Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

♣️11♣️

"Bu da ne demek? Ben ölü müyüm?" Nil elindeki ölüm belgesine bakarken hayretle haykırmıştı.

"Aslında Nil Atasoy ölü." diye araya girdi Lamia şirin bir gülümseme ile.

"Ben Nil Atasoy'um zaten!"

"Sen Nil Atasoy'un bedeninde yaşan Elda'sın."

Genç kadın sinirli bir bakış attı. "Elda değil, Ela. Hayatımın sonuna kadar bunu mu söyleyeceğim ben!"

Aron bıkkın bir sesle araya girdi. "Burada neler oluyor? Hiçbir şey anlamadım!"

"Bunu bize Lamia açıklayacak." Konuşan Alarik'ti. Kapüşonunu yüzüne kadar çekmiş, onlara arkasını dönmüş halde koltuğa oturmuş somurtuyordu. Aslında içten içe mutluydu çünkü Ela dönmüştü fakat önce bu gerçeği sindirebilmeydi. Onun ölü bedenine sarılıp ağladığı anlar zihninde belirdikçe boğazında bir yumruya neden oluyordu. Bu kadar sersemin içinde duygularını belli edemezdi.

"Şöyle tatlım, tam beş yıl önce Nil Atasoy iki kutu sakinleştirici içerek intihar etmiş. Ela'nın intihar ettiği aynı gün. Ela dünyaya döndüğünde öleli bir gün bile olmayan Nil'in boş bedenine yerleşmiş oldu."

"Reenkarne olduğunu zannediyorduk." Sorarcasına söylemişti Alessea. Hızla Nil'e döndü ve sıcacık bir şekilde gülümsedi. "Dönmene sevindim gerçekten, sevdiğim tek Melez sensin." Nil ona gülümserken, o çoktan soğuk ifadesine geri dönmüş Lamia'ya bakıyordu. "Bize neden yalan söylediniz?"

"Ben yalan söylemedim. Valarınız yalan söyledi."

"Sen bilmiyor muydun?" Bunu soran Aron'du. Lamia masum bir bakış attı.

"Bilmiyordum. Nil'i görünce anladım."

"Nasıl anladın?" diye soran Nil merakla süzdü onu. Lamia, sanki ortada olan bir şeymiş gibi gözlerini devirdi.

"Nil'i çeviren auranın renginin altından kendi rengini görebiliyorum."

"Neymiş o renk?" Odadaki herkes bir ağızdan sormuştu, Nil dışında. O, Lamia ile aynı anda mırıldandı.

"Çivit mavisi."

Lamia, düşünceli bakışlarını masanın parlak cilasına dikmiş genç kadını süzdü. Onu ilk gördüğünde çivit mavisi halkaların üzerindeki parlak yapay pembenin nafile bir çabayla kendi aurasını kapatmaya çalışmasından anlamıştı genç kadının aslında reenkarnasyona uğramadığını. Zaten beş yıllık bir süre içinde reenkarnasyon olması saçmalıktı. Aklını kaçırırdı. Bunu dile getirmemişti çünkü Valarlar öyle inanmalarını istemişlerdi. Lamia'nın anladığını bilmiyorlardı. Peki ama Valarlar neden yalan söylemişti?

"Falcı kadın." dedi birden karşısındaki düşüncelere dalan genç kadın. "Falcı kadın da aynısını söylemişti. Kendi auramın üzerine koyu pembe bir rengin sonradan eklenmiş gibi durduğunu ima etmişti."

"Kim o kadın?"

Genç kadın anlattı. Kadını tanımıyordu, arkadaşı Derin götürmüştü onu. Onlara tarot kartlarından bahsetti. Dehşetten ve felaketten başka bir şey yoktu kartlarda. Sadece son kartta umut çıkmıştı. Aşıklar Kartı. O an, karta gülüp geçmişti ama şimdi anlıyordu ne demek istediğini. Alarik'den bahsediyordu. Ne kadar çok felaket yaşasa da sevdiği adam hep yanında olacaktı. Özlemle ona baktı. En son hatırladığı şey bileklerini kestikleri andı. Daha sonra ne olduğunu bilmiyordu. Sirius'a gitmişler miydi? Asena'yı görmüş müydü? Neye benziyordu? Alarik onu, ordan nasıl götürmüş ve nasıl yeniden hayata döndürmüştü? Bilmediği, öğrenmesi gerek çok şey vardı. En çok da Alarik'e ihtiyacı vardı. Ona sarılmak, tanıdık kokusu ve sıcaklığında kaybolmak hissi saatler ilerledikçe daha çok artıyordu içinde. Ne var ki isteklerinin gerçekleşmesi için beklemesi gerekiyordu. Alarik ondan uzak duruyordu. Duygularını belli etmekten hoşlanmadığını bildiği için o da onun üzerine gitmiyor, sabırla kendisine gelmesini bekliyordu.

"Kadını ziyaret etsek fena olmaz." Lamia düşüncesini yüksek sesle dile getirmişti. Falcılar şarlatandılar, bunu biliyordu ama kimisi vardı ki ummadık yeteneklere sahipti.

"İyi de Valarlar neden bize yalan söyledi?" Bunu soran Dara'ydı. Sanki kendi kendine konuşuyordu. Şaşkın ve öfkeliydi. Elfler gibi yarı elflerin de Valar'ı, Yıldızların Hanımı idi. Varda hiç Surion'a gelmemişti. Dünyaya çok nadir gelir ve o nadir anlarda genellikle Eldar'ı ziyaret ederdi. Dara ona saygı duyuyordu ama çok sevdiğini de söyleyemezdi. Tanımadığı halde sınıf ayrımcılığı yaptığını düşünmüştü. Saf kanları tutuyor olmalıydı. Sorusuna cevap veren Lamia'nın sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Ürkütücü ama çok çekici olan kadın omzunu silkmişti.

"Belki de Asena'ın şartıdır bu. Alarik'in güçlerini vermek için illa ki şart koşmuştur. Bekçi, karşılıksız iş yapmaz."

Nil buz gibi olmuştu. " Alarik'in güçlerini mi aldı? İyi ama neden?"

"Seni kurtarmak için elbette. Bedelsiz dünyaya dönebileceğini sanmıyordun değil mi?"

"Yeter!" Alarik hızla ayağa kalktı. Sert bakışları Lamia'ya kapa çeneni diye haykırıyordu. O zaten anlamıştı. Asena'nın şartıydı bu çünkü iplerin kendi elinde olmasını seviyordu. Evet, bekçi bedelsiz iş yapmazdı. Fakat Nil'in şaşkın sorusunu duyunca onun Sirius ile alakalı hiçbir şey hatırlamadığını söylemeden anlamıştı. Hatırlamıyordu, hatırlamamalıydı da. Bir ölümlü için korkunç bir deneyimdi yaşadıkları. Asena, tek bir konuda dürüst davranmıştı. O da öte alemi tamamen unutturmasıydı.

"Ben hiçbir şey hatırlamıyorum." Nil solgun bir yüzle büyücüye döndü. "Bileklerimi kestim, gözlerim kapanırken senin kollarındaydım. Hatırladığım tek şey bu." Genç kadının anıların beslediği acıyla buğulanmış sesi büyücünün canını acıtmıştı.

"Bazı şeyleri unutmak gerekir."

Başka bir şey söylemeden merdivenlere yöneldi ve kısa bir süre sonra kapanan kapı sesini duydular. Genç kadının onun ardından bakarken Alarik'in ödediği bedeli düşündü. En başından beri biliyordu bunu. Yine de onu kurtarmıştı. O an, Alarik'in ona karşı olan sevgisinin boyutlarını hiçbir bu kadar büyük olacağını düşünmediğini anladı. Daha fazla dayanamadı. Koşar adım merdivenlerden yukarı kata çıktı. Artık kavuşma zamanıydı. Yarın, yeni bir gün daha doğacaktı. O andan sonra uğraşmaları gereken bir sürü sorun olacaktı yine. Bugün dışında. Bugün onların kavuştuğu gün olacaktı. Problemler ertesi günü bekleyebilirdi.

Nil, büyücünün odasına girdiğinde onu yatağa uzanmış, bir kolunu gözlerine dayamış bir halde buldu. Uzun bacaklarını birbirinin üzerine atmıştı. Uyuyor gibi dursa da kafasının içindeki tilkilerin arasında kaybolduğunu bilecek kadar tanıyordu onu.

"Benden kaçtığını düşünüyorum." diye konuştu kinayeli bir sesle. Küçük ama dolgun dudaklarını büzüştürmüştü. "Beni unuttun mu?"

Alarik sesini çıkarmamıştı. Odada düzenli soluk alış verişleri dışında hiç ses yoktu. Genç kadın ağır adımlarla yanına yürüdü ve yatağın kenarına oturdu. Uyumadığını biliyordu. "Yoksa yeni beni beğenmedin mi?
Alarik yavaşça kolunu çekti yüzünden. Dalgın dalgın tavanı izliyordu. Onun duygularını bu kadar karmaşık yaşadığı bir an hiç olmamıştı uzun ömründe. Alışkın olduğu bir şey değildi. O yaşlı bir adamdı, duygularını her daim kontrol etmişti, öldürürken, işkence ederken, gözlerinin önünde binlerce masumun öldürülüşlerini izlerken her zaman kontrollüydü. Şimdiyse hiç alışkın olmadığı bu kontrolsüzlük onu korkutuyordu. Ela ile tanıştığı zamandan bu yana içinde filizlenen korku tohumlarından nefret ediyordu. Ona sarılmak, yüzünün her noktasını öpücüklere boğmak, kıyafetlerini soyup bir çırpıda onda kaybolmak, dizlerine sarılıp ağlamak, onu alıp bu iğrenç gezegenden ve üzerlerine binen bütün sorumluluklardan uzakta ona sarılarak ömrünü tüketmek için içinde delice bir coşku hissediyor ve kestiremediği bu arzunun boyutlarından çekiniyor, sakinleşmeye, kontrolü yeniden eline almaya çalışıyordu.

"Ee? Sana artık ne demeliyim? Nil mi? Ela mı?"

Sesindeki gerginlik elle tutulurdu. Genç kadın onun kendisini frenleme çabasını görebiliyordu. Peki ya o? Kendisini frenleyebilecek miydi? Kendisini öldürmüş, beş yıl boyunca yarı uykuda, bir ölünün bedeninde yaşamış, korkunç sanrılarla geçmişini hatırlamıştı. Fakat hala karanlık bir örtü vardı zihninin gerilerinde. Ürkütücü, buz gibi ve uzak. O örtünün altındakini merak etse de ondan deli gibi korkuyordu. Biliyordu ki, onu kaldırıp da görünmeyeni yeniden görüp, hatırlanmaması gerekeni yeniden hatırlarsa aklını kaybedebilirdi. Bir ipin üzerinde titreyerek ilerliyordu. Aşağısı sonsuz boşluktu. Ve o, boşluklara alışkın olsa da artık bunu kaldıracak gücü kendinde bulamıyordu. Ona cevap verdi. Cevabı boğuk, ağlamamak için tıkanmış bir boğazdan çıkmıştı.

"Nil." dedi acıyla titreyerek. "Ben artık o kız değilim. Biliyorum, bir yanım öldü ve o ölü yanım Ela, hep benimle olacak." Sonunda tıpası açıldı ve yükseklerden taşan bir şelalenin şiddetiyle ağlamaya başladı. "Sarıl bana." diye yalvardı inleyerek. "Aklımı kaybetmemem için sana ihtiyacım var. Kayıp bir imge değil de gerçek olduğunu bilmeye ihtiyacım var Alarik. Bu gece, sana ihtiyacım var. Bu gece herşeyi unutma ve sabaha yeni baştan başlama gücüne ihtiyacım var."

Alarik sanki duymak istediği buymuş gibi kolundan çekerek kucağına aldı onu. Genç kadın onun içine girmek ister gibi gövdesine sığınırken, o da onu yüreğine sokmak isteyerek sarılmıştı titreyen bedenine. Kontrolü bıraktı. Çünkü Nil haklıydı. Bu gece hepsini kapının önüne koymaları gerekiyordu. Saçlarını okşadı, öptü, defalarca öptü gözyaşlarından ıslanan yüzünü, kızarmış dudaklarını. Aynı şekilde karşılık verdi genç kadın. Sevdiği saçlarının arasından dolaştırdı parmaklarını. Kokusunu içine çekti ki güven bulsun. Buldu da. Hiç konuşmadan bir çırpıda soyundular. Alarik, korktuğu gibi olmadığını anladı. Kontrolü kaybetmek her zaman kötü bir şey değildi. İçinden geçen her şekilde gösterdi ona sevgisini, hasretini, içinde yıllarca çürümüş duygularının, genç kadının dokunuşuyla yeniden çiçek açmalarını hissetti, ona da hissettirdi. Yaşam buldu onda ve yaşam verdi ona.

Şafak doğarken ikisi de pencereden çalkalanan denizi izliyorlardı. Buldukları bu nadir huzuru bir daha yaşayamayacaklarını iyi biliyorlardı o an.

"Kolye yok olunca hepsi son bulacak sanmıştım." diye söylendi çok sonra genç kadın. Büyücü burnunu saçlarının tepesine gömmüş, kokusunu içine çekiyordu.

"Bir kısmı bitti. Şimdi ikinci kısma geçtik."

"Neler oldu Alarik? Sirius'ta? Beni nasıl kurtardın? Anlatmayacak mısın?"

"Hatırlaman istenseydi hatırlardın. Bir insanın kaldırabileceği bir anı değil."

Nil bir süre sustu. Alarik'in canı sıkılmıştı çünkü onun düşüncelerini okuyamıyordu artık. Gerçek kimliğine geri döndüğü andan itibaren ondan saklanır olmuştu yine. "Bir insandan fazlasıyım." dedi en sonunda ağır ağır. Haklıydı. Belki de insan ırkına bile ait değildi, Alarik her ihtimali düşünüyordu. Nil birden yerinde doğruldu ve yüzünü büyücüye çevirdi. Onun genç bir oğlanı andıran yakışıklı, temiz yüzünü, okyanus mavisi gözlerini ve pembe dudaklarını inceledi. Alarik'de hayranlıkla karşısında bir tanrıça gibi kusursuz duran kadını inceliyordu. Siyah saçları bir şelale misali çıplak göğüslerini örtüyordu. Küçük ama dolgun dudakları öpülmekten kızarmıştı. Cam gibi yeşil gözlerinde yorgun bir doygunluk hissinin buğusu vardı.

"Lamia'ya güvenmiyorsun." dedi birden. "Aslında hiçbirine güvenmiyorsun. Bu yüzden planlarının çoğunu kimse bilmiyor. Seni tanıyorum büyücü. Seninle şimdi bir anlaşma yapacağız. Benden hiçbir şey saklamayacaksın. Birlikte atacağız adımlarımızı. Kabul mü?"

Alarik'in dudaklarında gizemli bir tebessümün yankısı vardı. Cevap vermesine fırsat tanımadan genç kadın işaret parmağını yüzüne doğru öfkeyle salladı. "Her şeyin biteceğini söylemiştiniz bana. Benim görevim kolyeyi taşımak ve onu yok etmekti. Bu uğurda kendi canıma kıydım. Beş yılımı komada geçirdim. Sonuç, hala aynı bokun içindeyim. Bana bunu borçlusun Alarik. Bana bir yaşam borçlusunuz. "

"Pekala." diye hormudandı büyücü yerinde doğrulurken. Yani başındaki komodinden sigara paketini aldı. "Pekala, kabul ediyorum ama bana sorgusuzca itaat edeceksin."

"Bu kelimeden hiç hoşlanmadım." Genç kadın hızla büyücünün paketinden bir dal sigara çıkardı. Dudaklarına yerleştirirken Alarik'in onaylamayan bakışlarını umursamayıp, çıplak bedeninin üzerinden uzanarak çakmağını aldı.

"Ben de bu durumdan hiç hoşlanmadım." Bu derken eline aldığı sigarayı gösteriyordu. Nil ona aldırmadan, sigarasını yaktı ve derin bir nefes çekti.

"Üzgünüm, anne." diye mırıldandı alayla. Alarik gözlerini devirdi. " Sana artık o genç kız olmadığımı söylemiştim. İnsanlar değişir büyücü, bunu en iyi sen bilirsin. Şimdi şöyle bana, Güneş Kapısı'nın Lamia ile ilgili bağlantısı ne?"

"Nasıl bir bağlantı kurdun?"

"Üzerindeki motifte adamın elinde yılan desenleri vardı Alarik. Yılanlarla alakalı her şey o kadını da ilgilendiriyor."

"Zeki olduğunu unutmuşum." Alarik sıkıntıyla söylendi. "Bak, ben de onunla alakalı bir bağlantı kursam da Lamia bu konu hakkında açıklama yapmıyor. Bildiğim tek şey onun Şahmeran'dan fazlası olduğu."

"Ne demek istiyorsun?"

"Emin değilim. Dünyanın her yerinde, her bölgesinde bir yılan kadın hikayesi vardır Nil. Yunanlılar'da Medusa, Lamia, Mezopotamyalılar'da Lamaştu, Şahmeran gibi pek çok efsane var hakkında. Farklı farklı yaratıklar olarak bahsedilse de aslında hepsi tek bir kişi. O da Maran'ın ta kendisi."

"İnsan değil miydi yani eskiden?"

"İnsandı. O konuda doğru söylüyor." Birden sigarasından derin bir nefes çekti. Bunu dile getirmekten emin değildi ama Nil haklıydı. Ondan bir şey saklayamazdı. Ona bir yaşam borcu vardı. "Lamia, ilk kadındı kanımca."

"Havva mı?" Nil fısıldamıştı ama sesindeki dehşet odanın içinde yankılanmıştı. Alarik başını hayır anlamında salladı.

"İlk kadını Havva olarak biliyorsunuz ama değil. İlk kadın Lilith'ti. Ta ki cennet bahçesinde, o yılanla birlikte olana kadar. Ondan sonra önce kocasına, sonra yaratıcısına isyan etti. Yılanın çocuklarını doğurarak ilk dehşeti dünyaya saldı. Lanetlendi. İnsan olmaktan çıktı. Yılanların annesi sonra da ecesi oldu."

"Onun Lamia olduğundan emin misin? Sonuçta o Şahmeran. Şahmeran iyidir. Bir aşk için kendisini feda etmişti hikayesinde. Hatırlıyorum."

"Şahmeran iyiydi." Alarik güldü. " Şahmeran onun iyi olduğu tek hikaye. O hikayeden sonra değiştiğini düşünüyorum. Ondan sonra karanlıktan çıkmaya karar verdi ve Yavanna'nın buyruğu altına girdi."

Güçlü bir soluk verdi genç kadın. "Bunun doğru olduğuna ne kadar eminsin? Yani, onun Lilith olduğuna?"

"Kendimden emin olduğum kadar. Maalesef kanıtım yok. Bu nedenle ona çok güvenmiyorum. İçinde bir yerlerde hala karanlık bir canavar o. Sen de güvenme."

🐞

Peki ya siz, Lamia hakkında ne düşünüyorsunuz?

Güvenilir mi?

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro