Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

g i r i ş

Merhaba, bu bir giriş bölümüdür.
Sizden ricam, bu bölümü isterseniz atlayabilir, isterseniz devam edebilirsiniz. Burası karakterimizin geçmişi, kafanız karışmasın ilerleyen bölümleri şimdiki zamandan okuyacaksınız.

Hepinize iyi okumalar dilerim<3

Yatağın üzerinde huzursuz bir şekilde oturmaya devam ettim. En ufak hareketimde bile yatağın çıkmak üzere olan paslı yayları ses çıkartıp beni daha da huzursuz ediyordu. Küçük dikkatsizliğimden dolayı yaptığım bu hatanın vicdan azabı ve yüreğimdeki suçluluk hissinin büyüyerek devasa bir kaya parçasına dönüşmesini izliyor ve altında da eziliyordum. İçerisi küçük demir parmaklıklarla kaplı penceresi dahi olmayan boşluktan sızan havanın soğukluğu ile doluyordu. Bulunduğum odaya âdeta bilerek hapsetmişti beni, resmen buzdan bir bedene dönüşüp tüm hislerimden arınmamı istiyordu.

Saatin ve zamanın farkında değildim, tek bildiğim havanın zifiri karanlık olduğu bundan dolayı da gece vaktinde olduğumuzdu. Yine beni getirdikleri zamandan beri yaptığım gibi pis, is ve mikrop dolu bu yatakta oturuyor ve onlardan gelecek bir hamleyi bekliyordum. Fakat içimdeki o kötü hisse söz geçiremiyor ve bu gece çoğu şeyin benim için tamamen değişeceğinin farkındayım, işler hiç istemediğim şekilde gidecek ve çoğu şey rayından çıkıp uçuruma sürüklenen tren vagonları gibi peşi sıra ilerleyip beni sonsuz bir yıkımın altında bırakacaktı. Kapının önündeki uğultu dolu sesler de en az benim kadar endişeliydi. Ne konuştuklarını anlayamasam dahi odaya dolan duygu yoğunluğu elle tutuluyordu. Amaçları Düzen için kurdukları karanlıktan çıkıp kendilerini kurtarmak ve beni o karanlığa zincirlerle bağlayıp asla çıkmamamı sağlamaktı.

Bu odada tanrı yoktu.

Bu odada iyiliğin, aydınlığın tek bir izi, hatta adı yoktu.

Düzen'e yerleşmiş ve içinde yaşayan şeytanlar vardı.

Gözlerimi sıkıca yumdum ve bu, ağzıma acı tat bırakan hissin beni terk etmesini diledim. Her şeyin bitmesini ve bir daha hiçbirinin yüzünü görmek istememeyi diledim. Gözlerim her vücudumda gezdiğinde bana yaptıklarının izlerini görmek beni mahvediyorken yüzlerini görmekse ölüm fermanımı kendi ellerimle yazmak gibiydi. Bakışlarım tekrar kollarımda gezindiğinde kabuk tutmuş kuruyan kan lekesinin olduğu kesikler esir aldı beni. Gözyaşlarım yerlerini alırken derin bir nefes aldım. Burnuma dolan kötü koku ile yüzümü buruşturup yavaş nefes almaya başladım. Ağlamamak için tuttuğum göz yaşlarım tek tek geri dönerken zihnime ve kalbime kadar zehir gibi ilerledi. Ve âdeta kor bir ateş gibi vücudumu yaktığını en derinlerde hissettim.

Yanmadan kavruldum.

Koridor olduğunu tahmin ettiğim yerden sesler gelmeye başladığında daha da ürperti doldu vücudumu. Kelimeleri kavrayamıyordum ama gelen ayak seslerinden bu lanetli odaya geldiklerini anlamıştım. Yerimden bir milim dahi kıpırdamadan ruhsuz gözlerimi kapıya doğru çevirdim, seslere dikkat kesildim. Titreyen vücudumda korku damarlarımdaki kan yerine dolaşıyordu. Damarlarımda akan kan akışını durdurmuştu.

"Son iki haftadır bizimle oynuyorlar! Şimdi de son hamlelerini yaptılar, madem öyle onun ölmesini istiyorlar!" dedi bağırarak, işte bunu duymamak ve kavrayamamış olmanın mümkünatı dahi yoktu. Kaşlarım kendiliğinden çatılırken zamanı kavramıştım, beni kaçırdıkları ve Düzen'e karşı koz olarak kullanmaya başladıklarından beri iki hafta olmuştu. 13 gün, 22 saattir bu odadaydım. Hatta belki 23 saat..

Son hamlelerini yaptıklarını söylediğinde içime bir rahatlık hissi yayıldı, bu da demek oluyordu ki Düzen beni kurtarmak için geliyordu. Bu durumun değişmemiş olması ve şu an beni almaya geldiklerini düşünerek dua ettim. Beni bu köhne odada yalnız ve tek başıma bırakan, onların eline atan Tanrı'ya, beni kurtarması için dua ettim.

Bir ses daha katıldı, bu kez de tartışmaya başladılar. Sesleri giderek yükselirken korkuyla yerime sindim. Tartışmaları giderek büyüyor ve âdeta tüm vadiyi altına alan bir çığ gibi ilerliyordu. Bu tartışmanın kesinlikle kimin aleyhine sonuçlanacağını biliyordum. En sonunda o çığın altına gömülecek olan bendim. Saç diplerime kadar hissettiğim soğuk ile ürperdim. Bu sefer hatalarımın sonuçları ile yüzleşme fırsatı bulmuştum. Çıplak ellerimle, tırnaklarımla kazıyıp gömdüğüm o çukurun içinden çıkıp karşıma dikilmişti hepsi.

Kafamdaki sesleri susturup tekrar dinlemeye başladığımda tartışmanın son bulduğunu fark ettim. Tüm yerde sessizlik hüküm sürüyordu şu an. Nefes seslerini dahi duyamıyordum. Kimse konuşmadı. Rüzgar esmeyi bıraktı. Gece karanlığına gömdü olacakları, bir gök gürültüsü duyuldu. Ardından tüm yeri göğü aydınlatan şimşek çaktı. Gökyüzü dahi olacaklara karşı tepkisini koymuştu. Fırtına öncesi sessizlik sona erdi, fırtına kollarını dört bir yandan doladı boynuma.

Kesilen ayak seslerinin yeniden bulunduğum odaya doğru geldiğini anladım. Fakat sesler değildi tek bir sesti. Ve bastığı yerde âdeta deprem etkisi yaratıyordu. O adım attığında gökyüzü de onunla birlikte hareket eder olmuştu. Haklıydım, giderek büyüyen kasırga çoktan beni içine almış ve ağaçtan kopup yere süzülen bir yaprağa yaptığı gibi oradan oraya savurmak için fırsat kolluyordu.

Çelik kapı büyük bir gürültü ile açıldığında içimden küfrettim. Yine o gelmişti ve bu sefer gözlerinde gördüğüm saf nefret iliğimden kemiğime kadar ürperti doldurmuştu beni. Durmuş öylece onu izliyordum, ne olduğunu anlamaya çalışacak bir hâlde değildim. Sanırım rol yapmak artık yeterli olmayacaktı, korkuyu derinlere gömerken ifadesiz şekilde gözlerine baktım. Bunu yapmak zor gelmiyordu.

Eğer tek bir dilek hakkım olsaydı gözlerime bakan herkesi taşa çevirmek isterdim.

Şu an kalbim resmen bulunduğu yerden firar edip kendisini şu küçük pencereden atmak ve kaçıp kurtulmak istiyordu buna rağmen kendime telkinler verdim.

Kapının eşiğinde durmuş, o ellerimle sökmek istediğim gözlerini üzerimde gezdirerek beni süzüyordu. Bakışlarındaki nefreti ayna misali ona geri gönderdiğimde beni inceleyen bakışları durdu ve dudakları yukarı kıvrıldı. Gözlerindeki şeytani parıltılar ise bana çarptığında kırk birbin parçaya bölündüm. Tamamıyla insanları kandırmadan önce, hain planlarını düşünen şeytana benziyordu. Aramızdaki gerginliğin yanı sıra oluşan büyük sessizlik tüm her yeri kapladığında içeriye yöneldi. Ani bir telaş duygusu içime yayılmaya başladığında zorlayarak yüzüme kondurduğum ifade yerini korkuya bırakıyordu.

Bakışlarımı ona çevirdiğimde yüzüne büyük bir gülümseme yayıldı. Hayır, samimi bir gülüş değildi bu, aksine meşhur kötü karakterlerin takındığı gülüşleri bile daha sempatik ve samimiydi. İçimdeki endişe ve korku yerini öfkeye bırakmaya başladığında yataktan kalkmadım. Ellerimi yumruk yapıp her gece olduğu gibi avcumun içine ay şeklinde tırnak izlerimin çıkmasına ve kapanan izlerin tekrar kanamasına izin verdim. Kendimden başka tutunabileceğim bir şey yoktu burada.

Günlerin ardından burada geçirdiğim her sürede hissettiğim acıların bu sefer daha farklı etkisi olacağını hissettim.

Arka cebinden çıkarttığı kelepçeleri gördüğümde buradan kaçarak gidecek sandım fakat düşüncelerim çabucak beni yüzüstü bıraktı ve kaçıp gitti. Yatağın paslanmış metal başlığının iki kenarına da taktığı kelepçeleri gördüğümde ileri atıldım ve kapıya yöneldim. Beni bir kıskaç gibi yakalayan kolu ile belimden tutarak öfkeyle yatağa savurdu. Çırpınmaya devam ederken ani bir hareket ile üzerime çıktı ve bacaklarımı bacaklarının arasına alarak hapsetti. Eliyle iki bileğimi kavradı ve parmağını öfkeyle yüzüme salladı.

"Sakın bir daha buradan kaçıp kurtulabileceğini sanma! Sen artık karanlık dipsiz kör kuyuların en dibinde yaşayan bir canavar olacaksın," dedi ve kelepçeleri bileklerime takarken çırpınmaya devam ediyordum. Çığlık atıyor, ona vurmaya çalışıyordum. Yüzüme inen ağır tokatın sesi tüm odada yankı uyandırarak bana döndüğünde biraz olsun durdum ve elimi acıyla sızlayan yanağıma götürmek istedim fakat çoktan kelepçe bileğime takılmıştı.

İfadesiz bir yüz ifadesi ile gözlerine baktığımda yüzünden ve gözlerinden aklından geçen o fikri görmüş olmak midemi bulandırmaya yetmişti. Ne yapacağını anlamıştım.

Dudağımdan akan sıcak kan ağzımın içine doğru ilerlerken kanın metalik tadını hissettiğimde dahi yüzümü buruşturmadım. Gözlerimi tavana diktim. Derin bir nefes aldım ve her şeyin hızlı olmasını umdum.

Bu gece karanlık ve kabus gibi günler beni son kez kucaklasın.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro