
I. Kısım: Tanrıça'nın Gözyaşları ─ VII. Bölüm
BROYN BLYAE KRALLIĞI
Gael Toprakları, Neskana — KAS 814
Athelisia misafir köşklerinden birine yerleşirken birkaç kıdemli rahibe buna karşı çıkmıştı, ancak rahibe yemini ederse onu kabul edeceklerini söylemişlerdi fakat Lilura kararından dönmemişti ve sonunda çenelerini kapatmak zorunda kalmışlardı. Bazen hala eski zamanlarda olduklarını ve fikirlerinin Yüce Rahibe için bir önemi var sanıyorlardı fakat artık yeni bir çağa girmişlerdi.
Athelisia burada, Lilura'nın kanatları altında kalmalı ve mümkünse de Tapınaklar'dan dışarı adımını atmamalıydı. O'nun yaşadığını ne kadar az insan bilirse o kadar iyiydi zira geri planda kalması, varlığını unutturması gerekiyordu.
Neskana'nın yönetici lordu, lordun erkek kardeşi, kızı ve bütün yeğenleri ölmüştü. Hayattaki Neskana varislerinin biri üç yıldan fazla sürecek inziva eğitiminde, diğeri ise Lilura'nın elindeydi. Elinde olan Neskana'nın ise tek derdi bir parça huzur bulabilmekti.
Lilura, Marian'ın Kraliyet Askeri olmak için yemin ettiğini ve aile mirasından feragat ettiğini duyuran bir belge yayınlayarak Neskana destekçilerinden kurtulacaktı fakat eğer diğer Neskana'nın yaşadığı duyulursa insanlar onu destekler ve Lilura'nın Cerella'ları yönetime geçirme planlarını suya düşürürlerdi.
Gael Toprakları, kağıt üzerinde Broyn Blyae'ye bağlı olabilirdi fakat kendi liderine ve ordusuna sahipti. Dini önemi sayesinde krallık tarafından daha fazla ayrıcalık tanınan bir bölgeydi. Yüce Rahibe unvanı bir kraliçe etmeyebilirdi fakat bir kraliçe kadar bu topraklarda söz sahibiydi. Neskana Hanesi ise Yüce Rahibe üzerinde gereğinden fazla etkiye sahipti. Zaten birçok Yüce Rahibe Neskana Hanesi kızlarından çıkıyordu ama bu sefer Yüce Rahibe Lilura'ydı ve üzerinde baskınlık kuracak olan herhangi bir birey ya da hane istemiyordu. Mutlak hakimiyet istiyordu.
Cerella Hanesi'ni yönetici hane ilan ettiğinde, Cerellalar Lilura'ya minnettar olacaklar, ayaklarına kapanacak ve her istediğini yapacaklardı. Güç için Yüce Rahibe'nin kuklası olacaklardı zira Lilura'nın tek lafıyla zirveye çıktıkları gibi dibe de çekilebilirlerdi.
Lilura, Yillia Kalesi'nin başrahibesinden gelen rapor mektubunu okurken kapısı açık olan Konsey Odası'na Elara girdi ve reverans yaparak, "Leydi Athelisia kitap okumak için yatak odasına çekildi rahibem," dedi.
Lilura hafifçe başını sallayarak, "Teşekkürler Elara," diye cevap verdi. "Sen de günü bitirebilirsin. İyi geceler."
Elara başını eğdi ve "İyi geceler rahibem," dedikten sonra odayı terk etti.
Lilura, Athelisia'ya Gael İnancı ve Sessiz Fısıltılar ile alakalı birkaç kitap vermişti. Günlerdir kendini kitaplara gömmüş, neredeyse köşkün bahçesinden ileriye bile çıkmamıştı. Çıktığında ise yalnızlığı tercih ediyordu. Bunun kederinden kaçmak için izlediği bir yol olduğunu anlamak Lilura için zor olmamıştı ama onun içine kapanması şimdilik Lilura'nın işine geliyordu. Bir süre onu kitaplarla oyalayabilirdi, en azından abisi için bildiri yayınlayana kadar.
Marian Neskana'nın feragat bildirgesini sonunda yazmayı bitirdiğinde ve odasına döndüğünde gece yarısı olmak üzereydi. Yatağının altına uzanıp ahşap sandığı önüne çekerken nefesleri hızlanmıştı. Yakalanmayacağını biliyordu çünkü hiç kimse odasına kapıyı tıklatmadan giremezdi fakat büyü onu her seferinde korkutuyordu. Belki annesinin buna cesaret ettiği için öldürülmesi yüzündendi, belki de başına geleceklerin belirsizliğine karşı yaşadığı korkudandı ama sandığın kapağını açıp kalın halının üzerine otururken yine elleri buz kesmişti.
Büyüden bahsetmek bir şey, ona dokunmak çok başka bir şeydi.
Annesi Antik Gölge Sanatları ile uğraşıyor, gölgelere hükmetmeye çalışıyordu fakat Lilura ne kadar denese de onun gibi olamayacağını anlamıştı. Gölgeateşi'ni kullanmak kolay olmamıştı fakat gücü doğada aradığında büyünün tırnaklarla kazınarak elde edilen bir ödül değil, kanda akan bir şey olduğunu keşfetmişti.
Athelisia'nın ateşi gibi, çağrıya kulak veren ilahi bir güçtü büyü. Ateş Athelisia'nın kanında vardı ve Lilura ise bir Lyra'ydı, gücü doğada saklıydı.
Sandıktaki koparılmış güllerin hala solmadıklarını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Dikenler büyümüştü ve kırmızı yapraklar sanki hala köklerine bağlıymış gibi parlak bir şekilde insanı büyülüyordu. Onları Lilura kendisi yetiştirmiş, köklerinden ayırdıktan sonra ise büyüsü sayesinde ölmemelerini sağlamıştı.
Kırmızı yaprakları göze hitap eden narin bir güldü fakat dikenleri güçlü, zehirli ve ölümcül olacaktı.
Bu kendini denemek için yaptığı bir testti. Onları birinin üzerinde kullanmayı şimdilik düşünmüyordu fakat asıl amaç gücünü bir silah olarak kullanmaktı. Doğayı kendi isteğine göre eğip bükmek, gücünün sınırlarını keşfetmekti.
Güllerden birini parmakları arasında çevirirken parmağına batan diken ile dudakları arasından bir tıslama kaçtı. Dikenin battığı yerden parmak diplerine, oradan da bileğine ve bilek içine doğru yeşil sarmaşıklar belirirken gülümsemesi solmuştu. Kendi zehri Lilura'yı öldürmezdi ama teninde iz bırakmaları, gözle görülür bir yerde oldukları sürece hoşuna gitmiyordu.
Gülü aldığı yere bırakıp sandığı tekrar yatağının altına itti ve akan birkaç damla kanı da küçük bir bez yardımıyla temizledi. Yatmaya hazırlanırken ve yatağa girdikten sonra bile elinde beliren sarmaşık desenlerine bakmaya devam etmişti. İzler de gülleri gibi güzellerdi fakat kökenleri zehirdi. Başkası için ölüm demekti.
𓆩𓆪
Diğer sabah kahvaltı yaparken yine gelen mektupları gözden geçiriyor, rahibelerinden yeni haberleri alıyordu. Athelisia'yı da davet etmişti fakat yine kitaplara gömülü olduğundan daveti reddetmişti, onun yerine Lilura'ya eşlik edenler Elara ve Sianna'ydı.
Elara elindeki mektup zarfının üzerini okurken kaşlarını çattığında merakla ona baktı Lilura. Biraz sonra zaten o da başını kaldırarak Lilura'ya baktı ve "Lord Rhsyand Shana'dan bir mektup gelmiş," dedi. Ardından da garip bir ifadeyle mektubu diğer rahibeye uzattı: "Athelisia için."
Lilura kaşlarını çatarak elindeki çatalı kenara bıraktı ve uzanarak mektubu aldı, üzerindeki yazıyı okudu. Açıkça 'Rhysand Shana'dan Athelisia Neskana'ya' yazması onu şaşırtsa da asıl düşündüğü konu o değildi.
"Athelisia'nın yaşadığından, dahası burada kaldığından nasıl haberi olmuş?"
Sianna, Lilura'nın düşündüklerini dile getirirken; Lilura mektubu açıp açmamakta kararsız kaldı. Açarsa mühür bozulacak ve Athelisia okuduğunu anlayacaktı. Gerçi her şeyden önce, bunu Athelisia'ya vermeli miydi ki? Rhysand'a kör bir şekilde aşık olduğu çok belliydi ve bu mektup onu Lilura'nın öngöremeyeceği eylemlere itebilirdi.
En sonunda mektubu çekmecesine yerleştirirken Athelisia'ya bir şey söylememeye karar verdi. Açıp açmamakta hala kararsızdı ama şimdilik çekmecede, Athelisia'dan uzakta kalması en iyisiydi.
"Athelisia'nın ona mektup geldiğinden haberi olmasın. Bir daha Rhysand mektup gönderirse de direkt bana gelsin, herkesi tembihleyin."
İki genç rahibe de başlarını sallayarak Lilura'yı onayladıktan sonra mektupları inceleme işine geri döndüler. Çoğu Neskana yönetimini almak isteyen hanelerden olsa da krallığın farklı kalelerinin rahibelerinden gelen bu mektuplar, Lilura'nın ülkenin nabzını tutması için önemliydi.
Gael Toprakları'nda ve Başkent Myndena'da Tapınaklar etkili olsa da, özellikle ülkenin güneyinde bazı kaleler artık başrahibe unvanını bile kabul etmiyorlardı. Kadim Lonca Şehri'nın üstat ve üstademleri ışığında yıllar geçtikçe Gael İnancı'nın etkisi sönüyordu. İnsanlar hala Altı İlah'a inanıyordu fakat rahibeleri bir otorite olarak kabul etmeyi reddediyorlardı. Şimdilik küçük bir sorun olabilirdi fakat sonraki aşama, kalelerine hiç rahibe kabul etmemeleriydi. Bu yolun sonu Yüce Rahibe otoritesini reddetmeye kadar gidebilirdi ve Lilura elindeki gücü kaybetmek için Yüce Rahibe olmamıştı.
Tapınaklar'da başardığı gibi sevgi ya da korku fark etmez, bir şekilde hak ettiği sadakati kazanacaktı. Dipte başladığı hayatını zirvede bitirebilmek için kazanmak zorundaydı.
Ne pahasına olursa olsun.
𓆩𓆪
Not: Yapay zeka görsellerini aklımdaki karakter betimlemelerine yakın ve bana göre karaktere uyan oyuncu/model yüzleri ile tasarlıyorum. Bazı saç şekilleri, renkleri vs. görselden görsele değişebilir çünkü hepsi aynı çıkmıyor maalesef, bunlara takılmamanızı rica ediyorum.
Lilura'nın planları hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Cerellalar sayesinde gücü ele geçirebilir mi? Ve Athelisia'ya Rhysand'ın mektubunu vermemesi doğru muydu?
Genel olarak bölüm hakkında düşüncelerinizi alabilirsem sevinirim.
Diğer bölümde biraz zaman atlaması yaşayacağız ve ikinci kısma geçeceğiz. Birinci kısmı hikayenin girişi, Athelisia'nın geçmişi, Lilura karakterini tanıtma ve Athelisia ile Lilura'nın hikayesinin başlangıcı olarak düşünebilirsiniz.
Yeni bölüme kadar yorumlarınızı bekliyorum... Görüşmek üzere.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro