Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ᚑFinalᚑ

Ardı ardına basılan zille yerinden fırlayan Taehyung merdivenlerden öyle büyük bir hızla inmişti ki bir an ayağının basamaklara değip değmediğinden kendi bile şüphe etmişti. Ama şu anki büyük sorunu bundan daha önemliydi.

Kapıyı açtığı anda kelimenin tam anlamıyla üzerine atlayan sevgilisi yüzünden biraz yalpalamış, dengesini kısa sürede toparlayıp koştuğu için terli olmasına rağmen minik bir bebeği sarmalar gibi sarılmıştı.

"Hadi Taehyung, hadi." dedi siyah saçlı telaşla Taehyung'un elini kavrayıp onu merdivenlere doğru çekiştirirken. "Çabuk ol beni bulmadan sevişmeliyiz."

"Jungkook dur-"

"Duramam! Hadi ya, sevişmek istiyorum artık. Kafayı yemek üzereyim!"

"Jungkook beni bir saniye dinler misin?" Küçük olan, kendisini durdurmak için yerinden kıpırdamamakta inat eden sevgilisine dönüp ani bir hızla dudaklarına yapıştı. Öyle büyük bir istekle öpüyordu ki, bu hareketi hiç beklemeyen sarışının gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

"Anlaşılan birileri kızışma döneminde." İkisinden bağımsız olan bu cümle Jungkook'un korkuyla yerinden sıçrayıp geriye çekilmesine neden oldu. Bakışları büyük bir hızla merdivenlerin en üst basamağında, kollarını göğsünde bağlamış, imalı imalı bakan Heena'ya dönmüştü. Yüzünün ısınmaya başladığını hissedebiliyordu, muhtemelen birkaç saniyeye kulaklarına kadar kızaracaktı.

"Taehyung! Neden Heena'nın da evde olduğunu söylemedin?" diye çıkıştı kısık bir sesle. Utancından içine konuşuyor dense yeriydi.

"Sadece Heena değil, ben de buradayım." Mutfak kapısından görünen orta yaşlı kadınla Jungkook yeri yarmayı, dibine girmeyi ve orada kaybolmayı dilemişti.

"Söylemeye çalıştım." dedi Taehyung. Birkaç saniye sonra küçüğü yavru bir tavşan gibi kollarının arasına girip yüzünü göğsüne gizlemiş ve saklanmıştı. Taehyung onun sevimliliğine gülerken kardeşinden ve annesinden aynı anda gelen "Uwu" nidalarını işitebiliyordu...

Günün geri kalanı biraz sıkıcıydı. Jungkook büyük bir hevesle geldiği sevgilisinin evinde annesi ve kız kardeşi tarafından basılmanın utancını üzerinden yeni yeni atıyordu. Tabi bu biraz zor olmuştu. Taehyung domatese dönen küçüğünün renk tonu eşitlenene kadar oturma odasında onunla yalnız kalmış ve o göğsünde uzanırken televizyon izlemişti.

Belli aralıklarla gelen bıkkın nefes verişlerden biri daha boynuna çarptığında bakışlarını önce saate, ardından sıkıntıdan uyumaya çalışan sevgilisine çevirdi.

"Daha iyi misin?" diye sordu. Bu soru Jungkook'un çatık kaşlarla ona dönmesine neden olmuştu.

"Olayın üzerinden sekiz saat geçti. Tanrı aşkına, sıkıntıdan utanç mı kalır artık?" Bu manzaraya dayanamayıp kahkahayı basan sarışın dudaklarının üzerine yediği tokat yüzünden susmak zorunda kalmış, küçüğünün ona vuran elini yakalayıp avucunun içine, odada sesi yankılanacak bir öpücük kondurmuştu.

"Kalk bakalım zıp zıp, yeteri kadar bekledik." Jungkook bu lakap yüzünden bir kez daha vurmaya hazırlanıyordu ki aynı öpücükten bir tane de boynunda hissettiğinde afallayıp sevgilisinin göğsünden yuvarlanmış, koltuğa düşmüştü.

"Sonra dövüşecek bol bol zamanımız olacak, kalk." Sarışın, küçüğünün bileğinden tutarak kalkmasını sağladı ve elini kaydırıp parmaklarını iç içe geçirdi. Bu saatte Heena odasından çıkmazdı; annesi de onlar oturma odasına geçmeden komşuya gitmişti, geç saatlere kadar dönmezdi.

"Nereye?" diye sordu Jungkook. Hem merak etmişti, hem de hiçbir şey yapası yoktu. Buraya asıl geliş amacını bile unutmuştu.

Taehyung siyah saçlıyı peşinden sürükleyerek merdivenleri çıkartırken "Görürsün." demişti sadece. Heyecanlıydı çünkü Jungkook'un sevip sevmeyeceğinden emin olamıyordu.

Artık son basamakları çıktıklarında, yani evin dördüncü katında onları demir bir kapı karşılamıştı. Sarışın olan sevgilisine döndü ve "Gözlerini kapat." dedi heyecanla. Jungkook ayak uydurmuş, hemen gözlerini kapatmıştı.

Demir kapının açıldığını gösteren mekanik sesi duydu. Yüzüne doğru bir rüzgar çarptı, sokaktaki gürültü daha da netleşti. Çatıya çıkmış olduklarını tahmin edebiliyordu.

Taehyung önden giderken Jungkook olduğu yerde beklemeye devam ediyordu. Birkaç tıkırtı daha duydu, ardından arkasına geçen bedeni hissetti. Gözlerini kapatan ellerin üzerine sevgilisine ait büyük eller de yerleşmiş, yürümesi için arkasından onu yönlendirmişti.

Kapıdaki eşiğe dikkat ederek milim milim ilerledi ve çatıya çıktı. Arkalarındaki kapı onlar çıkar çıkmaz kapanırken "Açabilirsin." komutu geldi Taehyung'tan.

Gözleri aralandığı an karşısına çıkan manzara onu büyülemeye yetmişti. Etrafı çamaşır iplerine asılan çarşaflarla kapatılmış olan çatının köşesinde döşek ve yastıklardan oluşturulan çok samimi bir ortam vardı. Sarı ampuller bu yer yatağının üzerine dizilmiş, ateş böcekleri gibi ışık saçıyordu. Özellikle de hava karanlık olduğu için küçük çatı katındaki bu görüntü içini ısıtmıştı.

Donakalan bedenine arkadan sıkı sıkı sarılan sevgilisine hitaben "Taehyung..." diye fısıldayabildi sadece. Karnının üzerinde duran eller bulunduğu yeri okşuyor, omzunda sarışının çenesini hissediyordu.

"Hm?" dedi Taehyung, yan profilden güzel sevgilisini izlemeye devam ederken. Karşılık olarak "Burası çok güzel." cevabını almıştı.

"Senin için hazırlamıştım, gelmeden önce hem de." Doğrulup biraz geri çekildi ve sevgilisini belinden tutarak yerdeki yatağa götürdü.

Yan yana geniş döşeğe uzandıklarında siyah saçlı ona doğru dönmüş, elini yanağına çıkartırken "Seni çok seviyorum." demişti. "Çok ama çok seviyorum mahalle çocuğu."

Taehyung, küçük olanı iyice kendine çekip kolunun üzerine uzanmasını sağladı ve burnunu onunkine sürttü. Ortamın ve anın büyüsüne kapılmaları çok kısa sürmüştü. Taehyung bu durumda sevgilisinin sevimliliğine mi çıldırsa, güzelliğinde mi kavrulsa bilemiyordu.

"Sana bir dilek hakkı verseler ne dilerdin Jungkook?" Her ne kadar konuyla alakası olmasa da anı bozmamıştı çünkü sarışının ses tonu bile başlı başına tüyleri diken diken edecek cinstendi.

"Bilmem... Sanırım seninle sonsuz, mutlu bir ailemiz olmasını dilerdim. Sen, ben, bebeklerimiz..." Büyük olanın baş parmağı minik dudakları üzerinde gezintiye çıkarken "Sen?" demeyi zar zor akıl edebilmişti. Her kelimesinde dudaklarının, Taehyung'un parmağına sürtünmesine aldırış etmeden "Sen ne dilerdin?" diye sordu.

Sarışının büyük gözleri, ceylan gözlerden bir saniye bile ayrılmadan "Önceden olsa, sonsuz dilek hakkı dilerdim." dedi. Uzanıp okşadığı dudaklara minik bir öpücük kondurdu ardından. "Ama şimdi sonsuzluğumu buldum." Öpücüğü tekrarlarken siyah saçlının gözleri yavaş yavaş kapanmıştı. "Bundan sonra her yıldız kayışında ve her mum üfleyişimde, senin sonsuz dileğinin olmasını dileyeceğim."

İçinde biriken ve patlamaya hazır her bir duygu dudaklarının birleşmesiyle mühürlenirken ağlar gibi ince bir inleme kaçırmıştı Jungkook. Şu an gökyüzü dile gelse, görünen görünmeyen tüm yıldızlar şahidi olsa yine anlatamazdı ona ne kadar aşık olduğunu.

Üzerine doğru eğilen ve tutkuyla kendisini öpen bedenin boynuna kollarını doladı ve ıslak öpücüğe açlıkla karşılık verdi. Ama bu diğer öpüşmelerinden çok farklıydı. Bu ikisinin kalbine de zarar verebilecek kadar yoğundu.

Kısa da sürse akıllarını başlarından uçuran öpücüğün bitiminde usulca ayrılırlarken sarışın olan hemen yanlarındaki kabloya uzanmış, anahtarı kapatıp tüm ışıkların sönmesine neden olmuştu. Yıldızlardan başka çatıyı aydınlatan hiçbir şey kalmadığında ise az öncekinde daha sert şekilde yine buluşmuştu dudakları.

Tüketmek ister gibi emdiği minik dudakların tadıyla deliye dönerken hemen beline atılan bacağı hissetmiş, küçüğüne iyiden iyiye yaklaşmıştı. Kontrolü kaybetmiş gibi inlerken beline dolanan bacağı okşadı ve kalçalarına doğru indi. Eli ondan bağımsız hareket ediyor, küçüğünün kalçasını sıkıp beline çıkarak tişörtünden içeri kayıyordu; hemen ardından tekrar inip sıkı kalçayı okşamaya devam ediyordu. Bunu yaparken siyah saçlıyı nasıl deliye dönderdiğinden haberi bile yoktu.

Her bir dokunuşta kasları seğiren Jungkook ise aşırı hassas bir hâle gelmişti. Sarışın olanı ne kadar bacakları arasına alıp sıkıştırmayı başarsa da Taehyung asıl yapması gereken şeyi bir türlü anlamıyor olmalıydı.

Oysa anlamıştı. Küçüğünün, pantolonundan bile hissedilen sertliği kasıklarına sürtünüyordu ama o son mantık kırıntılarıyla öpücüğe odaklanmaya çalışıyordu. Birbirlerine çarpan dudaklarına, değen dillerine, karışan nefeslerine ve inleme seslerine...

Bulundukları yer deli gibi feromon kokarken içindeki alfa geri çekilmesine neden olmuş, bedenini bürüyen hırsla altında uzanan küçüğünün boynuna, oradan ensesine doğru kaymıştı. Kokunun kaynağını bulduğunda ise uzun saçları geriye çekmişti.

Tam işaret yerine dişlerini sürttü. Gözleri geriye doğru kayan Jungkook bu hareketle kesik bir inleme bıraktı. Tamamen uyuşmuş, sinir sistemi Taehyung'un dokuşunlarından başka hiçbir şeyi beynine iletmez olmuştu. Üzerindeki sıcak bedene rağmen tir tir titriyor, inatla gözlerini açık tutmaya çalışıyordu ama gökyüzü bile bulanıktı.

Sivri dişlerin, teninin üzerindeki yakıcı baskısını hissettiği o anda karanlığı aydınlatan bir ışık hüzmesinin yerinden hızla kaybolduğunu gördü. O gece bir yıldız kaydı, Jungkook sonsuza dek Taehyung'un oldu...

Taehyung'un sarışın bir fotoğrafını koymadım çünkü bu fotoğrafa bakarken ilham geldi ^^

Eveeeet, şimdi final konuşması.

Öncelikle bu hikayeyi yayımladığımdan beri yanımda olan ve yorumlarını esirgemeyen minnoş okurlarıma teşekkür ediyorum. Beni heveslendirdiniz ve içimde her gün bölüm atma isteği oluşturdunuz. Sizlerin yeri kalbimde apayrı 💜💜💜

Kitaba sonradan başlasa da okuyan, beğenen, beğenmeyen okurlara da teşekkür ederim. Tahminimden daha çabuk büyüdük ve umarım ki büyümeye devam ederiz.

Çünkü burada bitmedi :)

Talebe bağlı, en az 5 özel bölüm daha atmayı düşünüyorum. Bu sevgililik evresi uzasın isteyenler için olacak. Yine onların da aralarına çok boşluk bırakmamaya çalışacağım.

Diğer bölüme kadar kendinize iyi bakın~

-Bunny 🐰

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro