KÜÇÜK DUYGULAR
Annemden deli gibi nefret eden İsmetin sırf bana ulaşmak için onun yanında olması nasıl takıntılı bir adam olduğunu apaçık belli ediyordu.
Ve bu son derece rahatsız edici bir durumdu.
Cevap vermek gelmiyordu içimden. Sesini duymamla yüzüne kapatmak istedim telefonu. Ama diğer yandan da lafı yapıştırmak istiyordum.
Kapatmadım.
+ Ne var ?
Selam bile vermeden aldığı bu tepkiye karşılık yüzündeki ifadeyi hissettim anında.
+ Dinliyorum İsmet ne istiyorsun?
- Sana da merhaba.
+ Konu ne ?
Ne diyeceğini tahmin ettiğimden uzatmak istemiyordum onunla olan konuşmamı.
Tek bir cevap alıp ve tek bir cevapla kapatacaktım konuyu.
- Sadece seni merak ettim.
+ İyiyim ben
- Neredesin ?
+ Çalışıyorum İsmet. İşteyim o yüzden.
Yerimi söylemek gibi bir aptallık yapmayacaktım elbette. Aras bey beni bu konuda defalarca uyarmışken İsmete adresimi vermek saçmalık olurdu.
Nede olsa peşimden geleceği sugeçirmez bir gerçekti.
Annemi saymıyorum daha.
- nerede çalışıyorsun ?
+ Bu seni ne kadar ilgilendiriyor?
- Görmek istiyorum seni . Konuşmamız gerekenler var
+ Ne söyleyeceksen şimdi söyle.
-Telefonda konuşulacak şeyler değil.
Bu lafları ne kadar duymuştum sayını hatırlamıyordum ve her seferinde aynı şeyleri anlatmaktan sıkılmıştım. Bana duygularını sunacak,ben yine kabul etmeyeceğim ve yine duygusala bağlayarak uzatacaktı konuyu. Başta ondan uzak kalma nedenim onu düşünmemdi. Ama şimdi kendimi düşünüyorum sadece.
Ayrıca istesemde istemesemde eğer burada kalmak istiyorsam onunla görüşmem pek mümkün birşey değil.
+ Kapatmam lazım ne söyleyeceksen söyle.
- Görüşmeyecek misin benimle. Firuze sen beni anlamıyorsun galiba?
+ Sen beni anlamıyorsun asıl!
- neyi anlamam lazım?
+ Sürekli peşimdesin.
Bunu söylememle karşı taraftan ses gelmedi bir süre.
+ Rahatsız ediyorsun.
- Seni rahatsız mı ediyorum?
+ Fazlasıyla.
Söyleyeceklerim bu kadardı. Eğer arsız bir insan değilse beni anlayıp bırakacaktı peşimi.
Bir süre sessiz kaldı, ardından yüzüme kapattı telefonu.
Normalde kötü olmam gerekirken bu sefer doğru bir şey yaptığımı düşünerek derin bir nefes verdim bende. Cidden rahatlamıştım.
Uzun süredir telefonla konuşuyordum ama aklım sadece Aras Beydeydi. Beni kahvaltıya çağırmış ve ben gecikerek ona karşı terbiyesizlik yapıyordum şuan.
Hemen ıslak saçlarımı geriye atıp mecburen taramayı erteleyerek çıktım odamdan.
Aşağı indiğimde onu masada görmedim. Onun yerine daha önce hiç duymadığım bir erkek sesi dolaşıyordu evin içinde.
Gözümden gönlümden düşen düşene
Sese gitgide yaklaşırken kısa sürede aşağı indim tüm basamaklarını.
Bu öksüz başıma gözdağı verme
"Kim var orada ?"
Eve yabancı birinin girmesinin yasak olduğunu söylemişti. Hatta korumalar bile ondan izinsiz eve adım atmazken şimdi bu duyduğum bu yabancının yumuşak sesi hiç huzur vermiyordu bana.
"Ben varım"
Alaycı yanıtı duymamla sağ tarafıma döndüm ve o an salonun kapısından içeri biri girdi.
Genç bir adam.
"Sen kimsin ?" Diye sordum ilk defa görmem nedeniyle biraz daha inceleyerek.
Uzun boylu, yine uzun saçlı, sarışın ve her halinden motorcuya benzeyen biriydi .
"Asıl sen kimsin?"
"Ben sordum"
Elinde termus bana doğru gelirken ellerimi göğsümde birleştirerek öylece kaldım.
"Ali ben "
"Burada ne işin var peki ?"
Soruma yanıt olarak normal şekilde omuz silkti öncelikle. Ardından hiç kendini bozmadan "Abim çağırdı"
"Abin mi ?"
"Aras abim "
Anlık gelen şokla yutkunarak hemen aşağı indirdim ellerimi.
"Peki sen kimsin ?"
"Firuze ben "
"Peki senin burada ne işin var ?".
"Ahunun bakıcısı o !"
Tam ağzımı açacağım sırada arkamdan gelen Aras bey benden önce davrandı. Sesini duymamızla ikimizde ona taraf çevirdik yönümüzü.
Merdivenlerin orada durmuş kucağında daha yeni uyanan Ahuyla beraber bizi izliyordu.
"Uyandı mı?"
Hemen onların yanına koşup kucağıma aldım onu.
"Uzun zamandır uyanıktı " dedi düz ses tonuyla.
Bu biraz daha dikkatli ol demekti sanırım.
"Özür dilerim ben -"
"Sorun değil"
Lafımı kesip önüne döndü yavaşça.
"Sen neredesin kaç gündür?"
Bu soruyu bana sormadığına göre beni ilgilendirmezdi gerisi.
Ahunun şu an aç olmasından daha önemli bir konu yoktu şimdilik.
O yüzden Aras Bey ve sadece ismini bildiğim kardeşini arkamda bırakıp yavaş adımlarla yukarı çıktım.
Benim mesai saatim çoktan başlamıştı.
🥀
Dayısı gittikten sonra yine normal bir
güne döndük demeyi çok isterdim. Ama başımıza koyup gittiği adam bir rahat vermiyordu bize.
Bize derken Elif'i de bu konuya dahil ediyorum.
Zavallı kadının bir sürü işi varken durmadan yemek siparişlerini veriyor ve etrafa bir şeyler dökerek geziniyordu ortalıkta.
Bana gelince Ahuyu tam tamına dört kez uyandırdığından fazlasıyla huysuzluk yapıyordu.
Sorduğu yersiz soruları saymıyorum bile .
En son kibar şekilde susmasını söyledikden sonra özür dileyerek salondan çıktı. Ama hala şarkı söyleyerek evi turladığı için huzur bulduğumuz söylenemezdi.
"Firuze ?"
Elif'in sesini duymamla kucağımda yarı uyanık olan bebeği yavaşca sallayarak arkama döndüm.
"Efendim?"
"Aras bey" dedi elinde tuttuğu telefonu bana uzatarak. "Seninle konuşmak istiyor"
"Senin telefonundan mı ?'
"Mesaj yazdı " dediğinde aklıma benim Whatsappım olmadığı geldi.
Elime uzattığı telefonu kibar şekilde alarak" Teşekkür ederim "
"Mutfaktayım ben "
"Tamam "
Elif yanımdan ayrılır ayrılmaz Ahuyu yavaşça kanapeye bırakıp düşmemesi için ayağımı yana uzattım.
Zaten yarı uykulu olduğundan sessizce bir köşeyi izliyordu. En fazla beş dakika içinde uyuyacaktı.
Onun sessizliğini fırsat bilerek içimde yaranan garip heyecanla ekranı açtım.
Siz : Selam Aras bey
Siz: benim Firuze
Aras bey çevrimiçi
Aras bey : Telefonun neden kapalı?
Hiç beklemediğim cevabı almamla bir süre ekrana baktım donuk şekilde.
Siz : Şarjı bitmiştir.
Aras bey : Neden bitti ?
Aras bey: bana Whatsapp numaranı yaz
Son yazılan cümleyi okumam sessiz bir nefes vermeme neden oldu. Geldiğim günden telefonumu görmediği için böyle bir şey istemesi normaldi.
Zaten bu devirde benden başka kaç kişi Ferihanın telefonundan kullanıyor ki.
Siz: özür dilerim ama WhatsApp kullanmıyorum.
Dürüst bir cevap yazarak o yazmadan bir yanıt daha yazdım. Böyle şeylerden utanıp çekinen biri değildim.
Siz : telefonum çok eski model. Üzgünüm.
Aras Bey yazıyor...
Aras bey: daha önce söylemen lazımdı.
Siz : özür dilerim
Aras bey: sorumsuzluk istemiyorum Firuze
Siz: olmayacak bir daha.
Aras bey: olmamalı! (15:40)
Aras bey : Erken geleceğim bu gün.( 15:45)
Aras bey: telefonunu yanından ayırma
Erken geleceğim mesajını okuduğum an tekrar o garip sızıyı hissettim kısa süreliğine içimde .
Siz : peki
Aras bey çevrimdışı...
İşim bittikten sonra telefonu Elif'e vermeden önce içgüdüsel olarak profil resmine tıkladım.
Yüzümde yaran gülümsemeye engel olamadım o an. Benim yanımda ve ya başkasının yanında sevmiyordu galiba sevgisini göstermeyi. Ama Ahuyu kendi çocuğu kadar sevdiğinden çok ama çok emindim. Ve her fırsatta daha fazla inanıyordum bu gizli gerçeğe.
Böyle bir bebeği kim sevmez ki ?
"Firuze?"
Ali'nin sesini duymamla düşüncelerden arınarak arkama döndüm. Bir elini cebine salmış vaziyette elma yiyerek bana doğru geliyordu.
"Efendim?"
"Ben çok sıkıldım" dedi kanapenin başına oturarak. O sırada artık uyumuş olan Ahuyu kucağıma almış kalkmaya hazırlanıyordum.
"Anlamadım"
"Sen sıkılmıyor musun ?"
"Boş oturmadığım için sıkılmıyorum " diye cevap verdim.
"Ahuda uyudu ama "
"Bende uyuyacağım"
O gittikden sonra Ali Ahuyu fazla yormuştu. O yüzden uyutmak kolay olmadı tekrar.
Aynı zamanda Sabah İsmet ve annemin oyunu da aklımdan çıkmadığından kötü hissediyordum kendimi .
Kafamı toparlamam şarttı.
"Sana uyumaktan daha güzel birşey söyleye bilirim"
"Şu an uykudan daha güzel bir şey olamaz benim için "
"Yeni oyun konsolum var çok eğlenceli "
İlgimi çeken bir alandı ama fazla oynamadığım için çok bir şey bilmiyordum.
"Ben -'
"Lütfen " diye kesti lafımı.
"Yorgunum "
"Lütfen ama "
"Ali -"
"Firuze lütfen "
Bölüm sonu...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro