Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

c h a p t e r ♔ n i n e

Chapter 9.

chapter song: nf - ı just wanna know

"O kadar uzun süre nefessiz kalmıştım ki, bu hapsin sonsuza dek süreceğini sanıyordum."

Elliot, durgun bakışlarını Archie'nin yüzündeki ifadede gezdirdi ancak hiçbir şey anlamadı. Onun şaşkınlığını anladığını düşünüyordu. Oysa yanıldığını anlaması uzun sürmedi.

"Amacın ne senin? Bana onun öldüğünü düşündürterek ne yapmaya çalışıyorsun diyorum?"

Elliot kekeleyerek "A-anlamadım," dedi. Az evvel her şeyi kabullenen Archie'nin şimdi böyle tepki veriyor olması onu belli ki korkutmuştu. "Buraya onu görmen için geldik."

Archie ince dudaklarından alay dolu bir ses çıkardı çünkü sabrının sınırlarına gelmişti.

"Bana onun öldüğünü söyleyerek ne yapmaya çalışıyorsun?"

Elliot darmadağın olmuş bir ifade ile gözlerini kırpıştırdı. Şiddetlenen yağmurdan dolayı konuşmakta, birbirlerine seslerini duyurmakta zorluk çekiyorlardı.

"Archie," dedi Elliot. Sesi, sanki tüm kanıt kendisindeymişçesine net çıkarken ekledi. "O öldü. Bunu sen de biliyorsun. O," Eli ile mezar taşındaki tarihi işaret etti. "O, o gün öldü."

"Hayır."

"O yok. O, on altı yıldır yok. Hiçbir zaman da olmadı."

"Hayır!"

"Archie. Carmela diye birisi yok. On altı yıl önce lösemi hastalığından öldü o. Benim amirimin kızıydı. Ben onun anma törenine gittim. O öldü."

Archie başını salladı. Alay dolu gülüşü yerine koca bir öfke peyda oldu yüzünde. "Hayır dedim sana! O ölmedi!"

Elliot artık içindeki çaresiz duyguya dayanamayarak patladı. "Carmela öldü Archie! O öldü! Öldü!"

Archie hızla ileri doğru bir adım attı ve Elliot daha karşılık veremeden yumruğunu karşısındaki adama geçirdi. Elliot gelen darbe ile dengesini kaybedip yağmurun öfkesini kustuğu zemine düştü. Siyah saçlarından akan damlalar, dudağından akan kırmızı sıvı ile toprağı öptüğünde, kulaklarını değer verdiği adamın nefret dolu cümleleri sardı. Nefes nefese bağırıyordu Archie.

"Ölmedi o! Carmela ölmedi! Tam karşımda duruyor! Bana yalan söylemeyi bırak! Ölmedi! Onu göremeyecek kadar kör müsün?"

İçi acıdı Elliot'ın. En çok da kendisine çağlaması gerekirken, halen karşısındaki adamın içinde bulunduğu ruh halini anlamaya çalışması üzdü onu. Duygularının zayıflığında nefesini tuttu. Yere serilen damlaların yanına gözlerinden kayan acıları eşlik etti. Dağılmış yüzünü kaldırdı ve avuçları çamuru sıkı sıkı kavrarken kararlı bir şekilde söyledi. Bakışlarındaki hayal kırıklığına rağmen, ruhunda can veren duyguların soğukluğunda konuştu.

"Öldü."

Archie, Elliot'ın şu an ki halinden öyle çok nefret etti ki, sanki vebalı birisine bakarmışçasına kaşlarını çatıp yüzünü ekşitti ve gözlerini Elliot'tan alıp kızgınca mezar taşını gösterdi. Yıllarca dostu bildiği kişiye Carmela'nın varlığını kanıtlamak istiyor fakat kanıtlayamadığı, daha doğrusu inandıramadığı için deliriyordu.

"Carmela orada Elliot," dedi sakin olmaya çalışarak. Sakin olduğu söylenemezdi. "Orada ve bana bakıyor."

Elliot yorgunca nefes aldı. Ayağa kalktı, kirlenmiş ellerini siyah pantolonuna sildi ve dudağından akan kanı elinin tersi ile temizleyerek Archie'nin mezar taşında takılı kalan yüzüne baktı. "Ben onu görmüyorum, ben onu duymuyorum, Archie. Ben yalnızca seni görüyorum, seni duyuyorum."

Archie sinirden kan çanağına dönmüş gözleriyle nefret içerisinde Elliot'a döndü ve öfkesinin yıkacağı kentleri umursamadan düşüncesizce konuştu.

"Söylesene Elliot. Var olmayan şeyleri bile görüp duyabilen, hatta onlardan yanıt alabilen kişi, nasıl olur da Carmela'yı göremez?"

Acımasızca konuşuyordu genç ressam. Çünkü dünyadaki birçok insan gibi Archie için de kendisi mutluyken bir başkasının mutlu olmasında sakınca yoktu. Fakat o mutsuzken diğerleri mutluysa sorun vardı. Kendisinin canının yandığı kadar onların da canının yanması gerekiyordu. İnsanlar canlarının yandığı kadar can yakar, adaleti böyle terbiye ederlerdi. Bu yüzden kaba ve sert tutumuna ara vermeden devam etti.

"Sebebini ben söyleyeyim. Bakmayı bilmiyorsun. Sen yalnızca Carmela'yı göremeyecek kadar kör değil, aynı zamanda da delisin!"

Gerçekler, tıpkı Poseidon'un öfkesinden meydana gelmiş dev hortumlara dönüştü ve Elliot'ın yüzüne acımasızca çarptı. Nefes nefese kalmış bir süvariyi andıran Archie'nin artçı öfke dalgaları usulca durulurken Elliot'ın içinde harabeye dönen şehirlerden birkaçı daha kendisini uçurumdan aşağı bıraktı.

"Haklısın," dedi kendisinde konuşma gücünü bulabildiğinde Elliot. "Var olmayan şeyleri görmem veya onlarla konuşmam senin için anlamsız olabilir. Dilerim Carmela asla kaybolmaz çünkü sana cevap vermeyi bıraktığında perişan halde kalacaksın."

Devam edemedi Elliot. Ona 'Sen hastasın. Carmela artık yok. Tedavi olman gerekiyor. Böyle yaşamaya devam edemezsin.' Gibi cümleler sıralayabilirdi. Ancak kimi kandırıyordu ki –Archie asla onu sevmeyecekti. O hastalıklı bir şekilde Carmela'da nefes alıp veriyordu. Carmela yok olmadan Archie özgür olamayacaktı.

Ve biliyordu ki Carmela asla Archie'yi bırakmayacaktı.

Oysa Elliot, yirmi beş yıllık hayatında ilk defa yanılıyordu: Kendi cephesinde gökyüzü parçalanıp, karanlık bir perde gibi üzerine inerken; Archie'nin cephesinde bir söz tutulup aydınlık güneş gibi doğuyordu.

Gökkuşağı parçalandı. Lanetli asil renk, aşkın ve cesaretin harmanlandığı rengi esir aldı.

Beyaz, siyah ve kırmızı...

Elliot toprağa acı acı bakarken, Archie'nin donuk gözleri Carmela'nın bembeyaz kanatlarındaydı. Ona ölümü ve gerçekleri hatırlatan kanatlar...

Ölüm...

23 Eylül 2003.

Hayır.

23 Eylül 2019.

Ve kabulleniş.

"Sen de biliyorsun," dedi Elliot, Archie'nin baktığı yere bakarak. Çırpınışlarının seçtiği son kelimelerdi şüphesiz. Sevdiği adamın duygularını anlamak öyle güç geliyordu ki –artık baksa da anlamıyordu. Bu, Elliot'ın ruhuna tozlu ayakları ile basan çapulcuların, sırtladıkları duygularla kahkaha atarak kaçışı gibiydi. Bir sonbahar yaprağı gibi çürüyordu genç adam.

Yüzündeki ifadeyi bozmayan Archie, gözlerini Carmela'dan alamayarak "Git," dedi Elliot'a. Sessizlik hakim oldu, yağmurun sarı yapraklara çarpan derin hışırtılarında. "Sana olan saygımı kaybetmeden git."

Elliot omuzlarını düşürüp soluğunu tutmadan evvel kuru bir sesle "Bakmayı biliyorum," dedi az evvel ki cümleye yanıt olarak. Ardındansa gözlerinde biriken gururu dudaklarına süpürerek mezarlığa girdiği yola doğru adımlamaya başladı.

Archie ise bakışlarını Carmela'dan çekip arkadaşının gözden kayboluşunu usulca izledi. Gittiğini ve bir daha gelmeyeceğini düşünüyordu. Oysa yine yanılıyordu genç ressam. Kendisi, Elliot'ın bu dünyada sahip olduğu tek şeydi. İnsanlar kendilerine ait olan şeylerden kolayca vazgeçemezdi.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro