süpriz
Keyifli okumalar...
Gökmen'in içimde yarattığı boşluğu bir türlü dolduramıyordum. Beni bir kere bile aramamasını hazmedemiyordum. Sosyal medyada da aktif gözükmüyordu. Bu yüzden depresyona girebilirdim. Kendimi terk edilmiş hissediyordum. Hafta sonu olduğu için evden hiç çıkmamıştım. Zaman geçirmek için kendimi animelerin içine atmıştım. Animeleri izlerken kâh gülmüş kâh ağlamıştım. Evde kös kös oturmuş anime izlerken telefonun çaldı. Ezgi arıyordu.
"Ezgi canım"
" Benim ya! Kızım sana bir haller oldu. Aramıyorsun gelmiyorsun da. Yoksa seni kıracak bir şey mi söyledim ya da yaptım."
"Hayır! Bunu da nereden çıkardın? Aramadığım unuttuğum anlamına gelmiyor ki. Biliyorsun dersler, işler güçler."
"İyi ki okula ve işe başladın. Neyi bahane edeceksin çok merak ediyorum. " dedi haklı olarak sitem edercesine. Hep Gökmen'in yüzündendi. Döndüğü zaman acısını fazlasıyla çıkaracaktım ondan.
"Bu akşam bize geliyorsun Duru" dedi emredercesine.
" Ezgi yalnız kalmak istiyorum" dedim mızmızlanarak. İçimden bir yere gitmek gelmiyordu.
" Hadi ne olur gel. Malum hamileyim. Kendimi biraz kötü hissediyorum. Biraz da bu yüzden gelmeni istiyorum" Oturduğum yerden telaşla fırladım.
"Neyin var doktora gidelim istersen?"
"Doktorluk değil merak etme, klasik hamilelik belirtileri baş dönmesi, mide bulantısı"
"Anladım canım. Okan var ya seninle ilgilenmiyor mu?
"İlgileniyor canım. Okan bu akşam geç gelecek. Toplantısı var. Yalnız kalmak istemiyorum. " Kaşlarım çatılmıştı. İyi de bu gün pazardı.
"Pazar günü ne toplantısı böyle?"
"Aaa... Şey..."
"Ney?"
"Arkadaş toplantısı... Lise arkadaşları..." Bu durum biraz garipti ama neyse. Gökmen olsa o da giderdi diye geçirdim içimden. Okan ve Gökmen ortaokuldan beri arkadaşlardı. Okan söylemişti.
"Arayıp kulağını çekmemi ister misin?"
"Hayır Duru. Kırk yılın başı bir şey istiyorum, beni yanlız bırakıyorsun" deyip yüksek sesle ağlamaya başladı. Sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.
"Hey neden ağlıyorsun? Ne dedim şimdi?"
"Ne... bileyim. Canım... ağlamak... istiyor... " Hormonlardandı. Bu günlerde çok sık yapar olmuştu. Ağlamasına içim acımıştı. Zaten sulu gözlüydüm benim de gözlerim dolmuştu.
"Tamam ağlama hadi akşama doğru gelirim, "
"Gerçekten mi dedi?" Aradan da burnunu çekiyordu.
"Gerçekten hadi sil gözyaşlarını" Hamile olalı zaman zaman ona nasıl davranacağımı bilemiyordum. Anı anına tutmuyordu. Telefonu kapattıktan anime izlemeye devam etmiştim. Akşam olmak üzere yerimden kalkıp Ezgi'ye gitmek için hazırlandım. Yolumun üzerin de pastaneye uğrayıp Ezgi için çilekli pasta aldım. Sevgileler günü geçmişti ama etkisi hâlâ devam ediyordu. Sanki bana inat her yerde sevgililer elele kolkola geziyorlardı. Önceden takılmazdım böyle şeylere ama Gökmen hayatıma gireli daha mı duygusal oldum ne? Aşk insanın kalbini yumuşatıyordu.
****
Ezgi kapıyı yüzün de kocaman gülümsemeyle açtı. "Hoş geldin kızım mumla arar olduk seni"
"Hoşbuldum. Bende zaten mumla ara diye gelmiyordum." Dedim kıkırdayarak. Ezgi gayet iyi ve mutlu gözüküyordu. Onunla konuştuğumuz andaki halinden eser yoktu. Kısa hoşgeldin faslından sonra içeri geçtik. Beraber çay demledik pastayı dilimleyip servisleri hazırladık. Salonda karşılıklı otururken Ezgi meraklı bakışlarını bana çevirdi.
"E anlat bakalım Gökmen'le aran nasıl? Görüşüyorsunuz değil mi aşk böcekleri" dedi kıkırdayarak. Ne görüşmesi gideli bir kere bile beni aramamıştı. Ne yapıyor nasıl en ufak bir fikrim yoktu. Ondan haber alamadığım için cevap vermedim. Konuyu değiştirmek adına gülümsemeye çalışarak "Ezgi koltuğun çay lekesi çıkmış, nasıl çıkardın ben ümidi kesmiştim sana koltuk almayı bile düşünüyordum" dedi. Ancak yaptığım konusunda pek başarılı olduğum söylenemezdi.
"Leke üzerine kolonya dökmüştün ya o yüzden leke kalmadı " dedi ve ekledi. "Konuyu değiştirme. Duru anlamadım mı zannediyorsun? Gökmen gittiğinden beri böylesin, içine kapandın bir şey de anlatmıyorsun" dedi sitem edercesine. Ezgi'nin sözleriyle hüzünlenmiştim. Dudaklarımı çocuk gibi sarkıttım.
"Gideli hiç aramadı. Ben de ulaşamıyorum. Hayat'a sürekli beni soruyormuş, iyiymiş. Onu ne kadar özledim bilemezsin. Merak da ediyorum. Belki başına birşey gelmiştir. Yiğit gibi o da benden saklıyordur" Sona doğru sesim iyice kısılmıştı.
"Üzülme, iyiyim diyorsa iyidir. Seni sevdiğini ve sana döneceğini biliyorsun. Endişelenme o kadar. Hem belki bir sebebi vardır."
"Ne sebebi olabilir ki.Tek yaptığı beni üzmek"
"Hani filmlerde esas oğlan kıza aşkım sesini duyarsam orda bir saniye kalamazdım der. Belki o da bu yüzden aramıyordur ne dersin?"
"Şu romantik filmlerden biraz uzak dur diyorum." Dediğimde Ezgi kıkırdamaya başlamıştı. Az da olsa keyfim yerine gelmişti.
"Öyle mi diyorsun?"
"Evet. Hadi iç çayı soğumasın" Çaylarımızı içmiş pastamızı sohbet eşliğinde yemiştik. Çilekli pasta ve Ezgi bana iyi gelmişti. Kendimi daha iyi hissediyordum.
Ezgi'yle zaman uçup gitmişti. Saat epey geç olmuştu. Okan'da gelmişti. "Yolcu yoluda gerek" deyip gitmek için hazırladım. Okan'a bozuk çalmayı da ihmal etmedim tabi.
"Ya abi karın hamile zamanı mıydı arkadaş toplantısı. Ya bir şey olsaydı?" Dedim azarlarcasına.
"Sen yanındaydın ufaklık içim rahattı"
"Bir daha olmasın" deyip beş parmağımı göstermeyi ihmal etmedim.
"Emredersiniz küçük hanım " deyip çarpıkça gülümsedi. Bu gülüşünü tanıyordum. İçimden bir his bir şeyler çevirdiğini söylüyordu.
"Kalsaydın" dedi Ezgi.
"İsterseniz suyunuzu da ısıtayım"
Okan sırıtmaya başladı.
"Yok canım seni okadar zahmete sokmayız. Kombimiz var "
"Aman sizinle uğraşılmaz. Ben gidiyorum." Dedim kıkırdayarak. Ceketimi çantamı alıp kapıya doğru yol aldım. Okan "Hadi ben seni eve bırakayım" dedi.
"Bence de bıraksın. Gece yarısı olmak üzere. Duru aklım sende kalmasın"
"Hayır, teşekkürler taksiyle gideceğim" deyince daha fazla ısrar etmemişlerdi hayret doğrusu. Ezgi yalnız kalsın istemiyordum. Okan benim için taksi çağırdığında evden kaçarcasına ayrıldım. Bu akşam bir garip halleri vardı. Yakında çıkardı kokusu hadi hayırlısı diyelim.
****
Eve vardığımda evin ışıklarının açık olduğunu fark ettim. Işıkları kapattığıma emindim. Bakışlarım kaıya takıldı. Kapı hafif aralıktı. İçimi bir korku kapladı. Eve hırsız girdiğini düşündüm. Gerçi çalınacak değerli bir eşyam yoktu. Bu zamana kadar böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. Elime bahçeden bir sopa aldım. Kapıyı tamamen araladım. Ev fazla sessizdi. Sadece kapı gıçırtısı duyuluyordu. Ağır adımlarla içeriye girerken etrafa göz gezdiriyordum. Koridoru geçip salona yöneldim. Belime arkadan biri sarılmıştı. Çığlık atıp ondan kurtulmaya çalışırken gözlerim kararmıştı. Ölmekten korkmuyordum. Bana yapabilecekleri düşüncesi beni korkutuyordu.
Gözlerimi yavaşça araladım. Her yer bulanık gözüküyordu. Önce nerde olduğumu anlamaya çalıştım. Yatağımda olduğumu anlamam uzun sürmedi. Sonra olanlar beynime uçuşmaya başladı. Kalbim korkuyla çarpıyordu. Bir gölge belirdi Gökmen olduğuna yemin edebilirdim. Beynimin bana oyun oynadığını düşündüm. Git gide görüşüm netleşmişti. "Gökmen!" Hissettiğim korku ve kızgınlıkla yerimden doğruldum.
"Sen!!!" Biriktirdiklerimin de etkisiyle avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Gökmen yanıma gelip elimi ağzına kapadığında o da en az benim kadar korkmuştu.
"Sakin ol Duru şimdi elimi ağzından çekeceğim" Gözlerimi evet anlamında kapattım. Gökmen yavaşça elini ağzımdan çekti. Derin derin bir kaç nefes alıp verdim. Sakin olmaya çalışıyordum.
"Burda ne işin var?" Diye püskürdüm. Hâlâ korkuyu iliklerime kadar hissediyordum.
"14 Şubatı telafi etmek için geldim." demez mi pişkince.
"Ee şimdi ne yapayım öpücük de ister misin?"
"Fena olmaz aslında" Gökmen dudaklarıma eğilirken iyice gözlerim dönmüştü. Omuzuna sert bir yumruk attım. "Ya sen ne yaptığını zannediyorsun? Ödümü koparıyordun neredeyse. Ölmekten çok başıma gelebilecekler beni korkuttu. Başka bu yol bulamadın mı? Üstelik yanlız yaşayan biriyim. Sen bunu nasıl düşünemezsin?" Gökmen'i azarlarken yüz ifadesinden mahçup olduğu fazlasıyla anlaşılıyordu.
"Özür dilerim ne desen haklısın. Sadece sürpriz yapmak istemiştim. Ama sen korkudan bayıldın. Hem havaalanındaki yaşadığım korkuyu henüz unutmadım. Şimdi ödeştik"
"Demek öyle. Onunla bunu nasıl bir tutarsın?" Yüzüne doğru püskürdüm.
"Sevinmedin mi?" Deyip dudaklarını çocuk gibi bükmüştü.
"Gittiğin onbeş günden fazla oldu. Bir kere bile aramadın. Ne düşünmemi nasıl tepki verme mi bekliyorsun? Bir şeyden haberleri olmadığı için sizinkilere de soramadım. Seni ne kadar çok merak ettiğimim varkında mısın? Tek tesellim Hayat'tan iyi olduğuna dair aldığım haberlerdi."
"Haklısın arayamadım ama inan aramaya cesaretim yoktu. Sesini duysaydım orda birgün bile fazla kalamazdım" Gökmen'in söyledikleriyle tüm kızgınlığım gitmiş gülmeye başlamıştım.
"Hey komik bir şey mi dedim neden gülüyorsun?" Bir türlü kendimi durduramıyordum. Gökmen ise bana bön bön bakıyordu. Biraz sakinleşince
"Sadece bu akşam senin içinde Ezgi bana aynı şeyleri söylemişti. Ne tesadüf, gerçi tesadüflere inanmam ama neyse." Dedim.
"Ezgi sana ne dedi tam olarak? "
"Ona, beni hiç aramadığını söyleyince; belki sesini duyarsa orada kalamayıp dönmekten korkuyordur demişti." Gökmen koca bir kahkaha atmıştı.
"Doğru söylemiş gerçekten de öyleydi Duru. Benim için işkence gibi günlerdi. " Doğru söylediğini gözlerinin derinliklerinde görebiliyordum.
"Bir ay değil miydi neden erken döndün?"
"Aslında iki bölümdü eğitim biri tam diğeri yarım gün. Erken gelebilmek için tam gün eğitim programına katıldım. Çok yoğun bir programdı. Başımı kaşımaya zamanım yoktu. "
"Yani bunu benim için mi yaptın?"
"Evet" İyice yelkenleri suya indirmiştim.
"Ailenin haberi var mı geldiğinden peki?"
"Evet"
"Peki benden haberleri var mı?"
"Aslında o da evet" Kaşlarımı çattım.
"Yani tüm bu zaman boyunca ilişkimizden haberleri var mıydı?"
"Evet"
"Ne kadar aptalım ya. Bende kimsenin bir şeyden haberi yok diye ne kadar rahattım " Oda da sağa sola gitmeye başladım. Yarın onların yüzüne nasıl bakacağımı düşünüyordum. Gökmen beni omuzlarımdan kavradı.
"Duru biraz sakin olur musun? Ailemde ki herkes seni onaylıyor. Zaten benim hallerimden şüpheleniyorlardı. İngiltere'ye gittiğimde onlarla tek tek konuştum. Seninle konuşamayınca seni anlattım. Hepsi inan çok sevindiler. Sonunda rüyalarının kızına kavuştun" dediler. Gökmen'in geniş ailesiyle tanışmıştım. Hepsi çok iyi insanlardı. Onların yanında kendimi ailenin bir parçası gibi hissediyordum. Son zamanlarda ki yakınlıklarının artması bu durum yüzündenmiş demekki. Yine de beni aramadığı için ondan küçük bir intikam alabilirdim.
"Beni hiç mi merak etmedin? Ya eskiye dönseydim? Senin yüzünden belki Yiğit'e bile dönerdim umutsuzluğa kapıldığım için" Gökmen çarpıkça gülümsedi. Söylediğimle onu etkileyemedin anlaşılan.
"Yiğit'e dönmeyeceğini beni sevdiğini ve son sözlerini beni kızdırmak için söylediğini çok iyi biliyorum"
"Ya!!! Öyle mi? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"
"Odama girip gizlice fotoğraflarıma baktığını, sonra beraber gittiğimiz yerlerde zaman geçirdiğini, eskisi gibi durgunlaştığını da nasıl biliyorsam öyle biliyorum." Hayretle Gökmen'e bakıyordum.
"Ne yani peşime adam mı taktın?"
"Aslında Hayat Bilge'den sana göz kulak olmasını istedim. Tek bekar olan sana göz kulak olabilecek oydu. İşinin arasından sağ olsun senden bana haber veriyordu."
"O zaman birkaç gün önce sahilde Yiğit'le olduğumuda haber vermiştir." Hasap soran gözlerim Gökmen'i buldu.
"Şey aslında haberim var."
"Ani gelişinin bir sebebide bu olabilir mi?" Gökmen sessiz kaldığına göre düşüncem doğruydu.
"Keşke daha önce buluşsaydım budala. Seni özlediğimden haberin var mı?" Sesim titremişti. Her an muslukları alabilirdim. Gökmen yüzüne ellerinin arasına aldı.
" Özür dilerim inan benim içinde kolay değildi".
"Sende beni bırakıp gittin zannettim bazı zamanlarda. Çılgınlık yapıp yanına gelmeyi bile düşündüm " Gözlerimden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Engelleyemiyordum.
"Ağlama tamam bir daha sensiz hiç bir yere gitmeyeceğim" Bana sıkıca sarıldığında günlerdir ondan uzak olmanın verdiği huzurla iyice Gökmen'e sokuldum. Dakikalarca birbirimize sarılmıştık.
"Hadi salona geçelim" Gökmen benden uzaklaşıp elimden tuttu. Odamdan beraber çıkıp salona girdiğimiz de rengarenk güllerle dolu şık bir masa ile karşılaştım. Yerde kırmızı, beyaz, pembe renk renk balonlar, kırmızı mumlar... Şaşırmamak elde değildi. Evden sadece bir kaç saattır ayrıydım. Kısa zamanda burayı hazırlamayı nasıl başarmıştı.
Tabi ya! Okan... Kesinlikle o yardım etmişti. Ezgi'de yedek anahtarım vardı. Bir kaç kere anatar kaybedince yedek anahtar yaptırıp Ezgi'ye vermiştim. Ezgi ve Okan'ın garip hallerinin nedeni anlaşılıyordu. Ezgi bu yüzden bu akşam gelmem için o kadar ısrar etmişti.
"İlkkez biri benim için böyle şeyler yapıyor. Çok teşekkür ederim." Gözlerim buğulanmıştı. Her an yine ağlayabilirdim. Gökmen yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Senin için her şeyi yaparım Duru. Beni affettin mi?"
"Immm biraz daha çabalarsan seni affedebilirim."
" Seni seviyorum" Dudaklarıma kapandığın da bir an afallamıştım. Sonra onun öpücüklerini karşılıksız bırakmadım. Bu anın hiç bitmesini istemesem de nefes almaya ihtiyacımız vardı. Ondan uzaklaştığımda başımı göğsüne dayadım. Yüzüne bakmaya gram cesaretim yoktu.
Nefeslerimiz düzene girdiğin Gökmen benden uzaklaştı. "Utanınca yanakları bu kadar çok kızaran tanıdığım nadir kadınlardan biri de sensin. " Onun benden önce ki ilişkileri beni ilgilendirmezdi elbette. Yine de kıskançlık duygularım kabarmıştı.
"Kaç tane tanıdın merak ettim doğrusu" homurdanarak söylediğim sözlerden sonra Gökmen 5-10 tane deyip kahkaha atmaya başlamıştı.
"Ya demek öyle, benim ilk öptüğüm sendin. Sen beş on taneden bahsediyorsun" Yüzüm asılmıştı.
"İnan bana Duru. Utandığında yüzü senin kadar pancara dönen bir annemi bir de ablalarım Hazan ve Bahar'ı tanıyorum. Hayat Bilge es geçtim. Çünkü hiç bir zaman çekingen utangaç bir kız olmadı." deyince tuzağa düştüğümü anladım.
"Çok kötüsün Gökmen."
"Seninle karşılaşana kadar annemle ve ablalarımla bu yüzden sürekli dalga geçerdim."
"Boşuna dememişler gülme komşuna gelir başına diye."
"Maalesef."
"Okan'la Ezgi sana yardım etti değil mi?"
"Aslında tam tahmin ettiğin gibi. Geldiğimde, ilk onu aradım. Onlarda seni oyalayacaklarını ve gerisini bana bırakacaklarını söylediler. Okan' da bana burayı süslememde yardım etti."
"Onlara olan borcumu hayatım boyunca ödeyemem Gökmen. Bir gün çocuklarım olursan adlarını Ezgi ve Okan koyacağım"
"Bu bir evlenme teklif mi küçük hanım?" Gökmen'den böyle bir soru beklemiyordum. Elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırmıştım.
"Hayır" dediğimde Gökmen'in yüzü düşmüştü.
"Benimle evlenmek istemiyor musun?"
"Bilmem, ben hiç evleneceğimi düşünmezdim. O zamanlar tek bir hayalinm vardı bunu sende biliyorsun. Ama şimdi artık sen varsın benim hayalimde. Evlilik çocuk oyuncağı değil, seni seviyorum ne sen nede ben acele edelim istemiyorum. Hem benim okulum var. Önce mezun olmak istiyorum. 23 yşındayım evlilik için biraz erken diye düşünüyorum."
"Duru bunlar sadece bahane. Neden asıl sebebini söylemiyorsun. Belki de gerçekten Yiğit'i sevdiğini anladın işte bu yüzden ben sana bu zamanı vermeyi istedim."
"Yapma Gökmen! Bu güzel geceyi , bu şekilde mahfetme. Yiğit geçmişte kaldı kalbimde artık yanlız sen varsın."
"O zaman sorun ne?"
"Korkuyorum herşey o kadar hızlı gelişiyor ki bir an elimden kayıp gidecekmiş gibi hissediyorum. Bu seninle alakalı değil"
"Duru artık kocaman insanlarız. Hayatımız boyunca korkularımızla yaşayamayız. Onlarla yüzleşmessek korkularımız bizi sürekli takip eder. Ben artık senden ayrı kalmak istemiyorum. Ayrı kaldığımız zamanda çok düşündüm, kabul ediyorum tanışalı çok fazla olmadı ama yine de ben bu riski göze alıp seninle bir aile kurmak istiyorum" Gökmen oldukça kararlı gözüküyordu. Cebinden kırmızı küçük bir kutu çıkarıp açarak bana uzattı. İçinde tek taş elmas bir yüzük vardı. Bana evlenme teklifinde bulunacaktı. Ellerimi ellerinin içine aldı. Diz çökmek isteyince müsade etmedim. Bence ne olursa olsun insan insanın önünde diz çökmemeli. Bu sefer o beni yere çekti bereber oturur vaziyetteydik. Gözlerimin içine bakarken
"Duru sana yüzde yüz mutluluk vaad etmiyorum. Çünkü hayat izlediğimiz filmler gibi yada düz mantık animeler gibi değil. Hayatımızda mutlu günlerimizin yanında mutsuz günlerimizde olacak, birbirimizi kıracak, küsecek zamanlarımız da olacak. Tartıştığımız kavga ettğiğmiz zamanlar olacak, hatta saygısızca bile birbirimize davranacağız. Ben biliyorum ki tüm bunlara rağmen beni seven, bana güvenen, beni dinleyen, sarılıp uyuyacağım güveneceğim bir Duru olucak" dedi. Gözlerim buğulanmaya başlamıştı. "Aynı şekilde herşeye rağmen sırtını sana dönmeyen ben olacağım. İyi ve kötü tüm zamanlarda benimle olup benimle evlenir misin? Seni seviyorum" Artık dayanma sınırına gelmiştim. Hıçkırıklarımı tutamıyordum. Bu sefer gerçekten mutluluktan ağlıyordum. Ne diyeceğimi ya da düşüneceğimi şasırmıştım. Gökmen'in ağzı iyi laf ediyordu. Sevmeseydim bile bu sözlerden sonra ona hayır diyemezdim. Kalbim evet dese de, bir tarafım hala korkuyordu.
Bu sefer korkularımı bir kenara atmaya karar verdim. Gökmen haklıydı hayatım boyunca korkularımla yaşayamazdım. Korkularını bir kenara bırakmazsam onların beni hayatım boyunca yönetmesine izin verniş olurdum.
"Evet seninle evlenirim, seni seviyorum" dediğimde kendim için büyük bir adım atmıştım. "Bak bu dediklerinin dışında çıkarsan o gün seni boşarım ona göre"
"Gökmen'den uzaklaştım." Benden kurtulmak bu kadar kolay değil ona göre" Gökmen yüzüğü kutusundan çıkarıp parmağıma taktı.
"Çok zarif bir yüzük"
"Tıpkı senin gibi" Şu an hislerimi kelimelere dökemeyecek kadar mutluydum. Sadece ona sıkıca sarılıp ağlamak istiyordum. Ancak karnımın gurultusu buna müsade etmedi. Duygusal ortamı kahkahalarımız dağıttı. Beraber masaya geçtik. Gökmen centilmenlik gösterip sandalyemi çekti.
"Lütfen oturun küçük hanım"
"Teşekkür ederim bayım çok naziksiniz "
Gökmen'le yediğimiz güzel bir akşam yemeğinin ardından geç olmasına rağmen beraber sahile indik. Hava gerçekten çok soğuktu ama hiç üşümüyordum. Yanımda sımsıcak elini tuttuğum Gökmen vardı. Sanırım bundan daha güzel gecikmiş bir sevgililer günü hediyesi olamazdı. Beraber dolaşırken gelecek hayallerimziden bahsettik. Onun hakkında bilmediğim merak ettiğim bir çok şeyi sorup öğrendim. Onlar sandığımdan da zenginlerdi bunu öğrendim. Ancak yaşantıları ailesinin seçtiği meslekleriyle ne kadar da mütevazi olduklarını bir kez daha anladım. Aslında onlara ayak uydurabilir miyim diye biraz endişem vardı ama Gökmen ailesi hakkında anlattıklarıyla yersiz korkularımı silip süpürmüştü.
Dakikalar geçmiş Gökmen daha fazla üşümemem için beni eve bırakıp gitti. Gitmeden dudaklarıma öpücük kondurmayı ihmal etmedi. Gökmen'e güvenmemin bir nedeni de hiç bir zaman beni incitecek hareket te bulunmamasıydı. Sınırlarını korumayı biliyordu.
****
Benim için güzel bir sabaha uyanmıştım. Yerimden doğrulup komodinin üzerinde ki annemin fotoğraf çerçevesini elime aldım. Annemin fotoğrafına uzun uzun baktım. Annem haklıydı çok üzülmüş sıkıntı çekmiştim ama sanırım bunların ödüllerini yavaş yavaş toplamaya başlamıştım. Keşke babamla da normal bir baba kız gibi olabbilseydik. İçimden bir ses bundan sonra benim için herşeyin daha güzel olacağını söylüyordu.
Gökmen'den...
Bizimkilere döndüğümü haber vermiş eve gitmeden Okan'la Duru'ya sürpriz yapmak için harekete geçmiştik. Ezgi Duru'yu oyalarken Okan'la evi süslemek için iki ayağımız bir pabuca girmişti. Sonunda başarmıştık ama Duru'nun sürprizime bu kadar korkacağı aklıma gelmezdi. Atladığım bir ayrıntıydı. Ama sonuç güzel olmuştu. Rüyalarımın kızıyla evleniyordum sonunda. Onu evine bırakıp döndüğüm de sabah olmak üzereydi. O kadar mutluydum ki eve vardığım da müzik çaları açıp son ses şarkı dinlemeye başladım. Mustafa Ceceli'nin hastalıkta sağlıkta şarkısı en sevdiğim şarkısıydı.
Arada şarkıya bende eşlik ediyordum.
"Seni hastalığım da sağlığımda da yanımda görmeliyim. Güneşin doğduğunu da battığını da senle izlemeliyim. Yanabilir saltanatlar olsun yeniden yaparız. Biz de bu aşk sürdükçe ölsek de yanyanayız."
Şarkı söylemeyip kendi kendime dans ederken bakışlarım merdivenin başında dikilen annem ve babama kaydı. Hızlıca annemin yanına gittim. Kolundan çekiştirirken "yavaş ol oğlum düşeceğim" dedi haklı olarak. Salona indiğimiz de dans etmeye başladık.
"Deli oğlan siteyi ayağa mı kaldıracaksın ne bu halin?"
"Anne Duru'ya evlenme teklifi ettim bu akşam" deyip annemi kendi etrafında döndürdüm.
"Bu yüzden anneni babanı görmeden direk ona gittin demek ki?"
"Evet anne"
"Haline bakılırsa kabul etmiş"
"Evet anne o kadar mutluyum ki" Anneme sıkıca sarıldım.
"Şükürler olsun oğlum ölmeden senin mürvetini de göreceğim."
"Ne ölmesi anne. Daha benim çocuklarımı göreceksin."
Babam o sırada müzik çaları kapattı. Ev bir an sessizliğe gömülmüştü.
"Oğlum senin adına çok sevindim."
"Teşekkürler baba" Annemi bırakıp babama gidip sarıldım.
"Baba okadar mutluyum ki. Rüyalarımın kızına kavuştum. Bu anı uzun süredir bekliyordum. Beklediğime değdi."
"Sana demiştim oğlum hatırlarsan. Nasibin de varsa er ya da geç karşına çıkacak diye"dedi annem.
"Hatırlıyorum anne. Artık Duru yanımda. O benim Yazgımmış"
"Annenin benim yazgım olduğu gibi" dedi babam
Annem babam yatmaya odaya gittiğin de telefonu elime alıp aile gurubumuza müjdeli haberi yazdım. Artık tebrik mesajlarını sabah okurdum. Kardeşim Hayat ablam Bahar'daydı. O da bu haberi guruba attığım mesajdan öğrenecekti. Sabah olmak üzereydi ama benim gözüme tak damla uyku yoktu. Heyecandan uyuyabileceğimi zannetmiyordum
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro