Özel Bölüm
İnşallah devamı gelir, bana pek güvenmeyin :)))
İyi Okumalaaaar!
*
"Seni, ben!" diyerek mutfağa daldı Rohat. Telefondaki şarkı sesine ayak uydurarak yanıma geldi ve devam ettirirken arkamdan belime sarılıp omzuma öpücük kondurdu. Gülümseyerek devamını bekledim.
Marulu alıp doğramaya başlarken, "Çok sevdim, delicesine!" diyerek devam etti.
İbrahim Tatlıses'in şarkısını söylüyordu, şarkı zevkinin aniden değişmesine güldüm ve salatanın son malzemelerini de doğrayıp kasenin içine aktardım.
Eline, fazla kalan salatalığı aldı ve mikrofon yaptı. "Seni ben, çok sevdim, ölürcesine!"
"Tamam yeter hadi, yardım et, masayı kuralım."
"Ah seni ben, çok sevdim, erkekçesine!" Erkek kelimesinin 'r' harfini bastırarak söylemesiyle kafasına vurdum. Ama bu hali da çok komik, güzel, hatta mükemmeldi.
"Bebeğim!" diyerek girdi nakarata. Elindeki salatalık ile performans sergilemeye devam ederken kendimi gülmekten alıkoyamıyordum. "Sana gönlümü verdim, bebeğim!" Belime sarıldığında elimdeki çatal bıçakları bırakıp ben de boynuna sarıldım.
Kokumu içine çekerken gözlerimi kapatıp bir kez daha bu mutlu anı iliklerime kadar hissettim. "Bu kokunun hastasıyım ulan."
"Ben de böyle anların!"
Rohat kafasını kaldırıp dudaklarıma yönelmişti ki, sol tarafta bir ses duyuldu. Sesin sahibini hatırlamamla Rohat'ı itip oraya ilerledim.
"Annem!" Çığlık attı ve heyecanla küçük ellerini çırpıp kucağıma geldi. Birkaç saat önce yaptırdığım duştan kalan kokusunu içime çekerken minik ellerini öptüm.
(Temsili)
"Hanimiş babasının oğlu, hanimiş, yavru aslan, hanimiş!" Rohat oğlumuzu kucağımdan almak için atağa geçtiğinde kendime çekip ittim onu.
"Hâlâ nasıl bebek sevilir bilmiyorsun Rohat, hâlâ!"
Burun kıvırdı ve zor güç kullanarak bebeğimi elimden aldı. "Sanki sen çok biliyorsun bebeğimin annesi."
"Götünü yerim lan senin eşek sıpası." Rohat'ın, Robin'i severken girdiği halleri izlemeyi bırakıp çalan kapıya ilerledim.
"Ağh! Bahtsız yeğenim!" Kapıyı açar açmaz, Baha elleri havada, ağıtlar yakarak içeri girdi ve direk salonda oğluyla şakalaşan Rohat'a ilerledi. Neden böyle söylediğini anlamasam da, diğer arkadaşlarımı karşılayıp içeri davet ettim.
"Ya Reyhan! Ben Robin'i çok özlüyorum ama, ne yapacağım gidince?" Lezan sulu gözleri ile girdi salona.
"Gitmeni hiç istemiyorum kuşum! Ama sanırım gidince ben de seni öyle özleyeceğim." Dudak büküp o da Robin'e ilerledi.
Ezo ve Kaya ile sohbet ederek salona geçtik. Baha, Robin'i kucağına almış bir o yana bir bu yana giderek bağırıyordu.
"Yarın senin çükünü mü kesecek doktor amca! Benim bahtsızım, dilsiz yeğenim, erkek mi olacaksın sen? Eşek oğlu eşek, nasıl masumşerefsizin oğlu şuna bakın hele!" Baha, Robin'i Ezo'ya çevirirken Rohat'tan kafasına bir şaplak daha yedi.
"Bana niye küfür ediyorsun lan? Ver oğlumu, terbiyesiz. Ben Yağız'a böyle küfür ediyor muyum?" Yağız... Ezo'nun oğlu. Tam bir canlı şeker küpü! Robin'e göre tombul yanaklarıyla gerçekten bir şeker küpüydü!
"Şş, benim oğluma tek bir laf edemezsin. Ümüğünü sıkarım senin." Gözlerini devirip oturdu Rohat.
"Az önce sen de eşek sıpası diyordun Rohat?" diyerek gülümsediğimde koltuğa sırtını yaslayıp Robin'i kucağında oturttu. Robin ise, babasının tişörtü ile oynuyordu.
Allah'ım! Bu sahneleri görecek miydim? Nerden aklıma gelirdi ki, Rohat gibi bir eş ve ikimizin geninin birleşimi olan mükemmel ötesi bir bebek. Ve ortaya çıkan bu güzel tablo. Sanki şu an bu tablo ile varlığım bir anlam kazanmıştı, bu hayatta asıl yapmam gereken şeyin bu odada bu insanlarla birlikte olmak olduğunu anlamıştım.
"Ona sadece babası eşek sıpası diyebilir, değil mi babasının oğlu?"
"Yahu bize versene biraz, gideceğiz zaten." Kaya, Robin'i kucağından alırken kızlarla birlikte mutfağa geçmiştik.
"Rohat'a masayı kurmasını söylemiştim ama şaklabanlığı üzerindeydi yine." Hazırladığım salatayı soslayıp masanın ortası koydum ve diğer yemekleri ayarlamaya başladım.
"Ne olacak canım, hazırlarız hemen." Lezan benim hazırladığım tabakları masaya koyarken Ezo'ya döndüm.
"Yağız'ı neden getirmedin? Robin ile oynardı."
"Ya hiç söyleme, çocuğu banyo ettirip Baha'nın kucağına verdim. Yarım saat sonra geldiğimde uyutmuştu. Kaldıramadım da kuzum, biliyorsun uyku düzenini zor kurdum." Dudak büktüm.
"Bir dahaki sefere bekliyorum, getirin benim Marul Kafa'mı. Çok özledim vallahi."
Baha, Ezo'ya mükemmel bir eş, Yağız'a mükemmel bir baba olmuştu. Öyle güzel seviyordu ki onu, biz bile bazen Berzan'ın oğlu olduğunu unutuyorduk. Aslında, değildi. Sadece dünyaya gelmesinde bir katkısı vardı. Asıl babası Baha'ydı.
"Sıra Lezan'da. Ondan da güzel bir haber bekliyoruz." Ezo ile birlikte ona döndüğümüzde masayı kurmuş sandalyede oturuyordu. Dudaklarını ısırarak baktı yüzümüze.
"Aslında, size bir şey söyleyeceğim."
"Hasiktir, yoksa?" Ezo'nun ani tepkisi ile şaşırsam da belli etmedim ve ben de Lezan'dan gelecek cevabı merakla bekledim.
"Ya hayır, henüz bir şey belli değil," Kapıyı kolaçan edip yaklaştı ve fısıldadı.
"Geçen gece ilk defa korunmadım."
"Oha! Daha önce yapmış mıydınız ki?" Lezan, gözlerini açarak Ezo'nun sorusuna cevap verdi.
Lezan, yurt dışında ailesinin yanında evlenmek istediği için evlenme olayını ertelemişlerdi. Önümüzdeki ay için çok şık ve elit bir düğün planlamışlardı. Eğer bir sorun çıkmazsa biz de katılmayı düşünüyorduk. Fakat evli olmadıkları halde aynı evde yaşamışlardı, çokça vakit geçirmişlerdi. Elbette ki bir birliktelik yaşamışlardır. Her ne kadar benim için uygun olmasa da onun kararıydı.
"Ezo biraz sessiz olsana! Duyacaklar şimdi." Gülümsedi Ezo ve yanına gidip sımsıkı sarıldı.
"Şimdiden hayırlı olsun dostum, inşallah sağlıklı bir şekilde büyür. Yediklerine dikkat et tamam mı, bak canın ne çekerse söyle, alsın Pilot Bey."
"Tamam Ezo kuşum, bunu kesinleşince konuşursunuz. Hayırlı olsun canım arkadaşım." diyerek ben sarıldım bu kez.
"E ama yuh, bu kadar da olmaz yani Lezan. Ayıp." Baha'nın sesini, salona açılan mutfak penceresinden duyduğumuzda gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Kocaman adamdı ama yaramaz, hınzır bir çocuk gibiydi. Nasıl dinlemişti öyle!
"Ya Baha!" Ezo eliyle onu içeri çağırınca gülerek geldi ve kapıyı kapattı arkasından.
"Demek evlenmeden yaptınız ha? Hiç yakıştıramadım, kın kın kın. Kınıyorum." Kollarını bağlayıp kapıya yaslandı.
"Ya sen neden her şeye kulak misafiri oluyorsun? Asıl senin yaptığın ayıp!" Lezan koluna çimdik attığında, Ezo işe el atarak yanına gitti ve elini yüzünde gezdirdi.
"Benim kocam sır saklamayı çok sever, değil mi Baha? Mesela bizim de aramızda bir sır var ama ben bundan size hiç bahsetmedim. Çünkü bu bir sır. Değil mi balım?" Tehdit içeren konuşmasına güldüm ve sesimi çıkarmadan Baha'nın tepkisini bekledim.
"Ulan-..."
Sesi ağlamaklı çıkmıştı. Doğrusu çok merak etmiştim onu bu duruma sokan sırrı ama hakkım değildi sormak. "Tamam Ezo, tamam. Duymadım bir şey."
Yüzünü buruşturarak bana baktı. "Yemek hazır mı Reyhan!" Sinirle bana çıkıştığında tepkimi gösterecektim ki, az önce Baha'nın seslendiği pencereden bu kez Rohat'ın sesi duyuldu.
"Karıma bağırma lan, ağzınla burnunun yerini değiştiririm ha!"
"Herkes de bir tehditkar anasını satayım. Öleyim ben ya, vallahi öleyim."
"Reyhan!" Rohat'ın bu kez salondan bağırmasıyla, Robin ile alakalı ciddi bir şey olduğunu düşünerek Baha ve Ezo'yu kapı ağzından iterek çıktım mutfaktan.
Rohat, Robin'i koltuğa yatırmış Kaya ile burunlarını tutarak bana bakıyorlardı. "E salmış yine bu!" Gözlerimi devirip yanına gittim. Gerçekten ebeveyn olmak çok zordu. Hele anne olmak! Rohat ile birlikte iki bebeğe bakıyordum sanki.
"Bak hayatım, sana böyle durumlarda neler yapacağını anlattım, gösterdim. Neden hâlâ anlamıyorsun? Bok bu, elbet kokacak. Sen burnunu tıkayıp, tüm kokuya göğüs gererek bu işin de altından kalkacak, bebeğinin bezini değiştireceksin. Her şeyi de anneden beklemeyin ama değil mi oğluşum?" Bunları söylerken bir bebek bezi ve ıslak mendil paketi getirmiş Rohat'ın kucağına vermiştim. Kaya gülerek mutfağa giderken ben de Rohat'ın omzuna birkaç kez vurup arkasından gittim.
"Olsun," Önce kısık sesle fısıldadı, daha sonra kendine gelip kolları sıvadı. Robin'in pantolonunu ve bezini çıkardığında yüzünü buruşturarak duruma baktı.
"Oğlum," Yutkundu. "Hani az önce sana 'götünü yerim' demiştim ya, yok aslanım. Vazgeçtim ben, annenin yemekleri ile yetineceğim." Altını değiştirmeye devam ederken kokudan yüzünü buruşturdu.
"Reyhan!" Mutfak kapısının ağzında, keyifle izlemeye devam ettim ama sesimi çıkarmadım.
"Böyle bok mu olur oğlum be, kussam daha renkli bir şey çıkar. Reyhan! Nereye atayım bu bombayı? Reyhan, çabuk küçük adam sinirlendi!"
*
*
*
Ve, ilk özel bölüm :')
Pek olmadı, hatta hiç olmadı, içime de sinmedi. Neden bilmiyorum ama resmen yazamıyorum. Çıldırmalık bir durum ama gerçekten olmuyor.
Düşüncelerinizi bekliyorum! :)
Robin, kürtçe bir isim. Yine :'')
Anlamı; güneşi gören.
Rohat'ın anlamı da; güneşin doğuşu demektii *-*❤️
Rohat tam da böyle bir baba 😄😍
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro