50• james ve sirius'tan mektuplar pt9
İtalik: James
Kalın: Sirius
Sevgili Harry,
Az önce babanla konuşuyorduk ve bir şey fark ettik: Sen benim 16 yaşındayken evden kaçıp Potter'lara gittiğimi biliyorsun ama, nasıl kaçtığımı bilmiyorsun!
Ve ben düşündüm ki, sen Çapulcular'la ilgili anıları öğrenmek istersin. Yanılmadım, değil mi?
O zaman, arada sana bazı anıları anlatmalıyız. Mektupla bile olsa...
Haziran'ın 6'sıydı. Dolayısıyla elbette ödevlere başlamamıştım. Eşyalarım sandıkta duruyordu.
Hatırlıyorum, saat daha sabahın 4'ydü. Güneş bile doğmamıştı. Ama aşağıdan sesler geliyordu. Sevmediğim ve hatta iğrendiğim ama hep olan sesler...
Pijamalarımla, evet pijamalarımla ki bu büyük bir saygısızlık, aşağı indim.
Walburga, Orion, Regulus ve kuzenlerim... Aile toplantısı. Sabahın 4'ünde... Vampir olduklarından şüpheleniyordum o dönemler... Neyse, o klasik tartışma çıktı. "Kanı bozuk, yüz karası..." Ve daha neler neler... Benimse aklımda sadece, daha bir hafta önce, Charlus ve Dorea Potter'ın bana King's Cross İstasyonu'nda söyledikleri yankılanıyordu.
"Ne zaman ihtiyacın olursa, evlat."
"Şifreyi biliyorsun. Kapımız sana hep açık."
Ve ben de, en başından beri yapmam gerekeni yaptım.
Odama çıktım, üstümü değiştirip gerekli olabilecek birkaç parça eşyamı aldım. Ve onlara sinir krizi geçirtecek bir not bırakıp pencereden tüydüm.
Kendimi hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum.
Neyle kaçtığımı sorarsan, seninle aynı şeyle kaçtım evden. 'Hızır Otobüs'le... Seni o gün korkutmuştum ya Harold, özür dilerim tekrar, ben sadece seni görmek istemiştim. Aslında seni de değil, James'i...
Kesinlikle kısa olmayan bir yolculuk sırasında, yağmur başlamıştı. İnanabiliyor musun? Haziranda yağmur!
En sonunda, Londra'ya geldiğimde, Potter malikanesine girene kadar sırılsıklam olmuştum ve saat 7'ydi.
Charlus Potter bana evi koruyan büyüyü geçmemi sağlayacak parolaları vermişti. İçeri girdiğimde -sonunda- saçlarımdan sular damlıyordu ve ben, Öylece Potterların salonunu turluyordum. Sırılsıklam bir vaziyette. Çantam, öylece kapının kenarında duruyordu. Berbat bir durum... Beni ilk gören ise-
Onu ilk gören ise bendim tabii ki! Sabahın köründe -yaz tatilindeydik!-aşağıdan bazı sesler gelmişti ve ben de o lanet tıkırtılar yüzünden uyanıp aşağı inmiştim. Ve her şey çok... Hayal ettiğim gibiydi.
Sirius, kardeşim; kenarda valizi, salonumuzda dikiliyordu. Bir de sırılsıklam olmasa, süper olurdu ama neyse...
"Pa-PATİ?!?" diye bağırdığımı hatırlıyorum. Sirius'un yavaşça bana döndüğünü ve hızla birbirimize doğru yürüyüp sarıldığımızı.
Biz öylece sarılırken- benim de üstüm sırılsıklam olmuştu- annem ve babam aşağı inmişti. Düşün yani ne kadar sesli bir biçimde "Pati!" diye bağırdığımı.
Sirius, bir anda açıklama yapmak için uğraşmaya daha doğrusu kıvranmaya başlamıştı ki büyükbaban aynen şunu dedi evlat:"Bence önce bir duş al. Kendini daha iyi hissedeceksin." Büyükbabanı tanısan çok severdin, kuşkusuz...
Yaşasaydı, onu gerçekten çok severdin... diyeceğim de asıl ben yaşasaydım, beni çok severdin be oğlum...
Duştan çıktıktan sonra- o yağmurdan sonra sıcak bir duş gerçek anlamda çok iyi gelmişti- hep hayalini kurduğum bir ortamla karşılaştım, Harry.
Kahvaltı masası kurulmuştu. Ev cini de şarkı söyleyerek işini yapıyordu. Her şey güzeldi. Kahvaltı sırasında bana bazı şeyler söylediler: Onlarda kalabileceğimi, zaten en başından beri bunu beklediklerini ve James'in yanındaki odaya yerleşebileceğimi.
Ah, Harry... Hep hayalini kuruduğum 'o' aileye sonunda sahip olmuştum.
Hani o motorum var ya Harry, o büyükailenden aldığım bir doğum günü hediyesiydi... Onları gerçekten seviyordum, Harry. Ve onlar da, bir oğullarıymışım gibi beni.
Büyükannen ve büyükbabanı Harry çok seveceğinden hiç şüphemiz yok Harry. Onlarla gurur duy.
Sevgiler,
Baban ve vaftiz baban
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro