
12.Bölüm
Selam canlar😍
Okuduğunuz saati buraya bırakın🎈
Bol bol yorum bırakmayı ve beğenmeyi unutmayınn💜
Telefondan yazdığım için yazım yanlışı olabilir şimdiden soryy💙
Unutmadan yeni kapak nasıl yorum bırakın 😍
İyi okumalar🦋
Ece'den
Yere eğilerek kapının önünde duran kırmızı gülleri elime alıp koklamak için burnuma götürdüm. Kimden gelmişti acaba? En sevdiğimden... Ben başka dünyalara dalarken üstünde not var mı diye baktığımda en arkada beyaz bir kağıt bulabilmiştim.
"Güzeller güzeli karıma, -Selami-"
Oha!
Selami amca karısına hediye almış bunu tarihe geçmek lazım ama sorun şu ki manyak adam bunu niye üst kata koydurmuş?
'Bir sana çiçek alan yok be kızım!'
Valla yok ya en son çiçeği ne zaman aldığımı düşündüm kaç yıl önce aldıysam artık onu bile zor hatırlı- hah hatırladım mahallede bir tane deli Ömer var beni seven o almıştı...
Neyse...
Kahkalarım merdiven dairesini inletirken kızlara elimdeki kağıdı gösterdim.
"Kırk yılında bir romantiklik yapacak onu da yanlış yapmış!" Dedi Buse. Haklıydı anam haklıydı kimin kankası aynı ben falan neyse sustum. Bu aralar nedense çok konuşuyordum.
"Hadi inerken verelim!"
Merdivenlerden aşağı inerken zemin kata oturan Selami amca ve karısı Sema teyze yine kavga ediyorlardı. Bu evliliğin sonu hayırlı değildi, sürekli kavga ediyorlar. Ah selo kendini affettirmek için neler yapıyor birazcık karısı mutlu olsun diye. Bize ise hiç hediye alan yok! Elimdeki gülü kapının önüne koyup, zili çalıp koşarak daireyi terketmiştik.
Sağ salim okula vardığımızda derin bir nefes aldım.
O neydi kız?
Otobüste laf atanlara kafa atan bir Özge mi dersiniz? Bir de bunların aklından geçen iğrenç şeyleri okuyup psikolojimi bozanlara sinirlenip adamın kafasını ısıran beni mi dersiniz? İlk defa zihin okumaktan nefret ettim. Ne iğrenç insanlar vardı ya? Adama yumruk atan Neşe mi dersiniz? Özge'nin yaralı kafası için hastaneye uğrayıp orda kendini doktor diye tanıtan ama aslında deli olan bir adamı mı ararsınız hepsi burada. Gel vatandaş gel bir lira bir lira salata...
Ne diyorum ben ya! Kafayı yemekle kalmamış mideme oturmuştu. Bana bir asır gibi gelen olayları atlatıp sonunda okula gelebilmiştik sonuç buydu. Bahçeyi taradığımda kimsenin olmadığını görünce okula bodoslama daldım. Geç kalıp azar yemek istemiyordum. En son geç kaldığım için beni herkesin önünde azarlayan hocanın arabasını çizmiştim.
Pişman mıyım?
No gram!
Hızlıca merdivenlerden bir Hüseyin bot edasıyla koşarak çıktım. Son basamağa bastığında dengemi kaybedip yine şansıma söverken gözlerimi kapattım. Kendimi soğuk zemine yapışmayı beklerken bir el belimi kavramıştı. Bir, keskin parfüm kokusu burnuma dolmuştu. Gözlerimi açtığımda karşımda iki çift kahverengi gözlerle karşılaştım. İki metre öteden tanıyordum ben Çağlar'ın parfüm kokusunu. Avon katoloğuna yatmış sanki mübarek! Beni doğrultup ellerini belimden çekti.
'Ne yani tabii çekecek orada bir ömür mü kalacaktı ha eğer istiyorsan kalabilir'
Sen sus.
'Tamam be.'
Ellerimi arkamda birleştirerek Çağlar'a baktım. "Ben teşekkür ederim beni tuttuğun için"
Of hayır utanınca ellerimi arkama saklamaktan nefret ediyordum ve her zaman da saklamam aslında! Utanmayacak gibi de değil yani yakışıklıydı. Aman ben ne diyorum! Bunlar hep şok etkisi yüzünden.
"Rica ederim, bende seni aramaya geliyordum zil çaldı gelmeyince seni merak ettim. Hatta aradım açmadın,"derken ikimizde sınıfa doğru yürüyorduk.
'Uuu seni de merak edermiş oy oy oy, tavukları pişirmişem Çağları da kapmışam ley ley'
Yine delirdi.
Sanki ilanı aşk etti lan ne bu sevinç?
Gözlerimi devirdim.
Yanlız beni merak etti!!!
"Hiç sorma ya başımıza geleni," diyerek evden çıktığımız an olanları ayrıntısına kadar anlatmıştım. O sırada sınıfa gelip yerlerimiz oturmuştuk. Sınıfta Yağızla ne kadar göz göze gelsekte umursamamaya çalıştım. Telefonumdan ders programına bakarak dersin edebiyat olduğunu öğrenmiştim. Hoca sınıfa girdiğinde klasik günaydın laflarından sonra sınıfın ortasında dört dönmeye başlamıştı. Hocanın kafası dönmüyorsa bile benim kafam atlı karınca gibi olmuştu.
"Evet arkadaşlar ödev vermiştim size, bugün işleyeceğimiz Ahmet mithat efendi hakkında şimdi ödevlerinizi çıkarın!"
Oha ödev mi vardı?
Bu hocalar bu ödevleri nasıl hatırlıyor abi! Ben daha bu yaşta dün ne yediğimi hatırlamıyorum maşallah maşallah eski topraklar minnoş anneannemin dediği gibi! Anneannem demişken bir ara arasam iyi olur yoksa beni gördüğünde kafamı kırabilir.
"Aaa hocam ödev mi vardı?" Diye sesler yükselirken herkes bir bahane buluyordu.
Sıra bize doğru gelirken elektrik kesildi yok bu numarayı yemez, su kesildi hiç yemez en iyisi dayak yemek.. İlk okul çocuğunu buraya getirsek benden daha iyi yalan uydurur.
Mert,"Hocam amcam doğum yaptı vallahi yoksa yapardım bilirsiniz beni," dediğinde hoca elindeki ince değnekle kafasına bir tane geçirmişti.
Amcam doğurmuş ne ya? Bu benden daha berbattı.
"Yok canım ben amcanla konuştum, düşük yapmış," dediğinde kıkırdadım. Alemsiniz.
"Hocam evde unuttum," diyen Derin karşısında hoca sinirle kaşlarını çattı.
"Kendini de unutsaydın derin! Kimse ödevi yapmamış sanırım bu ödevi kendim için değil ben zaten biliyorum. Sizin için istedim. Sanki sınava ben gireceğim,"
Başladı nutuk çekmeye. Aynen hocam haklısınız hocam, en büyük sizsiniz hocam, karınız bile sizden daha az konuşuyordur be çünkü sizden ona sıra gelmiyor belli..... Çok fazla konuştuğu icin diğer dediklerini dinlemeyip sıranın altında telefonla uğraşıyordum.
Gönderen; Yakışıklı Prens.
"Birazdan beni iyi dinle tamamı?"
Ne olacaktı ki?
"Ne saçmalıyorsun sen? Bu gereksiz davranışları bir kenara bırak ve mesaj atma bir daha. Benimle ne derdin var senin ya rahat bırak beni!"
Yazıp yakışıklı prens ismini Yağız diye kaydettim. Normalde olsa silerdim ama gerek falan olur hiç belli olmaz bu işler.
"Neyse derse geçelim Ahmet Mithat efendi 1844 yılında istanbulda doğmuştur. Bir çok eseri vardı, Yemez içmez eser yazardı,"
Yağız elini kaldırıp, "Hocam biz de bir Ahmet Mithat Efendi değildik ama bende izniniz olursa bir şey söylemek istiyorum," dediğinde kafasıyla onayladı hoca.
"O güzel gözlerinde kayboluyorum beni hayata bağlayan o güzel gözlerin, saçların, gülüşün ah prenses kendini bağlatıyorsun insana. Senin eşin benzerin yok Ece,"
Dediğinde son kısımda ismimi duyduğum da gözlerim irileşmişti. Az kalsın gözlerim gözlerimden firlayıp Yağız'ın üstüne atlayacaktı. Tüm sınıfın bakışları bana döndüğünde yerimde rahatsızca kıpırdandım. Sınıftan bir oooo ve ıslık benzeri sesler çıkarken ben sınıftaki çoğu kız bana öldürücü bakışlar atıyordu. Ben ise kulaklarıma kadar kıpkırmızı olduğuma emindim. Hatta yakında mor, lacivert...
Çağlar " Eser yazamadan duramayan Ahmet Mithat efendi, karı kıza yazamadan duramayan Yağız,"
"Çağlarcım beni çok seviyorsun ama yaşımız aynı değil cevap veremeyeceğim," dedi sinirlenmeyen Yağız. İlk defa sinirlenmedi ben şok sende A101.
Iy bu nasıl espri be.
Sen sus!
Tm.
Yanlız bu Yağız bana aşık sanırım. Allahım yakışıklı ama ahlakta önemli şimdi....
'Anlamana çok sevindim geri zekalı yemin ederim beyin sıfır sıfır! Sana beyin alacağım hem de kıvrımlı diyen o instagramın dediği gibi. Kızım o kadar zihin okuyorsun önceliklisin. Ama şu çocuğun beynini okuyup sana aşık olup olmadığını bile bilemiyorsun. Neyse ben bir şey demiyorum'
Ya sende var ya dedikodu yapıp yapıp ya neyse ben bir demiyorum diyen yaşlı teyzeler gibisin. Belki heyecandan, sinirden ne dediğimi bilmiyorum hı?
"Haklısın ya sende tabii beyin olmayınca eşit şartlarda olmamız için benimde beynimi çıkarmam gerek," dedi Çağlar. Ve vurduuu gooool. Sınıfta yankılanan kahkahalar ve sinirlenen bir adet hoca!
"Haklısın Ecedede beyin yok!" Gözlerimi Begümün gözlerine diktiğimde içinde benden ne kadar nefret ettiğini ve Çağlar'a aşık olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Ah, zihin okumak böyle bir şey işte! Siz anlamazsınız, neyse çok ego kastım by!
"Sen önce yüzünde ki şu fondöteni sil de yüz yüze konuşalım,"deyip göz kırptım bu Begüm manyağı da fazla oluyordu. Eğer benim damarıma basarsa çıldırırım, yolarım. Kafasını duvara sürterim acımam yaptım, yaparım. Sınıftan az önceki 'ooo' seslerine benzer ses çıkıyordu. Bizim sınıfın gaza getirme yeteneği yüz üzerinden bindi. Yağız ve Çağlar ise dalaşmayı bırakmış bizi izliyordu. Aa tabi kız kavgası sevilmez mi yahu?
Begüm, "Sen ne diyorsun be!" Deyip o minicik eteğiyle sıranın üstüne çıkarak ellerini beline koydu geri zekalı. Tam üzerime doğru atlamıştı ki kenara çekilmemle yere düştü. İşte son gülen iyi güler kahkahalarımı atarken hoca sınıfın içinde bağırınca yerime oturup sindim. Daha önce hocayı böyle sinirli görmemiştim.
Tabii delirt delirt sonra görmedim de al sana görmedim.
Hepsi senin yüzünden Yağız!
En az Çağlar ve Yağız kadar Begümle biz de kavga ediyorduk.
Kravatını biraz gevşeterek, "Bana bakın burası dingonun ağırı değil burası saygın okullardan birisi, ve ders benim dersimde kimseyi kavga ettirmem geçin yerinize!" diye bağırdı, saygı değer Edebiyat öğretmenimiz. Beni çok sever de ehueheu.
Aklıma sınavda ben Kenan kopya çektirtmem çekeni görürsem sıfırı basarım deyip öğretmen masasını üzerine çıkan ortaokul hocam geldi nerden geldiyse neyse onunda belasını neyse saygı ve sevgiler...
Begüm,"Sonra görüşeceğiz seninle," deyip üstünü düzeltip yerine geçti. Şuna bak ya sinirden kuduruyordum. Hareketlere bak hareketlere keşke kukla gibi oynatma gücü bende olsaydı da şunu azcık rezil etsem. Bir ara Emirciğimden Rica edeyim de yapsın.
Aynen Emirciğim.
Ders boyunca hiç susmadı hoca diğerlerinin de işine geldi ders işlememek.
****
Zil sesi ile kendime gelmiştim. Bu ders bitmek bilmemişti. Yüzyıllar geçmiş gibi hissettim. Bu gençecik yaşımda yaşlandım ayol.
"Bizimkiler kantine gelmemizi söylüyor," dediğinde beraber Çağlarla sınıftan çıktık. Bu merdivenleri ine çıka üç kilo vermişimdir. Kim dedi size dört katlı okul yapın diye hı?
"Yanlız az daha Begüm senin saçını yolacaktı," diyen Çağlar'a kaşlarımı çattım.
"Asıl ben onun saçını başını yolacaktım da işte hoca vardı görmedin mi nasıl kükredi! Ama nasıl laf soktum ya böyle yağlarım eridi. Ayrıca Begüm seni seviyor," dedim merdivenlerden inmeye devam ederken. Konu değiştirmeye bayılıyoooorum.
"Nerden biliyorsun? saçmalama,"
Ah Çağlar ah çok safsın ya. Hareketleri, bakışları yine kendini ele veriyordu. Tamam çaktırmayın bende aklını okumasaydım bilemeyecektim.
"Sence?" Dedim kafamı göstererek.
"Ovvv gerçekçi kanıtları da var elinde," dediğinde kıkırdamadan edemedim. Şaşırmadı pek fazla tabii egosundanda kaynaklı. O yakışıklıymış ya herkes bakarmış peh!
Kantine girdiğimizde bizimkileri göremeyince daha gelmediklerini anlatmıştım. Biliyorum üstün zekam sayesinde deyip kendimi övmek isterdim de Allah bize iki çift göz vermiş yani. O zaman onlar gelene kadar bir kahve alsam iyi olurdu. Canım çok pis kahve çekiyordu.
"Çağlar ben kahve alıyorum sen geç bir yere otur istersen,"
"Yok bende bir su alacağım," dediğinde sıraya geçtik beraber. Sıra da fazla kişi olmayınca hemen sıra bize gelmişti. Esra teyzeye günaydın deyip kahve istedim. Esra teyzeyi çok sevmiştim baya kanım kaynamıştı. Güler yüzü yetiyordu zaten.
Kahvemi aldıktan sonra sıradan çıktım, Çağlarda beni takip ediyordu. Kıytı köşede bir boş masa gözüme kestirip oraya doğru ilerlemeye başladım. Kahve aşırı sıcaktı. Elim yandığı için bir o elime bir diğer elime koyuyordum kahvemi. O sırada kahve elimden fırladı ve sevgili, saygı değer müdürümüzün üstüne döküldü, beyaz gömleği kahve olmuştu. Üstüne üstlük şuan herkes bize bakıyordu. Kahretsin Ece! Aferin Ece!
Ece senin şansını eşekler tepsin!
Ece sen bittin! İçimden bildiğim duaları okumaya başladım. Sakarsın Ece sakar! Sen niye önüne bakmıyorsun ha niye!
Müdür bağırdı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun? Müdürün üstüne kahve dökmek ha?!"
Sizin gibi bir ejderha tarafından öldürüleceğim sanırım.
"Hocam onun hiç bir suçu yok tüm suç benim, Ece'yi ittim o yüzden sizin üzerinize döküldü," diyen Çağlar'a baktım.
Gözlerimle 'ne yapıyorsun sen' anlamında kaş göz yaptım ama o bana bakmadı bile. Benim yüzümden Çağlar'ın da başı yanacak.
"Hayır hocam yalan söylüyor benim elimden kaydı,"
"Yok asıl o yalan söylüyor!"
Ve ardından yer yerinden oynadı kulaklarımı on saniye kadarıyla hissetmedim. Acı.... acı.
"İkiniz de derhal odama!"
Müdürcüğümüz öyle bir çağırmıştı ki kulaklarım imdat diye bağırıyordu. Kantinden hızla çıkıp müdürün odasına ilerledik önde Çağlarla ben arkadan müdür geliyordu.
Çağlar'ın kulağına yaklaşıp, " Ya sen ne yaptığını sanıyorsun okuldan atılacaksın!" dediğimde sadece gülüp yanımdan hızla yürüdü.
Müdürcüğümüzün odasına girdigimiz müdür koltuğuna oturarak kendini masaya doğru çekti. Ellerini masanın üzerine koyarak kaşlarını çattı. O kadar çok çatıktı ki o kaşlarının arasında ki çukur da ölecektim.
"Maşallah Çağlar Efendi Yağızdan sonra en çok odama gelen sensin! Böyle giderse okuldan atılacaksın!" Dediğinde hızla konuşmaya atladım.
"Hocam dediğim gibi tüm suç benim,"
Bu çocuk salak ya benim dikkatsizliğim yüzünden disiplinlik olmayı bırak okuldan atılacak.
Salak.
Manyak.
Geri zekalı.
Şizofren.
Deli.
Öküz.
'Ya çook romantik senin için neleri göze alıyor ya ay şapşik.s.s'
Senin romantik anlayışına....
Yanlız ben böyle şeyler düşünmüyorum bu nasıl benden farklı bir iç ses. Bilincimin en altında böyle şeyler mi vardı yoksa?
"Hayır hocam dediğim gibi ben ittim,".
"Yok hocam ben yaptım diğeri der ben yaptım. Ben hanginize inanacağım!" Diye ayağa kalktığında ikimizde aynı anda 'bana' dediğimiz de, Çağlar'a döndüğümde gülmeden edememedim o da bana bakıp güldüğünde zaten sinir küpü olan Müdür daha da sinirlendi.
"Yok aşkım önce sen kapat gibi oldu bu! İkinize de ceza, uzun zamandır spor salonu temizlik görevlisi yok. Ellerinizden öper yavrularım," deyip bize doğru fırlatılan anahtarı havada kapan Çağlar'a baktım.
Annen arı mı?
Ben olsam şov yapayım derken yeri öperdim be.
"Temizlik için her şey orada var şimdi çıkabilirsiniz," deyip dolabını açıp oradan beyaz bir gömlek aldı ve milyonlarca beyaz gömlek ee meğer gömleğin vardı da ne bu şiddet bu celal!
Odadan çıktığımızda oflaya poflaya spor salonuna doğru ilerledik.
"Aferin geri zekalı benim yüzümden sende ceza aldın," dedim hızla çağlar'a dönmemle Çağlar'a çarptım. Kafamı kaldırdığımda o da başını eğmişti.
"Sen varsan benim için sıkıntı yok!"
Vee ta ta tadan ckenchejsjjsjksn bir bölüm sonu daha🤔
Nasıl beğendiniz bölümü canlar şuraya bir bölüm hakkında yoruuum🤓
Sizi seviyorum sihircileeerim❤️
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro