Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

♣️16♣️

"Rahat dur." diye söylendi dişlerinin arasından Lamia. Alarik homurdanarak kravatını çekiştirdi. Bir takım elbisenin bu kadar rahatsız edici olduğunu bilmiyordu. Gözlerini kısarak iki katlı emniyet binasını inceledi. Lamia özellikle en kalabalık olduğu anı seçmişti. Aklında ne vardı bilmiyordu. Bildiği tek bir şey vardı, o da bu binanın içinde büyü yapma olasılığı yoktu. Bunun nedeni hakkında da en ufak bir fikri yoktu.

Lamia elindeki deri evrak çantasını şöyle bir düzelttikten sonra emin adımlarla binaya girdi. Alarik'de onun peşine takılmıştı. Siyah şifon bir askılı, altına da dizinin üstünde biten siyah kalem etek giymişti. Ayaklarında kırmızı renkli stilettoları vardı. Yürüyen cazibeydi adeta. Nitekim direkt ilgi çekmişti.

"Merhaba." dedi hızlı hızlı karşısındakinin cevap vermesini beklemeden. "İsmim Zühre Yıldız ve meslektaşım Deniz Arkın. Nil Atasoy'un avukatlarıyız. Müvekkilimiz ile görüşme talep ediyoruz."

Görevli polis karşısındaki kadını baştan ayağa inceledi. Ardından bakışları Alarik'e yöneldi. "Kimliklerinizi görebilir miyim?"

Sakin ve emin tavırlarla kimliklerini çıkarıp görevliye teslim ettiler. Adam kısa bir incelemenin ardından onlara geri verdi. Kafasını küçük ofisin kapısından içeriye sokup masada oturan meslektaşlarına döndü. "Nil Atasoy'un avukatları geldi. Getirin bayanı."

Üniformalı bir kadın polis başını sallayarak hızlı adımlarla odadan çıktı. Adam bu sefer Lamia ve Alarik'e döndü. "Buyrun, şu odaya geçin."

Küçük, gri bir odaya girdiler. Bir masa ve iki sandalye vardı. Lamia sandalyeye oturup, elindeki çantayı da masanın üzerine koydu. Görevli bir sandalye daha getirerek karşılarına koydu. "Çay ister misiniz?"

"Teşekkürler. Almayalım." Lamia'ya cevap hakkı tanımadan Alarik konuşmuştu. Lamia vereceği cevabı yutmak zorunda kalarak şirince gülümsedi. O sırada kapıdan içeriye Nil girdi.

Alarik, onu görünce içinde körüklenen delice sarılma isteğini zor zapt etmişti. Bir gecede zayıflamıştı genç kadın. Yüzü bembeyaz olmuş, gözlerinin altında mor halkalar belirmişti. Titriyordu. İkiliye bakarken dudaklarını kemirerek karşılarındaki sandalyeye oturdu. Polisler de gidince üçü baş başa kalmıştı.

"İyi misin?" Alarik endişeyle genç kadını süzdü. Korkudan ödü patlamış gibiydi.

"İyiyim. Zor bir gece geçirdim. Haberleri gördünüz mü?"

"Ne haberi?"

Lamia ikiliyi dinlemeden çantasını açmış, içini karıştırıyordu ki Nil'in cevabıyla durmak zorunda kaldı.

"Bineceğimiz uçak düşmüş."

Alarik'in dudakları gerilip tek bir çizgi halini aldı. Lamia ile kısa bir bakış attılar birbirlerine. Kolay kolay sarsılmayan Lamia bile tedirgin olmuştu. "Biliyorlar." diye mırıldandı Alarik. "Harika." Büyük bir dikkatle Lamia'ya inceledi. "Nasıl biliyorlar acaba?"

Genç kadın, Alarik'in imasına omuz silkti. Çantasının içindeki gizli fermuarı bulup açtı. "Önceliğimiz Nil'i kurtarmak. Muhtemelen başka plan yapacağız."

Nil, yaşadığı gerginlikten dolayı hastalanacakmış gibi hissediyordu. Gece kodes arkadaşıyla tanışma fırsatı olmuştu. Tam uykuya daldığı anda hissettiği kıpırtı ile gözlerini açmıştı. Örtünün altındaki kütle hareket ediyordu. Kalbi boğazında atmaya başlamıştı adeta. Bir kaç kez yutkunmaya çalışsa da boğazı kuruydu. Sırtını iyice demir parmaklıklara yasladı titreyerek. Kütle ağır ağır ayağa kalkıyordu. Tamamen kalktığında üzerindeki örtü de yere düştü. Nil, karşısında gördüğü şeyin dehşetiyle yeri göğü inleten bir haykırış koparsa da kimse onu duymadı. Uzun boylu, vücudu komple yanmış, kömürden oluşan bir cesetti bu! Gözleri iki boş çukurdan ibaretti. Yanmış ellerini ona doğru uzatarak ilerliyordu.

Nil dehşetle arkasını döndü ve demir parmakları sarsmaya, boğazı yırtılırcasına bağırmaya başladı. "Yardım edin! Çıkarın beni burdan! Kimse yok mu?" diye haykırırken birden titreyerek arkasını döndü. Yaratık buz gibi ellerini, yanmış ellerini onun boğazına doladığı anda öyle sert sıkmıştı ki boğazının kırılacağından emindi. Nefes alamaması ve soğuk ellerin dehşeti yüzünden neredeyse bayılacaktı. Gözlerinin önünde siyah benekler uçuşmaya başladığında titreyen parmakları kıyafetini altındaki hançeri bulmuştu. Parmakları kabzayı kavradığı anda can havliyle cesedin yanmış boğazına sapladı. Soğuk eller hızla geri çekildi. Kömür olmuş vücut birden alev almaya başladı. Genç kadın tutmayan bacakları sebebiyle yere yığılmıştı. Sırtını parmaklıklara iyice yaslayıp alev topundan olabildiğince uzak durmaya çalışarak kendisini geriye çekti. Zırıl zırıl ağlıyordu. Ceset kısa bir süre sonra kül yığını haline geldi. Ardından küller uçuşarak etrafa savruldu. Nil, o andan sonra sabaha kadar gözünü bile kırpmadan olduğu yerde beklemişti.

Gözünün önüne gelen dehşet görüntülerle yeniden titremeye başladı. "Dün gece bir yaratık beni öldürmeye çalıştı."

Alarik hızla yerinden fırladı fakat Lamia kolundan sertçe tutarak yerine oturttu. "Dikkatleri üzerimize çekmek mi istiyorsun?" diye sordu öfkeyle. Alarik onu duymuyordu bile. Duvarlar üzerine üzerine geliyordu Nil'e dokunamadıkça.

"İyiyim ben, hançerin olmasaydı çoktan ölmüştüm." dedi genç kadın sakinleştirici bir sesle. O da ona sarılmak için deliriyordu ama burada olmazdı.

"Hani büyü yapılamıyordu burda?" diye hınçla sordu Lamia, büyücüye.

Alarik gözlerini kapattı. Belirsizlikten nefret ediyordu. Aklı fikri Nil'le öyle doluydu ki kaçırdığı bir şeyler vardı. Zihnini boşaltmaya ve hissetmeye çalıştı. Başka bir şey vardı. Bir engelleyici.

"Çok fazla vaktimiz yok. Suçu üzerime yıkmak için kamera kayıtlarıyla oynamışlar. Derin'i ben öldürmüşüm gibi görünüyor. Buradan bir an önce çıkmalıyız. Bir planınız var mı?"

Lamia rahat bir tavırla sırtını sandalyesine yasladı. Bir elinde sigarası diğerinde çakmağı vardı. Açıklama yapma gereği bile duymadan sigarasını yaktı ve derin bir nefes çekti içine. Alaycı bir tavırla da dumanı tavana üfledi.

"Ne yapıyorsun?" dedikleri gibi tepelerindeki ve karakoldaki her bir duman dedektörü çalmaya başladı. Alarik'in gözleri hızla açıldı. Lamia çoktan sigarasını masanın altına bastırıp söndürmüştü. Hızlı hızlı kapıya doğru ilerledi. O anda kapı açıldı. Üniformalı kadın polis içeriye girmişti.

"Benimle ge.." Konuşmasına fırsat kalmamıştı bile. Lamia genç kadının kafasını tuttuğu gibi sertçe çevirdi. Mide bulandırıcı bir kırılma sesinin ardından genç kadının cansız vücudu yere düştü. Nil duyduğu dehşetle çığlık atacakken Alarik onun ağzını kapattı.

Lamia onu görmeden hızla kadının üstündekileri soymaya başlamıştı. "Giy şunları, çabuk." diyerek üniformayı Nil'in ayaklarının altına attı.

"Yapamam! Asla giyemem!"

"Seçim şansın var mı lanet şey?

Fakat Nil onu duymuyordu bile. Masum bir insan gözlerinin önünde ölmüştü. İki gündür yaşadığı dehşetle kriz geçirecekti. Alarik yaklaşmakta olanı anlamıştı. "Üniformaları sen giy. Nil'e kıyafetlerini ver. Çabuk ol."

Lamia sorgulayacak zamanı olmadığını bildiği için söylene söylene askılısını ve eteğini çıkarıp büyücüye fırlattı. Alarik, karşısında çırılçıplak duran kadını görünce bir an afallasa da hızla önüne dönüp Ni'in üstündekileri soymaya başladı. "İç çamaşırı diye bir şeyden haberin yok mu senin?" diye homurdandı.

"Sevmiyorum, kaşındırıyor." dedi alayla gülerek. Lacivert pantolonu, mavi armalı kısa kollu tişörtü giydi. Ayaklarındaki topukluları Alarik'e fırlatıp, polisin ayakkabılarını giydi. En son da şapkasını takarak siperliğini gözlerine kadar indirdi. Genç kadının cesedini kapının önünden çekti. "Birazdan burada olurlar. Çok vaktimiz yok. Çantamı bırakma." dedikten sonra kapıdan çıkıp kalabalığa karıştı.

Alarik ise genç kadının ayakkabılarını da giydirip, titreyen vücudunu kucağına almıştı. "Saçlarını yüzüne ört ve gözlerini kapat." diye mırıldandı. Nil bir rüyadaymış gibi yüzünü onun göğsüne gömerek, saçlarını önüne attı. Alarik evrak çantasını da alarak hızlı adımlarla odadan fırladı. Onu gören memura, genç kadının korkudan fenalaştığını söylemişti. Memur onunla ilgilenmeyerek çıktığı kapıya baktı.

"Tutuklu nerede?"

"Bir görevli onu aldı." dediyse de memur pek inanmış gibi durmuyordu.

"Panik yapmadan dışarıya çıkın!" diyen bir polisin sesiyle memurun dikkati oraya kaydı.

"Dışarı çıkın." dedi sakince. Ardından odaya doğru yürümeye başladı. Alarik neredeyse koşarak karakoldan dışarı çıktı ve park yerine doğru yürümeye başladı. Lamia arabanın içinde bekliyordu onu. Hızla arka koltuğa oturdu.

"Çabuk ol. Çabuk!"

Lamia gaza bastığında, sorgu odasına giren memur, yerde yatan meslektaşının cesedini görmüş, dışarıya koşturmuştu ama kimseyi göremedi. Çoktan gitmişlerdi.

♣️

"Portekiz aktarmalı aldım biletleri. 48 saat sürecek yol maalesef ama bizi bulmaları kolay değil. Kimliklerimiz de tamamen yenilendi." Alarik'in önüne iki kimlik attı.  "Sizi evlendirdim, çok hoş değil mi?" diye gülümsedi şirince.

Alarik kimliklere kısa bir bakış attı. Kılık değiştirmeleri gerekecekti. Neyse ki kimliklerin sahte olduğunu kimse anlayamazdı. Lamia bu işten anlıyordu.

"Nil nerede?"

"Uyuyor." diye homurdandı. Genç kadın çok hırpalanmıştı. Alarik onun ruh sağlığından endişe eder olmuştu. Yarı insan olmasına rağmen hayatının büyük bir çoğunluğunu normal bir insan olarak sürdürmüştü genç kadın. Hayatındaki bu tarz köklü ve sarsıcı değişimleri kaldırabilecek kadar güçlü değildi.

"Nereden biliyorlardı bineceğimiz uçağı?"

Lamia omzunu silkti. Alarik'in ondan şüphelendiğini biliyordu. Zaten hep şüpheli konumdaydı. O yüzden pek aldırış ettiği yoktu. "Demek ki bir hain var aramızda. Kim acaba?"

Rahat tavırları Alarik'i delirtiyordu. Neredeyse sevdiği kadın ölecekti. Ya o hançeri vermeseydi. Elindeki telefon çalmaya başlayınca dikkati dağıldı. Kayıtlı olmayan bir numaraydı ama Iolas olduğunu biliyordu.

Büyücü, Iolas ile konuşurken Nil yattığı kirli şiltenin üzerinde hızla gözlerini açtı. Bir an nerede olduğunu hatırlamayarak panikledi. Kısa bir soluğun ardından karanlık odaya odaklanmaya çalıştı. Sanki o yanmış yaratık yeniden belirecekmiş gibi bir korkuyla dolmuştu içi. Keşke biraz ışık olsa diye içinden geçirdi. Aynı anda odanın içinde küçük bir ışık topu oluştu . İrkilerek geri çekilse de o topu kendi yarattığını biliyordu. Kolyesiz nasıl başardığını bilmiyordu ama hala büyü gücü vardı. Elfler ve yar elfler kendi dillerinde büyülü sözler söyleyerek büyü yapıyorlardı fakat Nil'in büyülü sözlere ihtiyacı yoktu.

Yattığı oda leş gibiydi. Buraya nasıl gelmişti hatırlamıyordu. Büyük ihtimalle arabada Alarik'in kucağında uyuyakalmıştı. Onun yüzünden ölen kadını düşündükçe yüreği sıkışıyordu. Tek o değil, bir uçak dolusu insan onun yüzünden hala kayıptı.

Ayağa kalkıp tahta çerçevesi sökülmüş, camsız pencereye yürüdü. Dışarısı karanlıktı. Evin bahçesi ise grafiti yazılarla donatılmış kirli bir duvarla çevriliydi. Yabani otlar her yeri sarmıştı. Çöpler, sigara izmaritleri, içki şişeleri, kullanılmış prezervatifler, kirli peçeteler, naylon poşetlerle doluydu her yer. Hatta odanın bir köşesinde kirli bir don çöplerin arasında duruyordu. Tavan küflenmiş, kabarmış, alçısı yere dökülmüştü. Örümcek ağları, koşuşan hamam böcekleri. Yattığı kirli şilteye bakınca midesi bulandı. Banyo yapması ve temiz kıyafetler giymesi gerekiyordu. Üzerinde hala Lamia'nın askılısı ve eteği vardı.

Seslerin geldiği tarafa doğru yürümeye başladı. Alarik bir bacağı sallanan tahta bir masanın önüne oturmuş düşünceli bir şekilde sigara içiyordu. Lamia ise camsız pencerelerden birinden dışarıyı izliyordu. Üzerine giydiği üniformayı çıkarmış siyah bir pantolon ile siyah askılı body giymişti.

"Elflerden nefret ediyorum." diye homurdandı Alarik. "Elimizde sadece İolas ve Dara kaldı."

Nil'in kalbi hızla atmaya başladı. "Ne oldu onlara?" diye odanın ortasına ilerledi hızla. Lamia ona tedirgin bir bakış atmıştı. Nil'in sağı solu belli olmuyordu, duygusal olarak çabuk yıkılıyordu ve ruhsal durumu neredeyse çöküntüdeydi. Ayrıca boyutlarını tam olarak bilemedikleri büyü gücü de vardı. Kriz anlarında patlamalar yaratıyordu.

"Ne kadar çekici oldun böyle. Seni benim giydirmem lazım bence."diye kıkırdağı genç kadının korkusunu azaltabilmek umuduyla. Fakat Nil onu duymuyordu bile.

"Ne oldu?"

Alarik içini çekti. Ondan bir şey saklayamazlardı. "İolas ile konuştum. Eldar'da tuzağa düşmüşler. Dara ile birlikte kaçmışlar ama diğerleri yakalanmış. Eldar'ın, Mornor ile anlaştığını düşünüyor. En azından tahttakilerin."

"Aptal elfler. Bunlar hiç akıllanmayacaklar mı?" diye homurdandı sıkıntıyla. Öfkeyle etrafa bakarken bir odadan öbürüne sıvışan kocaman bir lağım faresi görünce çığlık attı. "Lanet olsun, bizi neden böyle iğrenç bir yere tıktın?"

"Üzgünüm fakat dikkat çekmemek için böylesi dokunulmamış bir yere ihtiyacım vardı."

"Koruma büyüsü yapmadın mı yani?"

"Yaptım. Fakat burayı toparlamam için daha çok büyüye ihtiyacım var. O da büyük bir enerji yarattığı için dikkat çekecekti."

Odanın içine giren küçük ışık topuyla büyücünün kaşları çatıldı. Nil mahçup bir bakış attı ona. "Sadece ışık istedim ve birden bu belirdi. Dikkat çeker mi?

"Sanmam. Senin büyünün enerjisi benim büyümün enerjisi kadar dikkat çekmez."

Nil bir süre sustu. Düşünüyordu. Eldar'ı, yakalanan arkadaşlarını, İolas ve Dara'yı. Bütün bunlarla nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Daha fazla kişinin canı yanmamalıydı. Bunun için o tacı bir an önce bulmaları gerekiyordu. "Ne zaman gideceğiz buradan?"

Alarik ayağa kalktı ve onu kollarının arasına aldı. "Sabah yeni bir uçağa bineceğiz. Yolumuz uzun ama bu sefer bizi bulamazlar." diye fısıldadı. Lamia sessizce odadan sıvışmıştı. Alarik'in elleri ise Nil'in eteğinin altından bacaklarına uzanmıştı.

"Bunu yapabileceğimi hiç sanmıyorum." dedi Nil isteksizce geri çekilmeye çalışarak. Fakat Alarik onu belinden sararak iyice kendisine yasladı.

"Bence tam da ihtiyacımız olan şey." diye mırıldandı genç kadının kokusunu içine çekerken. Bedeni değişse de, kokusu aynı kalmıştı. İnsanın kokusu kişiliği, ruhuydu demek ki. "Birbirimizde kaybolmaya ihtiyacımız var." Dudakları boynundan kulak memesine kadar ipeksi dokunuşlarla bir hat çiziyordu. Genç kadının ürperdiğini, refleksle ona daha çok yaslandığı fark etti. "Birbirimize sığınmaya ihtiyacımız var." diye mırıldanmaya devam etti. Dudaklarını bulduğunda genç kadını duvara yaslamıştı nazikçe. Uzun uzun öptü, kafasının içindeki korkulardan arındırana dek. Bacaklarını beline doladığında geri çekildi ve gözlerinin içine baktı. "Birbirimize güç bulmaya ihtiyacımız var." diye fısıldadı içinde kaybolmadan önce. Ani ve sert hareketiyle Nil'in nefesi kesilse de dudaklarını ısırdı. O büyücünün kucağında, Alarik ise onun derinliklerinde kaybolurken içini kemiren bütün korkulardan, endişelerden sıyrılmıştı. Alarik haklıydı. Birbirlerinin kollarında can buluyorlardı.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro