Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ᚑAlternatif Bölümᚑ

Bu bir ekstra bölümdür ve kurgudan bağımsızdır. Sadece Taehyung'un yaptığı şeyden sürekli linç yemesi beni yordu ve eğer yapmasaydı neler olacağını görmenizi istedim. Böylece daha geniş bir pencereden bakabilirsiniz olaya.

İyi okumalar.

Defalarca çalıp duran ama asla cevaplanmayan çağrının sonunda telefon yine kapandı ve Jungkook'un kulağında duymaya alıştığı o ses yankılandı; "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Daha sonra tekrar deneyebilir ya da sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz."

Burnunu çekip ağlamaktan kısılmış sesini toparlamak için boğazını temizledi ve "Taehyung aramalarıma neden cevap vermiyorsun? Kaç gündür ortalıkta da yoksun. Sen gelene kadar hiçbir şey yemeyeceğim, duydun mu beni? Kaçarak hiçbir yere varamazsın." dedi sinirle. Ardından telefonu kapatıp yatağın bir köşesine fırlattı.

Sarışın olan ondan uzak durmaya çalışıyordu ve Jungkook bunun nedenini çok iyi biliyordu. Ama vazgeçmeyecekti. O bebeği dünyaya getirmeyi kafaya koymuştu bir kere.

"Sen yaşamayı benden daha çok hak ediyorsun..."

Öğürerek midesinde ne varsa önündeki klozete çıkarırken göğsündeki ağrı daha da şiddetleniyordu. Yediği onca dayaktan sonra bir yerleri kırılmadığı için şükretmesi gerekti. Çürüklerle ucuz kurtulmuştu resmen.

Aklına daha birkaç saat önce babasının evinde yaşadıkları tartışma geldikçe midesi daha çok burkuluyor ve acı acı kusmaya devam ediyordu. Boğazı o kadar yanmaya başlamıştı ki tahriş olmaktan kanadığını ve kan kusmaya başladığını bile düşünmüştü.

"O paraziti doğurmayacaksın dedim!" Yüzüne inen sert tokada alıştığı için hiçbir tepki göstermemişti. "Sen aldırmıyor musun? Öyleyse ben düşürmeni sağlarım!"

Babası kolundan tuttuğu gibi onu yere doğru savururken ellerini karnına sararak korumaya çalıştı bebeğini. 'Her şey geçecek' diyordu içinden. Bu acı geçecekti ve bebeğime zarar gelmeyecekti.

"Adımızı çıkardın seni piç kurusu! Alfalığından utan!" Öfkeli adamın yeni olduğu her halinden belli rugan ayakkabılarıyla göğsüne indirdiği birkaç tekmeden sonra cenin pozisyonu aldı ve savunmaya geçti kendini.

Sessiz kaldı. Bu öfke illaha ki dinecekti.

Kapısının şiddetle çalındığını işittiği anda toparlanmaya çalıştı.

"Jungkook! İyi misin, ses ver!" Kim bilir sarışın olan ne zaman gelmişti de endişelenecek kadar uzun süre çalmıştı o kapıyı.

"İyiyim! Gelme, git." Zorla doğrulup yanındaki lavaboya tutundu ve aynaya baktı. Yüzündeki bu morlukları ve dudağındaki kabuk bağlamış yarayı Taehyung görmesin istiyordu. Babasından şiddet gördüğünü her zamanki gibi yine saklamak istedi ondan.

Saklayamadı. Çünkü Taehyung onu dinlemedi, gitmedi...

Taehyung için zaman gerekenden hızlı geçiyordu. Bir kaçışın ve sonunda yine kabullenişin içindeydi. Jungkook'tan kaçıyordu ve her seferinde ayakları yine bu kapının önünde duruyordu. Yine içeri girecek, yine küçüğünün gözle görülecek kadar büyümüş göbeğine sarılıp uyumaya çalışacaktı.

O olmadığı zamanlar Jungkook'un yemek yemediğini biliyordu. Evet, bilmesine rağmen kaçıyordu. Siyah saçlı aylardır dışarı adım bile atmıyordu ki zaten.

Ezbere bildiği şifreyi girip açılan kapıdan içeri geçti ve tamamen karanlık olan eve adımladı. Sessizlikten bile çok kolay kolay anlayabiliyordu Jungkook'un uyuduğunu ya da henüz uyanmadığını.

Elindeki poşetleri yemek masasının üstüne bırakıp merdivenlere yöneldi. Gittikçe çöken bir Jungkook'u görmeye hazır hissetmiyordu kendini ama başka çaresi de yoktu. Tüm bunları o istemişti ve Taehyung da ne kadar istemese de kabullenmişti.

Üst kata çıkıp küçüğünün odasının önünde durduğunda derin bir nefes alıp elini kapı koluna uzattı, sessiz olmaya çalışarak aşağı doğru indirdi. Uzun süre pencereler ve kapı açılmadığı için havasız kalan odanın içine adımladı.

Jungkook hareketsiz bir şekilde yatağın ortasında yatıyordu. Kollarının arasında Taehyung'un burada kaldığı zaman başını koyduğu yastık vardı ve göbeği her zamanki gibi göze çarpan ilk şeydi.

Işığı yakıp yatağın kenarına oturdu ve elini önce siyah saçlının koluna, oradan da sürüye sürüye göbeğine koydu. Jungkook bu en ufak harekette irkilerek gözlerini açmış, arkasındaki alfaya dönmüştü.

"Ne zaman geldin?" diye sordu çatlayan sesiyle. Saatin kaç olduğunu bile bilmiyordu, uyku düzeni diye bir şeyi kalmamıştı.

"Şimdi geldim. Kalk bir elini yüzünü yıka da yemeğini ye." Başını sallayıp uzandığı yerden kalktı ve her zamanki gibi önce Taehyung'un eğilip göbeğinin öpmesine izin verdi.

Artık Taehyung'un kendisine hiç pas vermemesi onu üzse de ilgi ve sevgi isteyecek hakkı olduğunu düşünmüyordu.

Birkaç saat önce aldığı haber Taehyung'u kesinlikle hazırlıksız yakalamıştı...

Bebek 2 ay önceden gelmeye karar vermişti ve o hastaneye varana kadar doğum çoktan başlamıştı. Jungkook'un tek başına o sancılarla baş ettiğini ve en savunmasız anında hastaneye kadar yalnız geldiğini düşündükçe kalbi sızlamıştı.

Ama ne olursa olsun çektiği acı şu anki kadar fazla olamazdı.

Koridorun sonunda annesinin ve kız kardeşinin kendisine doğru adımladığını görebiliyordu. Yine de kolunu kıpırdatmaya mecali yoktu. Felç geçirmiş gibi çöktüğü duvar dibinde kalmıştı, tek yapabildiği ağlamaktı.

"Taehyung!" Adını seslenen annesinin ne sormak istediğini ses tonundan anladığı gibi boğazına takılan hıçkırıkları serbest kalmıştı. Onun tepkisi aile üyelerinin de gözlerinin dolmasına yetmişti.

Elini şokla ağzına kapatan Heena, akmasına engel olamadığı gözyaşlarıyla dizlerinin üzerine çöküp abisine sarıldı. Jungkook'a hepsi o kadar alışmıştı ki, şimdi yokluğunu düşünemiyordu. Annesi bile son anlara kadar Taehyung'un yediği halttan haberi olmamasına rağmen öğrenir öğrenmez Jungkook'a sahip çıkmaya çalışmıştı.

Başaramamıştı.

"Bebek. O iyi mi?" Annesinin sorusuyla Taehyung'un sadece birkaç saniye, hemşirenin kucağında gördüğü kızı geldi aklına. Küçüktü. Çok küçüktü. Bu küçücük bedenine şimdiden bir sürü yük yüklenmişti.

"Kuvöze aldılar. Yaşaması çok zor dedi doktor." Hıçkırıklarının arasında zar zor kurduğu cümlesinden sonra kollarını kendine çektiği dizlerine sararak saçlarını çekiştirdi. Nefesi daralıyordu. Bu yaşta bekar bir baba olmakla nasıl baş edebileceğini bilmiyordu. Bir gelecek planı ya da hayalleri kalmamıştı. Kendisi için bile umudu yokken kızına nasıl umut olabilirdi ki?

Jungkook olmadan nasıl yapabilirdi ki?

İçindeki alfanın öfkesiyle birleşen öfkesi, yeri delecek kadar sert adımlarıyla korumaları görmezden gelerek açık kapıdan içeri daldı. Etrafında bağırışmalar oluyordu, Taehyung'un ise kulaklarında sadece bir uğuldama vardı.

Hedefini kestirdiği anda kızaran gözleriyle üzerine atladı ama iki tarafındaki korumalar durdurdu onu.

"HYERIN'İ BENDEN ALAMAZSINIZ! BUNU YAPMAYA HAKKINIZ YOK!" Yaşlı adam küstahça gülerken evinin salonunda adımlayıp korumaları tarafından tutulan sarışın alfanın karşısına geçti. Bu 'Senden korkmuyorum' deme şekliydi.

"Sen benim çocuğumu nasıl elimden aldıysan, benim de sana aynı şeyi yapma hakkım var." Daha 10 haftalık bebeğin, babasının kokusunu alamadığı için ağlayışları yankılanıyordu evde. Taehyung'un, kızının kendisini ister gibi ağladığını işittiği anda gözleri doldu ama gardını düşürmedi.

"Onu hiçbir zaman çocuğun olarak görmedin! Sen kendi çocuğunu bile kullanan bir şerefsizsin, benim çocuğuma da aynı şeyi yapmana izin vermeyeceğim!" Var gücüyle kollarını iki yanındaki adamlardan kurtardı. Ardından tekmelerini savurup yere yığılmalarına neden oldu. Öfkesi onu iki kat güçlü kılıyordu.

"Bana sen mi engel olacaksın? Hangi güçle? Bilek gücü benim dünyamda işlemez küçük liseli piç. Kızını unut." İkinci bir saldırıda bulunamadan ensesiyle omzu arasındaki bölgeye bastırılan şok cihazı olduğu yerde dizlerinin üzerine düşmesine neden olmuştu hareketsiz bedeni bir çuval gibi yere yığılırken gözlerinin önüne gece kızı için uykusuz kaldığı ve ona tek başına bakmaya çalıştığı anlar geldi. Jungkook'un emanetine sahip çıkamamıştı. Her şeyini kaybetmişti.

Çünkü o günden sonra yurtdışına götürülen bebeğini gerçekten bir daha görememişti. Bu adamın karşısında işleyen tek güç paraydı, Taehyung'da ise onunla savaşacak kadar mal varlığı hiçbir zaman olmamıştı, olmayacaktı...

-Bunny

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro