BENİMLE BİR GECE.
Başımda berbat ötesi bir acıyla araladım gozlerimi. Bir boşluktan çıkmış gibi hissettim o an. Lakin ağrıyan başım yüzünden neler olduğunu,nerede olduğumu düşünmedim bir anlık. Gözlerim yarıaçık vaziyetteyken elimi başıma koyup sesli şekilde inledim. Kafamdan ağır bir darbe almış gibiydim ama en son birinin eter kokulu mendili burnuma bastırdığını net şekilde hatırlıyordum.
" Uyanıyor efendim"
Yabancı bir kadının sesi kulaklarımda çınlarken bu sefer zorda olsa yüzümü ekşiterek açtım gözlerimi.
Zihnim hala allak bullakken tepkisizce yana döndüm. Yaşlı , gözlüklü ve klâsik giyimli bir kadın yanında beyaz önlüklü bir doktor ve ya hemşire vardı.
Tanımadığım bu suretleri görmemle kaşlarım çatıldı." Siz kimsiniz?" Diye mırıldandım gözlerimi kapatıp tekrar açarak.
" Uyandın sonunda " dedi yaşlı kadın yüzünde sahte bir gülümsemeyle.
Diresklerimi yatağa bastırıp yavaşça kalktım uzandığım yerden. İki elimde anında başımda buluştu,ne yapmışlardı bana?
Gözlerimi kısarak göz gezdirdim etrafıma. Lüks ve antika bir odada yatağın üzerindeydim. " Git Ahmet'e haber ver "
Kadının ağzından duyduğum isimle yutkunarak ona döndüm tekrar. " Ahmet mi ?"
" Ahmet uyanınca ona haber vermemizi istedi "
" Siz kimsiniz?" Diye sordum etrafıma hızla bakınırken " Benim burada ne işim var ?"
" Sakin ol burada güvendesin"
" Ne saçmalıyorsunuz siz !"
Üzerimdeki siyah battaniyeyi üstümden atıp ayağa kalkmak isterken yine o felaket baş ağrısı ile affalayarak geri oturdum. " İyi misin ?"
" Ne yaptınız bana " diye hafifçe yükselttim sesimi bana doğru gelen kadına karşı. Yanıma yaklaşmak isterken elimi başımdan çekip durması için işaret yaptım. " Yaklaşma bana !"
Neler döndüğünü tam bilmesemde bildiğim tek şey buradan acilen gitmem gerektiyiydi.
Tekrar tüm gücümü toplayıp yataktan destek alarak ayağa kalktım. " Nereye gidiyorsun?"
Cevap vermedim sorduğu soruya karşı,derin bir nefes aldım onun yerine ardından kapıya doğru adımladım.
Beyaz altın desenli kapının yanına gelip kulpu yavaşça aşağı indirdim. Açıktı.
Ve aynı yavaşlıkta kendime doğru çekmemle açılan kapıyla beraber önüme uzun boylu ve yabancı bir adam çıktı.
Yukardan aşağı çatık kaşlarla beni süzerken içgüdüsel olarak bir adım geri gittim.
" Nereye gidiyordun?" Diye sordu kalın ses tonunu kullanıp içeri bir adım atarken . "Sen kimsin ?" Sorduğum soruyla iki adım geri gittim bende.
Büyük bedenli , takım elbiseli ve oldukça korkunç görünüme sahip bir cellada benziyordu.
Çatık kaşlarını bir an bile gözlerimden çekmemesi kendimi savunmasız hissettirdi o an.
Cevap vermedi sorduğum soruya, sessizce yan tarafta bizi izleyen kadına döndü.
" Sen dışarı çık dadı, akşam yemeği için masayı hazırlat"
Kadın cevap olarak başını salladığında ondan gözlerini ayırıp bana döndü.
" Güzel yemekler yapmalarını söyle" dedi yukardan aşağı defalarca beni süzerken.
" Akşama misafirimiz olduğunuda söyle"
" Kimsin sen !"
Oralı bile olmadan azacık mesafeyle konuşturdum tüm cesaretimi."Beni hangi cüretle kaçırırsın!"
" Neden bu kadar kabasın? "
" Soru sordum sana !"
" Bende sordum " diyip hafifçe sırıtarak devam etti" Misafirperverliğimi beğenmedin mi yoksa? Bak senin için en güzel odayı seçtim , en güzel yemekleri yedireceğim"
Onun bu sakin hallerinden nedensizce korksamda bir tepki vermemeye çalışıyordum.
" Şimdi sen biraz dinlen ve -"
" Ne saçmalıyorsun sen! Benimle ne derdin olabilir senin?!"
Yüzündeki gülüşü biraz daha büyüdü. Ardından elini cebinden çıkarıp omzuma koymak isterken geri ittim elini.
" Sakın!"
" Neden bu kadar hırçınsın?"
" Lafı uzatma , beni neden buraya getirdin ve -" cümlemi yarıda kesip etrafıma bakındım." Bakir bey nerede?" Diye sordum dolan gözlerimi saklamaya çalışarak.
" Şoförü diyorsun anlaşılan, hayatta o merak etme "
" Nerede?"
" Bence yanına gitmek istemezsin"
" Nerede?!" Diye sordum geri attığım adımları anlık bir cesaretle bir adım öne atarak. Tüm kibrimle ona bakarken onun bana olan bakışları normal olmayacak kadar kibardı. " Onu görmek istiyor musun?"
Sessizliğimi evet olarak kabul edercesine yana çekildi. " Pulsarın yanında sırasını bekliyor"
" Ne yaptın ona?!"
Sesim titremişti o an. Benim yüzümden oma birşey olursa kendimi asla affetmezdim.
" Henüz birşey yapmadım"
Gözümden damlayan bir damla yaşı durdurmak adına hızla elimin tersiyle yok ettim yanağımdan. " Birşey yapmamı istemiyorsan biraz saygılı olacaksın,aksi takdirde sana kim olduğumu göstermek istemiyorum "
" Beni niye kaçırdın Ahmet " diye sordum kim olduğuna emin olduğum adama.
" Siz niye benim karımı kaçırdınız?"
Soruma soruyla cevap verirken bir kaç saniye önceki haline nisbeten değişti bakışları. " Senin karın kim?"
" Yalan söylemek için yalnış insan var şu an karşında"
Sertçe yuktundum.
" Korsan sana benden bahsetmedi mi hiç?"
" Korsan ?"
" Arastan bahsediyorum"
Arasın ismini duymamla mümkünmüş gibi biraz daha çatıldı kaşlarım. Korsan? Aras?
" Yılanın kuyruğuna basmamalıydınız.Bu zamana kadar onları öldürmediysem bir fahişe için zahmete girişmek istemememden kaynaklanıyordu. Yelizinde Ali'nin de hatta Korsan ve seninde canın cehenneme" dedi yüzündeki ifade yerini katı bir bakışa bırakırken." Şu an buradaysan benim gururumu yerlebir ettiğiniz içindir"
" Amacın ne?"
" Ödeşmek!"
Öyle bir şekilde söylemeştiki bu kısa kelimeyi. Bir kaç saat içinde yaşadığım herşeyi unutmuş şu an nasıl bir belaya bulaştığımı ancak şimdi farketmiştim.
~
Aradan yarım saat geçmişti. Ahmet gittikten sonra onca çırpınmama rağmen kitleyip çıkmıştı kapıyı. Camın önünde durmuş ne yapacağımı daha doğrusu bana ne yapacağını,bundan sonra ne olacağını düşünürken bahçeyi izliyordum.
Arasın evinden daha büyük ve daha ıssız biryerdeydim. Kapıda bir sürü koruma , sürekli koşuşturan çalışanlar vardı.
Odanın balkonu arka bahçeye bakıyordu,havuz, heykeller, ağaçlar, çiçekler herşey vardı.
Bir insan için fazla abartılı bu hayatı düşünürken diğer yandan karnımın guruldamasını duymazdan gelmeye çalışıyordum.
Olduğum yerden, düştüğüm çukurdan aslı olmadan Ahuyu düşünüyordum diğer yandan. Ne yapıyordu şimdi, Aras gelmişmidir , beni aramaya çıkmışlarmıdır? Arasın beni kurtaracağına dair şüphem yoktu ama o gelinceye kadar kötü birşey olmasından korkuyordum.
Ödeşmek kelimesini öyle içten bir şekilde söylemiştiki içim titremişti. Açık açık kurban sensin demişti bana. Kurban olmak ölüm mü demekti ? Ölümse sıkıntı yoktu,benim korkum tamamen farklıydı.
Sıkıntılı bir iç çekerek arkama döndüm. Döner dönmez dolabın aynasından yansımam girdi görüş alanıma. Beyaz elbisem kirlenmiş, saçlarım dağılmış savaştan çıkmış gibi bir hal vardı yüzümde.
Kısa olan elbisemi biraz daha aşağı indirip,omzumdan sallanan ipini yukarı kaldırıp saçlarımı arkaya ittim.
Ardından arkama dönüp gözlerimle çantamı aradım, yoktu. Telefonumu odaya bırakıp gidecek kadar aptal değildi herhalde.
Her düşünce bir soru doğurarak ele geçirmişti zihnimi. Benim oraya gelmem,o arabada olduğumu bilmesi...bu adam gerçekten hafife alınacak biri değildi.
Bu kadar bilgiye sahipse büyük ihtimalle yaşadığımız yeride biliyordur.
İçimi anında büyük bir sıkıntı sardı, keşke Arasın haberi olsaydı bu durumdan. Orada olmaları Ahu ve diğerleri için büyük tehlike.
Bana ne yapacağı belli değildi aynı şekilde onların beni bulmasıda.
Kendi düşüncelerime dalmışken ansızın kapının kilidi açıldı. Olduğum yerden gelenin kim olduğuna bakarken bir anda önümde hizmetçi kıyafleri ile genç bir kadın belirdi. " Ahmet bey sizi yemeğe çağırıyor"
Sesli bir nefes vererek "Yemiyorum"
" Gelmesini -"
" Geliyorum!" Diye sesimi yükselterek kestim lafını.
Kadın bir saniye yüzüme bakıp fazla birşey demeden sessizce çıktı odadan, tam kapıyı kitleyecekken onun o kalın sesini duydum.
Efendim gelmek istemiyor.
Aşağı in sen .
Kapının dışında konuşup kadını gönderdikten sonra odanın kapısını açtı. İçeri girmesi ile sinirle diğer tarafa çevirdim yüzümü.
" Neden yemeğe gelmiyorsun?"
Cevap vermedim ta ki koluma dokunana kadar,hemen geri çektim kendimi. " Ne yapıyorsun?!"
" Benimle konuşman için temas içinde mi olmalıyız? "
" Dokunma sakın bana!" Diye sesimi yükselterek sinirden kararan gozlerimi ona çevirdim. Aras dışında birinin üstelik nefret ettiğim birinin bana en ufak dokunuşu iğne gibi batıyordu tenime.
Ona karşı bağırmama karşılık dudağının kenarını kıvırdı hafifçe.
" Bu hallerin bana o kadar fazla fikir veriyorki "
" Ne saçmalıyorsun?!"
" Bir soru soracağım Firuze ve tek bir cevap istiyorum. Bahanede istemiyorum,ya evet ya da hayır" demesi ile sustum.
Ellerini kumaş pantolonunun cebine salarak bana doğru bir adım attı geri gitmeme rağmen.
Duvarla arasında kaldığımda nefesini yüzümde hissettim. Anında diğer tarafa çevirdim yüzümü.
" Evine dönmek istiyor musun?"
Tırnaklarımı avuç içime bastırırken
" istiyorum" diye tısladım.
" Göndereceğim seni evine" demesi ile ona dönmemle devam etti konuşmaya
"Ama bir şartla"
" Ne şartı?"
" Sizi rahat bırakmam için tek bir şart"
Çatık kaşlarımı bir an bile gevşetmeden fazlasıyla yakın olan adamı izerken o hiç kendini bozmadan." Benimle bir gece geçireceksin"
Duyduğum iğrenç cümleyle beynimden vurulmuşa dönerek yüzüne baktım dik-dik.
" Seni sadece bu şartla özgür bırakırım" diye mırıldanıp yavaşça geri çekildi.
"Benimle sevişeceksin!"
Bölüm sonu 🥀
Ah be Firuze 🥀
Arkadaşlar Ahmet neden böyle birşey istedi bir fikriniz var mı ? Soru işaretleriniz diğer bölümde son bulacak,ama bir fikriniz varsa buraya yazabilirsiniz.
Sizce Firuze ne yapacak?
Bölüm sınırı:
400 oy
100 yorum.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro