Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

c h a p t e r ♔ t h r e e

Chapter 3.

chapter song: njomza - ridin' solo

"Kaçıp gitmek istediğimi bir gözyaşına dönüştüğümde anladım."

16 yıl sonra...

Archie, taslağını zihninde oluşturduğu, martıları kıskandıracak kadar güzel olan kuşu resmetmeden önce elindeki fırçasını parmaklarının arasına sıkıştırdı. Uzun zamandır böylesine arzulamamıştı resim çizmeyi. Bir yandan yükselen müziğe eşlik ediyor diğer yandan fırçasını önündeki boş sayfaya ürkek ama kendinden emin bir şekilde değdiriyordu. Ruhuyla dinliyor, bedeniyle çiziyordu ve hata yapmıyordu.

Archie, oturduğu taburesine şimdi daha da yerleşti. Vurduğu her fırça darbesiyle sol elinde tuttuğu paletinin içindeki mürekkepler de azalmaya başlamıştı ve kuşun kanatlarını çizmek için biraz daha boyaya ihtiyacı vardı. Ahşap rengi parke zeminde ilerlerken gözlerini boyalarını koyduğu beyaz, verniklenmiş dolabına dikti. Kendi tablolarının çoğunlukta olduğu odanın bir köşesinden, ilham aldığı ressamların tablolarının olduğu diğer köşeye geldi. İki kapaklı dolabın kapaklarını açtığı zaman zaten boya kokan salonu şimdi iki misli kokmaya başlamıştı. Archie bu kokuyu içine çekip boğazının yanmasını istiyor ve bundan tuhaf bir şekilde haz duyuyordu. Dört raflı dolabın içindeki boyalara tek tek dokunarak istediği rengi aradı ama bulamadı. Gözleri boyalarının arasına karışmış olan Küçük Prens'e takıldı. Öfke içerisinde kitabı arkaya doğru itti. İçini kaplayan huzursuzluk yerini umutsuzluğa bırakacağı sırada ayaklandı ve kolundaki gümüş kol saatine baktı, iç geçirdi ve kendi kendine bir küfür savurdu. Bunu kendisi bile zor duymuştu. Saat gece yarısına gelmek üzereydi. Boya satın alacağı sokağın köşesindeki dükkan çoktan kapanmış olmalıydı ve çizdiği kuş, kanatları olmadan bir gece geçirmek durumundaydı. Hayatında en son bir şeyler bu kadar kötü gittiğinde, henüz on dört yaşında tuhaf bir hastanede tuhaf bir hastalıkla mücadele ediyordu ama geçmişti, her şey on yıl öncesinde saklı kalmıştı. Artık zihninde bir yer edinemeyen o yılların anılarını buğulu bir camın ardına gizlemişti ve Archie bu buğuyu silmeyi hiç de istemiyordu.

Düşünceler başka düşünceleri, anılar başka anıları beraberinde getirdiğinde genç adam kendini yine o girdapta buldu. Onun girdabında hiçbir şey içeriye çekilmezdi aksine içerideki her şey dışarı atılırdı. Tersine çalışan bir süpürge gibiydi. Halının altına koyduğu ne varsa yüzüne çarpıyordu. Ruhu gibi bedeni de yorgundu. Daha fazla dayanamadı. Eskimiş ahşap kollarındaki boyalarının solduğu koltuğuna çöktü. Yine o his... Ellerini, sadece kesilse ağrısını dindirebileceği başının iki yanına aldı. Uzun ve kemikli parmaklarını saçlarının arasına geçirirken ellerine bulaşan boya en son düşündüğü şeydi. Zihninin duvarlarına çarpıp duran acı hatıraları uzaklaştırmak istercesine başını sallamaya başladı.

Zaman kavramı, içindeki küçük erkek çocuğunun acısı tarafından müebbetle cezalandırılmıştı. Onu kendine getiren önce yüzünde hissettiği buzdan soğuk eller ardından da kızın yumuşak fakat korku dolu cılız sesi oldu.

"Hepsi geçti, ben buradayım, Archie." Carmela'sı gelmişti.

Düşüncelere o kadar dalmıştı ki kapının sesini bile duymamıştı. Aralarındaki bağ çok kuvvetliydi. Archie ne zaman kendini kötü hissetse Carmela bir koşu gelip onu mutlu ederdi. Kızın ellerini ısıtmak için avuçlarının içine aldı. Carmela'nın elleri kalbinin aksine her zaman soğuktu. Archie de bu şekilde ısıtırdı, biricik sevgilisinin ellerini.

Ona sarıldı, onu öptü ve yine onda kayboldu. Kızın beline kadar uzanan sarı saçlarını okşadı. O hastane günlerini atlattıktan sonra uzayan saçlarına bir kere bile olsun makas değdirmemişti. Bir süre hiç konuşmadan öylece durdular.

Archie'nin aksine Carmela hastane günlerinden bahsetmeyi pek sevmezdi. Ölümün kıyısında geçirdikleri o günlerden sonra Carmela hayata daha çok bağlanmıştı. En kötü anlarda bile güzel yüzünden gülümseme hiç eksik olmazdı. Carmela tanıdığı en optimist insandı.

Genç kız aniden ayağa kalktı. Elini, ona uzatarak "Hadi gidiyoruz," dedi.

Sevgilisinin uzattığı eli tuttu. Her şey o kadar hızla gelişmişti ki kızın paltosunu bile çıkarmadığını daha yeni fark ediyordu. Her zaman giydiği kırmızı paltosu ona en sevdiği filmdeki o kızı hatırlatıyordu. Carmela ile birlikte izledikleri ilk filmdi Schindler's List... Siyah beyaz olan tüm film boyunca tek renkli olan şey kızın üstündeki kırmızı paltoydu. Carmela da o kızdı. Her ne kadar elinin altında renk renk boyalar olsa da siyah beyaz bir hayata sahip olan Archie'nin kaybetmekten korktuğu tek renkti.

"Nereye gidiyoruz?" Kızın heyecanla kendisini kapıya sürüklemesine izin verdi.

Carmela'nın gözleri Archie'nin çizdiği kuşa takıldı. Başıyla genç adama tabloyu işaret ederek "Kanatlarımızı bulmaya gidiyoruz sevgilim," dedi.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro