c h a p t e r ♔ t w o
Chapter 2.
chapter song: x japan - tears
"Ve onun kirpikleri bir zindandı..."
Lösemi hastası çocukların dünyaları, hastane odalarındaki o küçük pencereden ibaretti. Hastane içindeki arkadaşlarından ibaretti oyunları. Küçük Archie, penceresinden dışarı baktıkça görürdü solan yaprakların yavaş yavaş döküldüğünü. Sonbahardaki yağmuru, kışın yağan karı, yazın sıcaklığını... Her şeyi sadece penceresinden hissetmişti. Onları resmetmişti kendi küçük defterine. Boyamıştı rengarenk. Kış bile onun için renkliydi. Ancak sonbahar farklıydı farklı olmasına. Yaprakların aldığı o renk hoşuna gidiyordu.
Sonbahar ona göre hüzündü çünkü tam şu an, pencereden dışarı bakan on dört yaşındaki Archie, yatağında yatmakta olan ve elini tutan en yakın arkadaşı Carmela'nın durumunun ağır olduğunu bildiği için hüzündü. Carmela için ilik bulunamıyordu ve Archie gittikçe iyileşirken on üç yaşındaki kız gittikçe çöküyordu.
Bunu kaldıramıyordu. Bunu ikisi de kaldıramıyordu.
"Bana bakacak mısın artık?"
Kızın usulca sorduğu soru, oğlanın yerinde rahatsızca kıpırdanmasına ve başını istemsizce ona doğru çevirmesine neden oldu. Dışarıdaki ağaçların yaprak dökmesini izlemeyi zaten seviyordu fakat tam şu an, arkadaşının çökmüş yüzüne ve saç olmayan kafasına bakmaktan daha iyi gibi geliyordu. Hayır, ona bakmaktan utandığından veya ona acıdığından değildi. Sadece onun bu halini görmeye dayanamıyordu.
"Bana bak, Archie. Ben buradayım."
Carmela'nın yumuşak sesi üzerine Archie tam anlamıyla ona baktı. Yumuşak ellerindeki dokunuşlar bile oğlanı rahatlatamıyor, aksine, genç kızın bu yumuşak tavrının sebebini bildikçe daha çok geriliyordu.
Bembeyaz yüzündeki kocaman gülümsemesiyle mavi gözlerindeki ışıltıyı tamamlıyordu Carmela. Kuşları seviyordu. Uçmayı seviyordu. Bu yüzden döküldü kuru dudaklarından kelimeler: "Gitmesi gereken bir kuşa uçma diyemezsin, Archie." Fısıltısı titretti karşısındaki oğlanı. "Bir gün hepimiz uçacağız."
Öyle güzel ve umutlu gülümsüyordu ki, Archie genç kızın yanına kıvrılarak uyumak istedi. Uyumak ve tüm bunlardan kurtulmak. Belki bulutların üstündeki cennette birbirlerine keyifle gülümser ve tüm bu sıkıntıları olmadan kuşlar gibi uçabilirlerdi. Belki. Şu an ise kızın zayıf bedenini sarmalayıp ona 'uçma' demek istiyordu. Evet, tek istediği buydu.
Bu kez kuru dudaklarını yalayıp ıslatarak konuşma sırası Archie'deydi. "Kafeste doğan çocuklar uçmayı hastalık sanır, Mela. Uçtuğumuzu nasıl anlayacağım?" Gözlerini kapatıp açtı ve kızın ona bakan parıltılı mavilerine dikti tekrar. "Bizim kanatlarımız yok ki."
Her şeye rağmen, genişledi genç kızın gülümsemesi. Sanki tüm acılar yok oluyordu gülümseyince. Birer birer toz oluyordu dinledikleri şarkıda, bahsettikleri beyaz kuşta, verdikleri o beyaz sözde.
"Gidişimi beyaz bir kuşa benzet öyleyse. Kanatlarımı görmeden, öldüğümü düşünme."
Havada asılı kaldı bu söz –bir bulut gibi. İkisi de beyaz birer kuş olup arasından uçtu, gitti.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro