8- deniz ve güneş...
Bugün attığım 4, 5, 6 ve 7. Bölümleri atlamayın lütfen.
*
Yirmi beşinci kez avuçlarımdaki kum tanelerinin kayışını izlerken kalbim, göğüs kafesimi zorluyordu ve zihnimde onun içinde olmadığı tek bir düşünce geçmiyordu. Bu heyecanımı katlıyordu.
Zamanı saymayı bırakıp kafamı kaldırdım ve batmak için etrafı kızartan güneşe baktım. Bu güneş gibi yakıyordu tenimi, gram acı duymuyordum. Nerden, nasıl tutulduğumu da anlamıyordum ama vazgeçmek de istemiyordum. Kader alacaktı beni ondan ama bunu unutmak istiyordum. Kaderin varlığını onu düşünürken unutmak, yüzünü görmemek düşüncesini silmek.
"Deniz?"
Arkamda duyduğum ses ile karnıma kramp girmişti ve kalbim aniden gelen ses ile teklemişti. Dudağımı ısırıp heyecanımı dindirmeye çalıştım. O sırada gülümsediğimi bile fark edememiştim.
Ayağa kalkıp üstümü silkeledim ve benim kapattığım güneşin yüzüne vurmasını, yana kayıp sağladım. Bir ayda bir insanı ne kadar iyi tanıyabilirdiniz? Size gösterdiği kadarıyla. Ama ben onu, kendini yazdığı defteri ile tanımıştım. Pişmandım ama okuduğum için. Tanıdığım için değil.
Ve tanıdığım kadarıyla, gözlerini kaçırmasının nedeni; bugüne kadar kimsenin, ne erkeğin ne bir kızın gözlerine uzun süre bakmayışıydı. Kimseye kendini açamadığı için kendi içine kapanmıştı.
"Neden sırıtıyorsun?" Gözlerini kaçırdığında gerçekten hâlâ sırıttığıma inanamayıp hafif birkaç tokat savurdum yüzüme. Bu halime güldü.
Gülüşü, kömürleşmiş kalbime yemyeşil sarmaşıklar sarmaya başladı. Tutuklu kaldım, dudağının kenarındaki çizgide.
Bunu fark edip susunca dudağımı yalayıp boğazımı temizledim. "Atacağın tokat için alıştırma yapıyordum sadece." Bu söylediğime de gülmek istedi ama tuttu kendini. Halbuki o gülüşü görebilmek için dilimde tüy bitene kadar espri yapar, konuşur, kendime vururdum.
Birkaç dakika öylece durduk, o arkamdaki denize, ben güneşin vurduğu yüzüne baktım. Daha fazla dayanamadı ve yanımdan geçip kumlara oturdu. Derin bir nefes alıp ben de yanına oturdum.
"Sesini duymama gerek yok
Seni herkesten çok anlamak için
Bak, insanlar birbirine yakın
Ama bir o kadar da uzak oluyor." Sesiyle birlikte gözlerimi kapadım. İçime işlemesine izin verdim, sönmüş umuduma kıvılcım olmasına.
"Esme, içim titriyor
Dil tutulsa bile elim senin oluyor
Kulağım şahit olmasa da sözüne
Gönül her söylediğini iyi duyuyor." Devamını ben getirdiğimde sustu. Birkaç saniye bekledik ve titrek sesiyle girdi şarkıya. Ağlıyordu ve buna izin verdim. Bir şey demeden, suratına bakmadan ağlamasına izin verdim.
"Kaybolurum, büyür içimde bu keşmekeş
Ruhum bedenden ayrılmadan bulur mu eş?
İnsana dert dökmeye hiç gücüm kalmadı
Ama söylemeden de anlıyor deniz ve güneş." Son söylediği iki kelimeye kıvrıldı dudağımın kenarı. Hoşuma gitmişti. O güneşti, ben deniz.
Ama bir söz daha vardı ve benim asıl onu atlamamam gerekirmiş. 'Ruhum bedenden ayrılmadan bulur mu eş?'
Yan tarafımda birkaç hareketlenme oldu ama bakmadım.
Ardından kulağımın dibinde patladı silah.
Kulağımın çınlamasından kalbimin feryadını duyamadım.
Gözyaşlarım denizin hızlı dalgalarıyla yarıştı.
Az önce saydığım kumlar kırmızıya boyanırken denizi yerinden oynatacak bir feryat kopmuştu içimden.
Ve, güneş batmıştı.
*
*
Son kısım pek olmadı, kabul
Bu şarkıyı da dinleyin.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro