Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 36

Kendime gelmeme ve temizlenmeme Nisan yardımcı olmuştu. Bana hala bozuk olduğunu biliyordum. Yine de herhangi bir yorumda bulunmamıştı. Omzumu sarmış, saçlarıma ve neredeyse her bir parçama bulaşmış kanları yıkamıştık. Üzerime uzun beyaz bir gecelik giydirmişti Nisan. İnce askıları vardı ve kumaşı oldukça yumuşaktı. Sanki...

"İpek." dedi birden. Kaşlarımı çattım.

"Böyle bir elbisem olduğunu hatırlamıyorum." dedim. Nisan omzunu silkti.

"Yok zaten. Ben onu yukardaki odalardan birinde buldum. Kimin olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok. Yokluğunuzda evi keşfe çıkmak istedim de malum öfkemden yerimde duramıyordum."

Gözlerim dolmuştu. Onu geride bırakmamıza kızgın olduğu halde ben minnettardım. Ellerinden tuttum. "İyi ki gelmedin." diye fısıldadım. "Seni kaybetseydim..." devam edemeden hıçkırıklara boğuldum. Nisan hemen yumuşamıştı. Sevecen bir tavırla kucakladı beni.

"Onu kaybettim." diye ağladım arkadaşımın kollarında. "Benim yüzümden öldü."

"Sakin ol." diye mırıldandı. Ardından geri çekilerek ellerimden tuttu ve yere tam karşıma diz çöktü. "Kimden bahsediyorsun?"

"Alarik." diye hıçkırdım. "Onu kaybettim." dedim yeniden ve daha hızlı bir şekilde ağlamaya başladım. "Çok acı çekiyorum Nisan." İnleyişim arkadaşımı şaşırtmıştı. Sanki göğsümün üzerine bir kaya bağlanmıştı da, ben nefes aldıkça eziyordu yüreğimi.

"Sen aşıksın." dedi birden şokla. Bir an durdum. O an nefes almayı dahi unutmuştum. Aşk mı? Aşk neydi ki? Daha önce hiç yaşamadığım bir şeyi nasıl anlayabilirdim ki?

"Ha...hayır." diye kekeledim hemen gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle silerken. "Sadece vicdan azabı çekiyorum." dedim hararetle. Çok mantıklı bir açıklamaydı bana göre ama Nisan halime gülüyordu.

"Sen hapı yutmuşsun kızım." Ardından içini çekti. "Anlamam lazımdı. Sürekli o didişmeler. Kötü çocuk imajı mı etkiledi seni? Seni öldürmek istemesi ne yazık!"

"Öldürmeyecekti." diye karşı çıktım hızla.

"Evet, evet. Senin kendini öldürmen gerekiyor biliyorum. Ama o kendini öldürmene yardımcı olacağı için dolaylı da olsa seni öldürmüş olacak."

"Hayır Nisan, anlamıyorsun." Derin bir nefes aldım. "Alarik, ölmeden de öteki aleme girip çıkabiliyormuş. Bunu yapabildiği tek zaman da helyak doğuşundaymış. Benimle oraya gelmek istemesinin nedeni geri dönmeme yardımcı olmakmış."

Bana inanmışa benzemiyordu. "Bunu sana o mu söyledi?"

"Hayır, Glìven söyledi. Helyak doğuşunu beklemesinin tek nedeni buymuş. Aslında o da ölmemi istemiyor."

Hala tam anlamıyla ikna olmamıştı. Yan yan beni süzdü. "Peki seni nasıl geri döndürmeyi başaracak?"

"Bilmiyorum henüz bunu onunla konuşamadım." Sonra durdum ve yeniden ağlamaya başladım. "Ve hiç konuşamayacağım çünkü o öldü."

Nisan'ın aklı iyice karışmıştı. Ona olan biteni en baştan anlattım. Sesini çıkarmadan dinledi beni. Yüzü dehşetten sararmıştı. Kısa bir an sessizce oturdu. Yüzündeki bir ifade bizimle gelmediği için şükrettiğini yansıtıyordu. Fakat konuştuğu zaman beni oldukça şaşırtan bir şey söylemişti.

"Seni öptü demek?"

"Buna mı takıldın yani?" diye patladım ama o kıkırdadı.

"Güzel öpüşüyor mu?"

"Nisan!"

Hızla ellerini kaldırdı. "Sakin ol. Sizden başka kimse gelmedi henüz. Ne Iolas ne de şu yakışıklı yarı elf arkadaşın. Belki onlar getirir. Kolay kolay ölecek bir tip değil büyücü. Güçlü birine benziyor."

Gözlerimi kırpıştırdım. İçimde bir umut filizlenmişti. Korktuğum tek şey şu anda ummaktı ama ben umut etmek istiyordum. Peki ya onu getirmezlerse? Ya ölmüşse? İşte o zaman içimde kök salan filizleri sökmek çok zor ve acı verici olacaktı.

***
Korktuğum gibi olmadı. Sabaha doğru Iolas ve Aron aralarında Alarik'le döndüler. Arkadalarından Alessea, Aredhel, Maglor ve Maeglin'de girdi eve. Sevinçten çıldırmak üzereydim. Berbat bir halde olmalarına rağmen yaşıyorlardı ve onu bana getirmişlerdi!

"Kıyıda bulduk. Durumu baya kötü görünüyor." dedi Aron Glìven'e doğru. Yaşlı büyücü, yüzü bembeyaz olmuş Alarik'e dokundu. Boynundaki damarlar kırmızı izler şeklinde belli oluyordu. Dudakları mosmordu ve sanki nefes almıyordu. "Neredeyse yanmak üzereydi. Bu kadar güçlü olmanı beklemiyordum." dedi bana göz kırparak. Hiçbirini umursamadan onun yanına çöktüm. Glìven nabzını dinliyor gibiydi.

"Yavaş ama atıyor. Odasına götürelim ve iyileşmesini umalım. Uzun süre hava solumadı. Beynine zarar gelmediğini umalım."

Aron ve Iolas devreye girdi yine. Iolas'la birbirimize hiç bakmıyorduk. İyi görünüyordu fakat yüzündeki sessiz ifade üzgün olduğunu anlatıyordu bana. Onunla konuşmak istiyordum ama aklım fikrim Alarik'teydi.

Odası yukarı kattaydı. Onu yatağına yatırdılar. Glìven başında durmuş bilmediğim bir dilde bir şeyler mırıldanıyordu. Alarik ise kıpırtısız bir şekilde yatıyordu. Aron koluma dokundu.

"Hayır, onunla kalacağım." dedim kesin bir dille. Bir an tereddüt edecek gibiydi. Sonra vazgeçti ve Iolas ile birlikte aşağıya indiğini merdivenlerden gelen ayak seslerinden duydum. Alarik'in yanı başına oturdum ve solgun yüzünü incelemeye başladım. Öyle genç ve huzurlu duruyordu ki gözleri kapalı yatarken. Elini tuttum yavaşça. Buz gibiydi.

Glìven geldiği gibi sessizce çıktı. Bana bir şey dememişti. Demesini de istemiyordum zaten. O an tek istediğim Alarik'in yanında sessizliği dinlemekti.

***
İki gün sonra hepimiz büyük yemek masasının etrafında toplanmıştık. Alarik hariç. İki gündür kıpırtısız yatıyordu.

"O gün Aredhel ile birlikte Lessien'in odasına gidiyorduk." diye anlatıyordu Alessea. "Ne olduysa o anda oldu. Bir tane adamın onun odasından çıktığını gördüğümüzde saklandık. Kılık kıyafeti çok karanlıktı."

"Uzun saçlı, iri bir adam mı?" diye araya girdim.

"Aragathi'ydi." diye onayladı beni Ardehel. "Sizi uyaramadan zaten istila başlamıştı. Yakalandığınız sırada kaçmak zorunda kaldık. Aynı şekilde bizimle birlikte kaçan elfler de vardı."

"Uzun bir süre İncili Köşk'te saklandık ve sizleri kurtarmak için plan yapmaya başladık." diye devam etti Alessea. "Sarayın içinde kalıp da Lessien'e hizmet eden elflerden birkaçını kendi tarafımıza çektik. Maglor ve Maeglin'i kaçırabildik. Fakat Iolas ve Laure için geldiğimizde çok geçti. Iolas'ı kaçırmıştınız ve Laure..." Birden sesi çatladı. Iolas derin bir nefes aldı ve masaya vurdu.

"Kahretsin!" diye bağırdı. "Nasıl anlamadık? Gözümüzün önündeydi?"

"Ailemi de o öldürmüş." diyebildim yutkunarak. Iolas bu sefer masadan fırlayarak kalktı. Öfkeden ve hayal kırıklığından kuduruyordu. "Kendimi o kadar aptal hissediyorum ki!" diye bağırdı.

"Peki ya siz? Alarik ve sen köşke gittiğinizde neler oldu?"

İki gün sonra ilk defa ona hitap etmiştim. Bir an olduğu yerde durdu. Üzerindeki tişörtü çekiştirdi. Alarik'in siyah tişörtlerinden biriydi. Zaten dolabı onlarca siyah tişörtle ve kazakla doluydu. Rütbesi mavi olduğu halde karalara bürünüyordu. Sadece bileğindeki bant dışında.
"Anında yakalandık. Lessien'in büyülü kafesine tıkılmıştık. Sana karşı yem olarak kullandı bizi. Sonra o ölünce büyüsü de kayboldu. Böylece yanınıza gelebildik."

Bakışlarım bu sefer Alessea'ya döndü. "Laure ve sen, Lessien hakkında en başından beridir şüpheleniyordunuz." dedim birden. Genç kadın anında kasıldı. Sinirli bir şekilde uzun siyah saç tutamlarından birini kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Laure..." dedi kırık bir sesle. "O şüpheleniyordu."

"Ve bunu bana söylemediniz." diye haykırdı savaşçım. Alessea oturduğu sandalyede daha bir dik durdu.

"Söylesek inanır mıydın Iolas? Laure'yi hep Lessien'e bir rakip olarak gördünüz. Ama Lessien bir şeylerden şüphelendiğimizi anlamıştı. Bu nedenle Laure iktidar savaşı açtı. Dikkatini uzak tutmak için de Elda'ya düşmanmış gibi davrandı."

"Kütüphanede dinlediğim o laflar..."

"Orada sadece sen yoktun." dedi hızla. Başımı anlıyorum der gibi salladım. Bir an ikimiz de birbirimize baktık. Tanıştığımız günden beridir bana soğuk davranan ve küçük gören bu genç kadın aslında iki taraflı oynuyordu. Alarik gibi.

Alarik'i düşündüğüm gibi yine onun yanına gitmek istemiştim. Konuşanları yalnız bıraktım ve merdivenlere yöneldim. Merdivenin ilk basamağında Aron ve Nisan oturmuş hafif mırıltılar eşliğinde sohbet ediyorlardı. Beni görünce Nisan hızla ayağa kalktı. Ona sakin olmasını ister gibi gülümsedim.

Alarik'in odası genişti. İki kişilik bir yatağı, büyükçe bir giysi dolabı vardı. Bir kenarda büyük bir masa karşısında da büyük bir kitaplık vardı. Kitapları incelesem de hepsi bilmediğim dillerde yazılmıştı. Garip semboller, anlamını çıkaramadığım resimler vardı. Çalışma masasının üzerinde ise mavi taşlı günlük duruyordu. Onu okumak istesem de yine bilmediğim bir dilde yazıyordu. Hepsinden vazgeçtim ve yeniden Alarik'in başına yürüdüm. Rengi düzelmişti ve boğazındaki kırmızılıklar da soluklaşmıştı. Yanına oturdum yeniden. İki gündür yaptığım gibi siyah saçlarını okşadım. Aklımda Nisan'ın sözleri vardı.

"Sen hapı yutmuşsun kızım."

Dalgın dalgın içimi çekerken Alarik'in okyanus rengi gözlerinin üzerimde olduğunu gördüm. Korkuyla çığlık attım. Yüzünde yorgun bir gülümseme oluşmuştu. Tam kalkacakken bileğimden tuttu ve kendine çekti beni. "Merhaba." dedi pürüzlü bir sesle. Gözlerim irice açıldı, ona bu kadar yakın olmaya alışkın değildim. Kalbim hızla atıyordu.

"Hala yaşıyoruz." dedi yamuk bir gülümseme ile.

"Ş..şans..." diyebildim. Biraz daha çekti beni kendine.

"Bence de." dedi dudaklarıma uzanırken. Hızla kendime geldim ve zıplayarak geri çekildim.

"Ne... ne yapıyorsun?" Yüzümü ateş basmıştı. Yüzünü buruşturarak yatakta doğruldu. Sırtını yastıklara yasladı.

"Şu yastıkları düzeltir misin?" dedi halsizce. Söylediğini yapmak için ona doğru eğilmemle beni yeniden kendine çekmesi bir olmuştu. Bu sefer kaçamadım. Öpüşü sertti. Sanki beni elinden kaçıracakmış gibi sahipleniciydi. Bir yanım kaçmak istese de diğer yanım kollarına sığınmak istiyordu. En sonunda ağır gelen tarafın dediğini yaptım. Ona doğru uzandım. Kucağına çekti beni. Ellerimle yanaklarını kavradım, onun elleri de belimi sarmıştı. Nefes bile almıyorduk. Elleri belimden kalçalarıma doğru indiğinde hızla geri çekildim.

"Hop!" diye bağırdım birden. Bu tepkime ben de şaşırmıştım. Aynı şekilde Alarik'de şaşırmış olmalı ki gülmeye başladı. Ellerini çekip iki yanına kaldırdı.

"Pençelerini kaldırma hemen."

"Sen de sınırını bil." dedim sertçe. Korkmuş gibi gözlerini açsa da gözbebekleri ışıl ışıl gülüyordu. Bir an gözlerine daldım. Onu kaybettiğimi sandığım an nasıl da acılar içinde kalmıştım! Galiba Nisan haklıydı. Ben hapı yutmuştum. Hem de ne yutmak!

Üzerinden kalktım. Yeniden kızarmıştım. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalıştım. "İyiysen bizi bekliyorlar." diye mırıldandım gözlerim onun dışında her yerdeyken. Yüzünü buruşturdu.

"İnsaf be güzelim. Yeni uyandım." dedi yorgun bir şekilde. Anında vicdan azabıyla sarsıldım.

"Özür dilerim." dedim gözlerime yaşlar dolarken. "Seni korumam lazımdı. Benim yüzümden ölebilirdin. Orda herkes birbirini kolladı ama ben seni..."

Beni yeniden kendine çekti. Bu sefer başımı göğsüne yaslamıştı. Saçlarımı okşamaya başladı. Gözyaşlarım hızla akarken bu hareketi rahatlamama yardımcı oluyordu. "Sirenler'i ilk defa görüyordun. Afallanman normal. Asıl ben nasıl böyle bir tuzağa düştüm? Ah, egom ağır bir darbe yedi, kesinlikle." diye mırıldandı. Gözyaşlarımın arasında gülümsedim.

"Bizi nasıl buldun?" dedi saçlarımı okşamaya devam ederken. İyice sığındım kucağına ve olanları anlattım.

"Gerçekten yaratıcı bir manyaksın. Neredeyse ölüyorduk. Mornor'da bile böylesi bir yaratık yoktur."

Gülmeye başladı. "Kiki'den mi bahsediyorsun?" diye sordu. Şaşkınlıkla başımı kaldırdım.

"Ona bir ad mı verdin? Hem de Kiki?"

"Aslında oldukça naif bir yaratıktır."

"Bizi neredeyse yiyecekti!" diye bağırdım. Tepkime güldü.

"Çok yanlış anlaşılıyor. Sözlerini duysa kalbi kırılır." Söyledikleriyle gözlerimi devirdim. Gülüşü yüzünde sabit bir şekilde duruyordu. Hala yorgun ve halsiz olsa da uyuzlukta üzerinde yoktu.

"Glìven beni kurtarmaya çalışacağını söyledi. Yani Sirius'a gittiğimizde." dedim birden. Saçlarımın arasında dolaşan parmakları durdu. Bedeninin kasıldığını hissetmiştim. Planlarının açık olması hoşuna gitmiyor olsa gerekti.

"Bunağın da gözünden bir şey kaçmıyor." diye homurdandı.

"Neden en başından söylemedin?" Başımı kaldırdım. Güzel gözlerine yeniden bakmaya başladım. Uzakta bir noktaya sabitlemişti bakışlarını.

"Tek başıma çalışmaya alışığım." dedi cevap olarak. Gözlerimi devirmek istesem de vazgeçtim. O an karşımda oldukça huysuz koca bir bebek gibi duruyordu. Alarik'in ince düşüncelerle yakından uzaktan bir ilgisi yoktu. O sadece kafasına koyduğunu yapardı.

"Ama artık tek değilsin." Derin bir nefes aldım. "Seni anlamaya çalışıyorum. Gerçekten." Gözlerini o noktadan çekip bana dikti. İlgiyle dinliyordu artık beni. "Ama söz konusu olan benim hayatım. Bu işin sonunda geri dönüşüm yok."

"Ben de bundan korkuyorum ya zaten." dedi uzun bir bekleyişten sonra. Kaşlarımı çattım. Öyle alçak sesle söylemişti ki yanlış duymuş olabilir miyim diye düşünmeye başlamıştım. Fakat o beni yanıltarak yeniden parmaklarını saçlarımın arasında gezdirmeye başladı.

"Sadece bana güven Ela." dedi yumuşak bir sesle. "Zarar görmene asla izin vermem."

Bakışlarındaki bir şey, ne olduğunu anlayamadığım, bir ışık ya da bir duygu, o an kalbimin teklemesine neden olmuştu. Söylememişti ama hissetmiştim. Benimle aynı duyguları paylaştığını, ikimizin de hapı yuttuğunu. Saçlarımın arasındaki elini tuttum gülümseyerek.

"O anlaşmayı yaptığımız andan beridir güveniyordum sana. Anlamasam da, senden korksam da ve seni yanlış tanımış olsam da, ben sana zaten hep güvendim Alarik."

Okyanus gözlerindeki dalgalar büyüdü ve beni de içine çekti. Beni kendine çektiğinde gülümsediğini biliyordum. Ona iyice tutundum ve öpüşünde kayboldum.

                             ⚜️⚜️⚜️
Merhaba arkadaşlar, nasılsınız? Umarım hepiniz çok, çook iyisinizdir. Öncelikle hikayeme karşı gösterdiğiniz olumlu ilgileriniz için çook teşekkür ederim 🥰❤️

Bölümü nasıl buldunuz?

Alarik ve Ela arasında bir şeyler olmalı mı? Iolas hakkında ne düşünüyorsunuz?

Görüşlerinizi çok merak ediyorum. Aklınızda takılan bir yer olursa ya da benim gözden kaçırdığım bir ayrıntı görürseniz veyahut beğenmediğiniz bir yer varsa eleştirilerinize her daim açığım.

Yavaş yavaş finale doğru gidiyoruz. Sizce finalde neler olabilir? Neler olmasını bekliyorsunuz?

Hepinize güzel günler dilerim. Kendinize çook iyi bakın 🥰❤️

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro