63
Dün de diğer günde bölüm atamadım, bir türlü tamamlamaya fırsat bulamadım. :(
Keyifli Okumalar! :)
*
"Nerede kalacaksın?" Rohat'ın yönlendirdiği soru ile yutkunma isteği doğmuştu ve yumruyu itmek zor olmuştu. Bu soruyu defalarca düşünmüştüm ama bir cevabım yoktu. Ne kendime, ne de arkadaşlarıma.
"Bilmiyorum." Yaslandığı ağaç sırtını acıtmış olacak ki hafif hareketlendi, bende sırtımı yasladığım göğsünden uzaklaşıp yerdeki çimlerle oynamaya başladım.
"Lezan'da kalsan ya?"
"Nereye kadar Rohat? ömrümün sonuna kadar onun yanında kalamam ki." Saçlarımın ucuyla oynadığını hissettim.
Lezan en yakın arkadaşım olabilirdi. Ona çok güveniyor olabilirdim. Ama kimseye böyle bir yük olmaya hakkım yoktu. Yük olarak görmeseler de benim için öyleydi. Rahat edemezdim, yapamazdım.
"Ömrünün sonuna kadar orada kalmana gerek yok zaten. Bir-iki gün?" Omzumun üstünden ona bakmaya çalıştım.
"Ondan sonra?" Bunu söylemem ile birlikte yüzünde geniş bir gülümseme oluştu, doğruldu ve önüme geçip ellerimden tuttu. Hareketlerine anlam yüklemeye çalışırken hiçbir şey demeden ellerimden tutup beni kaldırmasına izin verdim. Daha sonra yüzündeki gülümsemeyi hiç silmeden önümde diz çöktü.
Karnıma kramplar girerken ağzımın açıldığının farkında olsam da ne tek kelime edebiliyordum ne de yüzümde bir mimik oynatabiliyordum. Yüreğim göğüs kafesimi inatla zorluyorken vücudum buz kesmişti sadece.
"Ondan sonra, her daim, ömrünün sonuna kadar yanımda kalmaya var mısın? Benimle evlenir misin Reyhan?" Cümlenin başında ortaya çıkan gülümsememi silemiyordum. Tam da o sırada üstümüzde patlanan konfetileri, etrafımızı saran arkadaşlarımızı sonradan fark etmiştim.
Evlenme teklifiydi bu. Önümde diz çökmesinin, elindeki kırmızı kutu içindeki yüzüğün ve etrafımızdaki insanların alkış tutup yanımızda olmalarının başka bir sebebi var mıydı? Yoktu. Bu yüzdendi içimdeki dev heyecanın sebebi. Nasıl olmasın ki? Sevdiğim adamla bir ömür sürecektim. Aramızda hiçbir engel yoktu, mutlu olma şansımız vardı.
Rohat hiç bıkmadan sürdürdüğü gülümsemesi ile kırmızı kutuyu açıp bana tutarken derin bir nefes almak geçti içimden.
"Kanki kız şoka girdi, kalk hastaneye gidiyoruz, orada bir daha denersin." Baha Rohat'ın omzunu sıvazladığında kahkaha atmıştım ve tam da o sırada cevabımı verebilmiştim.
"Evet!"
Rohat, yüzüğü parmağıma takıp beni kucağına aldığında, aniden yaptığı için ağzımdan ufak bir çığlık kaçmıştı ve düşmemek için boynuna sımsıkı tutunmuştum.
"İki sene sözlü, bir sene nişanlı, bir sene sonra da düğün. Olay bitmiştir, dağılabilirsiniz arkadaşlar." Baha herkesle birlikte alkış tutarken bağırmıştı.
"Hadi güzelim, gidiyoruz." Rohat elimi tutup beni çekiştirdiğinde durdurdum.
"Nereye Rohat? Arkadaşlarımız burada."
Güldü ve onlara bir bakış atıp aniden sırtına aldı beni. Aynı hızla koşarken, neye uğradığımı şaşırdım.
"Ben eveti aldım, seni kaçırmam da da bir sakınca yok. Ee, kutlamayı bunların yanında yapacağımızı mı sandın canımın içi?" Bir arabanın yanında durup indirdi beni ve kapıyı açıp binmemi bekledi.
"O kadar gelmişler, bizim için çok şey yaptılar, kalalım Rohat. Ayıp olur." Kapıyı kapatmasını engellediğimde yüzüme yaklaşıp alnıma sıcak bir buse kondurdu.
"Akşama kadar beraber kalalım da, sonra çağırırız. Hadi güzelim."
Kapıyı kapattı ve kendisi de sürücü koltuğuna geçerek arabayı çalıştırdı. Yüzüne hayran hayran bakmaya başladığım sırada, park yerinden çıkabilmek için büyük bir telaşa girmişti.
"Bir de şöyle bak." deyip kafasını bana çevirdiğinde kahkaha atmıştım.
"Böyle çok çirkinsin canım, hiç şansın yok." Sırıtarak bir yola bir bana baktı.
"Hadi ya? Alan aldı, satan sattı bence."
"Pis çocuk. Zorla aldırdın kendini, ben istedim mi?" Tek kaşını kaldırıp baktığında omuz silktim.
"Bu teklif hiç yaramadı sana, bir havalandın. Noldu, yüzük gözünü mü boyadı ciğerim?" Kahkaha atarken ne kadar iğrenç bir yüz ifadesine sahip olsam da engel olamadım kendime.
"Yo, alakası yok. Kendi yüzüğümü kendim de alabilirdim, sen boşuna masraf yaptın."
"E alayım geri?" Elini parmağıma uzattığında anında geri çektim.
"Hayatta vermem. Verilen mal geri alınmaz, bilirsin." deyip göz kırptığımda neyden bahsettiğimi anlamıştı.
"Sen çok fenasın, başıma belasın." Birkaç saniye kahkahalarımız arabayı doldurdu.
Yaklaşık on beş dakika sonra köy gibi bir yerde durduk. Şehrin dışına çıktığımızı fark etmemişken arabadan indik ve onca soruma rağmen beni yanıtsız bırakıp küçük bir köy evin önünde durduk.
"Bu kalbi öyle bir aldın ki, yerine kendi kalbini verdin. Kalbin öyle güzel ki Reyhan, sonsuza dek benimle atsın istiyorum." Ardından elimi öptüğünde ben de aynı şekilde öptüm elini.
"Böyle güzel şeyler söyleyince ne diyeceğimi bilemiyorum ama bil ki içimde bir şeyler büyüyor, içim içime sığmıyor. Düşüncelerimi yönetemeyecek kadar uyuşuyor beynim. Ve bunlar sadece senin etkilerin."
"İlla bir şey söylemene gerek yok canımın içi, gözlerinden fark ediyorum her şeyi. Bu cesareti veren de o bakışların."
Sımsıkı sarılıp köy evine girdik. Elimi bırakmadan lambayı açtı ve turuncu ışığın vurduğu her yer hoş bir görünüme sahip oldu. Yerde bir sürü puf minderler, orta da masa ve üstünde yemek vardı.
"Aslında, çocuklar bu sürprizi geçen gün hazırladılar. Yani sen ortadan kaybolmasaydın, geldiğim gün hemen seni alıp buraya gelecektik. Hayırlısı buymuş demek ki." Gülümsedim.
"Böylesi daha güzel oldu. Teşekkür ederim."
"Ben yemekleri ısıtıp geleyim o zaman?" Onayımı aldıktan sonra mutfak olduğu belli olan, iki yandan açılıp duran kapıdan girdi. Bende derin bir nefes alarak puflardan birine oturdum.
Yediye yakın puf vardı ve bu demek oluyordu ki çocuklar kendilerini de düşünmüşlerdi bu organizasyonda. İçime sinmemişti aslında. O kadar yardımı dokunmuştu hepsinin, şimdi böyle olması rahatsız olmama neden olmuştu.
Rohat'ın hâlâ mutfakta olduğundan emin olduktan sonra telefonumu çıkardım ve Baha'nın numarasını aradım. Tam arayacaktım ki kapının yumruklanması ile ayaklanmam bir oldu.
Rohat mutfaktan seslendiğinde kapıya ilerledim.
Baha ve diğerleri tam karşımda sinirli bir şekilde duruyorlardı. Şirince gülümsedim. İçimden geçmişti zaten.
"Nerede o Rohat?" Lezan sinirle içeri girince ardından hepsi girdi.
"Zeki çocuk, bu organizasyonu biz yaptık. Bulamayacağımızı mı sandın?" Baha, mutfaktan oflayarak çıkan Rohat'ın omzuna kolunu attı.
"Valla ben söyledim, daha yeniler, yalnız bırakalım diye ama dinletemedim." Yekta ellerini kaldırıp kendinli savunurken hepsi çoktan oturmuştu bile.
Baha hariç. Hâlâ Rohat'ı sinir etmek için yanında duruyordu. Gülmeden edemedim.
"Boğazından geçer miydi ulan o yemekler? Kendi ellerimle yaptım, haram ederdim yine yedirtmezdim."
*
*
Bölümü sürekli Baha'yla kapatmamdan rahatsız olan? *-*
Vallahi sadece Baha'yı yazabilirim, ısırcam onu *-*
VEE SONUNDA TEKLİFİ ETTİİİ! *-*
BEN BAYAĞI RAHATLADIM AMA EVREN BU BÖLÜMÜ YAZIP ATMAMA BAYA KARŞIYDI HADİ HAYIRLISI XJWKFPEĞFOEĞFPEODJ
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro