| SIX
BÖLÜM ALTI – FLARES
KAMERALARDAN VE KALABALIKTAN UZAK TREN İSTASYONUNA VARDIKLARINDA barış muhafızları tarafından trene tıkıştırıldıklarından beri eskortlarının gereksiz şeyler dile getirmesi dışında kimsenin ağzını bıçak açmamıştı. İki arkadaşın bu ölümcül yolda birer düşmana dönüşeceği gerçeği derin bir yara açmışsa, yeni prosedür gereği yakınlarıyla vedalaşamamaları da o yaraya tuz basmıştı. Kimin kazanacağı tam bir muammaydı ve belki de geride bıraktıkları sevdiklerini bir daha asla göremeyeceklerdi.
Livia hışımla yerinden kalktığında kompartımandaki gözler yavaşça onun üzerine doğruldu. Livia avucunu sinirle sıktığında "Dinleneceğim," diye mırıldanıp hızlı adımlarla kendine ayrılan odanın bulunduğu kompartımana doğru ilerlemeye başladı. Avucunu daha da çok sıkmaya başladığında dişlerini de sıkıyordu. Görüşü bulanıklaşmaya başladığında odaya varana dek ağlamamayı diledi. Kendine ait olmayan adım sesleri zeminden yankılandığında Livia'nın adımları daha da hızlandı. Kimseyle konuşacak gücü yoktu. Zaten ağzını açsa ağlamaktan konuşamayacaktı.
"Livia!" diye seslendi o tanıdığı ses. Ne zaman duysa içini rahatlatan o yumuşak ses, bu kez işe yaramadı. Yanaklarından hızla çenesine doğru gözyaşları yol almaya başladığında kolundan çekilip Finnick'in gövdesine gömülmesi aynı anda oldu. Ağzından boğuk bir hıçkırık kaçtığında Finnick'in ellerini saçlarında hissetti. Yavaşça saçlarını okşarken ağlamayı kesmeye çalışıyordu. "Ağlama," diye fısıldadı Finnick çenesini saçlarına gömerken. Elleri Livia'nın kollarına ilerlediğinde "Gel," diye mırıldandı onu odasına çekerken.
Odaya girdiklerinde Livia'nın ağlaması biraz olsun yavaşladığında yüzünü Finnick avuçlarının içine aldı. Livia gözlerini kapadığında Finnick'in nefesinin yüzüne çarptığını hissedebiliyordu. Başparmaklarıyla gözyaşlarını silmeye çalışsa da yerine yenileri geliyordu. Sessizce ağlamaya devam eden Livia, boğazında büyük bir acı hissediyor, yutkunamıyordu. Dudaklarını aralayıp konuşmaya çabaladığında tekrar hıçkırıklara boğuldu ve kendini Finnick'in göğsüne gömdü. "Finnick!" diye bağırıp seslice ağlamaya başladığında Finnick'in de dolu gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
Finnick'in elleri Livia'nın bedenini sımsıkı sardığında o da hıçkırıklarına engel olamadı. Finnick zorlukla Livia'yı yatağına doğru çekiştirdiğinde "Biraz uyu," dedi ağlamasına engel olmaya çalışarak. Livia bedeninin yumuşak zeminle buluştuğunu hissettiğinde kendini sarhoş gibi hissediyordu. "Nasıl uyuyabilirim, Finnick?" diye sordu.
Finnick, Livia'nın yanına oturduğunda yatak hafifçe sallandı. Finnick gözyaşlarını iki eliyle silerken "Senin ölmemen için her şeyi yapacağım," dedi. Livia bulanık görüşüne hızla Finnick'i aldığında Finnick kızarmış gözlerle kararlılıkla ona bakıyordu. "Her şeyi yaparım."
Livia başını salladı ve Finnick'in eline uzandı. Finnick ellerinde hissettiği sıcaklıkla bakışlarını indirdiğinde buluşmuş ellerini izledi. "Hayır," dedi Livia çatlayan sesiyle. "Yaşaması gereken...biri varsa, o sensin." Zorlukla kurduğu bu cümlenin ardından Finnick yavaşça bakışlarını Livia'ya kaldırdı. Bu kez o başını salladı.
"Keşke zamanında galip olmasaydın diye düşünmeden edemiyorum," diye itiraf etti Finnick bakışlarını kaçırarak. "Eğer galip olmasaydın şimdi gönüllü olamazdın." Livia kaşlarını çattı. Finnick bakışlarını çekingence Livia'ya çevirdiğinde sordu: "Neden gönüllü oldun ki?"
Kendini öfkeye ve hüzne kaptırmış Livia "Ben kimsenin önceliği olmadım," dedi. "Olmayacağım da." Gülümsemeye çalıştı. "Olmak da istemiyorum zaten. Başkalarının zayıf noktası olmak isteyebileceğim son şeylerden biri." Derin bir nefes aldı ve bakışlarını karşısındaki tabloya çevirdi. "Benim geride bıraktığım tek bir kişi kaldı ama senin..." Finnick'in gözleri tekrar dolmaya başladığında Livia sözlerini tamamlamak için aradığı cesareti kısa bir süre sonra buldu. "Senin Annie'yi sevdiğini biliyorum." Finnick'in gözleri şaşkınlıkla açıldığında Livia sordu: "Öldüğümde babama göz kulak olursun değil mi?"
Finnick kendini tutamadan güldüğünde Livia sertçe ona baktı. "Mags'le beni duydun değil mi?" diye sordu. Livia ne yanıt vereceğini bilemeden Finnick'in yüzüne bakarken Finnick yanıt beklemeden devam etti: "Ama hepsini dinlememişsin anlaşılan."
Livia kaşlarını çattı. Finnick, ellerinin arasında tuttuğu Livia'nın elini çevirdi ve kanla kaplanmış avucuna baktı. Eli kararsızlıkla titrerken sonunda hareket edip avucunu okşamaya başladı. Livia gıdıklandığında titredi. Eli yukarı doğru kaldırıldığında hissettiği yumuşaklık Finnick'in dudaklarıydı. Avucundaki kanlara karışan gözyaşları tırnaklarının açtığı yaralarla buluştuğunda canı yandı, dudaklarını ısırdı. Finnick gözlerini açıp dudaklarını elinden uzaklaştırdığında tekrar iki elinin arasına hapsetti elini. Ağzının bir kısmı kana bulanmışsa da umursadığı yoktu. "O gün Mags'e anlattığım kişi sendin," diye itiraf etti Livia'nın gözlerine bakarak.
Bir damla gözyaşı Livia'nın yüzünü yakarak geçerken elini hızla Finnick'in ellerinin arasından çekti. "Git buradan," dedi sertçe. Finnick dudaklarını birbirine sımsıkı bastırdığında başını salladı. Livia yatakta döndüğünde yatağın yan tarafındaki baskı kalkmıştı. Ağır adım sesleri durduğunda ağlamak üzereymişçesine çıkan o çatlak ses, Livia'nın kalbini dağladı: "Seni seviyorum."
Kısa bir süre Finnick yalnızca Livia'nın camdan gelen güneş ışığıyla aydınlanan yüzünün bir kısmını izledi ve ardından odadan ayrıldı. Kapının çıkardığı saniyelik ses saatlerce Livia'nın kulaklarını doldururken istediği şey bir an önce ölmekti.
*
sonraki bölümün geç gelmemesini istemek ve her zamankinden uzun arayla bölüm atmak...
ayrıca pek içime sinmeyen bir bölüm oldu, hatalarım varsa üzgünüm!
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro