapüşonlu giymesini kıskanmıştı. Omzunu silkti. "Aslında doğru. George'un yüzü beni heyecanlandırıyor."
George, Dream ve Sapnap'i güldürecek biçimde homurdandı. "Şimdi de beni rahatsız etmeye çalışıyorsun."
"Telaşlandırıyorum, demek istedin herhalde." diye ekledi Dream hızlıca.
"Tamam, hayır. İkinizden de bıktım." dedi George ardından hemen server'dan çıkış yaptı. "Bunu öfkeli bir çıkış olarak düşünün."
GeorgeNotFound oyundan ayrıldı.
Dream chat kısmına :( gönderdi.
"Hayır, Georgie." diye yalvardı Sapnap.
"Bugün iyi iş çıkardın, gerçekten." dedi Dream içtenlikle. "Kaçırdığım yerleri sonra tekrardan izleyeceğim." George güldü.
"Pekala, gerçekten gitmem gerek. Sonra konuşuruz." dedi, ardından Discord'dan konuşmadan ayrıldığını belli eden bir ses geldi.
O garip his Dream'in göğsüne geri döndü. Bu, ellerini buharı tüten bir kahve fincanından aniden çekmesinin ardından gelen soğuğa benziyordu. Bazı geceler arkadaşları konuşmadan ayrıldıktan sonra uyumamak ve yatağa gitmemek için her şeyi yapıyordu. Twitter, mini oyunlar, kodlama, çalma listeleri oluşturma...
En sevdiği geceler, George'un ona eşlik ederek erken kalktığı gecelerdi. Sohbetleri, hem Florida gecesinin hem de İngiliz gün doğumunun sıcaklığıyla yayılıyordu.
Ne zaman George şaka yollu ona kızsa Dream, çok ileri gitmiş olabileceği endişesinin titremesini içinden çıkaramıyordu. Gerçekten kavga edip etmedikleri düşüncesi üzerine kafa yormaktan hoşlanmıyordu. Hiçbir şey onu bu kadar korkutmazdı. George'un yarın tekrar arayacağını ve neredeyse hiç üzgün olmayacağın biliyordu. Ama yine de George'un adının yanındaki noktanın yeşilden soluk griye geçişini dikkatle izlerken buluyordu kendini. İkilem içerisindeydi.
"Sanırım ben de çıkacağım." dedi Dream Sapnap'e.
"Olur, görüşürüz!"
Konuşmadan ayrıldıktan sonra Dream yatağına bakmak için sandalyesinde döndü.
Karanlık yorgan yere tekmelenmiş, çarşaf hafifçe katlanmıştı. Yatağının üzerindeki pencere, nemli havayı ve böcekleri dışarıda tutmak için sıkıca kapatılmıştı ancak uzaktan yumuşak turuncu sokak lambalarını görebiliyordu. İç çekip yağmur yağmasını diledi.
Çocukken mahallesinde çıplak ayakla koştuğu zamanları hatırladı. Denizden dalgalar gelip çakıllı su birikintilerine sıçrardı. Serin yağmur damlalarının saçlarını ıslatmasına izin vererek deli gibi koşardı. O boşluk zihninde her zaman coşkuluydu. İçin için yanan havadan kısa bir ılıklık gelirdi, rüzgarda sallanan yeşil palmiye ağaçları, gök gürültüsü ve şimşek. Bunlar şimdi ona çok uzak geliyordu. Özellikle bu korkunç, berbat havada.
Bilgisayarını kapatıp isteksizce yatağına doğru ilerledi. Telefonu titreyip odayı aydınlattığında gözleri neredeyse karanlığa alışmak üzereydi. Gözlerini kısıp ekrana baktı. George'tan bir mesaj gelmişti.
Bu şarkının sana geri dönmem için güzel bir yol olduğunu düşünüyorum, yazıyordu. Gelen spotify linkinin üzerine tıkladı. Glass Animals'ın yeni bir şarkısıydı.
"Sıcak Dalgalar." Gülümseyerek cevapladı. Çok komiksin.
Şarkıyı sabahleyin dinlerdi. Telefonunu kapatıp yerine geri koyduğu anda Dream kendisini gülümserken buldu, her ne kadar içten içe sinir bozucu olduğunu hissetse de. George düşünceli bir adamdı. Bunu belirtmesinde hiçbir sorun yoktu. Onunla olan etkileşimi sinir bozmanın üzerine mizah katmaktı, bunda kötü bir niyet aramasına gerek bile yoktu.
Kendine göre ayarladığı zamanda, bedeninin uykuya odaklanmasına izin verdi. Gölgelere girip çıkıyor, ara sıra pamuk çarşafı çekiştirerek bedenini tahriş ediyordu. Kumaş, yavaşça yere attığı ana kadar nemli cildine yapışmıştı. Yere attığı zaman hafifçe ses çıktı ama Dream umursamadan yan tarafına döndü. Soğuk duvara kolunu yasladı. Sonunda gece, başını yumuşak, sıcak yastığından; soğuk bir kum yığınına çevirene kadar derine, daha derine ve dibe batarak yeterince soğumuştu.
Kafası karışmış bir şekilde elinin altındaki çakılları kavrayarak parmaklarının arasından kaymalarına izin verdi.
Hızla ayağa kalktı ve etrafını saran sahile baktı. Görüntü dar olmasına rağmen önünde, birkaç adım ötede bulanık-mor bir lagün olduğunu söyleyebilirdi. Ay, uğursuz gökyüzünde dalgalanıyordu. Gece sessiz, alaycı bir esinti boynunun arkasını fırçalıyor ve omurgasını en aşağısına kadar titretiyordu. Ellerine baktı, parlak kıyafetinin kollarının yarısına kadar itildiğini gördü. Parlak yeşil. Tanıdıklık hissiyle midesindeki batma hissi çürümeye başladı. Daha önce de buradaydı. Görüş alanının kenarındaki gölgelerin nereden geldiğini fark ederek dikkatle başını çevirdi ve yüzünü kaplayan seramiği nazikçe oynatmak için elini kaldırdı. Maskenin neye benzediğini anlamak için aynaya ihtiyacı yoktu.
Kapüşonunu kaldırdı ve bildiği halde birazdan olacak şeyleri tahmin ederken gerildi. Her an sağ omzunun arkasındaki ağaçların kenarından bir ses seslenecek ve şunu söyleyecek-
"Dream?"
Dondu. Bu, bu doğru değildi. Bunun olmaması gerekiyordu.
"George?" diye seslendi sessizce. Dikkatli bir şekilde arkasını döndü. George bir kaç adım arkasında duruyordu. Başının üstünde karakterinin gözlükleri, elinde ise baltası vardı. Sersemlemiş bir şekilde etrafına bakıyordu. Yıldızlı gökyüzü üzerlerine yansımaya başlamıştı.
Kumların üzerinden yavaşça Dream'e doğru yürümeye başladı. "Biz... Neredeyiz?"
"Şey," Dream, içinde kıvranıyordu. Yalan söylemeyi düşündü ancak dürüstlüğüyle savaşamadı. "Sanırım kafamın içindeyiz."
Tecrübelerine dayanarak söyleyebilirdi ki bu yer her şeyden daha karışık, değerliydi. Yüzleşmesi gereken şeyler vardı. George'un neden buraya geldiğini bilmiyordu. Burası güvenli değildi.
"Çok güzel." dedi George yanındaki kumlara oturarak.
Dream'in yüreği bu sözlerle hafifçe ağrıdı. Bir zamanlar o da buranın güzel olduğunu düşünüyordu. George'a yıllarca çılgınca kumda kaymanın, yosun dolu karanlık suda öksürmenin ve ormandan kaçmanın ardından, tüm bunların kabuslara dönüştüğünü söyleyecek sözleri bulamadı. George'a baktı. Buradaki anıları hissedebiliyor muydu?
"O halde burası..." George elindeki baltayı rastgele şekillerde hareket ettiriyordu. "Florida mı?"
Dream gülümsedi. "Evet, sonunda başardın," diye alay etti. George'un sırıtışı onu başka yöne baktırabilecek kadar parlaktı. "Çocukken geldiğim bir lagündü burası."
"Bunları görüyor musun?" dedi George suyu işaret ederek. Dream başını çevirip suya baktı. Kıyıya yakın yerde parlayan küçük lekeler vardı. Boşlukta süzüldüklerinde açık mavi renkleri karanlıkta keskin bir şekilde parlıyordu.
"Ay Denizanaları," dedi Dream gördüklerine inanamayarak. Onları burada daha önce hiç görmemişti.
George mırıldanarak onayladı. Dream, kendi yüz hatlarını örten maskeye minnettar olarak tekrar ona baktı. Soluk ay ışığı, George'un cildinin yumuşak bir porselen gibi parlamasını sağlıyordu. Pembe dudakları ince bir fırça darbesiyle birbirine bastırılmış gibiydi. Kelime, Dream'in göğsünün derinliklerinde kabardı, kan dolaşımına girdi ve zarif bir şekilde zihninde belirdi.
Güzel.
Bu hissi derinlere itmek, ondan uzaklaşmak istiyordu. Ama bir kez olsun kendini mizah üzerinden yürütmek zorunda olmadığı için güvende hissetmişti. Burada o his, şaka değildi.
"Neden buradayız?" diye sordu George bir mırıltıyla. Dream, büyük kahverengi gözlerinde maskesinin özensiz siyah beyaz gülüşünün soluk yansımasını görebiliyordu.
"Neden burada olduğumu biliyorum ama senin neden burada olduğunu bilmiyorum," dedi Dream. Arkasında duyduğu yaprakların hışırtısı tekrar gerilmesine neden olurken avcunu sıktı. "Burası tehlikeli, George. Gitmeliyiz."
"Neden? Bu anıda kalmak istemiyor musun?"
Dream, sorusunu görmezden geldi ve ona yardım etmek için omuzlarını hafifçe sardı. George ayağa kalkmaya çalışmadı. Kafası karışmış bir şekilde Dream'e bakıyordu.
"Hiçbir şey ben buradayken canımızı yakamaz." dedi George.
Dream, sıcaklığın yüzüne doğru yükseldiğini hissetti. "Kes şunu, bu ciddi bir şey."
George düz bir şekilde ona baktı. "Ben ciddiyim."
Kolu koruyucu bir şekilde George'un vücuduna sarıldığı için, Dream ne kadar yakın olduklarının son derece farkındaydı. George'un vücut ısısını hissediyordu. Göğsünün yükselip alçalmasını, boynundaki tüylerin hareketini... Dream'in kalbi çarpmaya başladı. Ne zamandır onunla tanışmak istiyordu? Sesini gerçek hayatta duymak için? İçindeki korku yavaş yavaş sevgiye dönüşmeye başladı. Ay Denizanası, lagün maviye bürünene ve parlayana kadar hızla çoğalmaya başladı.
George sırıttı. "Sana güzel olduğunu söylemiştim."
Dream, "Senin yüzünden," dedi sıcak bir şekilde. George gözlerini devirse bile, ciddiye almıştı. Birbirlerine hafifçe güldüler. Zaman geçtikçe kıvılcımlar parıldıyordu.
George baltasını bıraktı ve seramik maskeye uzanmak için elini kaldırdı. Dream gözleriyle hareketlerini takip ederken donakaldı. George parmaklarını nazikçe saçlarının arasından geçirdiğinde kapüşonu düşmüştü. Dream en son ne zaman birinin bunu yapmasına izin verdiğini hatırlayamıyordu. Bu his samimiydi, aynı zamanda korkunç. George başının arkasındaki metal tokayı bulduğunda gözleri kapandı, yüzündeki maskenin ağırlığının düştüğünü hissettiğinde derin bir nefes verdi.
Yanaklarında soğuğun esintisini hissetti. Yakındaki tuzlu suyun kokusunu alabiliyordu. Gözlerini açtı, gökyüzündeki yıldızların sayısı ikiye katlanmıştı.
"Bunu nasıl yaptın? Ben hiç..." Usulca gülümseyen George'a baktı.
George nazikçe, "Dürüstlüğün senin için önemli olduğunu biliyorum," dedi. Eli Dream'in elmacık kemiğine hafifçe dokunmak için hareket etti.
Dream nazikçe George'un elini tuttu. Canlı hissediyordu. Daha da yakınlaşarak George'un gözlerini inceledi, ardından gözleri kayarak dudaklarına indi. Nefesi titriyordu.
"Ya şimdi seni öpersem?" diye mırıldandı, kalbi hızla çarpıyordu. "Bu ne kadar dürüst olurdu?"
George'un gözleri büyüdü. "Ben yani... Dream, sen..." sözcüklerini bulamayarak kendini bıraktı, Dream'e ihtiyacı olan şeyi verdi.
Hareketleri neredeyse aynı anda oluyordu. George'un çenesinin eğilmesi, Dream'in elinin saçına kayması, dudaklarının bağlantısı... Öpücük duygu dolu ve nazikti. Yüzünü ısıtan, Dream'in göğsünden yükselen sıcak sözler, George'un dudakları, duyularını geçersiz kılıyordu. Her şey gerçek dışı gibiydi. Eli George'un çenesine tutunmak için yükseldi. Dream yüzünü yaklaştırdı, nefesi sıcaktı, kalbi titriyordu. George'u tekrar tekrar öperken, gergin enerjisi hızla güçlü bir özlem ve isteğe dönüştü. George hafif bir ses çıkarttığında Dream erimeye başlamıştı. George'un ellerini saçında, sonra boynunda ve sonra göğsünde hissetti.
Dream bir anlığına uzaklaştı. George'un kızarmış yanaklarına ve kırmızıya çalan dudaklarına bakarken göğsü hızla yükselip alçalıyordu. Onun yüzünden. Tehlikeli derecede sıcak bir alevin ilk titreşimi, midesinde düşük bir his uyandırarak belirdi. Hepsi, hepsi George, sadece onun içindi.
Dream dudaklarını bir şey söylemek için ayırdı ancak tam o anda tüm görüntüsünü camlar halinde parçalanarak dağıldı.
Dream uyandı.
r a i n
Yayınlanma tarihi: 26 Ocak 2021
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro