ᚑBölüm 15ᚑ
Bir günde üçüncü kez görmeye geldiği çocuğun mutfağında, onun için hazırladığı çorbayı blenderdan geçirirken bir yandan da kısık sesli bir şarkı mırıldanıyordu. Aynı yolu gidip geldiği için şikayetçi değildi, aksine evden çıkarken bu defa pijamalarını giymişti ve kesinlikle pijamayla dolaşmayı seviyordu. Jungkook'un da evi ona o kadar rahat geliyordu ki, kendi evi olsa ancak bu kadar huzurlu hissederdi. Bu yüzden bir hayli neşeli ve enerjikti.
Üst kattan "Çorbamı istiyorum! Hadi, çabuk ol!" şikayetleri gelmeye başladığında gülerek blenderı kaldırdı ve pürüzsüz olduğundan emin olmak için çomçayla birkaç kez çorbayı karıştırıp döktü. Kesinlikle istediği kıvamdaydı ve bu çorbanın, Jungkook'un da hoşuna gideceğinden emindi. Annesi ona hep yaptığı için kendisi çok seviyordu çünkü. Evet, kötü çocuklar da brokoli yiyebilirdi.
Çorbayı büyük bir kaseye dolu dolu koyduktan sonra üzerini birkaç tutam rendelenmiş çedar peyniriyle süsledi ve uzaktan şaheserine baktı. Kesinlikle önceki hayatında bir aşçı olmalıydı. Bu yeteneğin başka açıklaması yoktu.
Jungkook yukarıda bir kez daha mızmızlanmaya başladığında çorbayı, yanında bir bardak suyla birlikte tepsiye yerleştirdi.
Dikkatle üst katın merdivenlerini çıkarken "Çatlama, geldim işte." diye çıkışmayı da es geçmemişti.
Yatağın üzerine bağdaş kurmuş, kendisini bekleyen küçüğünün yanına ulaştıktan sonra tepsiyi dizlerinin üzerine koydu ve şüpheyle çorbayı süzen çocuğa kaşlarını çatarak karşılık verdi. "Yalnız o bakışlar bir hakarettir. Denemeden hiç yüz buruşturma."
"Kusmuğuma benziyor." dedi yeşil çorbaya iğrenerek bakarken.
"Kusmuğun bu kadar lezzetli değildir." Jungkook boğazından tekrar yükselen bulantıyı hissettiğinde "Taehyung!" diye sesini yükseltti ve karşısındaki sarışının omzuna vurdu.
"Pekala, iğrençlik yapmıyoruz. Ama sen de çorbama hakaret etmeyeceksin. Tamam mı?" Küçük olan el mecbur başıyla onaylarken Taehyung çorbadan bir kaşık alıp onun dudaklarına doğru götürdü. "Şimdi aç bakalım ağzını."
Kiraz dudaklar aralandığında yeşil renkli çorba ağzına dolmuş, damağındaki tatla memnun bir mırıltı sunmuştu. Sarışın gülümseyerek "Nasıl, o kadar da kötü değil, değil mi?" diye sordu. Jungkook ise cevap vermek yerine hemen yutup bir kaşık daha vermesi için ağzını açtı.
Memnun bir şekilde, yapmak için çok uğraştığı çorbayı küçük bir bebeği besler gibi kaşık kaşık karşısındaki oğlana içirirken kurdunun da bu durumdan bir hayli hoşnut olduğunu hissedebiliyordu. Nedense şu aralar onunla ilgilenmek, onu şımartmak rahatlatıcı bir terapi gibiydi.
"Yeter, doydum." Jungkook daha fazla yiyemeyeceğini hissettiği raddeye gelip kaşığı nazikçe ittirdiğinde itiraz edemedi ve tepsiyi bir kenara kaldırıp büyük bardaktaki ılık suyu ellerinin arasına bıraktı. Ardından hiç çekinmedem ya da gocunmadan peçeteyle küçüğünün, ağzının kenarına bulaşan çorbayı sildi.
Onunla daha önce hiç içinden geldiği için, o olduğu için ilgilenen biri olmadığından bu durum fazlasıyla garibine gitmişti. Taehyung kendisiyle değerli ve narin bir porselen bebekmiş gibi ilgileniyor, yemeğini yediriyor, ağzını temizliyordu. Bakışlarını elindeki bardağa indirdi ve uzamış saç tutamlarının önüne düşmesini sağlayarak kızaran yanaklarını gizlemeye uğraştı. Fakat Taehyung'un yanaklarını kavrayıp başını tekrar kaldırması ve "Aferin benim bebeğime." diyerek dudakları öne çıkacak kadar sıkması bu çabasını boşa çıkarmıştı.
Keşke beni şimdi öpse, diye içinden geçirmeden edemedi. Bu yakınlık onu telaşa sokuyordu. Taehyung kızgınlıktayken olduğu gibi bir durum olsa yine kendini teslim edeceğinden ve sıcaklığına sığınacağından adı gibi emindi.
Sarışın olan geri çekildiğinde üzerindeki harareti atmak için suyu kafasına dikti fakat ılık su içini serinletmekte pek yardımcı olmamıştı. Bu yüzden bardağı tepsiye koyup "Ben şunları mutfağa götüreyim." diyerek kaçmayı denedi. Birden beline sarılıp onu yatağa çeken Taehyung ise gitmesine engel oldu.
"Boş ver, sonra hallederiz. Hadi uyuyalım." Onun zoruyla yorganın altına girip uzandıktan sonra başını tavana dikmiş, tanrıdan dayanma gücü istemişti. Taehyung'un yanında olmak güzeldi ama bir yandan da alfası için felaketin habercisi gibiydi.
Taehyung ise hiç bozuntuya vermeden, yorganla her yerinin örtüldüğüne emin olana kadar yataktaki bedeni sarıp sarmaladı. Ardından kollarını beline dolayıp onu iyice yakınına çekti ve başını göğsüne koydu. Jungkook, çenesine değen saç telleriyle gıdıklanmıştı.
Yastığa sarılır gibi o da sarışına doladı kollarını ve bacaklarını. Ardından kalbine sahip çıkmaya çalışarak gözlerini kapattı. Başını göğsüne yaslamış olan bu çocuk her an kalp atışlarını duyup şüphelenecek diye ödü kopuyordu.
Oysa aradan geçen yarım saatin ardından, kendini sakin ve huzurlu bir uykuya bırakırken sarışın olanın göğsüne kondurduğu öpücükleri hissetseydi, kalp atışlarını dert etmemesi gerektiğini de anlardı...
ᚔ
-Bunny 🐰
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro