Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

18.

Her şey bitmişti.

Yani, Zayn'e güvenmek ne kadar doğruydu bilmiyorum ama başka çarem yoktu.

Aynanın karşısında kendime baktım ve derin bir nefes aldım. Saçlarımı arkaya attım, mini eteğimi düzelttim ve üstüme ceketimi geçirdim. Makyajımı da yaptıktan sonra kendime gülümsedim.

Katil olabileceğim düşüncesi bile beni mahvetmişti. Bu normal bir şey değildi çünkü. Şoka girmiştim. Zayn beni getirme getirene kadar algılarım kapanmıştı.

John'un ölmediğini duyduğum an yeniden doğmuş gibi oldum, ferahladım ve üstümden koca bir yük kalkmıştı sanki. Hayatım boyunca vicdan azabı çekecektim çünkü..

Ve Zayn bir şey yapmıştı.

Ne yaptı, nasıl yaptı bilmiyorum ama John'un kendine geldiğini ve bir daha asla bela olmayacağını söylemişti.

Tabii ki inanmamıştım.

Çok uğratmıştım anlatsın diye ama tek kelime etmedi. Onunla anlaşma yaptığını ve bu konunun bir daha kesinlikle açılmayacağını söylediğinde kendinden çok ama çok emindi.

Net ve düzdü. İnanmaktan başka seçeneğim kalmamıştı. Hayatıma devam etmek zorundaydım.

Kısa bir anlığıma gözlerimi kapattım ve ona sarıldığımı zamanı düşündüm.

Ellerim istemsizce boynuma gitti. Kokusu burnuma geldi ve sakallarını yanağımda hissedince nefes nefese gözlerimi açtım.

Siktirsin ordan, asla etkilenmemiştim.

Sadece-

Sadece yıllardır yalnızdım ve en iyimi onunla yaşamıştım.

Kendi kendime sinirlenip çantamı aldım ve odamdan çıktım.

Nefret ediyordum ondan! Hiçbir şey olmamış gibi bana sarılmasına, elimi tutmasına ve diğer şeyleri hissettirmesine izin vermiştim.

O kabus dolu günün üstünden bir hafta geçmişti.

Ve ben onunla hiç konuşmamıştım.

Kendimi toparlayıp işime odaklanmaya devam ediyordum.

"Günaydın!"

Abim elinde kahvesiyle masaya otururken gülümsedim ve yanına gidip oturdum. "Günaydın."

Çantamı kenara atıp kahvaltımı yapmaya başladım.

"Bugün çok yakışıklısınız beyefendi!" dedim bilmiş bir tavırla.

"Her zamanki halim?!"

Kahkaha attım. "Doğru, haklısın."

Abim gülümseyerek omletini kesti ve ben şaşkınlıkla ona baktım. "Ne?!"

"Ne ne?"

"Yoksa biri mi var!" diye sordum.

Gözlerini kaçırdı. "Abii! Cidden mi?"

"Yok öyle bir şey. Yemeğini ye."

Kolunu tutup onu sarstım. "Aşk olsun, bana anlatmıyorsun."

"Of Lia. Şu anlık bir şey yok. Olursa söylerim." Kocaman sırıttım. "Yani biri var?!"

"Of! Ne meraklısın dedikoduya."

Sinirlendi ve masadan kalktı. Ceketini giyip çantasını eline aldı. "Ben işe gidiyorum."

"Bekle beraber çıkalım. Beni de adliyeye atarsın."

"Senin araban yok mu?!"

"Üşeniyorum ya. Bırak işte."

"Yürü hadi çabuk ol."

Acele edip peşinden koşarken az kalsın topuklular yüzünden düşüyordum.

"Salak Lia." dedi abim gülerek.

İki Hafta Sonra, Khai

Şifonu çektim ve göz yaşlarımı silip kabinden çıktım. Musluğu açıp ellerimi ve sonra da yüzümü yıkayıp peçete alarak kurulamaya başladım.

Kusmaktan nefret ediyordum ve bıkmıştım artık.

Sadece birkaç kaşık bir şey yesem bile hemen çıkarmak istiyordum. Neden oluyor bilmiyordum. Sadece eskisi gibi yemek yiyemiyordum işte.

Sınıfa döndüğümde sırama oturdum ve arka masamda oturup gülen kızlara göz devirdim. Gerçekten burada olmak istemiyordum.

Onları umursamayıp matematik ödevimi yapmaya başlamıştım.

"Kesinlikle oraya gitmeliyiz!"

"Haftasonu nasıl?"

"Cuma akşamı daha iyi olur."

Onları kendi aralarında konuşurken dinlemeye başladım. "Khai, sende gelmek ister misin?"

"Ay yok, o gelemez. İzin alamıyor."

İkisi gülüştüğünde sinirle arkamı dönüp onlara baktım. "Hiçte bile!"

"Yalan mı? Her hafta çağırıyoruz gelmiyorsun. Baban izin vermiyor işte, biliyoruz."

Sınıftan birkaç kişi  de bizi izlediğinde sinirden ve üzüntüden gözlerim dolmuştu.

"Alakası yok. Ben kendim istemiyorum."

Ağlamamak için yutkundum. "Anladım, bizi beğenmiyorsun herhalde?" dedi alayla.

Diğer kız daha yumuşak bir şekilde bana döndü. "Madem izin sorunun yok bu cuma akşamı bizimle gel, yeni bir kulüp açılmış oraya gidedeğiz. Eğleniriz."

"Hem Jordan da geliyor."

Hırsla onlara baktım. "Gelirim."

Bu sefer şaşırmışlardı.

Ama benim korkudan ellerim titremeye başlamıştı. Yalan söylemiştim çünkü babam asla izin vermeyecekti.

Tenefüs bitmeden bahçeye çıktım ve boş banka oturdum. Ağlamaya başlarken eteğimim ucuyla oynayıp tırnaklarımı bacağıma bastırdım.

Onlara rezil olmamak için gelirim demiştim ama gidemeyeceğimi biliyordum. Bu daha kötüydü. Gitmediğim zaman daha çok alay edeceklerdi. Hıçkırdım ve göz yaşlarımı sildim. Ne yapacağımı bilmiyordum.

+

"Biraz da bundan al."

Babam tabağıma yemeği doldurduktan sonra ona baktım. Hem yemeği yiyemeyeğim için hem de ona sormaya çekindiğim şey için.

Ona baktığımı fark edince durdu. "Khai?"

Tabağıma döndüm ve bir çatal aldım.

Yutmak istememiştim çünkü kilo almak istemiyordum.

Kalbim çarpıyordu ve dizlerim titriyordu. Asla izin vermeyeçcekti ve ben soramıyordum bile.

"Khai? Bir şey mi oldu?"

"Yok."

"İyi misin sen?" Elini başıma koyup okşadığında hızla başımı salladım.

"Baba ben doydum. Başım ağrıyor da biraz, erken yatacağım."

Endişeyle bana baktı. "Sen hiç iyi gözükmüyorsun."

"İ-iyim."

Sandalyemi itip kalktım ve odama çıktım. Önce tuvalete girdim ve gelen kusma isteğimle klozete eğildim.

Artık bunu yapmak iğrenç hissettiriyordu.

İşimi bitirdikten sonra kendimi yatağa attım ve yorganı başıma çekip göz yaşlarımı serbest bıraktım.

LIA

Havalı havalı adliyede yürürken kendi kendime şarkı mırıldandım.

Yaklaşık bir aydır hayatımda malum kişi yoktu.

Başımdaki belalar bitmişti.

Ve işimde yine parlıyordum.

Gidip kendimi ödüllendirecektim.

Yaklaşık iki üç saat sonra eve girdiğimde kollarım kopmak üzereydi. Biraz..Birazcık fazla alışveriş yapmıştım.

"Ben geldim!"

Abim içerden çıkıp bana baktı. "Bunlar ne Lia?!"

"Kıyafet."

"Yuh Lia. Dolabın taşmak üzere hala kıyafet alıyorsun."

Omuz silktim ve poşetleri odama taşıyıp kendimi sırt üstü yatağa attım.

İtiraf ediyorum, yorulmuştum.

Biraz dinlendikten sonra doğruldum ve saçlarımı düzelttim.

Yalnızdım ve bunu anca böyle bastırıp mutlu olabiliyordum. Yıllarca çocuk gibi görmüştü beni herkes. Sözü asla dinlenmeyen, yok sayılan ve önemi olmayan bir çocuk kalıbını yıkmak için çok uğraşmıştım ve başarmış olabilirim sanırım.

Kimseye hesap vermeden neyi ne zaman istersem yapıyordum ve bunu kendime hatırlatmak için biraz..Para harcıyordum.

Kendi kendime güldüm ve kıyafetlerimi yerleştirmeye başladım.

Sanırım artık biraz yatırım yapmayı öğrenmem gerekiyordu..

Dolabımda yer açarken; pembe ve üstü fırfırlı elbiseyi elime alınca kıkırdadım. Kaç yıldır giymiyordum bunu. Aslında etiketi üstündeydi ve bir hevesle alıp hiç giymemiştim.

Bunu görünce aklıma Khai gelmişti. Tam ona göreydi. Nedendir bilmem ama ona çok ısınmıştım. Gülümsedim ve elbiseyi alıp ayırdım.

Sonra da telefonumu alıp onu aradım. Nasıl olduğunu merak etmiştim. Fakat uzun uzun çalmasına rağmen açmamıştı. Neyse, duymadı herhalde.

Çok fazla arkadaşı olmadığını biliyordum ve belki yarın ona süpriz yapıp görmeye gidebilirdim.

Üstümü değiştirdikten kulaklığımı taktım ve yatağa geçip en sevdiğim şarkılardan birini açtım. Yastığıma sarılıp gözlerimi kapatırken aklıma gelen tek şey oydu.

Bana hep turuncu kafa derdi. Sinirden deli olurdum ve bu onun hoşuna giderdi. Hep saçlarımı okşardı, öperdi ve koklardı.

Ellerim istemsizce saçlarıma gitti ve birden yanımda onu hayal ettim.

"Yumuşacık saçların var. Çiçek gibi kokuyorsun." demişti ağacın altında otururken. Başımı dizine yaslamış gülümserken tepeden bana bakıp yanaklarımı okşadı.

"Çocuğumuz olursa senin gibi turuncu kafa olma oranları çok yüksek."  dedi ve güldü.

Sinirle kalktım ve omuzuna vurdum. "Bana turuncu kafa deme!"

Ben sinirle konuşurken gülmeye devam etti ve yüzüme uzanıp dudaklarıma uzandı. "Seni çok seviyorum."

Eğer biz o gün evlenmiş olsaydık şimdiye altı yıllık evli olacaktık. Belki çocuğumuz bile olmuştu.

İster istemez göz yaşlarım akmaya başladığında yastığımı sıktım.

Bana bununla ilgili bir açıklama bile yapmamıştı.

Yapmaya kalkmamıştı bile.

Ben de belki kendini affettirmeye çalışır, asla kabuledilemez bir şey olduğunu bilmeme rağmen yaptığı şeyin gerçekten bir sebebi olabilir diye düşünmüştüm. Affetmesem de belki onu anlayabilirdim.

Beni bir açıklamaya bile layık görmüyordu.

Gerçekten gururum kırılıyordu.

Kırgındım ve öfkeliydim. Öfkem nefrete dönüşüp hafiflemeye çalışıyordu ama mümkün değildi.

Davası yüzünden onunla muhattap olmuştuk ve uzun uzun da konuşma şansımız olmuştu. İstese bana anlatabilirdi ama demek ki öyle bir niyeti yoktu.

Üstüme battaniyeyi çektim ve eski güzel anılarımı düşünerek gözlerimi kapattım.

++++

lia♡

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro