SÖZLEŞME
Ertesi gün .
"Ayda birkez dışarı çıkma hakkı mı?" Diye sordum gözlerimi elimde olan kağıttan çekerek.
"Tatil gibi düşünebilirsin"
Benim küçük çaplı isyanımla Aras Bey'in hiç kendini bozmadan kurduğu cümleye karşı gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi.
Elimde olan maddeleri okurken her satırda vazgeçmek fikri daha cazip geliyordu.
"Madde dört eve yabancı birini getirmek yasak "
Dördüncü maddeyi sesli şekilde okuyup pür dikkat beni izleyen adama kaydı tekrar bakışlarım.
Kendi koltuğuna yaslanmış şekilde ellerini çene altına koyup dik dik bana bakıyordu.
"Evimde yabancı sevmiyorum "
"Yabancı mı?"
"Senin dışında arkadaşın, sevgilin, akraban ve diğer herkesin girmesi yasak"
"Sevgilim yok "
"Var mı diye sormadım" dedi aynı yavaş tonda hiç kendini bozmadan.
"Arkadaşım da yok "
"Güzel"
Gıcık.
"Madde beş eve dışardan yemek girmesi yasak "
Derin bir nefes alıp altıncı maddeye geçtim.
"Madde altı evde hayvan yasak"
Neredeyse bitmek üzeri olan tüm kuralları okurken anlamaya başlamıştım diğer çalışanları.
Hayvanı anladım da yemek ne alakaydı. Evde yabancı yemekde mi sevmiyor?
"Aras bey yalnış anlamazsınız bir şey sorabilir miyim?"
"Sor "
" Tuvalete gitmekde yasak mı ?"
Dalga geçer tonda sorduğum soruya karşı hiç bozmadı yüzündeki ciddi ifadeyi.
" Ahu uyanık olduğu sürece evet "
Sessizce gözlerimi devirdim sadece.
"Tüm maddeleri okuduysanız konuşmaya geçebiliriz artık"
Son birkaç kural diğerleri gibi saçma ama önemli şeylerdi. Gözucu bakmıştım hepsine ama cevap vermenin ne kadar yersiz olduğununda bilincindeydim . Beğenmiyorsan çalışma diyecekti işte.Bunu mu duymak istiyorum ? Hayır!
"Evet okudum"
"Ne düşünüyorsun peki ?"
Ansızın sorduğu soruyla derin bir nefes verdim öncelikle.
"Düşünecek bir şey yok . Buraya boşuna gelmedim"
Ne kadar zorda olsa artık işimden ayrılmış anneme niyetimin ciddi olduğunu söylemiştim. Dün gece o evde zarzor uyudum ,bir gece daha katlanamazdım artık.
Sonuçta orası benim evim değildi. O yüzden isteği herşeye yapmakda özgürdü. Ama ben bunu çekmek zorunda değildim .
"Ben boş bir insan değilim ve dakika başı birini kovmaktan yoruldum"
"Merak etmeyin Aras bey " diye cevapladım elimdeki kağıtları masaya bırakarak. Ben bu hayatta nelere katlanmıştım. Aras Bey'in birkaç kuralımı pes ettirecekti beni .
"Umarım"
Kısa bir yanıt verip yaslandığı koltukta dikleşerek :"Bir saatin var "
"Ne için?"
"Git toparlan ve bir saat içinde şirketin önünde ol "
Bu cümleyi duymamla sessiz kaldım bir kaç saniye. Toparlanmam için dönmeme gerek yoktu aslında. Ben o evden dönmemek üzeri çıktım bu sabah. O yüzden neyim var küçük sırt çantama toplayıp gelmiştim buraya.
Geride sadece beni zerre kadar sevmeyen annemi bırakmıştım. Onunlada vedalaşmak için bir sebebim yoktu.
"Aslında ben toparlandım geldim "
"Emin misin?"
"Evet "
"Çünkü benim evimde çalıştığın sürece benim kurallarımla yaşayacaksın. Ve benim kurallarım arasında benden izinsiz dışarı çıkmak yok"
Bir cevap vermeden başımı salladım sadece. Bu kuralların hepsini okumuştum az önce ve evet kabul etmiştim.
Dışardan bakınca acı gelebilir ama alışık olduğumdan benim açımdan bir sorun yoktu.
"O zaman dışarda bekle biraz işlerim var"
"Peki "
Bir saniyelik gözgöze gelme sonucu ruhsuz şekilde önündeki dosyalara indirdi gözlerini. Ve bende fazla beklemeden yerdeki çantamı alıp sessizce ayağa kalkarak çıktım odadan.
Kapıyı kapatır kapatmaz gözlerim elimdeki saate kaydı hemen . Buraya sabah sekiz gibi gelmiştim ve şu an saat neredeyse üç olacaktı.
Aras bey tahmin ettiğimden daha yoğun olduğundan yine ikinci plana atılmıştım.
Sessiz adımlarımı asansöre doğru yönlendirirken aklımda ki kargaşaları susturmaya çalışıyordum diğer yandan . Dürüst olmak gerekirse bende herkes gibi parası için kabul ettim bu teklifi.
Ama konu sadece para değildi maalesef.
Garson maaşı ile kazandığım birkaç kuruş boğazıma zor yeterken yeni bir eve çıkmam imkansızdı. Açıkçası orada yeni bir hayata başlayamazdım.
Ve ben artık ertelemekten yorulmuştum.
Hayatta kaybedecek bir şeyim yoktu.O yüzden dönüp bakmadım arkama. Annemi saymıyorum bile. İsmete gelirsek hayatında olmamam onun için daha iyi olacak .
Kendimi değersiz görmüyorum ve ya ben İsmete layık değilim demiyorum.
Ben ne kadar temiz kalmaya çalışsamda insanlar bana sadece annemin kızı olduğum kadar değer veriyor.
Bu insanların başında da İsmetin ailesi geliyor ilk olarak.
Fazla uzatmaya gerek yoktu o yüzden. Beni unutup kendi yoluna bakmak zorunda.
Ben kararımı dün gece kendi özgür irademe dayanarak vermiştim. Ne kadar zor olsada hiçbir şey bu güne kadar yaşadıklarımla boy ölçüşemezdi benim açımdan.
O yüzden fazla abartmamaya çalışmıyordum o adamı ve kurallarını gözümde.
En fazla ne olabilir ki ?
2 saat sonra
"İstanbul'da yaşadığınıza emin misiniz?"
"Anlamadım?'
"Tam tamına bir saatdir yoldayız" dedim önümde oturan adama dönerek.
Arka koltukta karşı karşıya oturmuş uzun zamandır nefes bile almadan sessizce akıp giden yolu izliyorduk.
Gördüğüm her villada hevesle içimden geldik diye geçirsemde, yanından geçip gitmemizle kursağımda kalıyordu bu heves.
Arabayla yolculuk yapmayı oldum olası sevmiyordu bünyem. O yüzden bu durumda olmak artık zorlamaya başlamıştı beni.
"Abartma istersen "
"Abartmıyorum" diye iç çekerek karışımda kim olduğunu umursamadan arkama yaslandım.
Elimdeki telefondan bakışlarını çekerek birkaç saniyelik dikkatlice beni süzdükden sonra tek kelime etmeden önüne döndü tekrar.
"Bebek evde yalnız mı?"
"Annemin yanında"
"Anneniz mi bakıyor ?"
"Hayır"
Benim aksime detaylara takılmadan kısa yanıtlar veriyordu. Buda konuşmak istemediği anlamına geliyordu elbette .
"Peki annen seninle - sizinle mi
kalıyor ? "
Fazla samimi olacakken sonunda durdurdum kendimi. Böyle rahat davranmaya devam edersem , büyük ihtimalle benim ayrılmamı beklemeden kendisi istifa dilekçemi imzalayacaktı.
"Hayır "
"Anladım" dedim konuyu fazla uzatmadan.
"Efendim geldik"
Ön koltuktan şoförün sesini duymamla hemen oturduğum koltukta dikleşerek camdan dışarı baktım.
Genellikle ormanı andıran yeşillikle örtülü bir alana benziyordu ilk görüşte.
Arabanın durduğu yerde yani tam önümüzde büyük tahta bir kapı vardı.
Kapı fazla büyük olduğundan arkası gözükmüyordu ama içerinin çok güzel olduğu bilincindeydim şimdiden.
Ben daha yarısını bile göremediğim alanı incelerken kapının açılması ile Aras Bey'in sesi çınladı kulaklarımda.
"İn Firuze "
Bunu söylerken kendisi haraketlenmişti bile. O yüzden uzatmadan ve tek kelime etmeden sırt çantamı ve telefonumu alarak aşağı indim.
Telefon demişken İsmetin durmadan araması telefonu kapatmama neden olmuştu.
Yolculuk boyunca çok düşündüm bu konuyu . Kendime acilen yeni bir hat alacaktım.
Yoksa tanıyorum İsmeti, yerimi öğrenir öğrenmez buraya kadar gelecekti.
Hem kendimce düşüncelere dalmıştım hem görgüsüz gibi gözükmeye çalışmadan etrafı inceliyordum. İlk bakışta öyle ahım şahım bir şey yoktu zaten .
Tek sorun etrafta fazla evlerin olmamasıydı.
Genellikle etraf yeşilliklerden oluşuyordu. Adam bildiğin ormanın en karanlık köşelerine çekilmişti.
Kapı büyük bir kepenke benziyordu ama öyle sıradan bir kepenk değil elbette.
Büyük kapı açılmadan hemen önce biraz daha inceledim etrafımı. Eve en yakın evin sadece çatısı gözüküyordu.
"Gel"
Sesini duymamla açılan kapıya doğru yürüdüm arkasından.
"Eviniz çok uzakmış"
"Vazgeçmek için hala vaktin var"
İma dolu cümlesini duymamla hiç düşünmeden başımı salladım anında.
"Sadece söyledim"
Cevabıma karşılık yine bir şey söylemeden önden yürümeye devam etti. Bende tabi bahçeyi incelediğimden ondan bir kaç adım uzakta kalmıştım.
Evin kenarında olan birkaç kişiyi saymıyorum öncelikle. Böyle bir evin ve bu kadar değer verdiği bir bebeğin güvenliğini sağlam tutaması için koruma şarttı elbette.
Büyük kapıdan baya uzak kalsada villa tam karşısında yerleşiyordu. Kocaman iki katlı ve oldukça lüks bir evdi. Tabi ev demek ne kadar doğruysa .
Bahçe kocamandı. Bir sürü ağaç , büyük içi boş bir havuz ve çiçekler vardı.
Öyle anlatacak bir şey yoktu aslında. Bildiğin klâsik zengin evlerdendi lakin biraz daha terkedilmiş bir havası vardı.
Gözlerimi etrafımdan çekip adımlarını durduran adama döndüm.
"Eviniz güzelmiş"
"Teşekkür ederim "
"Rica ederim."
"Burası korkutmasın seni. Dünya üzerinde en güvenli yer benim için"
Duyduğum cümleyle içgüdüsel olarak kaldırdım kaşlarımı.
"Korktuğum için söylememiştim ben. Sadece bu kadar uzak olması garip geldi"
"O yüzden güvenli ya "
"Neden bu kadar -"
Ansızın kapının açılması ile cümlem yarıda kesilmişti.
Hiç beklemediğimiz bir sesle ikimizinde yönü içgüdüsel olarak bizi izleyen kadına kaydı.
"Sonunda"
Sarı saçlı,beyaz kalem elbiseli ve oldukça güzel bir kadın gözlerini Aras Beyden çekmeden gülümserken bu tatlı gülüş sabahtan suratı beş karış olan adamada yansıdı kısa sürede.
Ben sessizce ikisini izlerken çok geçmeden annesi olduğunu düşündüğüm kadın Aras beye sarmıştı kollarını.
"Özlettim galiba"
"Uçağı kaçıracağım oğlum "
"Yani özlemedin " diye şakayla ve oldukça kibar şekilde gülerek uzaklaştı kadından.
Yan profilden bakarken gözleri kısılmıştı ve nedensizce göz altındaki hafif kırışıklık onu garip şekilde çekici gösterdi bir anlık.
Genelde çekici değil yani ?
İç sesimin hemen araya girmesi ile derin ve sessiz bir nefes verdim. Gayet çekici.
İlk görüşte klasik bir ceo olarak takım elbise giymişti . Bugünde olduğu gibi.
Büyük ve heybetli bedenine yakışıyordu giydiği kiyafet.Onu daha bir büyük ve ezilmez gösteriyordu.
Gerçeği söylemek gerekirse yakışıklı bir erkek görünce içimden onu istemsizce övdüğümden bu gün Aras beyi kestirmiştim gözüme.
O yüzden öyle garip bir durum yoktu ortada. Yakışıklıydı ve bende diğer kadınlar gibi çekici buluyordum onu.
Hoş zengin ve genç patronlar yakışıklı olur genellikle. Bu da Aras Bey'in farklı biri olamadığı gerçeğini ortaya seriyor.
"Anne bu Firuze"
İsmimi duymamla hemen boş bakışlarımı bana dönen adamdan çekip önümdeki kızlı kadına döndüm.
Sert yüz çizgilerinin aksine oldukça tatlı şekilde gülümseyerek elini uzattı.
"Hoşgeldin Firuze"
"Hoşbuldum şey -'
"Aliye "
"Aliye hanım" diye hemen lafa atlayarak uzattığı elini sıktım. " Hoşbuldum Aliye hanım "
Bunu üzerine torunu olmasına rağmen oldukça genç olan kadın sadece gülümsedi ve geri çekilerek içeri buyur etti bizi.
"İçeri girelim "
Buraya geldiğimden tek bir soru bile almamamdan Aras Bey'in benden bahsetmiş olacağı garantisine geldim hemen.
Büyük kapı açılır açılmaz gold renklerin hakim olduğu ve ne dersem kifayetsiz kalacak güzellikte bir ev karşıladı beni.
Parlak zemin ve evin önünde büyük bir merdiven ,merdivenin önünde küçük iki heykel . Gözlerim nereye bakacağını şaşırmış şekilde etrafı incelerken kadının gözleri bana sabitlenmişti.
"Gelsene "
Bu kibar teklifine karşılık başımı sallayarak hiç düşünmeden kirli ayakkabılarımı çıkardım. Tabi bunu yapmamın ne kadar aptalca olduğunu anlamam çok kısa bir zamanımı almıştı. Fakir ruhum hemen belli etmişti kendini.
"Ayakkabılarını çıkarmana gerek yok Firuze "
"Kirli " diye cevapladım hemen. Evet kirliydi ve basmaya bile kıyamazken kirli ve çamurlu ayakkabılarımla gezmek rahatsız ederdi beni.
" Terlik var mı ?"
Bunu sormamla genç sessizce başını salladı.
"Sorun değil gel "
" Terlik yok mu ?"
Bir evde neden terlik olmaz ki ?
"Yok "
Aynı oğlu gibi kısa bir yanıtla ben ağzımı açamadan devam etti konuşmaya"İçeri gel lütfen "
Son sözünü söyleyip yine bana laf hakkı vermeden önümden geçerek salona girdi.
Bölüm sonu...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro