Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ELENIEL

Karanlık sokağın ortasında bir göz kırpması gibi hafif bir parıltı oluşmuştu. Evlerin kapıları kapalı, perdeler sonuna kadar çekiliydi. Kediler, köpekler hatta horozlar bile derin uykudaydı o an. Sanki zaman donmuştu kadının siyah elbisesinin etekleri asfalt zeminde sürünürken.

Yıkık dökük binanın önüne geldiğinde tuhaf bir bakışla süzdü duvarları, pencereleri. Dünyaya inmek son zamanlarda çok can sıkıcı olmaya başlamıştı onun için. Artık görevinin son bulmasını istiyordu.

Binadan içeriye girdiğinde ağır bir küf kokusuyla yandı genzi. Duvarların sıvası dökülmüş, lekeli mermer zemine toz toprak halinde inmişti. İçini çekti sıkıntıyla. Bunu neden kendisine yapıyordu? Neyin kefaretiydi şimdi bu?

Siyah elbisesinin uzun etekleri merdivenlerin üzerinden geçerken, kumaşın üzerindeki parlak gümüş yıldızlar ayak bastığı her yerin temizlenmesini, eskisi gibi ışıldamasını sağlıyordu. Adım attığı her yere ışığını götürüyordu Varda.

Karanlık odaya girdiğinde gümüş saçları ışıldadı. Sanki odanın içinde beyaz bir ışık saçılmış gibi aydınlandı oda.

"Seni anlamakta zorlanıyorum."

Genç adam köşedeki pis zemine yatmış tavanı izliyordu boş gözlerle. Herşeyini kaybetmiş, kimsesiz kalmış bir adam. Geleni gördüğü halde kılını kıpırdatmamıştı.

"En başından beridir öleceğini biliyordun ama kendini onun için feda ettin. Seni anlamakta gerçekten zorlanıyorum büyücü."

Adamın göz kapakları kapandı. "Artık büyücü değilim." diye mırıldandı ağır ağır. Ardından öyle çevik bir hareketle yerden kalktı ki kadın irkildi. "Yoksa unuttun mu?" Mavi gözlerinde alay dolu pırıltılar dolanıyordu. Dudaklarının bir kenarı havaya kalkmıştı. "Senin yaşında birisi için normal gerçi."

Varda onu duymazlıktan gelerek boğucu odanın içinde dolaşmaya başladı. Adım attığı her yerin parladığını fark eden Alarik'in gözleri kısılmıştı. Kadının siyah elbisesi baştan ayağa parlayan yıldızlarla bezeliydi. Lanet yıldızlar diye söylendi içinden adam. Varda pencereden dışarıya bakıyordu o sırada.

"Bir elf uğruna kendini feda etmeni anlayamıyorum. Hatta yarı elf uğruna."

Alarik sıkıldığını belli etmekten kaçınmayarak gözlerini devirdi. Karanlığın içinden bulduğu viski şişesini eline aldı. "O kadar da kötü değil. İnsan olmak yani." Ses tonundan alay akıyordu. "En azından sarhoş olabiliyorum." Ve yokluğunun acısını az da olsa bastırabiliyorum diye devam etti iç sesi. Yine o tanıdık yanma hissi göğsüne yerleştiğinde şişeyi kafasına dikti. İçkinin yakıcı acısı galip gelmiş, boğazından başlayarak göğsüne doğru yayılmıştı sıcak uyuşukluk.

"Savaş daha bitmedi Alarik."

"Sevgili kocan savaşın kahramanı olmuş duyduğuma göre."

Varda'nın kaşları çatıldı. Alarik'e döndüğü anda adam iki büklüm olup acıyla inledi. Kadının gözlerinden acımasız bir ışık süzülüyordu ona doğru. "Saygılı ol Maia!"

"Ben... senin... maian değilim!" diye inledi öfkeyle çektiği acının arasından. Zihninde sanki peşpeşe patlamalar oluyordu. Sonra acı geldiği gibi durdu.

"Tacı bulmamız lazım."

Alarik alnında biriken boncuk boncuk terleri elinin tersiyle silerken yine şişesine uzanmıştı. Şu sıralar en sevdiği şey oydu. "Kolay gelsin."

"Sana ihtiyacımız var."

Kadının sesi ısrarcıydı ama adam da bir o kadar sıkılmıştı. Onun gitmesini istiyordu, lanet yıldızları ve ışıltısıyla birlikte. Böylece karanlığında çürümeye devam edebilecekti. " Sevimli savaşçın bir tacı bulamayacak kadar mı beceriksiz?"

"Iolas ordu toplamakla meşgul. Sadece elflerle kazanamayız. Mornor çok daha vahşi bir şekilde saldıracak. Ayrıca tacı onun bulamayacağını, bulsa da alamayacağını biliyorsun."

Alarik'in okyanusların dalgalarını içine hapsettiği mavi gözleri kısıldı. "O alamıyorsa ben de alamam."

"Evet, bunun için daha güçlü birine ihtiyacımız var."

"Ela öldü."

"Alarik..."

"O Ela değil! Aylarca izledim. Onunla en ufak bir alakası yok!"

"Tabiki dış görünüş olarak değişti ama..."

"Davranışları da aynı değil!"

Varda gözlerini yumdu. Alarik'in öfkesinin her zerresini hissedebiliyordu. Şu anda aklından geçenleri de biliyordu. Üzerine atlamak, boğazına yapışmak, kafasını duvara çarpa çarpa öldürmek istiyordu Yıldızların Hanımını. İçinde bir yerlerde bastırmaya çalıştığı o acının titreşimlerini hissetmese, ona bu düşüncelerinden ötürü unutamayacağı bir ceza yaşatırdı. Fakat Maiası göründüğünden daha çok yaralıydı. Alarik'in acı çekmesi, onun için yeni bir şey değildi ama bu acının kaynağının fiziksel bir acı olmadığını bilmek yeniydi. O yarı elfe
bağlanmıştı. Hem de hissettiğinden çok güçlü bir şekilde.

"Bak, onun Ela olmasını bekleyemezsin, elbette değişti. Ama Ela'nın reenkarnesi. İçinde bir yerlerde hala Ela'nın ruhunun bir parçası var."

Alarik'in gözleri yanıyordu. Boğazındaki yumruyu yutkunmaya çalışırken adem elması titredi. Gözlerini yumarak sakinleşmeye çalıştı. Göğüs kafesindeki sancı, ağrı sınırını geçiyordu. Şişeyi yeniden dikti kafasına. Daha fazla içti. İçkinin yakıcı acısı onu öksürerek geriletene kadar içti. Midesi bulanıyordu.

"Ben de tüm bunların bitmesini istiyorum."

"Onu yine ölüme götüremem. Bir daha yapamam. Bu çok fazla!"

"Ölmesine gerek kalmayacak."

Adam öyle bir kahkaha attı ki neredeyse çığlık atmaktan farkı yoktu. "Lanet tacı nasıl yok edeceksiniz? Kan bedeli gerekmeyecek mi yani? Gerçekten buna inanmamı mı bekliyorsun?"

"Taşları çıkarırsak, taç zaten işe yaramayacak."

"O sikik taşları nasıl yok edeceksiniz?" diye haykırdı en sonunda. Şişeyi var gücüyle yere fırlattı. "Bir daha ölsün diye kurtarmadım onu!"

Varda derin bir nefes aldı. Vahşi ve yaralı bir hayvan vardı karşısında. Onu sakinleştirmeliydi. Güvenini kazanmalı, öyle yönlendirmeliydi. Her şey sırayla yapılmalıydı. Kaos, karmaşadan türerdi.

"Sana söz veriyorum, ölmesine gerek olmayacak. Kudret Taşları'nı nasıl yok edeceğimizi biliyorum. Ama sana ve ona ihtiyacımız var. Onun içinde hala elf kanı var. Taşlardan etkilenmeyecek tek kişi o."

"Hayır! Onu bir kez daha bu bataklığa sürüklemeyeceğim. Her şeyden uzak, huzurlu bir hayatı olacak."

"Onu rahat bırakacaklarını mı sanıyorsun? Sen karıştırmasan da Aragathi onu bu işe bulaştıracak. Senden intikam almak için onu kullanacak."

Kadının avuçlarının arasında mavi bir ışık topu parlamaya başladı. Adam gözlerini kısarak, tanıdık ışıltıyı ve enerjisini inceledi.

"Karar ver Alarik, yanında durup onu koruyacak mısın? Yoksa kaderini Aragathi'nin ellerine mi teslim edeceksin?"

Cevabi ikisi de biliyordu. Yalnızca Alarik'in bilmediği pek çok cevap vardı. Alması gereken. Kadının avucunda titreyen, dönüp duran mavi ışık topunu incelerken düşünüyordu.

"Neden böyle olmak zorunda?" dedi en sonunda acı bir kabullenişle. Onunkisi herşeye olan bir isyandı. Nedenini bilmiyordu ama oluyordu işte. Hayat, bir şekilde olduruyordu ve yaşayanlara da bir güzel kabul ettiriyordu.

Gözlerini yumduğunda zihninde onun yüzünü görüyordu. Her defasında. Seneler geçtikçe asla silinmiyordu o anı. Silinsin de istemiyordu. Kalbimin atışları durdu, sen öldüğünde diyordu bir şarkı, uzaklardan. Alarik'in zihninde ise Ela'nın cansız bedeni uzanıyordu. Sahi ne yapmıştı onun cansız bedenini? Merak eden olmamıştı hiç. Soran olmamıştı. O da söylememişti zaten.

Sevdiği kadını bir şafak vakti çıkarmıştı o lanetli piramitten. Kanı çekilmiş beyaz ellerini öpmüş, kurumuş kanla kaplanmış elbisesine sarılıp ağlamıştı. Bir çocuk gibi. Binlerce yıllık hayatında ağladığı zamanı hatırlamıyordu Alarik. Fakat biliyordu ki, onun eşsiz güzelliğinin ölüme bulanmış halini görüp de ağlamayan biri taş kalpli olmalıydı. Alarik'in taşlaştığına inandığı kalbinde bir ışık yakmışken, yokluğunun oluşturduğu karanlığa nasıl ağlamazdı? Tam da bir umut varken.

Nil nehrine bırakmıştı onu. Cansız güzelliğinin Nil'in efsanevi sularında kaybolduğunu izlemişti. Şimdiki kadının adının Nil olduğunu öğrenince yüreğine bir taş oturmuştu sanki. Nefes alamamıştı. Hayatın nasıl bir espiri anlayışı vardı öyle?

Bu yola ilk çıktığında olacakları biliyordu. Kaderi çoktan yazılmıştı. Şimdiyse hiçbir şey bildiği yoktu ve kaderini kendisi yazmaya kararlıydı. Onunla birlikte. Adının ne olduğunun bir önemi var mıydı sanki? Ruhu ona aitken?

***
Gecenin bir yarısı size sürpriz yapmak istedim! Elda'nın ikinci serisi Eleniel'in ilk bölümünü, olayların nasıl başlayacağını bilmeniz için yayınladım.

Nasıl buldunuz?

Şimdi hikayenin ne zaman yayınlanacağını soruyorsunuz? Hikayeyi yazmaya başladım ama sizlere güzel bir hikaye sunabilmek için ağırdan, yavaş yavaş yazacağım bölümleri. Bir de yayınladığım diğer hikaye var. Onu bitirince Elda ile kaldığımız yerden devam edeceğiz. Sizin gibi ben de onları çok özledim.

Kendinize çok iyi bakın, destekleriniz için çook teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız,  hepinizi çook seviyorum, iyi geceler ❤❤❤

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro