İŞ TEKLİFİ
Duymayı beklemediğim ama yinde pek şaşırmadığım o sesin sahibi bizzat Aras beydi.
Beni araması ve benimle tekrar görüşmek istediğini belirtiği o cümleyi duymamın üzerinden beş saniyeden fazla süre geçsede sessizdim hala. Pek bir heyecan geçirdiğim söylemezdi. Ne diyeceğimi düşünüyordum sadece. Aksi takdirde hevesim öleli beş gün olmuştu.
+ Firuze hanım!
Fazla süre sessiz kaldığımdan ikinci kez adımı seslenmesi ile gözlerimi hemen yerden çekerek boğazımı temizledim.
- Bilmiyorum
+ Anlamadım
Değişen ses tonunu görmezden gelerek aynı rahatlıkla cevap verdim.
- Düşünmem lazım.
Az önce içerde Aras Bey'in gerçek yüzünü öğrendiğimden şu an işimi tehlikeye atmak fikri saçma geliyordu. Eğer benim kaderimde diğerleri gibi olursa işsiz güçsüz ortada kalırdım.
+ Bugün müsait misiniz?
- Anca akşam üstü müsait olabilirim.
Verdiğim cevaplardan zerre çekinmiyordum. Bu iş olursa hayatım daha güzel olurdu biliyorum. Fakat pek fazla umutlu olmadığımdan heves etmemeye çalışıyordum.
+ Kaç gibi ?
- Gece yarısından sonra
+ Tamam
Aldığım cevapla içgüdüsel olarak çatıldı kaşlarım. Tamam mı ?
- Ne tamam ?
+ Müsait olunca buluşalım.
- 12-den sonra mı ?
+ Evet.
Her cümlesinde farkedilir şekilde değişiyordu miniklerim.
- Erken değil mi ?
Alaycı şekilde soktuğum lafa karşı yine bir değişliklik sezmedim sesinde .
+ Bana uyar.
- Sizin bana ihtiyacınız var anlaşıldı.
+ Bir bakıcıya ihtiyacım var.
- beni B planına atmışdınız.
+ A planı işe yaramadı çünkü.
Sanki önceden çalışmış gibi verdiği cevaplar karşısında bazen istemsizce donukuyordum.
+ Siz galiba korkuyorsunuz öyle değil mi ?
Ansızın sorduğu soruya karşı bir şey anlamayarak :
- ne ?
+ Hayret o gün pek bir cesurdunuz .
- Anlamıyorum
+ Aldığım paranın hakkını veririm falan diyordunuz. Pişman olmazmışım gibi gibi şeyler.
- evet?
+ O zaman neden bu kadar düşünüyor sunuz ?
Haklı sorusuna karşı oldukça haklı bir cevabım vardı zaten. Düşünmeme zerre gerek yoktu.
- Benim şimdilik bir işim var çünkü,ve siz beni iki günlük yanınızda tutacaksanız ben elimde olan tek işimi kaybederim.
+ İşini iyi yaptığın sürece neden kovayım ?
- Hergün birini kovmak korkutuyor insanı.
+ Ve ben bunları durduk yere mi yapıyorum?
- Belki de bakıcıları kovma gibi bir fanteziniz vardır.
Normal hayatımda sözleri ağzımda pişirmeden söyleyen biri olduğumdan bir çekinme gereği duymuyordum kendimde.
Geçen onun karşısında sessiz kalma nedenim her çalışan gibi gözüne girmemdi. Lakin şu an benim için sıradan biri olduğundan çekime gereği duymuyordum kendimde.
+ İşten çıkınca arayın beni .
Son sözünü söyleyip telefonu kapatması ile derin bir nefes verdim sadece. Bunu bekliyordum açıkçası.
Yinede en kötü ihtimal olarak beni gören adamın şuan bana muhtaç olması hoşuma gitmişti açıkçası.
Kimse sana muhtaç falan değil.
Öyle.
Yüzümde yaranan hafif bir tebessümle telefonu cebime koyup tekrar içeri girdim.
Patron daha gelmediğinden aceleyle göz gezdirdim etrafıma.
Karşı taraf da yeni bir kafe açıldığından ve oranın fiyatları daha uygun olduğundan artık burası eskisi kadar popüler değildi maalesef.
O yüzden bir ay önceye kadar dolup taşan salonda sadece üç kişi vardı.
Biri yalnız başına ders çalışan bir öğrenci, diğer ikisi sevgili olduklarını düşüğüm bir çift.
İnsanların kalabalık olduğundan eskiden şikayetlenip yoruldum diye isyan ederdim hep. Ama şimdi bakıyorum da bu olay benim pek işime gelmedi.
Nede olsa maaşımı cımbızla aldığım cimri patronumun artık sağlam bir bahanesi vardı elinde .
🥀
Eve varmama az kala arkamda duyduğum tanıdık ama bir o kadar da yabancı sesle durdurdum adımlarımı.
" Firuze!"
İsmetin sarhoş sesi kulaklarımda çınlarken yutkunarak kapattım gözlerimi.
" Bekle beni"
İkinci kez sesini duymamla kapalı olan gözlerimi açarak derince soludum. Bu sahneyi üçüncü kez yaşamaya hazır değilim.
Hiç kendimi bozmadan sessiz bir nefes vererek arkama döndüm.
Benden fazla uzakta sayılmayan İsmet sallana sallana bana doğru gelirken yüzünde saçma bir gülümseme vardı.
" Efendim ?" Dedim çantamı omzumda daha sıkı bastırarak. Sarhoş adamları sevmiyordum . Sarhoş bir İsmeti hiç sevmiyordum.
" Eve mi gidiyorsun ?"
Bunu söylerken yanıma gelmişti artık. Yüzüme vuran alkolün kokusu ile bir adım geri giderek başımı salladım.
" Bu saatte nereye gidebilirim?"
Konuyu uzatmak istemiyordum. Ona neden sarhoşsun diye sorarsam gereksiz edebiyat yapmaya başlayacaktı yine. Ve bunu kesinlikle istemiyordum.
" Bu saatte yalnız başına eve gitmen doğru değil"
Kızaran gözleri akarken ayakta zor duruyordu. Boyum ondan sadece iki üç santim kısa olduğundan yukarıdan aşağı bakarak sırıtıyordu bana.
Alkol annem yüzünden çocukluğumdan bu yana en büyük tramvam olduğundan şu an bile kötü hissetmiştim kendimi.
" Eve gitmem lazım İsmet görüşürüz" diye konuyu açmadan kapatıp gitmek isterken bileğimden kavraması ile olduğum yerde dona kaldım.
" Acelen mi var ?"
" Yorgunum" dedim tuttuğu elimi sert şekilde geri çekerek.
" Dinlenmek mi istiyorsun ?"
Sarhoş haline göre fazla ciddiyetle sorduğu soruya karşı sabırla başımı salladım.
" Evet İsmet dinlenmek istiyorum. Yorgunum."
" Dinlenemezsin "
" Anlamadım"
" O evde dinlenemezsin diyorum"
" Ne saçmalıyorsun!"
Taşan Sabrımın son kırıntılarını kullanarak kapattım gözlerimi. Ve bir saniye geçmeden aynı yavaşlıkla geri açtım.
"Annen diyorum" diye başlayıp başını sallayarak devam etti. "Misafiri var "
Şaşırdın mı ?
İç sesimin imalı sorusuna karşılık derin bir nefes aldım sadece. Alışık olduğum doğruydu ama başka birinin bu rezilliğini yüzüme vurması kötü hissetmemi sağlıyordu. Üstelik bir erkeğin.
" İyi geceler İsmet"
" Gidiyor musun ?"
Tekrar bana yaklaşmaya çalıştığı an iki adım geri giderek sağ elimi dur derecesine yukarı kaldırdım.
" Sarhoşun"
" Sarhoş de-"
" Lütfen" diye lafını keserek koluma gelen çantamı omzuma astım tekrar.
" İyi geceler "
Son sözümü bastırarak söylediğimden dona kaldı bir süre . Zaten bende ondan bir cevap beklemediğim için daha fazla oyalanmadan hızla ayrıldım yanından.
Annem ve İsmet arasında kaldığımdan ne yapacağımı bilmez şekilde son adımlarımı eve doğru sürüklerken diğer yandan dolan göz yaşlarımı yutmaya çalışıyordum.
Dönmek istemiyordum ,gitmek istemiyordum ve duramazdım.
Sadece birkaç dakikalık yolu daha uzun sürede kat ettmemle eski apartmanın önünde durdurdum adımlarımı. O işi neden bu kadar istediğimi artık anlatmama gerek yoktu sanırım. Annem herzaman olduğu gibi bana ikinci bir seçenek sunmuyordu. Herşeyi görmezden gelerek onu affetme istediğimi içimde bırakıyordu.
Zar zor attığım adımlarım kapıyı bulduğunda yorgun gözlerimi isteksizce yere diktim birkaç saniye. Yabancı bir cüt erkek ayakkabısı vardı yerde. Kim bilir buradan geçen kaç komşu görmüştür bu ayakkabıyı. Kim bilir neler konuşmuşlardır arkamızdan. Bunların hepsi zor geliyordu insana .
Onun yüzünden yapmadığım şeylerin damgasını yemekten yorulmuştum artık. Annemin işlediği günahları boynumda taşımak bir dağ taşımak gibiydi.
" İyi geceler"
Kapı açılmadan önce içerden gelen o yabancı sesi daha hazmedememişken kapının açılması ile hayatım boyunca görmediğim ve muhtemelen bir daha asla görmeyeceğim sayısız adamlardan birini daha görmenin hayalkırıklığını tekrar yaşadım.
Siyah gömleğinin altından çıkan beyaz atleti ,terli dağınık saçları,ve kocaman göbeği ile gülerek bana döndü. Aynı şekilde beyaz gecelikde onun arkasında beliren anneminde beni gördüğüne şaşırdığı pek söylenemezdi.
İğrenç adamın arsız bakışlarına birkaç saniye bile katlanma gereği duymadan arkadan beni izleyen kadına döndüm.
" Yine mi ?"
Sessizce gözlerini devirdi sadece. Cevap verme gereği duymadı yine.
" İyi geceler Salih "
Benim sorumu es geçip dolan gözlerimi aldırmadan sessizce içeri girdi.
" Görüşürüz" dedi adam .
Annemle vedalaşıp ağzını açacağı sırada durdurdum onu .
" Git!"
Ve yine tek kelime etmesine izin vermeden omzundan iterek içeri girdim.
Kapıyı sert şekilde geri kapatmamla içeride olan iğrenç kokuyu anca hissettim.
Yabancı bir erkek parfümü,alkol ve camlar kapalı olduğundan içeriyi saran sigara kokusu .
" Bu gece gelmeyeceksin sanmıştım"
Salondan gelen sesini duymamla içeriyi incelemeyi yarıda kesip ayakkabılarımı çıkarmadan yavaşça salona geçtim. Elinde sigara bacak bacak üstüne atarak bakışlarını sessizce üzerimde gezindirmeye başladı.
" Bu rezillikleri evde yapma diye kaç kez uyardım seni"
Söylediklerime karşı sessizce başını salladı.
" İşimi yapıyorum "
" Burası iş yeri değil !" dedim boğazımdaki yumruğu yutmaya çalışarak. Evden iğreniyordum artık.
" Ev sahibi bugün yarın kapıya dayanacaktı "
" Sen ne zamandan beri kirayı öder oldun ?'
" İstersen ödemem" diye cevapladı hiç kendini bozmadan. Gözleri ile masanın üzerinde olan bir mikar parayı işaret ederek : "Sen aylık para alıyorsun ben canım ne zaman isterse "
" Kendinle gurur duyuyorsundur "
Güldü.
"Her kadının yapabileceği bir şey değil "
"Fahişelik mi ?"
Kaç çocuk annesinin yüzüne bakarak ona fahişe derki ? Acınacak durumdaydım.
" Sen yapabilir misin?"
"Yapmam !" dedim hiç düşünme gereği duymadan. Fakat tek cevabım sadece yapmam değildi. Yapamam.
Annem ve babamın kim olduğu belli olduğu halde farklı bir kişiliğim vardı. Baba adına layık olmasa bile babam olacak adamı annem yüzünden acımasızca tanımıştım.
Kendi öğrencisi ile yatan iki çocuk babasıydı. Annem desen iki çocuk babasıyla yatan 17 yaşında bir lise öğrencisi.
Kısaca konuşmak gerekirse damarlarımda dolaşan kan iki kirli insanın kanıydı. Lakin ben garip şekilde fazlasıyla temizdim .
"Seni hastanede doğurmadım ki , başka bir bebekle karışık düşersin . Gittin kime çektin?"
"Bilmem " diye cevap verdim yorgun omuzlarımı silkerek. Onunla aramızın bu kadar açık olması ikimizinde nasıl bir zavallı olduğunu apaçık ortaya seriyordu.
"Onu sen düşün. İyi düşün."
"O zamanlar hayatımda sadece baban vardı"
"Evli babam !"
"Karısıyla arası bozuktu."
"Yinede evliydi. "
Konuşma farklı boyutlara doğru yol alırken artık dolan gözlerimi saklamıyordum önümde oturan kadından. Aramız zaten yeterince açık değil miydi zaten.
" Sen galiba bu dünyayı tozpembe sanıyosun Firuze"
" En azından iyi insanların olduğuna inanıyorum"
" Kaç tane iyi insan tanıyorsun ?"
Onunla benzemeyen taraflarımız fazlaydı. Lakin ortak noktalarımız çok daha fazla.
Mesela şu an ruhsuz şekilde konuşmayı sürdüren sadece karşı taraf değildi.
" Daha tanımıyorum "
"Yani hala inanıyorsun öyle mi ? Sen zaten hayatın tüm gerçekleri ile yüzleşmedin mi bu yaşına kadar. Hala masallara inanman komik "
" Masal ?"
" Beyaz atlı prensini beklediğini ikimizde biliyoruz. Seni gelip benim esaretimden kuracak o adamı bekliyorsun "
Sanki beni çözmüş gibi aklından uydurduğu şeyi anlatması ile gülümsedim sadece. Bir erkeğe muhtaç olduğumu düşünmesi komiğime geliyordu.
Üstelik parasını erekler üzerinden kazanan bir kadının söylemesi daha komikti.
" Ben kimseyi beklemiyorum " diye cevapladım yersiz konuşmayı daha fazla uzatmayarak.
"Bugün bir iş teklifi aldım"
"Bakıcılık mı?"
"Evet!"
Sigranın izmaritini yavaşça küllüğe bastırarak"Sevindim"dedi.
"Bende sevindim "
Son sözünü söyleyip ayağa kalkarken olduğum yerde bir süre sessizce kendisini izledim. Sarhoş olduğundan gözlerini zarzor açarak mutfağa doğru adımlarken tek kelime bile etmedi ona merakla bakan gözlerime cevap olarak.
Yokluğumunda en az varlığım kadar gereksiz olduğunu birşey demeden bile kanıtladı tekrar bana.
Bölüm sonu...
Firuze ve Aras bölümleri bu bölümden sonra başlayacak 🌒
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro