Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

32.bölüm

Önceki bölümden...

" Görüyorum, peki ya sen görüyor musun?" dedi ve sevdiği adamın elini kavrayarak kendi kalbinin üzerine yerleştirdi. İkisininde kalbi birbirinin avuçları içinde atıyordu ve sevgilerini belli ediyorlardı.
Adeta yeni uçmayı öğrenmiş bir kuş gibi kanat çırpıyorlardı ve uçtukça dahada cesaretlenerek hızını artırıyorlardı.

Jareth, " Hıhı." diyerek başını salladığında dudakları üzerine bir öpücük bıraktı ve geri çekildiğinde, " Bu sevgim hiç dinmeyecek, gün geçtikçe dahada hızını artırarak yağmur misali dahada şiddetlenecek." dedi.
Sevdiği adamın bakışları bu sözler üzerine dahada parıl parıl parlamıştı.

İçinden, " Ahh canım adam. Sen böyle bakmaya devam ettikçe ben sana koşmaktan bir saniye olsun vazgeçmeyeceğim." dedi.

Dışından ise kolları arasından çıkarak," Hadi biraz dinlenelim." dedi ve sevdiği adamın elini tuttuğu gibi salona doğru sürükledi...

**********

Diana, uykudan uyanarak gözlerini araladığında karanlıkla karşı karşıya kaldı.Saatler geçmiş, güneş batarak yerini yıldızlara bırakmıştı.
Dinlenmek için oturdukları koltukta koyun koyuna uyuyakalmışlardı.
Beli uyurken iki büklüm olduğu için ağrımıştı fakat belini doğrultup bu etkiden kurtulamıyordu.
Sevdiği adamı uyandırmak istemiyor, başını göğsünden kaldırarak kolları arasından çıkamıyordu. Jareth' ın kolları uyku halinde olmasına rağmen zamp gibi kendisinin bedenine yapışmıştı ve biraz olsun gevşemiyordu. En iyisi bu şekilde durup uyanmasını beklemekti.

Dakikalar geçiyor, Jareth uyanmak yerine dahada derin bir şekilde uykusuna devam ediyordu. Yorgunluğun etkisiyle ara ara  inliyordu ve kendisini dahada kolları arasına hapsediyordu.

" Ahh biraz daha sıkarsa öleceğim ve ölüm sebebim kayıtlara; 'Jareth' ın kolları arasında sıkışarak öldü.' olarak geçecek." dedi. Bunları fısıldayarak söylemişti fakat sesindeki boğukluk bedeninde hissettiği baskıyı belli etmişti.

Bu şekilde durmaya devam edip uyanmasını bekleyemeyecekti. Yoksa nefesi kesilecek ve ani bir kalkış yaparak Jareth' ı korku dolu anlara mahkum edecekti. Uykunun sersemliği ile o korku dahada bir şiddetlenecekti ve kendisine bir şey olduğunu sanarak panikleyecekti.
Sevdiği adamın ne korkmasını nede paniğe kapılmasını istemiyordu.

O yüzden aklına gelenle kolunu zorlanarakta olsa kaldırdı ve parmağını Jareth' ın burnunun üzerinde tüy misali hafifçe gezdirdi.
İşe yaramıştı. Jareth huylanarak kolunu kendisinin bedeninden ayırmış ve burnunu kaşımıştı.
Fırsat bu fırsattı. Usulca koynundan çıktı ve ayağa kalktı.
Jareth uyanmamıştı aksine uykusuna kaldığı yerden devam ederek koltukta yan dönmüştü ve bunu oturur haldeyken yapmış, koltuğa uzanmamıştı.

" Koca bebek." diye mırıldandı. Uyurken yüzüne oturan masumluk onu gözünde kocaman bir bebek yapıyordu ve bu düşüncesi ile gülümsemeden edemiyordu.

Jareth' uyandırarak yatağa götürse iyi olacaktı ama uykusu öyle derindi ki uyandırmayı başarsa dahi kendini açamayarak geri uykusuna devam edeceği şuan ki halinden belli oluyordu. Uyku halini üzerinden atacağa hiç mi hiç benzemiyordu.
Bu kendisinin iki katı olan bedeni kucağına alıpta taşıyamazdı ki.
Denese dahi koltuktan milim dahi bedenini ayıramaz, kaldıramazdı. Anca belini ağrıtırdı.

O yüzden en iyisi koltuğa uzanmasını sağlamaktı. Yavaşça yaklaştı. Elleri ile kolunu kavradığında bedenini koltuğun diğer yanına doğru çekti.
Bu yaptığı ile Jareth kımıldanarak bedenini çektiği yöne bıraktığında, " Başardım." dedi ve gülümsedi.
Geriye üzerini örtmek kalmıştı.

Odanın karanlığına kafa tutarak adımlarını atmaya başladığında salonun çıkışına doğru dahada karanlık olduğunu farketti. Koltuk kısmına camdan sızan sokak lambaları vuruyordu fakat bu kısma kadar erişmiyordu.
Düşmemek için temkinli adımlarla ilerledi ve salondan çıkmayı başardığında ara kısmın ışığını biraz uğraş sonucu duvarda bulduğunda yaktı. Salonun ışığını bilerek yakmamıştı. Jareth uyuduğu halde bir anda beliren aydınlık ile rahatsız olabilir ve uyanabilirdi.

Mutfağın ilerisindeki odadan gidip iki tane battaniye aldı ve geri salona döndü. Yaktığı ışığı geri kapamamıştı. Bu onlara gece lambası etkisi yaratacaktı.

İlk olarak battaniyenin birini diğer boş koltuğa bıraktı ve diğerini ise  Jareth ' ın üzerine örttü. Neredeyse çenesine kadar çekmişti. Nefes almakta zorlanmayacağını bilse kafasını bile örterdi. Uyurken üşümesini hiç ama hiç istemiyordu.

Belini doğrultmak yerine dahada eğildi ve sevdiği adamın yanağına hafif bir öpücük kondurduğunda, " Huzurlu uykular canım adam." dedi.
Sevdiği adama 'canım adam.' diyerek hitap etmek bir zamanlar hayaliydi ve şimdi o hayali gerçekleşiyordu...

~ Sabah ~

Jareth gerinerek gözlerini açtığında etrafına bakındı. Koltukta uyuyakalmış ve sabahı burada etmişti. Çok fazla uyumuş olmalıydı. Çünkü en son,  Diana ile koyun koyuna oturarak dinleniyorlardı. Peki ya Diana neredeydi. Yanında yoktu.
Meraklanarak ayağa kalktı. Tam,'  Diana.'diye seslenecekti ki diğer koltukta örtülü bir şey olduğunu farketti. Bu şey minik kadınıydı.
Battaniyeyi tamamen üzerine örtmüş, başını bile altına gizlemişti. Bedeninin ise cenin pozisyonu aldığı koltuğun yarısından azını kaplıyor olmasından belli oluyordu.

" Ahh iki büklüm olmuş." derken yanına kadar gitti. Bu şekilde uyursa beli başta olmak üzere bedeninin belirli bölgeleri ağrırdı hatta tam geçmeyen yarası da ağrıyabilirdi. Bir iyi yanı yarasının üzerine doğru dönerek yatmamış olmasıydı.
Bu düşüncelerine karşın yüzünde acı çektiğine dair bir belirti yoktu. Aksine huzurlu olduğu yüzüne oturan duru güzellikten belli oluyordu. Uyandırmak istemiyordu fakat parmakları yerinde durmuyordu. Battaniyeyi ucundan kavradı ve yavaşça aşağı doğru indirdi. Boynuna kadar açtığında bedenini geri çekmedi. Sadece elini battaniyeden ayırarak sevdiği kadının  çehresini izlemeye başladı. Saçları darmadağındı ve yüzünü bir tül misali örtüyordu ama yinede bazı yerleri örtüyor olsada görebiliyordu.
Kirpikleri saçların aralarından hafif hafif beliriyor, burnunun ise ucu gözüküyordu.
" Minik burunlum benim." dedi ve içinde oluşan ısırma isteğini yok etmeye çalışarak bakışlarını aşağıya kaydırdı.
Bu kadının dudakları sanki uyurken dahada dolgunlaşıyor, pembeleşiyordu. Yada kendisine öyle geliyordu, bilemiyordu ama öpmek için can attığını biliyordu.
Yinede geri çekilmeli sevdiği kadının uykusuna devam etmesine izin vermeliydi.
O yüzden geri çekildi ve aklına gelenle gülümserken, " Bugün çok güzel geçecek." dedi.

********

Telefonunu açtı ve, " Getirdik abi." diyen boyacıya, " Tamam kardeşim açıyorum kapıyı." diyerek cevap verdi ve mutfaktan çıkarak kapıya doğru ilerledi. Boya siparişi verdiğinde zili çalmamalarını tembihledi. Diana daha uyanmamıştı. Tüm yorgunluğunu atıyor olmalıydı. Güne dinç bir şekilde uyanacağı iyi bir uyku çekmesinden anlaşılıyordu.

Kapıyı açtı ve elinde boya kovalarıyla bekleyen iki boyacıya, " Buyur, geçin." dedi ve yana doğru çekildi. Biri, " Nereye bırakalım abi." diye sorduğunda merdivenlerin başını gösterdi, " Buraya bıraksanız olur." dedi.

Boyaları bıraktığında geri kendisine doğru döndüler ve yine aynı kişi, " Abi fırçaları arabadan alıp geleceğim." dedi. Başını sallarken, " Tamam, tamam acele etme." dedi ve boya kutularına doğru yöneldi.Sekiz kutu kadar boya vardı.Diana' ya istediği rengi sormaya fırsatı olmamıştı ama yinede dayanamamıştı. Günü, böyle bir jestle güzel kılmak istemişti.
Yinede bilgisayarını açıp güzel renklere göz gezdirmişti ve gözüne hitap edenleri seçmişti. Diana' nın evinin rengini andıran ve ilk karşılaştıkları o gece üzerinde olan zümrüt yeşili renginide eklemişti.
O elbisenin içinde kendisinin nefesini kesmişti...
Gönlü o renkten yanaydı fakat bunu Diana' ya yansıtmayacaktı. Tek başına seçmesine izin verecekti.

Adamlardan o konuştuğu, geri gelerek fırçaları da boyaların yanına bıraktığında, " Başka bir isteğin var mı abi?" diye sordu. " Yok kardeşim. Sağol." dedi ve gülümsedi. Adamda gülümsediğinde, " Bir isteğin olursa ararsın abi, hemen getiririm." dedi.
Böyle ilgili satıcılar olması oldukça hoşuna gidiyordu. Memnun etmek adına yüzlerinden gülümsemeleri eksik olmazken her halükarda müşterilerinin isteklerini karşılamak için çabalıyorlardı.

Tekrar gülümseyerek, " Tamam ararım." dedi ve adamın evden çıkarak kamyonetine doğru yol almasını izledi.

Bu sırada cebindeki telefonun çalmasıyla bakışlarını adamdan çekerek aşağılara indirdi ve acele ederek telefonu cebinden aldığı gibi cevapladı. Diana artık uyansa olacaktı ama uyandıran kişi kendisi olsun istemiyordu. Kendi isteğiyle uykusu kandığında uyansın istiyordu.

Arayan Esly' di. Telefona kulağını götürüp," Alo." dedi. Esly hemen lafa dalmış ve, " Yoldayız, geliyoruzzz. Uyuyorsanız uyanınnn." demişti.
Bu kadının deliliği ne kadar hoşuna gitsede bazen düşünmeden hareket ediyordu. Bu yarı yolda mı haber verilirdi. Planladığı her şeyi alt üst etmişti.
" Esly bu şimdi mi haber verilir." dedi. Sesi yaptığı şeye tepkiliydi.
" Neden ? Başka bir planın mı vardı yoksa?" diye sorarken sesi düşmüş, az önceki tepkisinden etkilendiğini yansıtmıştı. Sevdiği insanları üzmek istemiyordu. O yüzden ' evet, vardı.' demek yerine, " Yok, sadece Diana daha uyanmadı." dedi ve hâlâ açık duran kapıyı kapadı.
Yalan söylememişti ama tam doğruyu da dememişti." Saat kaç oldu? Hâlâ mı uyuyor?" dediğinde, " Evet." dedi.
Belki uyuyor olması gelme kararlarını değiştirmelerini sağlardı.

" Ahh tabi ya kuzum tüm yorgunluğunu atıyor şimdi." dedi ve şu sözleride ekledi, " Ben geldiğimde ona birde çorba yaparım. Dahada iyi hisseder kendini."

Bu sözlerle gelmekten vazgeçmediklerini anlarken sıkıntıyla iç çekti ve, " Tamam, hadi geldiğinizde konuşuruz." dedi. Telefonu kapadığında sıkıntıyla elini saçlarının arasına daldırırken boya kovalarına baktı.

********

Salona geçmiş ve Diana' nın karşısındaki koltuğa oturmuştu. Saniyeler dakikaları kovalamış ve neredeyse yarım saat olmuştu. Bu zaman zarfında sevdiği kadından gözlerini alamamış, baktıkça bakmıştı.

Diana kımıldanarak koltukta sırt üstü döndüğünde gerinmek için battaniyenin altından çıkan kollarından uyanacağını anladı.
Yüzündeki gülümseme genişlerken yayıldığı koltukta dikleşerek izlemeye devam etti.Güzel bir şekilde gerinerek büyükçe ağzını açarak esnediğinde, "Yavaş, ağzın yırtılacak." dedi.
Bu dediği ile Diana bir anda gözlerini açarak kendisine bakmış ve hâlâ açık olan ağzını utanarak kapatmıştı.
Kadının bu halleri bile oldukça güzelken sevimliydide...

Daha geniş bir gülümseme dudaklarına otururken ayağa kalktı ve kendisine bakan Diana' ya doğru ilerlemeye başladı. Onu, o sevimli suratından öpmek istiyordu. Bir sürü öpücük bırakarak rahatsız olduğunda, " Yaa Jareth, yapma." dediğini duymak istiyordu.

Tabii bu isteğini gerçekleştirmesini engelleyen çalan kapı zili oldu. Adımlarını tam Diana' nın yanı başında durmuş, sıkıntıyla oflamıştı.
Diana, " Kim geldi?" diyerek paniğe kapılarak ayaklandığında, " Bizimkiler." dedi. Bu dediği ile Diana rahatlamış ve, " Ohh, tamam o zaman." demişti.
Sevdiği kadında arkadaşlarına en az kendisi kadar alışmıştı ve onlardan rahatsızlık duymadığı az önceki hallerindende anlaşılıyordu.

Tekrar kapının çalmasıyla, " Patlamayın, geliyorum." dedi ve adımlarını o yöne atmaya başladı. Pat diye geldikleri yetmezmiş gibi birde sabırsızlanıyorlardı.

Yan gözle boya kovalarına bakarken kapıyı açtı ve gelenlerin sadece Esly ve Mario'dan ibaret olmadığını görünce sıkıntıyla oylamamak için kendini tuttu.
Miguel' de gelmişti ve gözlerini ayırmadan kendisine bakıyordu.

" Çekilde geçelim." diyerek Esly' nin tam önünde durmasıyla yana doğru kaydı. Bakışlarını Miguel' den çekmiyordu. Kaçacak biri varsa o kendisi değil Miguel' di.

Esly yanından geçtikten sonra Mario  önünde durduğunda bir şeyleri anlamış olacak ki, " Neden birbirinize öldürecekmiş gibi bakıyorsunuz. " dedi. Bakışlarının sertliğinden o an haberi olurken ortamı germek istemedi ve bakışlarını Mario' ya çevirirken gülümsedi ve, " Öyle mi bakıyormuşum.Hiç farkında değilim." diyerek bilmezden geldi. Gülümseyişi ile Mario' da gülümsediğinde, " Valla bir şey oldu sandım dostum." diyerek yanından geçerek içeri ilerledi.

Miguel' in, " Geldiğime pek memnun olmadın sanırım." demesi ile düşüncesini gizlemedi ve, " Nasılda biliyorsun." derken yanından geçip içeri girmesine izin verdi.
Kapıyı kapadığında kendide salona doğru ilerledi fakat girdiğinde Diana' yı göremedi.
Kapıyı açmak için gittiği sırada oda arkasından gelerek odasına gitmiş olmalıydı.Nede olsa hâlâ dünkü kıyafetleri ile duruyordu ve saçı başı darmadağınıktı.

Esly' nin, " Diana nerede Jareth. Hâlâ uyuyor mu yoksa?" diye sorarken koltuğa oturmasıyla, "  Yok uyanmıştı.Az önce buradaydı.  Odasına çıkmış olmalı.Birazdan gelir." dedi ve tekli koltuğa oturdu.
Bu sözleri söylerken Mario Esly' nin yanına otururken Miguel ise diğer koltuğa oturmuştu.
İçinden, ' Keşke tekli koltuğa oturmasaydım. Bi orası boş kaldı.' dedi. Diana geldiğinde Miguel' in yanına oturmak zorunda kalacaktı.
Normalde iki tane tekli koltuk olması gerekirdi fakat kendisi fazlalık olduğunu düşündüğü için bir tane alarak salonuna, iki üçlü koltuğun çaprazına yerleştirmişti.

Esly tekrar ayaklanarak, " Ben gideyim de çorba yapayım." dediği sırada Diana salona girerek," Neden çorba yapacaksın?" dedi ve gülümsedi. Üzerine göbeğini iki parmak kadar açıkta bırakan uzun kollu bir bady geçirmişti ve üzeri hâlâ sarılı olan yarası görünüyordu. Altınada yüksek bel, gri bir eşofman giymişti.
Saçlarını ise tepeden at kuyruğu yapmış, boynunu tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermişti.
Hatta belirgin köprücük kemikleride bu çıplaklığa eklenmişti. Giydiği badynin önü epey genişti.

İçten içe kendine kızarken, " Bu kıyafetleri cidden ben mi getirttim yoksa evinden getirdiği valizlerin içindemi geldi." diye kısık sesle mırıldandı. Ya kendisi çok kıskançtı ve sevdiği kadını dikkatlice incelediği için bu ayrıntılar gözüne takılıyordu yada cidden bu kıyafetler açıktı.

Esly' nin, " Senin için yapacağım hayatım. Kendini dahada iyi hisset diye." dedikten sonra Diana' ya doğru ilerlemeye başlamasıyla Mario az önceki mırıldanışını duymuş olacak ki kendisine, " Bir şey mi dedin dostum? Anlayamadım da." dedi.
Bu adamda da nasıl bir kulak varsa kendisinin bile zor duyduğu şeyleri bile duyuyordu.
" Yok, demedim." dedi.

Diana, " O zaman bende sana yardım edeyim. Bu arada hoşgeldiniz." diyerek Esly ile birlikte mutfağa ilerlemesi ile Mario ve Miguel, " Hosbulduk." dedi.
Diana bu karşılığa başını çevirerek gülümsemişti ve salondan çıkarak mutfağa gitmişti.
Rahatlamıştı.
Diana, Miguel' in yanına oturmak zorunda kalmamıştı.

Mario, " Eee konuşsanıza. Ne diye susuyorsunuz." diyerek topu kendisine ve Miguel' e attığında, " Anlatacak neyim var ki. Dianam yanımda daha ne olsun." dedi.

Bu sözleri ile Miguel yine gerilmişti ve muhabbetin Diana üzerinden gitmesini engellemek adına, " O zaman ben Paris' te yaşadığım maceraları anlatayım." demişti...

Dakikalar geçiyor Miguel' in anıları bitmek yerine dahada fazlalaşıyordu.
Bu durum kendisini ne denli sıkıyorsa Mario' ya o denli keyif veriyordu. Kardeşinin neredeyse her anlattığına kahkahaları ile eşlik ediyordu.

Diana ve Esly ellerinde çorba tabakları ile geri geldiklerinde ayağa kalktı ve yardım etmek adına ilerlemeye başladı fakat tek ayaklanan kendisi değildi. Diğer iki adamda kendisinin ardından ayaklanmıştı.

" Niye ayaklandınız, Biz hallederdik." diyerek Diana' nın elindeki tabakları masaya bırakmasıyla Miguel kendisinden önce davrandı ve, " Olur mu öyle şey. Bizde yardım edelim." dedi ve gülümsedi.
Bunun üzerine Diana  Miguel' in gülümseyişine karşılık verdi ve, " Tamam o zaman." dedi.
Miguel' in varlığı Diana' yı geriyordu ve bunu sevdiği kadının bakışlarından anlıyordu fakat bunu çok güzel gizlemeyi başarıyor ve şimdide olduğu gibi aralarında hiçbir şey olmamış gibi davranarak bunu yapıyordu.

Diana' nın yanına geldi ve arkasından sarılarak ellerini göğüslerinin altında birbirine kenetledi. Omzuna çenesini yasladığında fısıldayarak, " Kendini iyi hissetmiyorsan bir yolunu bulup onları gönderebilirim." dedi. İyi hissetmemesinin sebebi olarak Miguel' i kastettiğini Diana anladı ve aynı kendisi gibi fısıldayarak, " Kaçarak bir sonuca varamayız." dedi.
Sevdiği kadın çok güçlüydü.
Yine üzüleceğini bile bile Miguel' in umudunu söndürmek adına adımlar atmayı planlıyor, geri çekilmek istemiyordu. Kendide elinden geldiğince yardım edecekti ve bu umudun bir an önce sönmesi için elinden gelenin fazlasını yapacaktı.
Çünkü bu durum uzadıkça sevdiği kadının canı daha çok yanacaktı. Üzüntüsü dahada kabaracaktı.

Esly' nin, " Sizi aşk böcekleri, hadi oturunda yiyelim." demesi ile bu sırada her şeyi taşıdıklarını anladı ve sevdiği kadının yüzünü güldürmek için, " Ohh ne güzel her şeyi onlara taşıttık, bize afiyetle yemesi kaldı." dedi.
İstediği olmuş, Diana içten gülümseyişini dudaklarına oturtmuştu...

**************

Diana, " Çok doydum." diyerek önündeki tamamen bitirdiği, boş tabağa baktı. Jareth hayatına girdiğinden beri yemek yemesi düzene girmişti ve kilo almaya başladığını hafif dolgunlaşan vücudundan anlıyordu.
Artık yedikleri boğazına dizilmiyordu aksine karnı acıkıyor, yemek yerken doyduğunu hissettikçe mutlu oluyordu.
Yüreğindeki acı hâlâ devam ediyor olsada artık harlanmıyordu. Sevdiği adamın varlığıyla aynı boyutta yanmaya devam ediyordu hatta bazen yaşadığı mutlulukla o yangının  söndüğünü hissediyordu. Acı dolu anıları zihninden birkaç saatliğine de olsa gidiyor, huzura kendini teslim ediyordu.

Sevdiği adam kendisine her açıdan iyi geliyordu. Ailesinin hayalini artık göremiyor olsada onları özledikçe tekrar belirmelerini ummak yerine zihninde biriktirdiği anıları ile o özlemi biraz olsun dindiriyordu.
Nede olsa güzel anılar insanı ayakta tutuyordu ve özlem denen duyguyu doyuruyordu.

Bakışlarını ikinci tabağını yarılayan Jareth' a çıkardı ve gülümseyerek, " Çok acıkmışsın bakıyorumda." dedi. Bu dediği ile masadaki sessizlik bölünmüş tüm bakışlar kendisinin üzerine çevrilmişti.

" Hemde nasıl acıktım ama midemde tatlıya da yer bırakacağım." dedi. Tatlı yapmamışlar yada almamışlardı ki.

" Ne tatlısı?" diyerek sordu. Bir yandanda boş tabağı biraz ileri ittikten sonra dirseklerini masaya dayadı ve yanaklarını avuçladı.

Bu sorusu üzerine Jareth kaşığını masaya bırakmış ve gülümseyerek  kendisinin gözlerinin içine baktığında, " Diana tatlısı." demişti.
Utandığını hissediyordu.  Adeta kanı delice hızlı akarak yanaklarına toplanıyordu.

" Ahh deli." dedi ve yanaklarını biraz daha avuçlarken bakışlarını aşağılara kaydırarak masaya sabitledi.
İçinden ise, 'İyi ki  ellerim yanaklarımda. Yoksa pancar gibi kızdırdığını nasıl gizlerdim." dedi.

Jareth' ın, " Sana deliyim." diyerek kendisini dahada utandırmasıyla, " Susta ye hadi, çorban soğuyacak." dedi. Bir yandanda bakışları ile tabağı işaret etti.

Miguel' in, " Bencede." diyerek dediğini onaylaması ile her şeyden bihaber olan Esly gülümseyerek, " Sana ne oluyor Miguel, karışma benim aşk böceklerime." dedi ve ayağa kalktıktan sonrada, " Yoksa kıskanıyor musun? Sanada birini bulmanın zamanı geldi gibi duruyor." dedi.

Ne kadar Miguel' e doğru bakmamak için bakışlarını başka yönlere kaçırsada Esly' nin son sözleri üzerine dayanamamıştı ve bakışları Miguel' e doğru kaymıştı.

Miguel' de kendisine bakıyordu. Tepkisini ölçmek istercesine gözleri kısılmıştı ve bir saniye olsun gözlerini başka yöne çevirmiyordu.

" Zaten sevdiğim biri var." diyerek gözlerinin içine bakmaya devam etmesiyle o sevgi dolu bakışlara daha fazla bakamadı.
Bakışları kaçarak Jareth' a sığındığında Miguel' e bakmakta olduğunu gördü. Sinirden çenesi seğiriyor, elindeki kaşığı kırmak istercesine sıkıyordu.
Ortam dahada gerilirse iyi şeyler olmayacağını hissediyordu.
Ayağa kalktı ve aklına gelenle, " Sahi merdivenlerin başında duran o boya kovalarını neden aldın?" dedi.
Hem merak ediyordu hemde ortamı yumuşatmak istiyordu.

Jareth kendisine döndü ve, " Bugün için güzel planlarım vardı fakat sonraya kaldı." dedi. Çenesi normal haline dönmüştü ve elindeki kaşığı masaya bırakmıştı ama yinede siniri tamamen geçmemişti.
Kaşları hâlâ çatıktı ve sesi cevap verirken öfkeli çıkmıştı.Bu öfkesi kendisine değil Miguel' eydi biliyordu. O yüzden üzerine alınmak gibi bir hata yapıp darılmamalıydı.

" Neydi bakayım o planın." dedi ve ayağa kalktı. Merakı artmıştı. Zaten evin duvarları boyalı ve temizdi. Daha boya zamanının gelmediği rengin parlaklığı ile anlaşılıyordu. Beyaz duvarlarda en ufak bir leke dahi yoktu.

Jareth' ta ayağa kalktığında masanın etrafında dolanarak yanına gitti.
Jareth saniyesinde nazikçe kolları ile  belini sarmış ve kendisine doğru çekmişti. Sakinlediğini yüzüne oturan tebessümden anlarken gözlerinin içine bakarak, " Yaa, hadi söyle." dedi. Susmaya devam ederse söylemeyeceği kanaatine varacaktı.

" Varlığın ile evime renk getirdin kadınım. O yüzden bu beyaz duvarlarda renklenmeli ve bu gerçeği gözler önüne sermeli." diyerek gözlerine dahada derince baktı. Tebessümü yerini içten bir gülümseyişi bırakmıştı ve bu gülüş ile kendiside gülümserken yine utanmıştı.
Az önce kendisine ilk defa ' Kadınım.' diyerek hitap etmiş ve evine renk getirdiğini dile getirmişti.
Başını eğmek yerine sevdiği adamın bakışlarında biraz daha derinlere daldı.

" Ama rengi sen belirlemeli ve yuvamız o rengi benimsemeli..." dediğinde ne diyeceğini bilemedi. Gözlerinin içine hapsolduğu adam konuşdukça büyüleniyordu ve tek kelime dahi edemiyordu.
Bir şey diyemeyerek bakışmaya devam ettiklerinde Jareth sözlerine devam edercesine,

" Ne kadar beyaz bir gerberayı andırıyor olsanda yüreğimiz gibi tüm duvarlarda şenlenmeli..."

dediğinde parmak uçlarında yükseldi ve gülümsemeye devam ederek dudaklarını sevdiği adamın dudakları ile birleştirdi. Kısa bir öpüşmenin ardından geri çekildiğinde, " Hangi renge boyayacağız ki, ben çok kararsız biriyim böyle konularda." dedi.
Sanki bulundukları ortamda başbaşaydılar . Masadaki diğer herkes, sessizliği ile varlıklarını görünmez kılıyorlardı.

Jareth, " Ben dayanamadığım için birkaç renk seçtim fakat son kararı sana bırakacağım." dedi ve belini kavrayan kollarını çektikten sonra elini tuttu.
Salonun çıkışına ilerledikleri sırada göz ucuyla sessizce kendilerini izleyen arksdaşlarına baktı.
Esly ve Mario yüzlerinde oluşan gülümseme ile kendilerini izlerken Miguel ise dolan gözleri ile birlikte yumruk yaptığı elleriyle izliyordu.

Tekrar bakışlarını önüne çevirirken yüreğinde hissettiği baskıyı yok etmek istercesine derin bir nefes alıp verdi ve içinden, " Ne olur o umudunu artık söndür." dedi.

Boya kovalarının önüne geldiklerinde Jareth elini bırakmadan, " Hadi seç." dediğinde boya kovalarına baktı.
Üzerlerinde renkleri yazıyordu ve tonu kare şeklinde yapıştırılmış kağıttan anlaşılıyordu.
İlk gözüne çarpan kendi evinin duvarlarını andıran zümrüt yeşili oldu. Düşünmesine gerek dahi yoktu.
Bu renk olmalıydı. O yüzden diğer kutulardaki renklere dikkatlice bakmaya gerek duymazken, " Bu renk olsun." derken gülümsedi ve işaret parmağı ile kutuyu gösterdi.

Jareth, " Hmm zümrüt yeşili." dediğinde, " Yoksa beğenmedin mi? Başka bir renk seçebilirim." dedi.
Bu dediği ile Jareth başını hayır anlamında salladı ve kendisine doğru dönerek ellerini kavradı.
Gözlerinin içine bakarken, " Aksine çok beğendim." dedi ve uzanıp yanağına narin bir öpücük bıraktı.
Geri çekilirken ise, " Her baktığımda bana ilk karşılaşmamızı anımsatacak ve o elbisenin içindeyken ne denli nefesimi kestiysen bu duvarlar o hissiyatı tekrar tekrar yaşatacak." dedi.
Sevdiği adamın sözleri ile içinin eridiğini hissediyordu.

" İyi ki o gün, şarhoş olup arabaları karıştırmışım." dedi ve elini oynatarak parmaklarını Jareht' ın parmakları arasından geçirdi.

Jareth' ta," İyi ki o gün, benim arabamı kendi araban sanmışsın. Başkasının arabasına binsen neler olurdu. Düşünmek bile istemiyorum." dedi. Sonlara doğru sesi değişmiş, aklında yer edinen düşünceler ile kaşları çatılmıştı.
Biliyordu.
Başkasının arabasına sarhoş vaziyette binmiş olsa başına neler neler gelirdi.
Cesedi bir kenara bile atılabilirdi.
O yüzden tekrar " İyi ki sen karşıma çıktın." dedi.
Bu adam kendisinin koruyucu meleğiydi. O geceden sonra başına neler neler gelmişti ama hepsinden Jareth sayesinde kurtulabilmişti. Tek başına olsa hiçbiri ile baş edemezdi.

Bu sırada Miguel başta olmak üzere Mario ve Esly' de yanlarına gelmişti. Mario, " Hep birlikte boyasak ya."diyerek fikrini öne attığında Esly' de nişanlısını onaylayarak, " Evet, evett." dedi. Heyecanlanarak söylemişti.Hep birlikte boyamak keyifli olabilirdi fakat Jareth' ın düşüncesi önemliydi.

" Ne dersin? Birlikte mi boyasak?" dedi ve Jareth'ın ne diyeceğini beklerken kendisine gülümseyerek bakan Esly' e gülümseyerek eşlik etti.

" Sen nasıl istersen bir tanem. İki türlüde seninle boyayacağım. O yüzden sen seç." dediğinde sevdiği adamın ikisi baş başayken boyamak istediğini aslında biliyordu ama Esly'inde hevesini kursağında bırakmak istemiyordu.

" O zaman birlikte boyayalım." dedi ve Jareth' yanağından öperek geri çekildi.

Esly' de bu kararı ile çığlık atmış ve, " Yaşasınn diye bağırmıştı.

*********
2 saat sonra
********

Jareth ruloyu boyaya bandırarak fazlalığını sıyırdığı sırada Diana ise ayaklı merdivene çıkmış elindeki fırça ile üst kaşları çekiyordu. En azından bu şekilde eğilmiyor, elindeki küçük kovaya fırçayı bandırıp bandırıp boyuyordu.

Ruloyu tekrar duvara sürerek boyamaya devam ettiğinde, Esly, " Dikkat et canım bak. Sakın düşme." diyerek Diana'yı tekrar uyardı.

Merdiveni tutmayı teklif etmişti fakat Diana, 'Düşmem, düşmem. ' diyerek itiraz etmiş ve kendisini tatlı dili ile ikna etmişti. Bu kadınla ne yapacaktı, bilemiyordu. Tatlılığı karşısında etkisiz hale geliyordu.

" Düşmem canım." dediği sırada merdivenin tepesinde Esly' e doğru bakmak için kımıldandı fakat bu kımıldanış ile dengesini kaybetmişti.

" Ayyh." diye bağırdığı sırada dengesi tamamen gitmiş ve yere düşeceğini bildiği için gözlerini sıkı sıkıya kapamıştı.

Refleksle elindeki ruloyu yere fırlattı ve sevdiği kadını tutmak için koşmaya başladı.
Havada yakalayarak kucağına alamamıştı fakat yinede tutmayı başarmıştı. Bedeni yere savrulduğunda Diana'nın bedenide kendisinin üzerine savrulmuştu. Yerle arasında hafifletici bir zemin olmuştu.

Endişeyle," İyi misin Diana?" diye sordu. Bu sırada yerde yatan diğer bedeni yanı başında hissettiğinde afallayarak başını çevirdi. Miguel' de kendisi gibi sırt üstü yere düşmüştü ve elleri ise Diana' nın bedenini kavramıştı.
Olayın sıcaklığı ile hissedememişti. Demek ki kendiyle birlikte diğer yandan Miguel'de  koşarak Diana' yı yakalamak istemişti.

Diana başını kaldırarak, " Ahh, iyiyim, iyiyim." dediğinde sesinde yatan acıyı hissetti. Bedeni üzerine düşmüş olsada yarasına etki etmişti. İnlemesi ile bunu belli etmişti.

Diana' nın yüzüne baktığı sırada Miguel' in elinin birinin sırtında ilen diğerinin göğsüne değdiğini farketti ve bağırarak, " Çek ellerini." dedi.
Kötü bir niyetle yapmadığını biliyor olsada elinde değildi. Sevdiği kadına başkasının dokunmasına izin veremezdi.

Miguel ellerini çektikten sonra panikleyerek," İsteyerek olmadı.Sadece Diana' yı yakalamak istemiştim." dedi ve yerden destek alarak ayağa kalktı.

Diana ise sinirlendiğini farkederek, " Sakin ol Jareth." dedi ve kucağında kımıldanarak ayağa kalkmaya yeltendi. Elini nereye koyduğunun farkında değildi fakat kendisi hissettiği acıyla inlerken, " Diana." dedi. Erkekliğinin üzerindeki el bu tepkisi ile yok olduğunda Diana panikledi ve, " Ahh özür dilerim Jareth." dedi ve kaçarcasına kucağından kalktı.
Sevdiği kadın öyle utangaçtı ki yanlışlıkla yaptığı bu hareket bile onu fazlasıyla utandırmıştı.

" Sorun değil bebeğim." dedi ve ayağa kalktı. Şuan tek düşündüğü Diana' nın daha geçmemiş olan yarasıydı.

Diana tekrar, " Ahh." diye inleyerek karnını tuttuğunda kendisi ile birlikte Miguel' de dahada panikledi ve aynı anda, " İyi olduğuna emin misin?" dediler.
Sanki Diana' nın bir değil iki sevgilisi var gibi hissetti ve bu hissettiği canını sıkarken Diana' nın badysine uzandı.
Yukarı sıyırarak parmakları ile bandajının  ucunu kavradı. Yavaşça teninden ayırarak yarıya indirdi.
Hafif denecek şekilde kan sızmıştı.
Tehlikeli denecek düzeyde bir durum yoktu fakat yinede, " Hastaneye gidelim mi?" dedi.

Diana' nın," Yok, yok. Bir şey olmamış baksana." diyerek bandajı geri yapıştırmasıyla kaşları çatıldı.
Tamam, pek bir şey yoktu ama bu kadarda umursamaz olunmazdı.
" Ahh Diana ahh." diyerek tepkisini belli etti.

Bu sırada Esly ' de, " Bir şey yok deme Diana. Bir hastaneye gidin." diyerek kendisini desteklediğinde Diana yine itiraz ederek, " Bence siz abartıyorsunuz." dedi. Dil dökmenin Diana' yı ikna edeceğini sanmıyordu. O yüzden, " Tamam, tamam. Bir şeyin yok." dedi.

Miguel, Diana' ya yaklaşarak, " Diana böyle yapma. Gel gidelim hastaneye." dediğinde hiç beklemediği bir tepkiyle karşı karşıya kaldı.

Çünkü Diana kendisinin gözleri içine bakmış ve gülümseyerek , " Benim ilacım hastanede değil, sevdiğim adamın koynunda." demişti.

**********

En en en uzunnnn bölümüm ile karşınızdayım.
Bir türlü hızımı alamadım.❤️













Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro