4.bölüm ~Gitmeliyim~
Hayatınıza dahil olan esrarengiz kişilikler sizi rotanızdan şaşırtabilir.
***********
Diana için adeta zaman durmuş, beyni ve aklı mesajda yazanlar dışında başka bir şeye odaklanamaz olmuştu. Jareth' ın adını haykırışını işitemiyor, kapının tam arkasında oluşunu hissedemiyordu.
Yaşadığı baskın duyguların verdiği ağırlıkla sırtını kapıdan aşağı doğru kaydırdı ve yere, dizlerinin üzerine çöktü.
Bu iki gündür yaşadıkları bedenine bir külçe misali fazlasıyla ağırdı.
Yıllardır evinden dahi çıkmayarak, tek başına yaşıyorken, hayatına giren bu yabancı ve esrarengiz kişilikler onun körelmiş duygularını biliyor, ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemeyerek şuan ki yaşadığı çöküşle karşı karşıya kalıyordu.
Jareth' ın kapıyı açmaya çalışarak kendisinin bedenini sarsmasıyla, tekrardan zaman durduğu yerden akmaya devam ettiğinde sırtını kapıdan ayırdı. Ayaklarının bedenini taşıyacağına kanaat getirdiğinde ayağa kalktı ve kapıdan biraz uzaklaştı.
Jareth kapıyı açmış ve kendisine doğru, endişeli bakışları ve yüz hatlarıyla ilerlerken, "Diana iyi misin?" diye sormuştu.
İyi miydi? Bilemiyordu.
Kötü müydü? Onuda bilemiyordu.
Nötr bir hale bürünmüş oluşu cevap vermesini engelliyordu.
Jareth' ın, "Diana neden ağlıyorsun? Tamam bak elimdeki bardağı bıraktım seni ıslatmayacağım." demesinden yine gözyaşlarını tutamadığını anladı. Bir eliyle yanaklarını silerken diğer eliyle telefonu biraz daha sıktı.
Jareth, kendisinin ağlıyor oluşunu az önceki şakalaşma sanmıştı fakat alakası dahi yoktu.
O yüzden konuşmak için gayret edercesine dudaklarını araladı ve, " Nedeni o değil." dedi.
Böyle bir nedenden ağlamazdı ki.
Aksine daha çok mutlu olur, ağlamak yerine gülümserdi.
"O zaman neden ağlıyorsun. Ne oldu?" diyerek endişesini sesine yansıtan Jareth' ın bakışlarına odaklandı. Tekrardan dudakları aralanmıştı ki ağlamasının asıl nedenini söylemekten vazgeçti.
Çünkü Jareth' ın başına daha fazla bela olmak istemiyordu.
Adeta adamın dertsiz başına dert oluyor, hayatını alt üst ediyordu.
Bu evdende bir an önce gitmeli ve Jareth' ın hayatına kötü anlamda müdahale etmeye bir son vermeliydi.
Aklına gelenle, " Yine ailemi hatırladım." dedi ve tüm gerçekliği ört pas ederek dakikalardır yaşadığı sıkıntıyı bir yalana çevirdi.
O kimliği belirsiz kişiden gelen mesajı Jareth' a göstererek onu çıkmazlarla dolmuş hayatına daha fazla dahil edemezdi.
Jareth' ın "Bundan sonra sana sulu göz dememi istemiyorsan hadi toparla kendini." diyerek kendisine doğru ilerlemesiyle bir sonraki hamlesini bekledi.
Adamı satranç oyununa benzetiyor, bir sonraki adımını tam anlamıyla kestiremiyordu.
Bakışları adamın bakışlarına ulaştığında karanlığa gömülüyor, aydınlığın yarattığı altıncı hissini kullanamıyordu.
Kendisine sarılan iri ve bir o kadar da güven barındıran bedenle birkaç saniyeliğine tereddütte kalarak kollarını adamın boynuna dolamasada daha fazla gecikmedi ve yaşadığı minnet duygusuyla birlikte sarılırken, "Teşekkür ederim." dedi.
Adeta fısıldayışı Jareth' ın kulağına çarpmış, bedeninin kaskatı kesilmesine yol açmıştı.
Narin bedeni bu değişimi sezebiliyor fakat bir nedenle bağdaştıramayarak geri çekilmiyordu.
Aynı şekilde kulağında hissetiği sıcak nefes eşliğinde, "Neden." sözleriyle ne diyeceğini düşünmeksizin, " Dün geceden bu yana hayatımı kurtarıp durduğun için." dedi.
Teşekkür edişinin başka bir sebebi yoktu.
Dün gece bardan çıktığında ve bugün evdeki adamlarla karşı karşıya kaldığında Jareth eğer yanında olmasaydı hayatının seyrinin kötü hatta berbat yönde değişeceğini biliyordu.
"Benim için büyük bir zevkti." sözlerini işittiğinde Jareth' ın dudaklarını boynunda hissetti.
Bu bir öpücük değildi fakat tüylerinin diken diken olmasına, bedeninin hoş bir sıcaklığa doğru uğurlanmasına yetmişti.
Kollarını Jareth' ın boynundan ayırarak geri çekildi. Bu tarz yakınlaşmalar kadın oluşunun verdiği dürtüleri ayaklandırıyor, nasıl hareket edeceğini bilemiyordu.
O yüzden çareyi kaçmakta buluyordu.
"Ben artık gitmeliyim Jareth." dedi.
Bu dediği Jareth' ın kaşlarının çatılmasına yol açmış ve gecikmeksizin, " Nereye." diye sormasını sağlamıştı.
Nereye gideceğini kendide bilmiyordu. Evine geri dönse olmazdı ama burada kalsa da olmazdı.
En azından bir hotele yada pansiyona falan giderdi.
Tekrar, " Gitmeliyim." dedi ve Jareth' ın yanından geçerek odadan çıktı.
Felekten bir gece çalışı ona fazlasıyla pahalıya patlamış, bilmediği kişilerin hayatına dahil olmasını sağlamıştı.
İçinden, " Keşke tekdüze hayatıma devam edip, ölümün beni gelip almasını bekleseydim." dedi.
Ama biliyordu ki artık keşkeler için çok geçti.
"Diana nereye gideceksin. Hem seni bırakacağımı kim söyledi. Gitmene izin vermiyorum." diyerek arkasından gelen Jareth' ın kolunu kavrayarak olduğu yerde durmasını sağladığında, "İzin istemedim. Gideceğim." dedi.
Bu sırada sesini yaşadığı duyguların aksine fazlasıyla sert tutmuş ve kararlılığını vurgulayarak Jareth' ın yüzüne dahi bakmamıştı.
Bu yaptığı dıştan bakılınca nankötlüktü ve böyle davranarak Jareth' ın kızarak kendisini bırakmasını hedeflemişti fakat hedrflediğiyle kalmıştı. Çünkü Jareth yine tam tersini yaparak karşılık vermiş ve,
"Kapı gibi adamım. Karşına dikildiğimde beni geçemezsin."
demişti. Gülümsediği sesinden anlaşılıyordu. Bu adam nasıl oluyorda bu denli iyimser olabiliyordu yada her denileni dalgaya vurabiliyordu.
"Sen hep böyle misin?" dedi ve daha fazla dayanamayarak başını Jareth' a çevirdi. Bakışları saniyesinde bakışlarıyla buluşmuştu.
"Nasılım." diyerek muzurluk yapmaya hazırlanan bir çocuk gibi kendisine adım attığında, " Böyle işte. Denilenlere karşı hep iyimser ve bir o kadarda gülür yüzlü." dedi.
Hissediyordu. Jareth kendisine tolerans tanıyordu.
Yoksa bu adam her denileni yutacak gibi görünmüyordu.
"Sana karşı böyleyim Diana hanım." diyerek yanağından makas almasıyla ve kolunu tutan elini kaydırarak elini kavradığı gibi mutfağa doğru sürüklemesiyle, " biliyordum." diye mırıldandı ve hiç gecikmeden Jareth' ında duyabileceği ses tonuyla, "Heyy. Beni nereye sürüklüyorsun." dedi.
"Mutfağa gidiyoruz Matmazel. Kurt gibi açım ve seni yemek istemiyorum." deyişiyle yine dayanamayarak gülümsedi.
"En son isteyeceğim şey aç bir kurt tarafından yenilmek Bay Jareth." diyerek karşılık verdiğinde, Jareth elini daha fazla sıktı ve, "Ahh buna üzüldüğümü söylemek isterim." dedi.
Sesi muziplik içerirken dudakları oldukça genişlemişti.
Bu adamın alttan alttan imaları fazlasıyla kafasını karıştırıyor, nasıl tepki vereceğini bilemiyordu.
Ama aklında, gönlünde , bedeninde bıraktığı etkileri hissedebiliyordu.
**********
Yemek boyunca aklı mesajda yazanlara gitse de Jareth' a tek kelime dahi etmemekte kararlı ve bir o kadar da sabırlıydı. Ara ara içi daralıyor ve nefes dahi almakta zorlanıyordu.
Tabii bu hali Jareth' ın gözünden kaçmıyor kendisine şimdide olduğu gibi sorular yöneltmesine yol açıyordu.
"Beğenmedin mi Diana?" diyerek sorduğu soruların farklı bir versiyonunu sormasıyla, "Beğendim dedim ya Jareth." dedi.
Sesi bıkkınlığını gözler önüne seriyor, bu tarz sorulardan sıkıldığını vurguluyordu.
Yemek boyunca işittiği, "Yemek kötü mü olmuş Diana.", " Sevmedin mi Diana.", Yeni bir şeyler hazırlıyayım mı Diana." gibi birçok soruyla karşı karşıya kalışı ister istemez bu tavra bürünmesini sağlıyordu.
Yiyemiyordu. Biliyordu. Yemeği çatalla karıştırıyor oluşu kendisinin de canını sıkıyordu ama midesi almıyordu.
Zorlada olsa Jareth' ın soruları üzerine verdiği olumlu cevaplarla ters düşmemek adına çatalı ağzına götürüyor ve yiyebildiği kadar yiyordu.
Tıkanmıştı. Adeta her lokması birer birer boğazına dizilmiş, yaşadığı sıkıntıyı daha da körüklemişti.
Epey gürültülü bir şekilde öksürdü.
Bir türlü öksürüğünü geçiremiyor, nedeninin boğazına takılan yemekten kaynaklandığını biliyordu.
Suya uzandı ve içerek yemek borusunun açılmasını sağladığında, "Daha fazla yiyemeyeceğim." dedi.
Bu kadarı bile zamanla küçülmüş midesini rahatsız etmeye yetmişti.
"Olsun. Biraz olsun yedin." diyerek Jareth' ın yemeğini yemeye devam etmesiyle onu izlemeye başladı.
Büyük bir iştahla yiyor, her aldığı büyük lokmalar yanaklarının şişmesine yol açıyordu.
Bu cüssenin az yiyerek doymayacağını zaten biliyordu.
Neredeyse kendisi Jareth'ın yanında küçücük kalıyordu.
"Lokmalarımı mı sayıyorsun?" diyerek Jareth'ın bakışlarını tabaktan ayırarak kendisine yöneltmesiyle, "Ahh hayır." dedi ve bakışlarını kaçırırcasına başka bir noktaya çevirdi. Lokmalarını saymak ne haddineydi.
"O zaman neden bu kadar dikkatli bakıyorsun?" diyerek sormasıyla ise, "Gözüm dalmış." dedi ve masadan kalktı. Eğer bu muzur adamla inatlaşmaya girerse zararlı çıkardı ve konuyu toparlayamazdı. O yüzden yine kaçtı.
"Madem gitmeme izin vermiyorsun uyuyacağım odayı gösterir misin?" dedi. Bu dedikleriyle Jareth' de ayağa kalkmış ve, "Tabii efendim. Buyurun." derken eliyle mutfağın çıkışını işaret etmişti.
Şimdide resepsiyon görevlisi haline bürünmüş ve kendisini güldürmeyi yine başarmıştı.
Bu adamın değişken ruh hali kendisinin komiğine gidiyor, gülümseyişini geri çeviremeyip kendide gülümsüyordu.
Dudakları bu kıvrımlı hallere alışmaya çalışıyor, her gülümseyişinin yok oluşu biraz daha zaman alıyordu.
Mutfaktan çıktıkları sırada Jareth' ın bu seferde, "Buradan efendim." diyerek merdivenleri işaret edişiyle başını, "Tamam." anlamında salladı ve adımlarını durdurmaksızın atmaya devam etti.
Az önceki kaçamak verdiği cevapla mesajın sahibini öğrenme fırsatı doğmuştu. Biraz daha o kişinin kim olduğunu sorgulamayı sonraya bırakırsa dayanamayacak ve bu sırrı Jerath'la paylaşacaktı.
Ve bunu yapmayı hiç mi hiç istemiyor, çözebileceğine inanarak tek başına bu konuyu üstlenmek istiyordu.
Şuan Eski Diana olsa böyle kararlar verir miydi bilemiyordu ama artık her konuda ikileme düşüyor ve verdiği kararların doğruluğunu kestiremiyordu.
Merdivenleri çıkmayı bitirdikleri sırada ilk kapıyı işaret ederek, "İşte kalacağınız yer burası efendim." diyen Jareth' a gülümsedi ve, "Teşekkür ederim." dedi.
Ne kadar içinden bu defa gülmek gelmese de bozuntuya vermemeliydi.
Kapıyı açtığı sırada Jareth' ın, "Ne demek efendim. Bir ihtiyacınız olursa ben yan odadayım." dediğini işitti. Cevap vermedi. İçeri girerek kapıyı kapadı ve yatağa doğru ilerlerken mutfağa gitmeden önce cebine attığı telefonunu geri çıkardı.
Mesajı atanı arayacaktı. Yemek boyunca ne yapacağınıda düşünmüş ve bu karara varmıştı. Mesajla cevap verip konuyu dahada uzatamazdı. En iyisi arayıp sesinden tanıyıp tanımadığı biri olup olmadığını anlamak ve eğer tanımıyorsa kim olduğunu sormaktı. Tanıdığı biri çıkar ise derdini anlamaktı.
Mesaj atanı aradı ve açmasını beklerken bedenini yatağa bıraktı.
Oturmuş , bir elini yatağa dayamıştı.
"Bende aramanı bekliyordum." diyerek telefonun karşı tarafından gelen sesle bu kişinin erkek olduğunu anladı. Sesi oldukça kalındı ve hayatına dahil olan hiçbir erkekle uyuşmuyordu.
Bedenine yayılan duygulara inat sakin kalmaya özen gösterdi ve, "Kimsiniz." diye sordu.
Tek merak ettiği kim olduğu ve kendisinden ne istediğiydi.
"Kim olduğumu söylemeyeceğim. Daha vakti gelmedi." diyerek keyfini sesine yansıtan kim olduğu belirsiz adamla, sinirlendiğini hissetti.
İçinden, " Sakin kal Diana." diyerek kendini dizginlerken diğer soruyu yönelterek, " Peki benden ne istiyorsunuz." dedi.
Resmiyetini ve ciddi tavrını bozmamalıydı. Yoksa böyle adamlardan zerre laf alamazdı.
Adamında kendisi gibi ciddi bir ses tonuyla, "Seni istiyorum Diana." demesiyle oturduğu yerden kalktı. Adeta kan beynine sıçramıştı. Bu tarz ukala insanlara katlanamıyordu. Ne biçim bir densizlikle kendisi ile konuşuyordu.
"Size bir kez daha kim olduğunuzu ve benden ne istediğinizi soruyorum. Benimle dalga geçmeyin." dedi. Sesini ayarlamış, normalinden yüksek çıkmamasını sağlamıştı. Bu sırada boşta kalan elini yumruk yapmıştı ve tüm sinirini o yumrunun içine toplamıştı.
"Dalga geçmiyorum Diana. Seni istiyorum ve almakta çok geç kaldım." diyen adama karşı sessiz kaldı. Ciddi ses tonu dalga geçmediğini kanıtlıyordu ama bu saçmalığa inanmak istemiyordu. Odada bir o yana bir bu yana ilerlemeye başladığında, "Ben kimsenin malı değilim." dedi.
Adamın sözleri kendisini bir mal gibi hissetmesine neden olmuştu ve bu fazlasıyla aşağılayıcıydı.
"Sana bir mal muamelesi yapmıyorum. Sadece benim olduğunu dile getiriyorum." dediğinde adamın yüzüne telefonu kapatmak istedi. Sabretmeliydi. Sinirine yenik düşerek hareket edemezdi.
Adamın dönüp dolaşıp aynı şeyleri söylüyor oluşu kendisini ne denli zorluyor olsa da direnmeliydi.
Camdan dışarı bakmaya başladığında, " Peki beni nereden tanıyorsunuz?" dedi. Madem kim olduğunu söylemiyordu en azından bunu öğrenmeliydi. Ufak bir hatırlatma dahi kim olduğunu çözmesinde yardımcı olabilirdi.
"Ah benim akıllı sevgilim. Sana ipucu vermeyeceğim." diyerek adamın tüm gevşekliğiyle konuşarak bu sorusunuda yanıtsız bırakışıyla kalorifer peteğine dayadığı elini çekti ve saçlarının arasına geçirerek geriye doğru attı.
Bıkkınlığını ve yaşadığı sıkıntıyı sesine yansıtarak, " Cidden telefonu kapatıyorum. Sizinle konuşmaya çalışmanın bir anlamı yok." dedi.
Çünkü adama ne derse desin kendisine hiçbir şey söylemeyecek, gizemli tavrını sürdürecekti.
Birde sevgilim diyerek hitap etmesi yok muydu kendisini deli ediyordu.
Vereceği cevabı beklemeden kapatma tuşuna basıyordu ki adamın,
"Kapat sevgilim. Nasıl olsa bir dahakine yüz yüze konuşacağız."
demesiyle birlikte kapının ardında beliren Jareth' ın, "Diana girebilir miyim?" diyerek seslenişiyle eli ayağı birbirine dolandı.
*******
Bu bölümü burada bitirmek istedim kuzularım.❤
Yorumlarınızı bekliyorum ve şu yıldız butonuna basmanızı rica ediyorum.❤
Ben bir karar aldım. Haftada iki bölüm yayınlayacağım ve bu bölümleri hafta sonu sizlerle buluşturacağım.🤗
Ama eğer istek çok olursa dayanamayıp hafta içide bölüm yayınlayabilirim.❤
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro