UNUTULMAZ BAZI ANLAR
Bu bölümde bazı rahatsız edici sahneler olacak o yüzden şimdiden uyarı yapmak istedim 🍂🥀
Saat dördü on geçiyordu ve ben hala yatağın içinde öylece uzanmış tavanı seyrediyordum.
Misafirler gece çok geç gittikleri için uyumak yerine ortalığı topladım ,o iş bu iş derken artık kaçmıştı uykum.
Saatlerdir dört dönüyordum olduğum yerde.
Ahu Arasın göğsünde birbirlerine sarılmış vaziyette uyuduklarından bozmak istememiştim aralarındaki sihirli anı.
Gözlerim kah saate kah pencereye kayıyordu. Daha fazla dayanamadım bu rahatsızlığa.
Sessizce yataktan kalkıp yastığın altından telefonumu aldım.
Çıkmadan önce Aras ve Ahuya birkez daha baktım. O kadar huzurlu görnüyorlardı ki ,özellikle Aras.
Ahu onun çıplak göğsüne başını koymuş , Aras kolları ile küçük bedeni sararak başını yeni uzayan saçlarına gömmüştü.
Her nefes alıp verdiğinde kokusunu içine çektiği anlaşılıyordu.
" Sizi seviyorum" diye fısıldadım kendimden aslı olmadan ve sessizce çıktım odadan.
Bu evde ben dahil olmakla herkes karanlığı sevdiği için tek bir ışık bile açık değildi. O yüzden merdivenleri elimde tuttuğum telefonun ışığıyla indim.
Bahçenin ışıkları açıktı aydınlatıyordu salonu.
Telefonumu pijamamın cebine koyup elimi göğsümde birleştirerek yavaş adımlarla bahçeye doğru gittim.
Ahu büyüyordü, büyüdükçe her geçen gün yaramazlaşıyordu , yaramazlaştıkca daha fazla kanım kaynıyordu ona.
Uzun zamandır dışarıdaki dünya ile irtibatım yoktu,bir geçmişim yokmuş gibi hissediyordum. Yaşamaya Ahu ve Arası tanıdıktan sonra başlamış gibiydim.
Bundan şikayetçi olduğum da söylenemezdi.
Evin önünde temiz havayı içime çekip bahçede kendi düşüncelerimle yürüyordum.
Kim ne derse desin şans yıllar sonra benim yüzüme gülmüştü.
İlk iş ilanını okuduğumda tek hedefim paraydı.
Lakin onları özellikle Ahuyu tanıdıktan sonra herşey değerini yitirmişti gözümde .
Bu büyük evde yaşamak,bu kıyafetleri giymek bunların hiç biri Ahu ve Arasın varlığı kadar mutlu etmiyordu beni. Onlar olamadığı sürece artık hiçbir önemi yoktu bu nimetlerin.
Yavaş adımlarımı durduran ve düşüncelerime son veren cebimdeki telefonun ansızın çalması oldu.
Arasın arayacağını bildiğimden telefonu hızla çıkarıp ekranı açtım ,lakin gördüğüm numarayla son anda durdurdum elimi.
Ekranda daha önce hiç görmediğim bir numara vardı.
Merakla çatıldı kaşlarım.
Benim rehberimde Aras dışında kimse yokken gecenin dördünde neyin nesiydi bu arama.
Önce etrafıma bakındım, kimsenin olmadığına emin olduktan sonra endişeyle açtım telefonu.
+ Alo?
İlk yanıtı veren ben oldum.
-Selam.
Duyduğum tanıdık sesle içgüdüsel olarak çatıldı kaşlarım.
+ İsmet ?
- Nasılsın?
Sesini duymamla rahatsızlık dışında ansızın garip bir korku sardı bedenimi.
+ İyiyim.
Dedim şaşkınlıkla ve ne diyeceğimi bilemez şekilde. Nereden bulmuştu bu beni.
- Hep iyi ol Firuze,bende iyiyim sorduğun için sağol.
Telefonu kulaklığımdan çekmeden etrafıma bakınıp kimse olmadığına emin olduktan sonra:
+ Numaramı nereden buldun ?diye sordum.
- Karakola bırakmıştın.
+ Niye arıyorsun peki?
- Arayamaz mıyım?
Uklaca verdiği cevaba karşı Sabırdilercesine bir nefes verdim.
+ Bunu birkaç ay önce konuştuk diye hatırlıyorum.
Annem ölmeden önce aradığı zaman telefonu yüzüne kapatıp, kapatmadan önce rahatsız ediyorsun diye uyarmıştım.
Benim için yaptığı iyilikleri unutmuyorum ama takıntılı olduğu gerçeğinide gözardı etmemek lazımdı.
Kendimi bildim bileli İsmeti hep başımdan atmakla uğraşıyordum.
Şimdi de kendime yeni bir sayfa açmışken beni rahatsız eden herkesin yeniden hayatıma girmemesi için çabalıyordum.
Üstelik artık bir sevgilim vardı.
- Parayı gördün unuttun bizi öyle mi ?
Düşüncesi yanlış olsa da inkar etmedim bu yanlışı.
+ Evet.
- Yalan söylediğin o kadar belli oluyor ki .
+ Ne istiyorsun İsmet?
- Senden ne zaman birşey istedim ben ?
+ Kapatıyorum o zaman.
Dedim ve ondan cevap beklemeden telefonu yüzüne kapattım.
Ardından hemen son aramalara girerek numarasını engelleyip temizledim arama geçmişimi.
Ölen birinin arkasından konuşmak istemiyordum ama annem yüzünden küçük yaşta az daha taciz ediliyordum,o yüzden İsmetin yapışkan hallerinden çekiniyor , mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışıyordum ondan.
Gel bakalım küçük kız ,amcaya gel.
Kulağımda o geceki iğrenç adamın sesi çınlarken gözlerimi kapatarak tırnağımı avcuma bastırdım.
En güzel anılar bile unutulur ama tramvalar asla ama asla unutulmaz. O iğrenç sesindeki netlik kulağımdaydı hala.
Yanağımı sıkması, saçımı okşaması ve küçük bedenimi sarhoş kolları arasına almasını nasıl unuta bilirim.
Yüzüme damlamaya başlayan suyu aldırmadan gözlerimi açıp yukarı baktım. Yağmur yağmaya başlamıştı.
Kıpırdamadım olduğum yerden , yağmuru sevmeme rağmen bir yere gitmedim.
Erkeklere karşı önyargılıyım diyemem. Zaten Aras bunun en büyük örneği.
Zamanından çabuk büyümüştüm ben , çocuk değildim iyi ve kötüyü seçemeyecek kadar aptal da değildim.
Öyle olmasa Arasa karşı ilk adımı neden ben atayım ki ?
( 14 YIL ÖNCE)
" Adın ne senin?"
Bebeğimi kendime çekerek yere eğdim bakışlarımı.
" Firuze"
" Odanda tek başına ne yapıyorsun Firuze?"
" Bebeğimi uyutuyorum" dedim kucağımda olan oyuncağımı sakallı adama göstererek.
" Bende seninle oynaya bilir miyim ?"
" Ne oyunu?"
" Evcilik oynamak ister misin ? " Diyip oyuncağımı eline alarak devam etti " Ben baba olayım sen anne "
Sigara ve alkolün kokusu yüzüme vurarken isteksizce hayır anlamında salladım başımı.
" Annem çok kızar"
" Annen evde değil ama "
" Nereye gitti ?"
" Gelecek birazdan" dedi ve bu sefer oyuncağımı yere bırakarak bana uzattı elini. " Gel hadi"
Odaya girdiği andan korkmuştum,onunla evcilik oynamak istemiyordum. Çok kötü kokuyordu, sakallarıyla korkunç görünüyordu ve bir dev kadar büyüktü.
" Ben oyun oynamak istemiyorum" dedim yere bıraktığı oyuncağımı kucağıma alarak.
Lakin beni dinlemeden elimdekini tekrar yere atıp yavaşça kolumdan tuttu.
" Bebeğimiz uyusun burada ,biz gidip çikolata yiyelim "
" Çikolata istemiyorum " diye itiraz ettim lakin sert şekilde kendine çekmesi ile ayağa kalkarken buldum kendimi.
" Sana güzel çikolatalar aldım gel bakalım"
" İstemiyorum "
" O zaman dondurma yiyelim "
" Uyumak istiyorum ben "
Son sözüm ağzımdan çıkar çıkmaz beni peşinde sürüklemeyi bırakıp durdurdu adımlarını.
Yönünü bana çevirdiğinde içgüdüsel olarak korkudan büzülmüştü dudaklarım.
" Gel buraya" dedi ve ne olduğunu anlamadan aşağı eğilmesi ile kucağında buldum kendimi. " Uyuyalım o zaman"
Karanlık odamdan salona götürürken omzundan vurarak beni yere indirsin diye bağırıyordum.
Nafileydi.
Güçlü kollarından kurtulamadan boş olan eski kanapenin yanına getirdi beni.
" BIRAK BENİ , BIRAK BENİ, BIRAK -"
Bağırarak ağlamamı ve güçsüz ellerimle onu vurmamı umursamadan kanapeye attı bedenimi.
Bağırmamı duymuyordu kimse. Bana yardım etmeyeceğini bildiğim halde her çocuk gibi annemi çağırıyordum.
"ANNE İMDA-"
Elini ağzıma bastırması ile dayandırdı çığlıklarımı. Bacaklarımı kaldırıp çırpınmak isterken bu sefer o koca leş kokan vücudunu üzerime attı.
Altında tamamen kaybolmuştum,nefesim kesiliyordu.
" Amca sana para verecek merak etme" diyip eski elbisemin önünden sert şekilde çekmesi ile yırtılması bir oldu.
" Zaten annenin kızı değil misin ? Er ya da geç yatacaksın birinin altına "
Nefes nefese konuşup dudaklarını boynuma bastırması ile bacaklarımı yukarı kaldırıp belinden vurmaya başladım,aynı zamanda çaresizce omzundan itiyordum.
Bağırmak kelimesi belkide aciz kalırdı yaşadığım anın yanında. Ağlayarak feryat etmeye başlamıştım.
" Mis gibi de kokuyorsun"
İri ve ıslak dudakları küçük boynumu vahşicesine acıtırken , boşta kalan diğer eli kıyafetim üstünden bedenimde geziniyordu.
" Bağırma -"
" Heyyy!!"
Lafını yarıda kesen annemin sesini duyamamla sıktığım yaşlı gözlerimi açıp sakin şekilde bizi izleyen kadına çevirdim bakışlarımı.
Ellerini göğsüne koymuş dikdik üstümden kalkmayan adama bakıyordu.
" İn onun üzerinden"
Katı uyarısına karşılık bir kaç saniye bekleyip elini ağzımdan çekmesi ile içimde tuttuğum hıçkırığı sesli şekilde dışa vurup ağlayarak çıktım altından ve hiç düşünmeden sığınmak için annemin yanına koşup karnına sarıldım.
" Napıyorsun" diye kenara itti o an beni."Kimden izin aldın sarılmak için"
Bu haraketi yapması ile bir anlık kalbimde öldürücü bir sancı hissettim. Tam yere düşecekken tuttum kendimi, olduğum yerde kaldım öylece.
" Kızını seviyordum "
" Ne kadar sevdin ?"
" Senin izin verdiğin kadar sevdim" diyip bana döndüğünde yırtılan elbisemin önünü elimle kapatıp ağlayarak diğer tarafa çevirdim yüzümü.
" Parası neyse vereceksin"
Ondan duyduğum cümleyi büyüdükten sonra anlayacağımdan , düşünmek yerine adamın evine gitmesi için içten içe dua ediyordum Allaha.
Kalbim hala çok acıyordu,bedenimin titremesini durduramıyordum.
Boğazımda salyası vardı hala yıkamak istiyordum boynumu.
" Sen önce sana verdiğim paranın hakkını versene Azizem"
Adamın cümlesi biter bitmez annemin gür sesi çınladı kulağımda.
" Odana git Firuze ve ben kapıyı açmadan dışarı çıkma"
Elimi önümden çekip yanağıma damlayan yaşları elimin tersiyle silerek odama koştum hemen.
Giderken o korkunç adamın yüzüne bakmamıştım.
İçeri girip bir daha gelmemesi için kapıyı kitledim.
Ağlamam durmazken hemen yere düşen bebeğimin yanına gelip kucağıma aldım onu.
" Merak etme bir daha gelemeyecek" diye kendime bastırdım ve eski matrasın üzerinde yatmak yerine odanın bir köşesine koşarak yere oturdum.
Oyuncağım kucağımdayken ellerimle kulaklarımı tutarak kendime çektim bacaklarımı.
O sesleri duymak istemiyordum.
GÜNÜMÜZ
Kabus dolu düşüncelerden uyanmamı sağlayan o tanıdık eli önce omzumda ardından karnımda hissettim.
Ellerini karnımda birleştirip dudaklarını saçlarıma dokundurarak" Napıyorsun burada?" Diye fısıldadı.
O korkunç anıdan sonra Arasın sesini duymak rahatlıkla yutkunmama neden oldu . Elinin üzerine elimi koyup başımı arkaya atarak göğsüne yaslandım.
" Firuzem ?"
Adımı seslenmesi ile burnumu çektim.Ve ben ona dönmeden o kolumdan yavaşça kavrayarak kendine çevirdi bedenimi.
Yağmurun altında yukarıdan aşağı çatık kaşlarla bana bakarken yüzümü kavradı.
" Neden ağlıyorsun ?" Diye sordu.
Sertçe yutkundum cevap olarak. Hatırlamak bile bu kadar işgence verirken anlatmak ... Hayır.
" Firuze -"
" Öylesine " dedim lafını kesip gülümsemeye çalışarak. " Dolmuştum sadece"
" Yalan söyleme bana"
" Yalan söylemiyorum Aras"
Elimle gözlerimi silip,burnunu çekerek boğazımı temizledim. " Bana arada geliyorlar işte "
" Sabahın bu saatinde yağmurun altına ağlamak için mi çıktın?"
" Ne varki bunda?"
" Ne demek ne var"
Cevap vermeden ıslak saçımı kulağımın arkasına itip sessizce göğsüne koydum başımı.
Elimi beline sararken huzurla kapattım gözlerimi.
Yaşayamadığım sevgiyi bana iliklerime kadar hissettirdiği için sığındığım bir liman olarak görüyordum onu.
" Hasta olacaksın " dedi elini belime sarıp saçımı öperken.
Ardından yavaşça aşağı eğilip elinin birini kalçamdan aşağı koyarak kucağına aldı bedenimi.
Kollarımı boynuna dolayıp bu sefer içtenlikle gülümsedim.
" Benim yüzümden sende hasta olacaksın ama "
" Sen hasta olma yeter " dedi dudaklarını önce alnıma ardından yanağıma bastırarak.
Yağmur yüzünden kahakülleri alnına dökülmüştü,yine karşımda farklı bir Aras vardı.
Gündüzler başka , geceleri bambaşka.
" Sende hasta olma ama " diye yavaşça dudaklarına dokunup geri çekildim.
" Hasta olmam ben "
Baygın bakışlarla fısıldarken yavaş yavaş eve doğru gidiyorduk.
" Demir adam mısın sen ?"
" Bağışıklık sistemi güçlü bir adamım" diye cevap verdi tekrar dudağımı öpüp geri çekilerek.
Hafifçe kıkırdadım.
" Merdivenleri dikkatli çık" Dememle dudağının kenarı kıvrıldı." Yukarı çıkacağımızı kim söyledi"
" Ne ?"
Soruma cevap beklerken mutfağa doğru döndüğünde dudağımı ısırarak yutkundum.
" Aras mutfak olmaz "
" Farklı biryer istemiyor muydun ?"
" Mutfakt olmaz yinede " diye yavaşça göğsüne vurarak engellemeye çalıştım.
" Bari çalışma odasına gidelim"
" Çalışma odası mı ?"
" Evet" dedim adımlarını ansızın durduran adamın göğsüne vurmayı keserek.
" İyi fikir aslında"
" Dimi" diye onaylayıp o firkini değiştirmeden devam ettim " Ayrıca orası daha güvenli ve -"
" Ve ?"
" Ve Ahu'ya daha yakın "
Bölüm sonu.
Taciz sahnesini yazarken ilk defa ağladım. Bende o yaşlarda sarhoş bir adam tarafından taciz olduğumdan Firuzenin yaşadıklarını hissederek yazdım.
Allah kimseye yaşatmasın.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro