Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Özel Bölüm

Telefon açıldığında beni bomboş ekran karşıladı. İçinde farklı bir yazılım olduğunu anlamıştım, arayüzü ne Android telefonlar gibiydi ne de iPhone'a özgü semboller falan vardı. Menüye girdiğimde bir avuç uygulamayla karşılaştım, WhatsApp da aralarındaydı. Bildirimlerin kapalı olabileceğini düşünerek uygulamaya girdim ama orası da boştu. Saat gece yarısını geçmişti fakat Alparslan hala aramamıştı.

"Hıh!" diye söylendim ekrana bakarak. "Arasan da açmam zaten..."

Bırak telefonu açmayı, kalkıp bizzat gelse kapıyı bile açmazdım. Hatta belki de telefonu kapatıp uyumalıydım. Saat gece yarısını geçmişti, arayacak adam çoktan arardı zaten.

Elbette yapamadım. Elimde telefonla oturduğum yerde kendimi arkaya atarak sırtüstü devrildim yatağa. Bacaklarımı havaya kaldırıp duvara yaslarken bir yandan da merakla menüyü kurcalıyordum. Tamam aramamıştı ama belki de mesaj atmıştı bana. Bildirimler kapalıysa görmemiş olabilirdim.

WhatsApp'a girdiğimde cevabımı aldım. Mesaj falan atmamıştı. Bu saatten sonra da atmasındı zaten. Öfkeyle dudağımı dişleyerek ayarlara girip son görülme, okundu, iletildi ne kadar bilgi varsa hepsini kapattım. Gerizekalı herif...

Gerçi mesaj atmamış olması, telefona bir mesaj bırakmadığı anlamına gelmiyordu. Not defterine güzel bir şeyler yazmış olabilirdi mesela. Veya hiç değilse bir hayırlı olsun mesajı?

Hayır, yazmamıştı. Galeriye fotoğraf da koymamıştı. Öğlen telefonun yanında gelen seferberlik emrinde üstüne basa basa sadece WhatsApp kullan dediği halde normalden mesaj atmış olabileceğini bile hesaba kattım. Fakat orası da alabildiğine ıssızdı. Aramasını beklerken acaba neden bunu seçti diye düşünüp teori üretebileceğim bir ana ekran resmi bile koymamıştı telefona! Simsiyah bomboş ekranın açık olduğunu gösteren tek şey üstteki saat, şebeke, mobil veri sembollerini içeren şerit—

Mobil veri sembolünün yokluğunu fark edince duraksadım. Ekranı aşağı kaydırdığımda hakikaten de inaktif durumda görünüyordu. Sırf bu yüzden heyecana kapılıp tekrar hayal kırıklığı yaşayacak kadar aptal değildim elbette. Sembolü aktifleştirdiğimde tam da beklediğim gibi ekrandaki boşlukla bakıştım.

Sonra bildirim kutucuğu ardı ardına açılmaya başladı.

Ayşe ablam odada olsa verdiğim tepkiyi görünce cringe komasına girip kendini camdan atardı muhtemelen. Bildirimleri görünce dudaklarımdan saçma sapan bir sevinç sesi fırladı. Bacaklarımı duvardan ayırıp kollarımla birlikte havada çırparak sevinç dansı yapmaya başladım. Sonra bakışlarım duvardaki boy aynasına takılıverdi. Bezi değiştirilen bebekler gibi debelendiğimi görünce bu kez utanç yüklü bir ses çıkararak yan dönüp yüzümü yastığa gömdüm.

Utancımın dinmesi çok uzun sürmedi, veya merakım daha baskın geldi. Başımı yastıktan kaldırıp sırtüstü döndüm yeniden. Bacaklarımı havaya kaldırıp duvara yasladıktan sonra telefonu elime aldım. Ekranı açıp WhatsApp'a girdiğimde yabancı bir numaradan gelen 19 arama ve 37 mesaj vardı. Yirminci aramanın gelip gelmeyeceğini bilmediğim için önce mesajlara girdim.

Kırk üç dakikadır bu telefonla sana atacağım ilk mesaja karar vermeye çalışıyorum. Bir önerin var mı?”
(10:54)

Sanırım yok. Belki de henüz telefonu açmadın.
(10:57)

Bu arada notu yazdıktan sonra güvenlik amaçlı telefona son bir kez format atmıştık. Rehberdeki numaralar silinmiştir, zaten senin numaran da şu an sadece bende var.
(11:12)

*lifehack: Telefonlar şarjdayken de kullanılabiliyor.
(11:14)

Bir ihtimal telefonu açıp okundu bilgilerini kapatarak mesajlarımı okuyor olabilir misin? Öyle değilse bile öyleymiş gibi davranacağım çünkü kendi kendime konuşuyormuş gibi hissediyorum.
(11:32)

Elif orada mısın?
(11:45)

Unutmadan, benim telefondaki rehber de silindi. Senin numaran ezberimde ama diğer numaraları hatırlamıyorum. Mesajımı görünce yengemlerden Turan abinin gizli hattının numarasını alıp bana mesaj atabilir misin?
(12:03)

Elif bu önemli bir şey. Abimlere acil ihtiyacım olabilir.
(12:03)

Aldın mı?
(12:07)

Yataktan fırlayıp elimde telefonla kapıya koşturdum. Tam dışarı çıkacakken bir alttaki mesaja gözüm takıldı.

Umarım almamışsındır. Umarım şu ana dek benim bir istihbaratçı olabileceğimden şüphelenmişsindir. Bomboş bir telefonda, yabancı bir numaradan gelen mesajları okuyordun çünkü. Sana gönderdiğim telefonu yolda değiştirmiş olabilirlerdi, bunları bir istihbaratçı yazmış olabilirdi. Öyle bir durumda senden öğrenmek isteyecekleri ilk şeylerden biri Turan abinin gizli hattının numarası olurdu. Niyesini nasılını yüz yüze konuşuruz.
(12:21)

Boş boş baktım ekrana. Haklıydı. Gerçekten de o olmayabilirdi bana bunları yazan kişi. Yolda gelirken birileri değiştirmiş olabilirdi. Az kalsın koştur koştur gidip istediği bilgileri getirecektim ona. Somurtarak yeniden sırtüstü uzandım, mesajları okumaya devam ettim.

Birkaç saatlik işim var. Kendimi teyit edip öyle gideyim.
(12:30)

Ben Alparslan. Bir göçmen kızıyla nişanlıyım, yakında karım olacak. Karşıma ilk çıktığında kucağında bir kuzu vardı. Bir sürü dil biliyor ama hepsinin yeri ayrı. Günlüğünü Makedonca yazıyor, hakaretleri genelde Hırvatça ediyor, henüz dinleme fırsatım olmadı ama ninnileri Boşnakça söylüyormuş. Öfkelendiğinde, rüyalarında sayıklarken ve kollarımın arasında inlerken Romence konuşuyor
(12:33)

Ve bir de sol memesinin altında minik, kırmızı bir doğum lekesi var.
(12:34)

Tadı hala damağımda.
(12:34)

Mesajları okumaya devam edemedim. Telefonu yatağa bırakıp alev alev yanan yüzümü yastığa gömdüm yeniden. Eşek herif ya... Ben biliyordum ama başıma gelecekleri. Muhtemelen uzunca bir süre diline dolayacaktı beni. Baş başayken bir şekilde çenesini kapatırdım ama ya ailesinin yanında da imalar falan yaparsa? İdare edemezdim ki ben öyle şeyleri. Zaten patavatsızın önde gideniydim, bir de heyecanlanırsam devireceğim çamları hayal bile edemiyordum.

Bir süre yüzümü yastıktan kaldırmadan Alparslan'la mücadele planları geliştirmeye çalıştım. Zira bu şekilde odaya saklanarak sonsuza dek kaçamazdım ondan. Hatta belki de kaçmakla hata yapıyordum. Yarın kalkıp yanına gitsem daha iyi olmaz mıydı? O geceden sonraki ilk karşılaşmamız ailesinin gözünün önünde gerçekleşmemiş olurdu en azından.

Telefon avucumun içinde titreyince korkudan aklım çıktı. Yeni mesaj göndermişti! Tam şu anda telefon elinde, o da beni düşünüyordu yani. Yatakta yeniden sırt üstü dönüp heyecandan titreyen ellerimle ekranı açtım, kaldığım yerden mesajları okumaya devam ettim. Yeni gelen mesaja en son bakacaktım.

Telefonu hala açmadın mı?
(15:12)

Bu arada akşam yalıya geleceğim. Aşağı in, lütfen.
(15:13)

Bana öfkeli misin? Kırgın mısın? Yoksa bilmediğim başka bir şey mi var?
(15:15)

Elbette bir şeyler vardı. Dün Gülşen abla sayesinde onun hiç bilmediğim bir askeri geçmişi olduğunu öğrenmiştim. Bu bilgileri hazmetme fırsatı bulamadan bir de çocukluğunun Balkanlarda geçtiğini duymuştum.

Gülşen abla o konuda pek fazla detay vermemişti ama anladığım kadarıyla Alparslan'ın babasıyla İzzet abi arasında büyük olaylar yaşanmıştı. Ailenin uzun zaman önce ikiye bölündüğünü, İzzet abinin babaları hayattayken ailenin başına geçtiğini öğrenmiştim.

"Alparslan babasının oğludur." demişti Gülşen abla. "Diğer kardeşleri ise İzzet abiyi babaları olarak görürler."

Bu basit bilgi aslında kafamı karıştıran birçok şeyi açıklıyordu. Mesela ailenin en küçük oğlu olmasına rağmen babalarının mirasını neden Alparslan'ın üstlendiğini anlamıştım. Diğer kardeşleri babalarını reddetmişti çünkü. Benzer şekilde tüm Ahıskalı ailesi Dündar Bayraktar'a biat etmişken Alparslan'ın neden Bayraktar ağacının dışında kaldığını da anlayabiliyordum. Bayraktar'a ilk biat eden kişi İzzet abiydi çünkü. Onun himayesindeki herkes bu boyun eğişin bir parçası haline gelmişti. Alparslan ise babalarının himayesinde büyümüştü, bu da onu ailenin geri kalanından ayırıyordu.

Ve ben tüm bunları tesadüfen bulduğum bir fotoğraf albümü vesilesiyle öğrenmiştim. Elbette kırgındım ona. Elbette kızgındım. İki gündür yüzünü görmek istemeyişimin en büyük sebeplerinden biri buydu.

İç çekerek yeniden mesajları okumaya döndüm. Her şeye rağmen cümlelerini okurken yüzümde bir tebessüm belirmesine engel olamamıştım.

Elena. Sessizliğin, benim başa çıkabildiğim bir şey değil.
(15:19)

Yalıya geldim, Turan abilerle aşağıda yemek yapıyoruz. Gelip bize yardım etmeye ne dersin?
(16:11)

Yemek hazır. Efsane bir tavuk sote yaptım. Acıkmadın mı?
(16:42)

Bahçede çay içmeye ne dersin?
(18:21)

Hem Sirius'la da tanışmış olursun. Yanımda getirdim onu.”
(18:23)

ELİF BARİ TELEFONLARIMI AÇ!
(18:29)

Abimle birlikte dizi izliyoruz. Beni bu işkenceden kurtarsana.
(21:37)

Yavrum, aşağı in de yüzünü göreyim.
(22:01)

İtiraf: Bana yavrum demesini çok özlemiştim. Mesajda okumak da heyecan veriyordu ama ses tonundan işitmek bambaşkaydı. Bir an içimdeki özlem öylesine büyüyüp çoğaldı ki onu aramamak için kendimi zor tuttum.

Türk dizilerinin dört saat sürdüğünü biliyor muydun? Ben bilmiyordum, sayende öğrendim.
(00:11)

Sanırım abim beni evden kovacak. Esneyip duruyor, saat de geç oldu diyerek yandan yandan bana bakıyor.
(01:22)

Evet, abim kesinlikle beni evden kovacak.
(01:31)

Seni çok özledim, göçmen kızı.
(01:44)

Ve son olarak, beş dakika önce gelen mesaj vardı.

“Evimize geldim, şu an yataktayım. İki gece önceki gibi kollarımın arasında olman için canımı bile verirdim.”
(02:24)

Rüyanda beni gör. Yine.
(01:45)

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro