Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

37.

Zayn ile ikinci buluşmamızdı.

Telefonumu yaptırmıştı ve ben çok mutluydum.

"Harçlığımı alınca borcumu ödeyeceğim, söz."

Sinirlenip göz devirdi. "Hala borç diyor.."

"Ben..Yani alışık değilim böyle-"

"Niye bu kadar gerginsin sen?"

Oturduğu sandalyede ellerini masaya koydu ve bana doğru uzandı. Gergindim çünkü onu hiç tanımıyordum ama çok yakın hissediyordum. Daha doğrusu öyle olmasını istiyordum.

Telaşlı ve korkak biriydim aslında. Adı dışında başka hiçbir şeyini bilmiyordum ve korkuyordum.

"Gergin değilim. Sadece yani..Şey, telefonumu aldığıma göre ben gideyim."

Çantamı sırtıma alacakken beni durdurdu.

"Bir kahve ısmarlarsan fena olmaz, ha?" dediğinde gülümsedim.

"Tamam.."

Ben niye aptal gibi sırıtıyorum?

Sipariş verdim ve kahvelerimiz gelene kadar ona baktım. Gerçekten yakışıklı biriydi. Karizmatik ve sıcak davranışları beni heyecanlandırıyordu.

"Kaçıncı sınıfsın?"

Acaba o kaç yaşındaydı?

Benden büyük olduğu kesindi ve yaşımı söylemek istememiştim.

"Birinci sınıfım."

Kaşlarını kaldırdı. "Küçüksün yani?"

Of.

"Sen kaç yaşındasın?"

"Otuz iki."

Siktir ya. Fazla büyüktü.

Neyse, benim için önemli değildi zaten.

"Ben de yirmi beş yaşındayım." dedim vücudumu dikleştirerek.

"Üniversiteye geç başladım ve bir türlü derslerimi veremedim." Gergin ve sahteden gülerek ellerimi masaya koydum.

"Yirmi beş mi? Daha küçük duruyorsun?"

"Hep öyle derler.."

Sikeyim ya, ben daha on sekizdim. Ama eğer söyleseydim benimle ilgilenmezdi. Ve ben de bunu istemiyordum. Zaten bir daha görüşmezdik herhalde.

Kahvelerimiz geldi ve içmeye başladık.

Ellerine baktım.

Yüzük yoktu.

Güzel.

Kendime gelip başımı iki yana salladım. Ne yapıyorum ya ben?!

"Nerede oturuyorsun?" diye sordum.

"Stone plazanın oralarda."

"Yaa.." dedim gülümseyerek.

Bu halimle dalga geçermiş gibi güldü.

Of. Aptalım ben!

"Oradaki büyük hastanede de abim doktor."

"Öyle mi?"

"Evet. Sen ne iş yapıyorsun?"

"Organ mafyasıyım ben." dedi gayet rahat bir şekilde.

İçtiğim kahveyi neredeyse yüzüne püskürtecekken kendimi tuttum. Bu sefer de boğulacaktım ve öksürmeye başladım.

Korkudan titremeye başlamışken hala öksürüyordum. "İyi misin?"

Elini bana uzattığında hemen geri çekildim. Sonunda yutkundum ve soluk soluğa kalmış bir halde ona baktım.

Benim korkulu bakışlarım onun boş bakan gözlerine bakarken birden gülmeye başladı.

"Şaka şaka. Korkma."

"Şakana sokayım!"

Hemen kalktım ve çantamı aldığım gibi kasaya koştum.

Bir dakika bile onunla oturamazdım artık. Çantamdan cüzdanımı ararken bir türlü bulamamıştım. Sonunda cüzdanımı aldığımda çantamdan el kremim ve dudak parlatıcım düşmüştü. Of.

Hesabı ödedim ve cüzdanımı kenara koyup yere düşürdüklerimi çantama attım.

O sırada da Zayn yanıma gelmişti.

"Özür dilerim ya, şaka yaptım."

Kaşlarımı çattım.

"Baya komikti."

"Korkutmak istemedim, gerçekten."

"Of tamam. Hem bana ne senin ne işi yaptığından?"

Kafeden çıktığımızda otobüs durağına doğru yürüdüm. "Bırakayım seni gideceğin yere."

"Gerek yok. Otobüs geldi zaten."

"Peki. Görüşürüz." Sonra durdu ve güldü. "Yani, nasıl mümkün olur bilmiyorum ama kendine dikkat et."

El salladığında ben de el salladım. "Sen de."

Ve sonra otobüsüme binip en arkaya oturdum.

Elimi kalbime koyup derin bir nefes aldım. Çok yakışıklıydı, kahretsin. Yine hiç göremeyeceğim birine aşık olmuştum ve eve gidene kadar unuturdum sanırım..

İki gündür çok saçma şeyler yaşıyordum.

-

Geçmişi hatırlamak bana hep acı verirdi ama onunla olan anılarım güzeldi işte.

Bugüne kadar Zayn'e söylediğim ve yaptığım hiçbir şeyden pişman olmamıştım. Taa ki komalık olana kadar..

Hırçınlığımdan ağzımdan çıkanı duymamıştım ve ağır sözler söylemiştim, evet. Bunu yapmamam gerekiyordu.

Zayn bir hata yapmıştı ama bundan pişmandı. Telafi etmeye çalışmasına rağmen kabul etmeyen de bendim.

Şimdi her şeyi düzeltmesine yardım etmek istiyordum sadece.

Zili çaldım ve sabırla beklemeye başladım. Kendimi her şeye hazırlamıştım, Zayn beni tekrar istemeyebilirdi ama deneyecektim yine de.

Kapıyı Khai açtığında gülümsedim. "Günaydın."

"Günaydın Lia. Hoş geldin." dedi ve bana sarıldı.

"Baban evde mi?"

"Evet ama odada. Uyuyordu galiba."

"Anladım."

"Gelsene içeri."

Kapıyı açınca içeri girdim. "Ben de okula gidiyordum. Babamla ilgilenirsin değil mi?" diye sordu gülümseyerek.

Dalga mı geçiyordu bizimle?

"Ta-tabi, sen git okuluna."

O, evden çıktığında ben de ayakkabılarımı ve ceketimi çıkarıp merdivenleri çıktım. Odasının önünde durup kapıyı çaldım.

"Gel Khai."

Kapıyı açtığımda da beni görünce şaşırdı.

"Lia?"

"Gelebilir miyim?" diye sordum çekinerek.

"Tabii, gel."

Yattığı yatakta doğruldu ve sırtını başlığa yasladı. Hastanedeki gibi kızgın veya tavırlı değildi. Her zaman nasılsa öyle bakıyordu.

"Sen gelmemi istememiştin ama ben-"

Saçlarımı düzeltip devam ettim. Konuşurken cesaret bulmaya çalıştım ama korkuyordum.

Kolumu tuttu ve nazikçe bileğimi okşadı. "Olur mu öyle şey? İyi ki geldin."

İyi ki geldim mi?

Gülümsedim.

"Aslında ben de seninle konuşmak istiyordum. Yani, seni arayacaktım ama sen önce davrandın."

Gözlerine baktım. Yüzünü inceledim ve birkaç saniye bakıştık.

"Ne konuşacaktın benimle?"

Ona açılmaya utanıyordum. Ve o benden önce konuşsun istiyordum.

"Hamile olduğunu söylemeden önce, hatırlıyor musun, sana her şeyi düzelteceğime dair söz vermiştim." dedi ellerimi tutup.

Çok şefkatliydi ve ben ağlamak istiyordum.

Başımı yerden kaldıramadım, sadece ara sıra gözlerine baktım. Vücutlarımız çok yakındı, sıcaklığını tenimde hissediyordum. Baş parmağı ellerimin üstünü okşuyordu. Artık bana kızgın değil miydi?

"Ve sen de bütün kırgınlığına rağmen bana bir şans verdin bebeğim."

Kendimi onun kollarına bıraktım ve sarılmasına izin verdim. Göz yaşlarım çoktan kendini bırakmıştı.

Kaç gündür tek başıma dayanmaya çalışıyordum ama çok üzgündüm. Çünkü düşük yapmıştım ve bunu hala Zayn'e söyleyememiştim.

Kollarını belime sarıp okşadı.

"Söylediklerim için özür dilerim. Sana zarar gelsin istemezdim."

Ağlayarak kollarımı boynuna sardım.

"Ağlama Lia." Saçlarımı okşadı, beni sarıp sarmaladı.

"Lia, ağlama lütfen. Ben unuttum her şeyi. Senin onları kızgınlıkla söylediğini de biliyorum." Saçlarımdaki eli yanaklarıma indi ve yanaklarımı okşadı.

"Bebeğimiz için baştan başlayabiliriz. Söz veriyorum sana iyi bir adam olacağım."

Bebek mi..

"Sana hastanede çıkışmıştım," Alnımdan öptü. "Hamile olmana rağmen üstüne geldim. Oysa çok hassassın ve-"

Karnımı okşadığı anda katılarak ağlamaya başladım. Ağzımdan çıkan iniltiyle ona sımsıkı sarılıp başımı göğsüne koydum.

"Zayn.."

"Söyle güzelim."

Ağlamaktan nefes alamamıştım. Göğsüm sıkışmıştı ve ben kendimi bok gibi hissediyordum. Sadece bana destek olsun ve sarılsın istiyordum.

"Zayn..Bebek yok."

Hemen yüzlerimizi ayırdı. "Ne?"

"Düşük yaptım, gitti o."

"Ah Lia,"

Beni göğsüne bastırdığında uzun bir süre ayrılmadan sarıldık. "Çok üzgünüm. Ona iyi bakamadım."

Dakikalarca omuzunda ağlayıp rahatladım. Sırtımı sıvazladı, saçımı okşadı ve bana üzülmemem gerektiğini söyledi.

Günlerdir onun bu şefkatinden mahrumdum ve bitkin hissediyordum.

Kollarımdan tutup beni yatağa çektiğinde kolunun altına aldı. Ama ben onunla konuşmak istiyorum, yüzümü ona döndüm ve kucağına çıkıp göğsüne uzandım.

"Onu istemediğimi hissetti sanırım Zayn. Ama yemin ederim ilk öğrendiğim anda çok..Çok paniktim. Hiçbirini kalbimden gelerek söylemedim."

"Seni hastanede beklerken ona ne kadar ihtiyacım olduğunu ve ne kadar istediğimi fark ettim."

"Belki iyi bir aile olabilirdik ama benim yüzümden-"

Hıçkırdığım anda beni durdurdu ve sımsıkı sardı.

"Lia ben, çok şaşkınım..Yani, bilmiyordum."

"Kızdın mı bana?"

"Hayır, senin ne suçun var?"

Karşısında tamamen savunmasızdım. Kendim olmak istiyordum çünkü o beni yargılamazdı.

"Ama sen bu bebeği istiyordun?"

"Lia'm, bebeğim,"

"Ona sahip çıkamadım Zayn." dedim ve yüzümü omzuna yatırdım. "İyi bir anne olamadım ben. Bebeğimi istemedim."

"Lia söyleme böyle. Yüklenme kendine bu kadar."

Onun da ne kadar üzüldüğünü ve şaşırdığını görebiliyordum. Ama o yine de beni teselli etmeye çalışıyordu.

"Evet, bu bebeği çok istiyordum. İlişkimiz için yeni bir şanstı, çok sevinmiştim."

"Ama olmadı, bebeğimizin gitmesi senin suçun değil. Kimsenin suçu değil. Önemli olan senin sağlığın." dedi yanaklarımı tutup.

"Üzme kendini bebeğim, lütfen. Kendini suçlama çünkü sen böyle yaparsan ben daha kötü olurum."

Rahatlayana kadar ağladım. Onun da gözleri dolduğunda benim yüzümden mi bu kadar olduğunu anlayamamıştım. Birbirimize sarılıp ağladığımızda biraz daha rahatlamış hissediyordum.

Birkaç dakika içinde kendimi onun odasında, onun yatağında çıplak bir şekilde bulduğumda kendime gelmiş gibiydim.

Ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözlerimin üstüne birer öpücük kondurdu.

"Yanında olamadığım için affet beni." dedi yanaklarımı tutarak.

Sonra öpüşmeye başladık. Dudakları benim için her zaman faydalı bir ilaçtı.

Sert değildi, canımı yakmak istemiyordu ama tutkusunu hep koruyordu. Yumuşak dudaklarına karşılık verdiğimde sakallarını okşadım.

İlerleyen dakikalarda o da soyunmuştu. Sadece baksırı ile kaldığımda üstüme uzandı ve yüzüme düşen saçı geriye itti.

"Zayn.."

"Efendim?"

"Sadece şefkat istiyorum ben."

Anlayışla gözlerini yumup başını salladı.

Sonunda. Hep bunun hayalini kuruyordum ve sonunda onun kollarındaydım.

Ağlamak ve onunla sevişmek istiyordum ama şu an halim yoktu..

Beni bir bebeği sardığı gibi sardı ve uyuyana kadar öpüştük.

+

Gözlerimi açtığımda Zayn başımda durmuş beni izliyordu. Onu görünce gülümsedim.

"Benim bebeğim uyanmış mı?"

Utangaç bir tavırla çarşafı yüzüme çekip kapattım. "Yaa," dedim onu iterek.

Boynumu öptüğünde saçlarını çekiştirdim. "Saat kaç?"

"İkiye geliyor."

Kollarımı kaldırıp esnedim ve oturur konuma geldim. "Normalde öğlenleri hiç uyuyamazdım ama baya uyumuşum. Sen ne zaman uyandın?"

"Sen uyuduğunda." dedi yanağımı okşayıp.

"Güzelliğini izlemek istedim."

Sırıttım ve ister istemez gülümsemem büyümüştü.

Üstümdeki çarşafı itip kucağına çıktım ve kollarımı ona sardım. "Ne kadar güzel olduğunu bilmiyorsun."

Bir insan sevgilisinden, kocasından veya hoşlandığı erkekten böyle bir cümle duyunca dünyanın en mutlu kadını olurdu belki.

Ama ben sadece endişeleniyordum.

"Yine gözlerine kara bulutlar çöktü Lia."

"Zayn." derin bir nefes aldım. "Ben sana çok güvenmek istiyorum. Ama güvenemiyorum. Ne yapacağız?"

"Sana bunun için asla kızamam Lia. Sana neler yaşattığımı ve canını yaktığımı biliyorum. Ne zaman hazır hissedersen o zaman güven. Ama şunu unutma, o güne kadar her zaman elini tutacağım ve elimden gelenin en iyisini yapacağım."

Gülümsedim.

"Zamana bırakalım. Ve deneyelim."

Haklıydı.

"Peki."

"Şimdi, sen istersen duşunu al ve bir şeyler yiyelim."

"Duşu birlikte alsak?" diye sordum.

Bu hoşuna gitmiş olmalı ki çapkın bir bakış attı.

Yaklaşık yarım saat geçti ve biz duşumuzu aldıktan sonra Zayn mutfağa inmişti. Ben de dolapta onun tişörtlerinden birini alıp üstüme geçirdim.

Yaşlı ama karizmatik ve havalı bir sevgilim vardı ve tadını çıkarmak istiyordum.

Pardon, sevgilim değildi.

Yani şu an flörtleşiyor olabilirdik sanırım.

Odadan çıkıp yanına indim. Burnuma çok güzel kokular geldiğinde acıktığımı anlamıştım. Bar taburesine oturdum ve ellerimi tezgaha koydum.

"Al bakalım."

Önüme tost ve birkaç kahvaltılık bıraktığında hemen yemeye başladım. Sonra o da karşıma geçip oturdu.

Tostu iki saniye içinde silip süpürdüğümde Zayn güldü ve kendininkini verdi.

"Khai ne zaman geliyor?"

"Bir saat sonra çıkıyor okuldan."

"İyi. O gelmeden gideyim ben o zaman."

İç çekti. "Okuldan sonra annesine uğrayacak. Ayrıca o geliyor diye gitmene gerek yok."

Omuz silktim ve meyve suyumdan içtim. "Olsun..Hem annesiyle görüşüyor muydu?"

"Aramış ve onunla görüşmek istediğini söylemiş. Khai de kabul etti hemen." Bunu biraz kızmış gibi söyledi.

"Sen istemiyor musun görüşmesini?"

"Arayıp sorduğu yok. Psikolog onunla da görüşmek istedi ama umrunda olmadı. Gelmedi bile. Ama benim aptal kızım hala annesinin bir telefonuna koşuyor."

"Söyleme öyle, daha küçük Zayn. Annesine ihtiyacı var."

Başını iki yana salladı. "Onun yanından her geldiğinde daha kötü oluyor."

Gülümseyip elini sıktım. "Zayn, sen mükemmel bir babasın."

Hoşuna gitmişti bunu söylemem. "Gerçekten, takma kafana."

O da elime uzandı ve tuttu. "Sana yemin ederim, sana layık mükemmel bir adam olmak için de çabalayacağım."

Çok mutlu olmuştum. Gözlerim dolmuştu ve tabureden inip onun yanına gittim. Geleceğimi anladığı an o da kalkıp bana sarıldı.

"İkinci buluşmamızı hatırlıyor musun?" diye sordum.

"Salak gibi cüzdanını kafede unutup gittiğin günü mü?"

"Salak değilim, sadece telaşlıydım!"

Güldü. "Sanırım senin o haline aşık olmuştum. Sakar, telaşlı ve güçlü olmana."

Hoşuma giden ve beni tav edecek şeyler söylüyordu. Utanmıştım ve yüzümü boynuna gömdüm.

"Ben de sana o gün bir şeyler hissettiğimi fark etmiştim."

"Ben çarpıştığımız gün beni görüp beğendin diye yere kapaklandın sanıyordum."

Kendi kendine aptal gibi gülerken karnına yumruk attım. "Aptal! O an yüzünü bile görmemiştim ki ben senin."

Biz cilveleşirken beni kalçalarımdan tuttu ve tezgaha oturttu. Öpüşmeye başladığımızda ellerimi saçlarından geçirdim.

"Seni seviyorum Lia."

+++

ıy aşk böcekleri oldular bunlar iyice

bize bi kaous lazim

lia:

zayn:




Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro